Demokrat Zafer

Asgari geçim ücreti yoksulluk sınırı altına düşürülemez;

BADİS; Bağımsız Direnişçi İşçiler Sendikası ile 4.Vardiya İşçi Dayanışması olarak, Bursa Osmangazi Metro İstasyonu önünde gerçekleştirdiğimiz aşağıdaki basın açıklaması, BADİS genel başkanı Metin Burak tarafından okunmuştur..! Basına ve Kamuoyuna; 2024 yılı yaklaşırken bugün yapacağımız basın açıklamasında, öncelikle değerli ve onurlu işçi kardeşlerimizi saygıyla selamlıyoruz. Ayrıca Urfa’da sendika seçme özgürlüklerini kullanıp, Öz-İplik İş sendikasından istifa ederek, Bir Tek-Sen Sendikasına üye olan Özak Tekstil işçilerinin direnişini Bursa’dan selamlıyoruz.

Haklarını ve Onurlarını korumak için mücadele veren işçilere saldıran güvenlik güçlerini, Patron güdümlü Öz İplik-İş İş sendikası yöneticilerini ve Fabrika sahiplerini kınıyoruz. Özak İşçisi Yalnız değildir Burjuva iktidarı AKP-MHP hükümeti yıllardır asgari ücreti şöyle, emekli maaşlarını böyle yükselttik derken, ekonomide izledikleri yanlış ve beceriksiz politikalarla, üretimi nasıl bitirdiklerini, enflasyonu nasıl yükselttiklerini, pahalılığı nasıl artırdıklarını, yarattıkları devalüasyon ile TL’nin değerini nasıl düşürdüklerini, işsizliğe ve yoksulluğa nasıl sebep olduklarını hiç söylemiyorlar.

Burjuva iktidarı AKP-MHP hükümeti yürüttükleri yanlış siyasi politikalarla, eğitimi ve sağlığı özelleştirip yandaşlarına peş keş çekerek, nasıl anlamsız ve işlersiz hale getirdiklerini, emekçi halkların görmemesi için, yalanlarla ülkeyi her geçen gün karanlığa sürüklüyorlar. Burjuva düzeni yıkılmadan, emekçi halklar iktidara gelmeden, ülkenin ayağa kalkması mümkün görülmüyor. Burjuva iktidarı bizleri önce işsiz ve yoksul bırakıyor, ardından yarattıkları hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu, çete, mafya ve gasp gibi kirli işlerinde çalışmaya zorluyor. Sonrada alın terimizden elde edilen zenginlikle, kendilerini korutmak için kurdukları güvenlik güçleriyle, Urfa’da Özak Tekstil işçilerine saldırdıkları gibi ülkemizin her yerinde, emekçi halklara saldırıyorlar. Emekçi halklara yeryüzünü cehennem eden burjuva düzeni kapitalizm yıkılmadan, emekçi halkların bu cehennemden kurtulması mümkün görülmüyor.

Gelir dağılımında ve Vergide Adalet nasıl sağlanır..? Gelirde adalet sağlanmadan, vergide adalet sağlanamaz. Gelirde adaletin sağlanması için, öncelikle üreterek değer yaratan işçilere, yıllarca çalışmış ve çalışması sona ermiş emeklilere, kamuda çalışan memur işçilere, emeklerinin karşılığında insan onuruna yaraşır biçimde yaşamaları için, her ay en az yoksulluk sınırı seviyesinde asgari geçim ücreti ödendiğinde, ancak o zaman gelirde adalet sağlanır. Gelirde adalet, paylaşımda adalet istiyoruz, Vergide adalet; açlık ile yoksulluk sınırı arasında, hatta açlık sınırı altında ücretle geçinmek zorunda bırakılan bir insandan vergi alınması, bir dilencinin fakir bir insandan sadaka dilenmesine benzer.

Bir devlet; açlık ile yoksulluk sınırı arasında, hatta açlık sınırı altında ücretle yaşam savaşı veren işçiden, emekliden, kamuda çalışan memur işçiden dilendiği “sadaka” vergiyle yönetilemez. Üreterek değer yaratan işçilerden dolaylı ve dolaysız zorla toplanan “sadaka” vergilerin, doymak bilmeyen yandaşlara dağıtılarak yenilmesi helal değildir. Bir ülkede vergide adaletin sağlanması için, vergi açlık ile yoksulluk sınırı arasında, hatta açlık sınırı altında yaşam savaşı veren yoksullardan değil, üreterek elde edilen zenginlikten vergi toplanırsa, işte o zaman vergide adalet sağlanır. Emekçiler vergide adalet isterken, burjuva iktidarı AKP-MHP hükümeti, 2024 yılından itibaren zehirli yılan gibi her yoksulun cebine elini sokarak, yeni doğacak çocuğun dahi etkileneceği, karbon vergisi uygulamak istiyor. Vergiler işçiden değil, patrondan toplansın..!

Emeklilerin içler acısı durumu derhal düzeltilmelidir; Açlık sınırının yarısı altında belirlenen emekli maaşları, yıllardır üreterek yarattığı değerle zenginlik kazandırmış emeklileri, pahalılığın karşısında ölüm döşeğine terk ederek, can çekişmesine neden olunmaktadır. Emekli maaşlarının alt sınırı 7 bin 500 TL söylemi kocaman bir yalandır. Elimizdeki belgelerde 30 Nisan 1970 doğumlu, 1996 yılında Azerbaycan’dan Türkiye’ye zorunlu göç gelmiş, 1 Mayıs 1998 tarihinde sigortalı olmuş ve 4 bin 602 gün Türkiye’de sigortası olan, bin 153 gün Azerbaycan’dan gün getiren ve toplam 5 bin 755 günle, 1 Ağustos 2021 tarihinde emekli olan bir işçinin, 1 Temmuz 2023 tarihinden buyana ek ödemeler dahil, aldığı emekli maaşı 3 bin 532 TL’dir.

Bu açlık sınırının 4/1’dir. Bundan daha düşüklerde var. Özellikle 2000 yılından sonra sigortası başlamış, prim günlerinin çoğunluğu 2008’den sonra olan, emekli olmuş işçilerin emekli maaşları, 2023 Temmuz ayından buyana ortalama 3 bin 500 TL’dir. Bu durum, uluslararası anlaşmalara, 19 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen evrensel insan hakları beyannamesine, borçlar kanununa ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu durumun ne vicdani nede hukuki tarifi bile yoktur. Ayrıca burjuva iktidarı AKP-MHP hükümeti, doyuramadığı yandaşlarını doyurmak için, 2024’den itibaren 3 yıllık orta vadeli programında, tamamlayıcı emeklilik, tamamlayıcı sağlık, yaşlandığında sözde bakım gibi yeni fonlar kurup, yoksullaştırdıkları emekçileri ezerek, sömürmeye ve zulüm etmeye devam etmek istiyor. Emekliye eşit ücret istiyoruz..!

Asgari geçim ücreti yoksulluk sınırı altına düşürülemez; Bir insanın asgari düzeyde geçinmesi için, her ay ödenmesi gereken ücret, açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasına sıkıştırılamaz. Hatta açlık sınırı altına hiç düşürülemez. Ülkemizde yıllardır açlık sınırı seviyesinde belirlenen sözde asgari geçim ücreti, çok kısa sürede burjuva iktidarı AKP-MHP hükümetinin yanlış uyguladığı ekonomik ve siyasi politikalarla, önüne geçilemeyen enflasyonun karşısında adeta buz gibi eriyerek, açlık sınırı altına düşmektedir. Asgari ücretle ilgili burjuvazi tarafından sözde yetkili kılınan şahıs ve kurumların, yoksulluk sınırı altında pazarlık yapması, gelirde adaletsizliğe imza atılması anlamına gelir.

Dünya markalarına üretim yapan bir ülkenin işçileri olarak, üretilen marka ürünü yiyecek, giyecek, içecek ve kullanılacak hale getirene kadar, her türlü kimyasal zehirli, tozlu, gürültülü ortamda, alınmayan önlemlerden ve görmemiz engellendiğinden dolayı, meslek hastalığı ile iş cinayetine maruz kalan işçilerin geçinebileceği ücret, en az yoksulluk sınırı altına düşürülemez. Emeğin karşılığı olan asgari ücret pazarlığı yapılamaz, asgari geçim ücreti en az yoksulluk sınırı seviyesinde belirlenmelidir. Açlık değil yoksulluk sınırı uygulansın..! Yoksullardan toplanan bütçe ile lüks hayat yaşayamazsınız; Bütçe yoksullardan toplanan dolaylı ve dolaysız vergilerden, yoksulların ödeyemediği borç faizlerinden, uygulanan cezalardan ve ek vergilerden değil, üretilerek elde edilen zenginlikten oluşturulmalıdır. Bütçe kullanılırken, insanların ölmesine neden olan savaşa, silaha, yandaşlara ve burjuva iktidarının şatafatlı yaşamına değil, öncelikli olarak eğitim ve sağlık olmakla birlikte, yoksul bırakılan insanların ve ülkenin zorunlu ihtiyaçlarına kullanılmalıdır.

Bütçe Yoksuldan değil zenginden yapılsın..! Değerli ve onurlu işçi kardeşlerim; Örgütsüz toplumlar köle toplumlardır sözü boşa söylenmiş söz değildir. Emeğimize, onurumuza, sağlığımıza, haklarımıza ve özgürlüğümüze sahip çıkmanın yolu, örgütlü mücadeleden geçer. Üreterek değer yaratan işçiler, emekliler, iş arayan işsiz işçiler, kamuda çalışan memur işçiler olarak birlikte mücadele verirsek, başaramayacağımız hiçbir şey, yenemeyeceğimiz hiçbir güç yoktur. İş arayan işsizlere, “çalışanların iş yükünü azaltarak, çalışma saatlerini düşürerek, emeklilerin çalışmak zorunda bırakılmasını önleyerek”, istihdam sağlayıp işsizliği kaldırabiliriz. İş güvencesi sağlanması için öncelikli olarak, işçiler, emekliler, iş arayan işsiz işçiler, kamuda çalışan memur işçiler, sınıf örgütleri olan sendikalarda ve devrimci siyasi örgütlerde, birlikte mücadele verirsek, işte o zaman iş güvencemizi sağlayabilir.

2024 yılında ve bundan sonra, birlikte yapacağımız örgütlü mücadelemizle, işçilerin, emeklilerin, kamuda çalışan memur işçilerin, emeğin karşılığı olan asgari geçim ücreti, insan onuruna yaraşır biçimde yetecek kadar, en az yoksulluk sınırı seviyesine çıkartabiliriz. Ülkemizi her geçen gün cehenneme çeviren burjuva düzeni kapitalizme karşı, önümüzdeki belediye ve muhtarlık seçimlerinde, aklımızı kullanarak bir oyumuzu dahi ziyan etmemeliyiz. Önümüzdeki seçimlerde; yoksulları ezerek, sömürüp zulüm edenlere karşı sloganımız; ülkemizi cehenneme çeviren burjuvaziye oy yok olmalıdır. Hepimize kolay gelsin yoldaşlar..!

Burjuvaziye oy vermeyeceğiz..! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz..! Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz..!

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ