Demokrat Zafer

Orhan Sarıbal: Saray iktidarının ithalata dayalı hayvancılık politikaları kırmızı et krizine çare olamaz

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, hayvancılıkta yapılan ithalatın, bu konudaki sorunları çözmeyeceğini, yerel üretimin desteklenmesi gerektiğini söyledi.

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, hayvancılıkta yapılan ithalatın, bu konudaki sorunları çözmeyeceğini, yerel üretimin desteklenmesi gerektiğini söyledi.

TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Orhan Sarıbal, iktidarın gıda ve hayvancılık politikaları eleştirdi. Sarıbal, “Gıda meselesinde çok şey söyleniyor, çok şey anlatılıyor. Bu salon da bu duvarlar da bu kameralar da çok şey anlamıştır, öğrenmiştir. Ama ne yazık ki saray iktidar öğrenmemek için çaba sarf ediyor. Aslında biliyor, farkında ve bilerek bunları yapıyor. Sürekli ithalat politikalarıyla hayvancılığın sorunları çözülemez” dedi.

‘ÇOCUKLAR BESLENEMİYOR’

Türkiye’de süt, et, hayvansal gıda konusunda sıkıntılar olduğunu belirten Sarıbal, “Süt sorunu var bu ülkede, çocuklar beslenemiyorlar, yeterli süt içemiyorlar. Et sorunu var, halkımız geliriyle yeterli et tüketemiyor. Peki nedir bu hayvansal gıda, niye bu kadar ısrar ediyoruz? Çünkü insanlar beslemek zorunda, en önemli hak olan yaşam hakkını sürdürebilmek için gıda almak zorunda. Hayvansal ürünlerin özelliği nedir? Özellikle çocuklar başta olmak üzere sağlıklı bir büyümenin, gelişimin sağlanabilmesi  için, beynin gelişmesini de sağlayabilmek için hayvansal gıda şart. Gelişim ve sağlık için aminoaside ihtiyacımız var. Aminoasitler de en çok barındıran da hayvansal ürünler. Bir insanın vücut ağırlığının her kilogramı için günde 1 gram hayvansal protein tüketmek zorunda. Bu proteinin de yüzde 42’sinin hayvansal kökenli olması gerekir. En çok aminoasit barındıran hayvansal ürün de kırmızı et” diye konuştu.

‘BUGÜN YAŞADIKLARIMIZIN ALTYAPISI 12 EYLÜL EMPERYALİST DARBESİYLE OLUŞTURULDU’

Türkiye’de 1925’ten itibaren tarıma çok büyük önem verildiğini anlatan Sarıbal, 1980 darbesinden sonra ülkenin kaderinin değiştiğini ve tarımı geliştirmeye yönelik kurumların özelleştirilmeye başlandığını anlattı.

Sarıbal, “1925 yılında hayvancılıkta ıslah çalışmaları başlatılmış, 1926 yılında Hayvan Islahı Kanunu çıkarıldı. Hayvancılık koruma altına alınmış, ırklarla ilgili ıslah çalışmaları yapılmış, zirai işletmeler kurulmuş. 13 milyon insan savaştan çıkmış, tarımı öncelemiş. Ziraat işletmeleri ve zirai kombinalar birleştirilerek çiftçilerin tohumluk ve damızlık hayvan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 1950 yılında Devlet Üretme Çiftlikleri’nin (TİGEM) temellerini kurulmuş. Et ve Balık Kurumu (EBK), Yem Sanayi A.Ş. (YEMSAN) ve Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu (TSEK) kurulmuş. Hepsi kamu kurumu. Tümü devletin öz kurumları” ifadelerini kullandı.

12 Eylül 1980 askeri darbesiyle neoliberal politikalar uygulanmaya başlandığı hatırlatan Orhan Sarıbal, şöyle devam etti:

“1980’li yıllara kadar tarım devletin kontrolü ve planlamasında yürümüş. O yüzden kendi kendine yetebilen ülkeler arasındaydık. 1980 faşist, emperyalist darbe neoliberal düzen yani serbest piyasayla geldi. 24 Ocak kararları hayata geçirilemedi arkasında 12 Eylül 1980 darbesi oldu. Ülkenin kaderinin değiştiği en önemli tarihsel süreçlerdendir. Bugün yaşadıklarımızın altyapısı 12 Eylül darbesiyle oluşturuldu. Neoliberal politikalarla çiftçinin sattığını alan, güvencesi olan devlet kurumlar, özelleşmeye başladı. Çiftçi şirketlere piyasaya, şirkete terk edildi.”

‘1929’DA KİŞİ BAŞINA DÜŞEN HAYVAN SAYISI 2’YKEN BUGÜN 1’İN ALTINA İNDİ’

Sarıbal, 2007-2008 yılları arasında yaşanan kuraklık sonrası süt tozu ithalatı, ardından yem ithalatı, sonrasında da hayvan ve karkas et ithalatları yapılmaya başlandığını dile getirdi.

“Bir tarafta kuraklık nedeniyle yem yok, olan da pahalı, yurt dışından süt tozu getiriyorsunuz çiftçinin sütü para etmesin diye ve çiğ süt fiyatları yarı yarıya düştü. O dönemde çiftçi ürettiği sütle yem alamadı” diyen Sarıbal, “2008’de hızlı bir şekilde 1 milyona yakın süt hayvanı satıldı. Ortada bir et yetersizliği oldu. Nüfus artmaya devam ediyor, talep var et yok. Hemen döndüler ithalata başladılar. 2009-2010 yılından itibaren ciddi canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına başlandı. O gün bugündür hayvancılığın temel sorunlarını çözmek istemedikleri için, üretim tüketimi karşılayamayacağı ithalata dayalı bir politika izlediler. Bu ithalata bağlılık yerel hayvancılık üretim modelini de bozdu. 1929 yılında kişi başına 2 hayvan düşerken, şimdi ne yazık ki günümüzde 1’in altına inmiştir. 1980 yılından bu yana nüfusun 44 milyondan 86 milyona yükselmesine rağmen, toplam hayvan varlığı 85 milyondan 69 milyon başa düşmüştür” şeklinde konuştu.

‘KÜÇÜKBAŞ HAYVANLARI SURİYE’DEN İTHAL ETTİK, BU AYIP YETMEZ Mİ’

Hayvancılıkta yapılan desteklemelerin de yeterli olmadığını vurgulayan Sarıbal, “2020 yılında tarımsal destekler içerisinde hayvancılık destekleri yüzde 35,8’ken, 2023 yılında yüzde 24,2’ye, 2024 yılında da yüzde 21,6’ya düşecek. Bu rakamlar çok komik” dedi.

2023 yılında da ithalatın arttığını aktaran Orhan Sarıbal, şunları söyledi:

“Saray iktidarı 2023 yılında yeni bir rekora imza attı. Toplam 818 bin büyükbaş ve 53 bin küçükbaş olmak üzere 871 bin baş canlı hayvan ithalatı etti ve 1,2 milyar dolar ödedi. Yine 2023 yılında 34 bin ton karkas et alarak 214 milyon dolar ödedi. Toplam 1,4 milyar dolar 2023’te et ve hayvan ithalatına ödendi. Canlı hayvanların yüzde 48’ini Brezilya’dan, yüzde 25’i Uruguay’dan aldık. Küçükbaş hayvanın ithalatının yüzde 90’ı Suriye’den yapılmıştır. Bu ayıp bize yetmez mi? Son 14 yılda yapılan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatının Türkiye’ye maliyeti tam 10,8 milyar dolara ulaşmıştır.”

‘YEM HAMMADDESİNİ DE İTHAL EDİYORUZ’

Hükümetin bu yıl 600 bin sığır ithal edeceğini açıkladığını hatırlatan Sarıbal, “Tarımda gidilen yolun ne kadar sıkıntılı olduğunu anlamak lazım. Hayvancılıkta çok kötü bir sürece doğru gidiyoruz. Ne yazık ki, son 2 yılda, 2021-2023 Aralık ayları arasında hayvan varlığımız 6,6 milyon baş azaldı. Sadece bu mu? Yıllık yemin yüzde 60’ı dışarıdan gelmektedir. O da ithal. 27 milyon ton yem üretiliyor, bunun ham maddesinin yüzde 60’ını ithal ediyoruz. 2023 yılında ithal edilen 3 milyon ton soya, 1,9 milyon ton mısır ve 1,5 milyon ton arpa için 2,7 milyar dolar ödedik. Bunların arasında diğer ürünler yok” dedi.

‘İKTİDAR DEĞİŞMEDEN GIDA GÜVENLİĞİ SAĞLAMAZ’

İthalata rağmen et fiyatlarının arttığını dile getiren Sarıbal, ithalatın et, süt gibi hayvancılıkla ilgili sorunları çözmediğini belirtti.

Orhan Sarıbal, “Son 1 yılda dana eti fiyatı yüzde 110, kuzu eti fiyatı ise yüzde 130 arttı. Hani ithalat yaptınız! Kırmızı et krizinin ithalat yoluyla çözülememiş. hayvancılıkta temel mesele yem. Yem yoksa et ve süt de yok. İthalat, piyasada fiyatları düşürmek bir yana hayvancılığın gerilemesine neden olmaktadır” diyerek çözüm önerilerini sıraladı:

“Hayvancılıkta ithalat politikalarından vazgeçilmeli ve yem üretimi artırılmalı. Yılda 500 bin civarında olan buzağı ölümünü minimuma indirmeliyiz. Desteklemeler artırılmalı. Çiftçi örgütlerinin güçlendirilerek piyasada etkin olmaları sağlanmalıdır. Meraları ıslah etmeliyiz, taban fiyatı uygulamalıyız. Bütünüyle baktığımızda sorun iktidarın tarım, hayvancılık politikalarıdır. İktidar değişmeden bu ülkenin gıda güvenliği , gıda egemenliği kesinlikle sağlanamaz.”

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ