Demokrat Zafer

Arslan’dan 3 Aralık Dünya Engeliler Günü Mesajı

3 ARALIK ENGELİLERE RABBANİ DESTEK

Osmanlı Teşkilatı Genel Başkanı Mehmet Ali Arslan, 3 Aralık dünya engelliler günü dolayısıyla bir çok mesajın yayınlandığı bu günlerde bizler, bu insanların sadece bugünde hatırlanmaması için yazacağız. Aslında engelli tanımı da artık eskimiş bir durumda. Zira engel tanımayan azimleri sayesinde birçoğunun toplumun her kademesinde hakkıyla görev yaptığına şahit olmaktayız. Geçmişe nazaran son zamanlarda bu mukaddes insanlar için atılmış olan adımlar, iyi olsa da, zaman zaman haberlere konu olan olumsuz vakıalardan, bu insanlara hakkıyla haklarının ifa edilmediği anlaşılmaktadır.

En basit misaliyle engel tanımadan, normal bir insan gibi hayatını idame etmeye çalışan bu kardeşlerimiz, yolculuklarında acaba ne engellerle karşılaşmaktadırlar.

Yolda kendilerine yönelik düzenlenmemiş basit bir kaldırımla karşılaştıklarında ve o kaldırımı geçemediklerinde, bu engel, acaba onlara mal ediliyor mu?
Yine yolcu taşıma araçlarına binmeye çalıştıklarında, kendilerini engelleyen olumsuzluklar için, fatura kimlere kesiliyor acaba?
İşte buradan yola çıkarak, engelli tabirinden aslında engelleyenlerin kimler olduğuna varmak istiyorum. Bugün teknolojinin had safhada olduğu bir asırda, bu kardeşlerimizden bazılarının halen bir arabaya sahip olmaması, ulaşmaya çalıştıkları noktalara sürünerek gitmeleri, engelli tanımını ortaya çıkaranların ürünü değil midir?

Yine arabayı verip, yakıt durumunu göz ardı etmekte olumsuzca bir engeldir. Aslında yetkililerin bu tür mesajlar yayımlamaları yerine, bu haber masraflarını, engelliler için kullanılacak yakıta hibe etmeleri ve ardından da, benzin istasyonlarında bu mukaddes insanlar için bedava yakıt kartını dağıtmaları, bazı engellerin aşılmasına sebep olacaktır. Zira gezip dolaşmaları, onlarında bir hakkı olduğuna göre ve verilen maaşlar, yetmediğine göre, bu güzel insanların gezip dolaşması için öncelikle bizlerinde bir adım atması gerekmiyor mu?

Yine bu kardeşlerimizin bu şekilde yaratılmaları aslında rabbani bir imtihandır. Öyle görüyoruz ki bu imtihanı onlar kazanmışlardır. Çünkü hallerine şükretmediklerine şahit olamıyoruz. Hepsi de bu yaratılışın bir imtihan vesilesi olduğuna yakinen inanmaktadırlar. Ve bu imtihanı kazanmanın ilk anahtarıdır. Yine bu hallerine şükredip, rabbine kulluğa itaat etmeleri, imtihanı hakkıyla geçmeleridir. Yine abese süresinin “belki o temizlenecek, Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.” Ayetleri imtihanı kazanmaya yakın olduklarını göstermektedir.
İşte onlar bu imtihanı geçerken, aslında bizim görüp de ibret almamız için yaratılan bu insanlardan, ne kadar da ibret aldığımızı biliyor muyuz?
Engelli olmayan insanların, bu kulların hakkına riayet edip de, imtihanı geçmeleri için harcadıkları çabalar ne kadardır?

Unutmayalım ki o günde “boynuzsuz koçun hakkı, boynuzlu koçtan alınacak” hadisi şerifi aslında, engelli kulun hakkı, engelsiz kuldan alınacak anlamında değil midir?
En basitinden bir peygamber bile olsa, bir ümmiye cevap vermediğinden rabbi tarafından kınandığını hatırlayalım. Ümmü mektum bir sahabe olup, gözleri görmüyordu. Peygamber efendimiz ona cevap vermediğinden, rabbi tarafından abese süresinin inmesiyle uyarılmıştı. Abese süresi Adını, “yüzünü ekşitti, buruşturdu” anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bu sûrenin iniş sebebiyle ilgili olarak şöyle bir hadise nakledilmiştir: Efendimiz; Velîd, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rabîa gibi Kureyş’in ileri gelenlerine İslâm’ı anlattığı bir sırada âmâ olan Abdullah b. Ümmü Mektum gelir ve “Yâ Resûlallah! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret” der. O esnada Resûlullah (a. s.) cevap vermez. Çünkü Kureyş’in bu ileri gelen kimseleri, zaten kendilerine özel muamele edilmesini istiyorlardı. Efendimiz onları gücendirmek istemedi. Abdullah tekrar seslenince elinde olmayarak yüz hatları değişti. Bu esnada onlar kalkıp gittiler. Biraz sonra bu âyetler geldi.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
1. (Peygamber), yüzünü ekşitti ve geri döndü.
2. Âmânın kendisine gelmesinden ötürü
3. Belki o temizlenecek,
4. Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
5. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,
6. Sen ona yöneliyorsun,
7. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.
8. Fakat koşarak sana gelen ,
9. Ve (Allah’tan) korkarak gelenle ,
10. Sen onunla ilgilenmiyorsun.
11. Hayır! Şüphesiz bunlar bir öğüttür,
İşte aslında mukaddes olarak tabir ettiğimiz bu insanlar, rabbine itaat edip, hak yolda yürüdükleri sürece, bu ayetler kendileri için nazil olmuştur. İşte onlar bu ayetlerin muhatapları olduğundan biz onları engelli değil de “mukaddes” olarak biliyoruz. Ve onlar hiçbir şeye üzülmesinler. Zira tüm engellilerin hakkını savunacak bir rableri olduğundan, en büyük dosta sırtını dayadıklarını bilsinler.
Mukaddes olan bu kitapla muhatap olan tüm mukaddes kardeşlerimizin, tüm sorunlarının sadece yetkililerce değil de, bunu toplumsal bir görev bilinci olarak kabul edip, bu mukaddes kardeşlerimizin dertleriyle dertlenme bilincinde olması vesilesiyle…

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ