Demokrat Zafer

Ahmet Koçak yazdı; İMZA GÜNÜM -2

Köşe yazarımız Ahmet Koçak’tan imza gününün perde arkası yazısı. Koçak;

Saat dokuz buçukta kitap fuarına arabayla giriş yaptım. Park görevlisine:

“Akşama kadar kalacağım nereye park edeyim? “diye sordum.
“Katılımcı mısınız?” diye sordu.

“Evet” dememle beni yanda boş olan katılımcı otoparkına yönlendirdi.

Poşetleri yüklenip içeri girdim. Bursa Muhalif standına koyup çay ve simit yemek için kantine gittim. Salon girişleri öğrenci doluydu. On liraya bir simit, on liraya da bir çay aldım. Geçen yıl yirmi liraya üç kap yemek yerdim. Pahalılığı iliklerime kadar hissettim.

Yazarlar gelince fazlalık olduğum için beni BUYAZ standına gönderdiler. Stantta bir başımaydım. Köşede olduğu için yanında boş bir alan vardı. Arada bir kalkıp tur atacağım için o alan hoşuma gitti. Tanıdığım, mali müşavir Raşit Gürbüz Beye ilk kitabımı imzalayarak siftah etmiş oldum. Bakalım siftah ondan, bereketi Allah’tan olacak mı?

Bolca öğrenci, arada bir yetişkin insanlar geçiyordu. Kendimi kapalı alanda seyirlik gibi hissettim. Şöyle bir bakıp geçiyorlardı insanlar. Otuz yaşlarında uzun boylu, güzel bir kadın bana doğru alaylı gözlerle bakınca aklından geçenleri tahmin ettim;

Ay, çen ne şirin şeysin öyle. Baloya gelir gibi takım elbise giyinmişsin. Çen bir de kitap mı yazdın?”  Ben de içimden:

Eveeet! İyi ki, çekirdek falan atmadın kız!” diye yanıtladım.

Öğleden sonraya kadar hiçbir hareket olmadı. Yanıma; doksan sayfalık bir anı, altmış sayfalık bir şiir kitabı olan Gülsüm Işıldar geldi, tanıştık. Türkiye’nin ikinci kadın defterdarıymış. Babası subay olduğu için çok dolaşmışlar. Çok gezen, çok bilir hesabı baya bilgili bir insandı.

Onun kitapları da ilgi görmeyince gençleri, çocukları çağırıp konuşmaya başladı. Birbirine çok benzeyen iki genç kızı çağırdı:

“Gelin kızlar size bir şiirimi okuyayım.”  diyerek kitabından bir şiir okudu.

“Nasıl beğendiniz mi? Almak ister misiniz?” sorusuna uzun boylu olanı:

“Olur, alayım ablama hediye edeyim. “deyince baktım şiir okuyunca kitap satılıyor:

Gelin güzel kızlar, ben de size bir şiir okuyayım.” dedim.  Güldüler. İyi ki  “Oku” demediler,  kitabım öykü kitabıydı ve benim ezberimde İstiklal Maşından başka şiir yoktu. Oku deselerdi başlardım:

Korkma, sönmez bu şafaklarda…”

Hiç kimse ilgilenmiyordu ve ben kimseyi davet etmiyordum. İnsanları çağırıp kitabımı anlatmam gerek ama ben asla öyle bir şey yapamam. İkinci imza günümde bir çığırtkan tutmayı düşündüm. Bir yevmiye verip:

Gel vatandaş gel. Burada gördüğünüz yazar Türkiye’nin en büyük yazarıdır. Şu elimde gördüğünüz kitap birbirinden güzel yirmi dört öyküden oluşuyor. Verdiğiniz parayı değer. Gel vatandaş gel…”

Sonra düşündüm: “Sarraflar hiç bağırarak satış yapar mı? Böyle şeyler yapamam”  O fikirden vaz geçtim.

Stantları dolaşmaya çıktım. Muhsine Arda Facebook’ta arkadaşımdı onu tanıdım ve yanına oturup sohbet ettim. Birçok kitabının olduğunu öğrendim. Geri yerime geçtim. Erkek bir ortaokul öğrencisi yaklaştı:

-Amca kaça bu kitap?

-Elli lira ama senin seviyende bir kitap değil. Yetişkinler için.

-Olsun. Ben okurum. Zaten alan da yok. Bir tane bedava ver de okuyayım.” diye ısrar edince;

-Dedim ya yavrum yetişkinler için bu kitap, dedim. Gitti.

Bir kadın çocuğuyla geçerken duyacağım şekilde;

“Aaa! Bak kızım bu Ahmet Koçak’mış. Bizde bir kitabı var. Okudum. Çok güzeldi.” dedi. Standa yaklaşıp,“merhaba!” dedikten sonra kitap almadan yoluna devam etti.

Ziyaretime dostum Hayrettin Kuzgun geldi. Gülsüm Hanım onu yandaki Lozan Mübadilleri Vakfı Standından geldi sandı ve başladı göçmenlerle ilgili şeyler anlatmaya. Bir süre dinledik. Nefes aldığı bir aradan faydalanarak:

Gülsüm Hanım, bu arkadaşım göçmen değil. Karslıdır.” dememle kitaplarına döndü.

Standımıza emekli İngilizce öğretmeni Fide Korkmazer geldi. Altmış sayfalık şiir kitabını benim için imzalayınca ben de karşılık olarak kitabımı imzalayıp takdim ettim. Şiirlerinin yan sayfasına da şiirin İngilizcesini de yazmış.

Kitap imzalama işi pek de sevimli bir şey değilmiş. Belki çok kitap imzalasam, eller gibi parmaklarım yorulsaydı sevebilirdim. Dün boşu boşuna o kadar hazırlık yapmışım. Heyecan yapıp gece uyuyamam da cabası. Hazırlık aşamasında yaptığım emeklerim hep boşa gitti.

Şair ve yazarlarla konuştum Hepsi de ilgisizlikten şikâyetçi ve pek de memnun değillerdi.

Akşam saat altıya kadar çok az kitap imzalayarak günü tamamladım. Kazandığımdan çok harcayarak evin yolunu tuttum. İmza günü diğer yazar ve şairlerle tanışmayı bir yana bırakırsam sıkıcı bir aktiviteymiş. Öğlen şekerleme uykumdan olduğum gibi depremzedelere bir katkım olamayacağı için üzüldüm.

ahmet.kocak16@hotmail.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ