Demokrat Zafer

Orhan Sarıbal: Karabasan gibi çökmüş Recep Tayyip Erdoğan elini çekmeden bu ülkeye huzur gelmez

Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal’ın bugün basın toplantısı gerçekleştirdi.

Toplantıda Sarıbal şu ifadeleri kullandı:

Açıklamalarıma sesi kısılan, gözaltına alınan, tutuklanan, tutsak edilen tüm basın, yayın, kurum, kuruluş ve emekçilerine özgürlük talebimi yenilemek isterim ama özellikle gücünü halktan alan gücünü gerçek haberden alan siyasete ve ticarete tutsak olmayan basın emekçilerini de ayrıca selamlamak isterim.

15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü

“Varlıkları konuşulmaz, anlatılmaz: Çiftçi kadınlar”

Ülkemizde kadının yaşamın her alanında yaşadığı zorlukları biliyoruz. İstihdamdaki payları, sosyal güvenceleri, hayatın içerisinde yaşadıkları inanılmaz zorluklar ve elbette katliamlar, her gün bir kadının ölüm haberi ile karşılaşmak gerçekten bizleri derinden üzmektedir ama bir kesim var ki gerçekten yaşadığı bilinmez, sözleri ifade edilmez varlıkları konuşulmaz, anlatılmaz: Çiftçi kadınlar.

Sadece %10’unun sosyal güvencesi var. Sadece kayıtlı olan kısmı %13. Toplam çiftçinin %13’Üne karşılık gelen 299 bin çiftçi kadın var. Nerden bakarsanız bakın bu insanlar perişan. En önemli sorun sosyal güvenceleri. Bütün sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi lazım. Yaşam koşulları iyileştirilmesi lazım. Çiftçi kadınları buradan yürekten selamlarken, siyasetçilerin, yöneticilerin, karar vericilerin, devletin çiftçi kadınların sesini duymamasını, görmemesini, görmezlikten gelmesini büyük bir üzüntü ile karşılıyorum. 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü böylece bir ikazın adı olsun.

16 Ekim 2023 Dünya Gıda Günü

1 milyar insan her gün yatağa aç giriyor. Türkiye’de bu rakamın yaklaşık 800 bin ile 1 milyon arasında olduğu söylenir ama bilinmez. Öyle bir toplumuz ki açlığımızı yoksulluğumuzu saklayan, bunu söylemekten hicap duyuyoruz. Gıda krizi kapımızda, yaşanıyor. Küresel ısınma, iklim değişikliği, iklim krizi, göçler, yeni dünyanın ihtiyaç duyduğu gıda süreci bambaşka bir mesele olarak karşımızdadır.

FAO‘nun (BM Gıda Örgütü) bir tespitini sizinle paylaşmak isterim: 30 yılda yaşanan felaketler sebebiyle tahmini olarak 3,8 trilyon dolarlık tarım ve hayvancılık ürünü kaybedildi. Bunun yıllık ortalaması 123 milyar dolar. Bu küresel yıllık tarımsal gayri safi hasılanın %5’ine denk gelir.

“Gerçek ortada”
Yine aynı rapordan: 30 yılda yıllık ortalama tahıl kaybı 69 milyon ton. Meyve sebze ve şeker ürünleri 40 milyon ton, et süt yumurta gibi hayvancılık ürünlerinin ise yıl başına ortalama kaybı 16 milyon ton. Peki öngörülen nüfus nedir? 2050, 10 milyar. Yani nüfus bugünden %30-35 fazla olacak, üretimdeki kriz sürekli geriye doğru inecek. Bunu herhalde insanlığın çok net bir şekilde görmüş olması gerekiyor. Tabi rakamsal olarak dolar bazında bunu söylemek çok mantıklı değil. Hele benim gibi çiftçilik yapan, kıyısından köşesinden mühendisliği olan Türkiye gibi gıda hakkı meselesini sadece yabancı şirketlere ve ülkelere bırakmış bir ülke iktidarının olduğu dönemde bu kayıpları paraya tahvil etmeyi doğru bulmamakla beraber bir gerçeğin ortaya çıkması bakımından önemli.

Pamuk

“Beyaz altın oldu kapkara.”
Üç beyazımız vardı Cumhuriyet döneminin önemli ürünleri olarak. Bir tanesine beyaz altın diyorduk. Beyaz altın oldu kapkara. Bugün 1 kilo kütlü pamuğun çiftçi tarafından üretilme maliyeti yaklaşık 25 TL civarındadır. Bazı kurumlar 18-20 lira gibi bir fiyat verdiler ama geçen hafta Maraş’taydım, fiyatlar 16 liraya kadar düştü. Peki neden? Bu çiftçi ne yapacak? Nedir bizi bu hale getiren? Neden böyle? Çiftçi hangi suçu işlemiştir ki bu kadar cezalandırılır? Bir devlet, bir iktidar, bir iktidarın devletleştiği bir ülkede, her şey kontrollerinde ve ellerini altındayken çiftçi neden cezalandırılıyor?

Dövizin sürekli 2021-2023 Mayıs’ına kadar baskılanması, sürekli tarımsal girdilerin artması, dünyada tarımsal hammadde fiyatlarının sürekli düşmesi, içerde çiftçiyi korumayan bir destekleme modeli, yani desteklenmeyen tarım nedeniyle bugün tarım ciddi bir kriz içindedir.

Pamuk dediğiniz ürün; kütlü pamuk çiğiti ile, lifi ile tekstile; yağı ile gıda ve gıda sanayiine; küspesi ile hayvancılığa; diğer kalan bölümleriyle kozmetik sanayiine, 42 sektöre konu olan, gerçekten dünyanın en kıymetli ürünü. Hele de bu Türkiye olunca bundan 10 yıl önce 7 milyon dönüm pamuk ekilirken, bugün 2,7 milyona düştü. Sonra 4,5 milyona çıktı ve bizi bekleyen yeni bir tarihi kriz var: 2024’te ne olacak? Çünkü ekimde daha çok azalma olacak. Yani çiftçi ekmeyecek. 1 kiloda 4-5-6 lira zarar eden çiftçinin yeniden ekmesini kimse beklemesin.

“Çöpe atsalar bile bizden iyi durumdalar”

Peki biz ne yaptık? Bol bol pamuk ekebileceğimiz Ege’sinden Akdeniz’ine, Doğu’suna kadar yerlerimizi var. Gelgelelim biz pamukta bol bol ithalatçıyız. Sadece şu rakamı ortaya koyarsak görürüz: 2002-2023, tek iktidar, AKP. 2018’e kadar, sonra Tek Adam, Saray iktidarı. Tam 17,3 milyon ton dışardan pamuk aldık, bunun karşılığında 30,7 milyar dolar para ödedik. Petrolden sonra en çok döviz ödediğimiz ürünlerden biridir pamuk. Oysa bu ülkenin birçok ilinde birden çok bölgesinde pamuk yetiştirilebiliyor. Sadece 2023 Ocak-Ağustos, 8 ayda 563 bin ton pamuk aldık, buna karşılık 1,3 Milyar dolar ödeme yaptık. Peki nereye? %45 ABD’ye, %14 Brezilya, %14 Yunanistan. Bu ülkelerde pamuğa destek %25-50 arasında değişmektedir. Bizde ise %2,9’dur. Bu ne demek biliyor musunuz? ABD’li bir çiftçi üretiminin tümünü çöpe atsa, devletten alacağı gelir bizim ülkemizdeki pamuk fiyatından daha fazladır. Yunanistan ürettiği bütün pamuğu çöpe atsa, dökse, hasat etmese, yerinde bıraksa devletten alacağı destek bizim çiftimize reva görülen ücretten daha fazladır. İşte aradaki fark bu. Birileri tarıma stratejik, gerçekten önemli bir sektör olarak bakarken biz ithalatı önceleyen bir ülke konumundayız. Maalesef geldiğimiz hal bu. Pek çok etken var doğrudur fakat koca bir devletten bahsediyoruz, ekranlar karşısına çıkıp 630 milyar lirayı 1 senede bir avuç faiz lobisine verdiklerini söyleyebiliyorlar. Orta Vadeli Program’da öngörülen bu. 2023’ün toplan faizi bu. Peki tarıma gelince, 59 milyar. Pamuk desteğine gelince kilo başına 160 kuruş. Pamuk ekmezsek, çiğitinden çekirdeğinden küspe elde etmezsek hem pamuğu hem de hayvan yemi olarak kullanılan küspeyi de dışardan dolarla almak zorunda kalırız.

“Ya sanayiden pay verin ya da tarım ürünü olarak kabul edin”

Çiftçi isyan ediyor ve ne dese haklı. Büyük bir pamuk krizi yaşıyoruz. Bunun bedelini bugün çiftçimiz ağır ödüyor ama bu ülke gelecekte çok daha ağır ödeyebilir. 2024’te pamuk üretimi çok daha aşağı düşebilir. O zaman bir şey yapmak lazım. Derhal TMO’nun devreye girmesi lazım. Diğer bütün ürünlerde olduğu gibi bu üründe de müdahale alımı yapması lazım. Çiftçinin maliyenin altında bir taban fiyatın verilmemesi lazım ve taban fiyatın derhal açıklanması lazım. Bahsettiğim ülkelerde çiftçileri sadece desteklemekle kalmıyorlar, oluşan fiyat beklenenin altında ise çiftçilerine ayrıca gelir desteği de veriyorlar. Bizim çok hızlı bir şekilde üretici birlikleri olarak alım fiyatlarını artırmamız lazım. 18-20 lira şaka gibi. Hükumetinde bu kurumlara düşük faizli tarımsal kredi sağlaması lazım. Başka türlü finansman bulunamayacak. Yapılması gereken diğer bir şey, ısrar ettiğimiz bir şey, çiftçinin borçlarının mutlaka ve mutlaka ertelenmesi, yeni ucuz kredilerin sağlanması ve tüccarın kredilerinin düşük faizle sağlanması lazım ve en önemlisi pamuk gümrük birliğine tabi olduğu için bir sanayi ürünü haline getirildiği için tarım ürünü olarak değerlendirilmemektedir, yani bir kısıtımız yok, gümrük uygulayamıyoruz. Pamuğum tekrar bir tarım ürünü olduğunun ortaya konulması lazım. Eğer iktidar pamuğun bir sanayi ürünü olmasında ısrarcı ise o zaman da çiftçiye gerçekten sanayiden elde edilen kaynaklardan olanak sağlayacaklar. Bir yanda ürün sanayi ürünü var, bir yanda tohum var gübre var çitçi var emek var emek. Bunu göz ardı edemeyiz, kimse edemez, etmemeli.

“Kimse kendi toplumunun refahını yabancı şirketlerin tasarrufuna bırakamaz”

Bu ülkeye yazık. Pamuğun fiyatının derhal 5 liraya çıkartılması gerek. Bunun altındaki hiçbir fiyat bunu çözmez. Yoksa gelecekte bu pamuğu da bulamayacağız. Bugün belki dünyadaki kriz ve emtia fiyatlarının düşük olması nedeniyle iktidar pamuk bulabiliyor dışardan. Ama bilmeliyiz ki sürdürülebilir tarımın yakın tarihte en büyük faturasını toplum ödedi: COVID19UkraynaRusyaİsrailFilistin… Gelecekte ne olacağını kimse bilmiyor. O nedenle bir ülke kendi öz kaynaklarını yok sayamaz, yok edemez. Bir ülke tarımından, toprağından, doğasından, altyapısından, üstyapısından, kendi sanayinden, yaşamından, ormanından vazgeçemez. Kendi gıdasını, toplumunu, yaşam hakkını yabancı şirketlere bırakamaz. Geliri fiyatı miktarı ne olursa olsun.

“Karabasan gibi çökmüş Recep Tayyip Erdoğan elini çekmeden bu ülkeye huzur gelmez”
Son sözümüz.
Bunlar kader değil, bunlar tercih. Sorun Saray İktidarı’dır. 2018’den bugüne uyguladıkları Tek Adam keyfi yönetiminin tarımı batırma, batışı hızlandırma politikasıdır.

Beyaz altın oldu kapkara. O kapkara düzeni yıkmaya elbette ihtiyaç var. Bunu da toplumsal dayanışma ile yapabiliriz. Bu iktidar gitmeden, bu ülkeye huzurrefah, kalkınma gelmez. Bu ülkenin üstüne karabasan gibi çökmüş Saray İktidarıRecep Tayyip Erdoğan elini çekmeden bu ülkeye huzur, çiftçiye mutluluk, emekliye insanca yaşam, açlara tokluk gelmeyecek çünkü “bu dünyada şükredin, öbür dünyada size saraylar, mutluklar” diyorlar.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ