Demokrat Zafer

SESLİ DÜŞÜNÜYORUM HERKES PAYINA DÜŞENİ ALSIN!

Geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday; yazdığı yazıda etik değerlere işaret ederek;

Bazen paylaşılan bir resimdeki absürtlük, bazen bir çağrı ve davet tarzındaki hodbinlik sarsar beni!
Sadece sarsmaz çok üzer, kırar, incitir ve bir ömrü boşuna mı geçirdim, bu kadar yazdım, paylaştım, anlattım hiç mi bir işe yaramadım diye düşündürür.
Yaşam boyu hiçbir zaman ve hiçbir koşulda ihanet etmediğim sol ideolojiden ve evrensel değerleri koruması ve sol/sosyal demokrat olması gerek partimden vazgeçmedim ve kendi çıkarım için kullanmadım!..
En zor günlerimde, sürgünlerde, kıyımlarda; 12 Mart ve 12 Eylül faşizminin tüm baskılarında aç kalmayı göze alıp kirlenmedim çıkara, ranta bulaşmadım ve ideolojime ihanet etmedim.
Paranın gücüne değil, aklın, bilimin, evrensel değerlerin, insanlara saygının, adil yarışmanın, kendine güvenin ve “Ben hep ben…” demeden ortak aklın, ön kesmeden arkadan dolanmadan insanları kullanmadan var olmanın mücadelesini yaptım.
Bu uzun ve çileli yolda mutlaka kırdım, kırıldım, ama daha çokta haksızlığa uğradım buna karşın asla dostlarıma, sevdiklerime, partime ve halklarımızın hakkı olanlara ihanet etmedim.
Dost bildiklerimin, sevdiklerimin, çok özel yakın olduklarımın mevki, makam ve konumlarından yaralanmayı düşünmeden abla ve anne olmayı becermeye çalıştım.
Almadan verebilmenin de bir erdem olduğunu anlatmak için egosu yüksek ve hırsı aklından evvel gidenlere öğretmek ve anlatmak için çok emek verdim çoğu zamanda boşa kürek çektim ama pes etmedim…
Son zamanda özellikle kendi partimde yapılanları, sola uymayan uygulamaları, gösterilen yakışıksız tavırları ve parayı bulanların gücü kullanırken insan onurunu yok saymalarını görüyor ama bir türlü anlayamıyor, kabul edemiyor ve içime sindiremiyorum…
Daha doğrusu siyasetin bu kadar avamlaşması, lumpenleşmesi ve kabalığın, hodbinliğin, saygısızlığın ve döke- döke yol alınmasını kabul edemiyor ve içime sindiremiyorum.
İşte bunun için sesli düşünüyorum:
Siyaset, duyarlılık, edep-adap, saygı-sevgi, birikim, tecrübe, hak ediş, özveri ve erdemli olmak, ister.
Paranın gücü ile seviyesizleşmek, öne çıkmak için çırpınmak, fark edilmek için olur olmaz koşullarda haddini aşmak, seçilmiş ve halkın temsili konumunda olan insanlara yakın olduğunu göstermek için gereksiz gösteri yapmak dejenerasyona sebep olur.
Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, bazı insanlar yetenekli oldukları kadar şanslıda olabiliyorlar.
Hani deriz ya, “Bu insanda şeytan tüyü var…” diye!!!!
Bu tür insanlar başarılarından, bilgi birikim ve konumlarından daha fazla sempatileri ile davranışları ile halkın gönlünde yer bulurlar.
Ancak uzun süre bu konumda olanlar sonunda çok yorulup güç zehirlenmesine uğrayabilirler.
Çoğalarak, büyüyerek başarılı olmak yerine “az olsun ama bana tabi olsun” diyerek yanlışa düşer ve yanlış insanları dost, yandaş ve arkadaş yapıp hata yaparlar!!!!
Normal yaşamda bu durumlar şahısları bağlar ama iş siyasette bu insanların etki alanlarının ve konumlarının verdiği sorumluluğa gelince; hiç hoş olmayan durumlar ortaya çıkar ve partiyi bağlar ve üyelerini yaralar..
Bu yazıyı okuyan Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar şaşırabilirsiniz.
“Güler Abla acaba ne demek istedi ve kimleri kastetti” diye düşünebilirsiniz.
Ama bu konumda olanlar nasıl olsa yazdıklarımı ve hata yaptıklarını anlarlar ama anlamazdan gelirler.
Eğer anlayıp hatalarından vazgeçerlerse kendileri de partimizde kazanır.
Aksi olursa sonunda kendileri de kaybedince bugün yazdıklarımı düşünüp o zaman nasıl hata yaptıklarını anlarlar ama zarar büyük olur.
Ben her zaman tecrübeyi ve atasözlerimizi çok önemser ve örnek vermede kullanırım:
Ne dermiş büyüklerimiz:
“Söyle bana arkadaşını ve dostum sandığını söyleyeyim senin ne olduğunu!!!!”
Yine:
“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” denir.
“Dost acı söyler, Kızmayıp gücenmeyip, kapris yapmayıp ders almak ve hatadan kurtulmak gerekir.
Unutulmasın;
“Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.”
Ayrıca kimse unutmasın, “Çürük tahta çivi tutmaz”.
Ve hepimizin bildiği bir atasözü de:
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”.
Bazı insanlar kötü olmamak için, sırf kendi canı sıkılmasın diye, elde etikleri konum ve mevkiler zarar görmesin diye hatalara göz yumar ve doğruyu söylemeye çekinirler.
Ama yakın dostlar, yürekli ve beklentisiz insanlar ve halkların haklarını savunmayı amaç edinmiş elini taşın altına koymaktan çekinmeyen birikimli ve tecrübeli insanlar yapılan hataları düzeltmek için yanlışları söylemeyi borç bilirler.
Özellikle yazan, çizen adına gazeteci denen ve asıl amacı halkın vicdanı olması gerekenler:
İki kör kuruşa kul olmayanlar, basit çıkarlarda eğilip bükülmeyenler ve mesleklerinin hakkını verebilenler bu hatalara göz yummazlar.
Onlar çirkinliğe, basitliğe, aşağılanmaya ve saygısızlığa taraf olmaz, özellikle masa gülü olmaz hatta haddini aşanlara itibar edip bir öğün yemek uğruna kalem kırmazlar!!!!!
Yine de doğru söz bize acı gelir.
Varsın gelsin yeter ki çirkinlikleri hadsizlikler, basitlikler ve onur kırmalar yol olmasın!!!
Daha ben ne diyeyim???
“Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz.”
“Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.
Bugünde böyle sesli düşündüm.
Tabi ki bana bunu düşündüren yanlışları görüp üzüldüğüm için yazdım bunları.
Ancak amacım savaş çıkartmak ve kişi yok etmek değil.
Bunun için daha açık ve hedef göstererek yazmadım.
Anlayan ders alırsa, hadsizler aklını başına alırsa kendileri de partimizde zarar görmez.
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile özgür bir yaşam ve hakça paylaşılan bir düzende yaşayalım ve yaşatalım.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ