Demokrat Zafer

Ahmet Koçak Yazdı; EĞİTİMCİ- YAZAR ŞEHRİBAN TUĞRUL BURSA’DA

Köşe yazarımız Ahmet Koçak meslektaşının hayatını kaleme aldı. Koçak;

Facebook’ta arkadaşım olan, emekli öğretmen Şehriban Hanım Şefaatli ilçesinin okuyan ilk kız çocuklarındandır. Hasanoğlan Öğretmen okulundan mezun olur. Dört ay sınıf öğretmenliğinin ardından Eskişehir Eğitim Enstitüsü’nü bitirerek Biyoloji öğretmeni olur. Emekli olduktan sonra Çanakkale’ye yerleşir. Bursa’da yaşayan kızını ziyarete geldiğinde benimle de görüşüp, tanışmak istedi. Korupark’ta buluştuk. 2021 yılında Bir Öğretmen Yetişiyor kitabını okuyup değerlendirme yazmıştım. Değerlendirmem şöyleydi:

“1940 yılında Türkiye’nin pek çok yerinde açılan Köy Enstitüleri 1956 yılında tamamen kapatıldı. Anadolu’nun kırsal kesimine kök salan, meyve vermeye başlayan her ağaç gibi taşlanmaya başlandı. Sadece taşlanmayla kalsa iyiydi; kökünden kesilip bir bir devrildiler. Her ulu ağaç gibi gövdesi devrilen ağaç hemen kurumadı, filizler çıkarmaya başladı. Bu filizlerden öğretmen okulları doğdu. İşte bu yeşeren filizlerden biri de yazarımızdı.

Bozok Yaylası grubunda sarı boyalı Şefaatli Tren İstasyonu resminin altında Gökçe Çiçek adında bir yazarın yazısı dikkatimi çekti. Duru bir Türkçe ile anlaşılır şekilde yazılan akıcı yazıyı çok beğendim. Bir yorum yazarak ben de ilçem Sarıkaya ile ilgili anılarımı “Samanlıktaki İğne” adlı kitabımda yazdığımı belirttim. Şehriban Hanım da bir kitabı olduğunu, istersek kargo ile birbirimize gönderebileceğimizi yazdı. Memnun olacağımı belirttim. Kitabımı gönderdim. Onun “Bir Öğretmen Yetişiyor” kitabı ertesi gün geldi. Hemen okumaya başladım. Facebook’ta asıl adı yerine Gökçe Çiçek adını kullanmayı tercih ettiğini sanıyorum.

Ulaşımın trenle yapıldığı yıllarda Yenifakılı ve Şefaatli çok bilinen, gidilip gelinen yerler iken -kara yolu taşımacılığı yaygınlaşıp yük ve yolcu karayolu ile taşımaya ağırlık verilince- bu yerler önemini yitirdi zaman içinde. O nedenle ben Şefaatli’ye hiç gitmedim, görmedim (2022 yılında gittim ve izlenimlerimi yazdım).

Ortaokul bitiminde öğretmen okulu sınavlarına girmiş, kazanamamıştım. İçimde bir ukde olarak kalmıştı. Liseden sonra Yozgat Eğitim Enstitüsü’ne girerek öğretmen olmuştum. Öğretmen Okulu’nda yatılı okuyamadığım için üzülmüştüm. Bu kitabı okuduğumda ben de orada okumuş, orayı yaşamış gibi oldum.

Şehriban Hanım, Hasanoğlan Öğretmen Okulu yıllarını kaleme almış kitabında. Şefaatli’nin bir köyünden merkeze taşınmışlar. Babası, biçerdöveri ile sık sık çalışmak için Anadolu’yu dolaşan Cumhuriyet gazetesi abonesi olan; okuyan, aydın, kendini yetiştirmiş bir ziraatçıymış.

Öğretmen okulu yazılı sınavını kazanınca biz de onunla birlikte kara trene bindik. Bacasından saçtığı kömür dumanı kokusunu duyduk, genzimiz yandı. Emekli astsubay amca, kızını sınava götürürken bizi de yanına aldı götürdü Ankara’ya. Ertesi gün mülakat sınavı heyecanını yaşadık. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün heybetli yapıları karşısında kendimizi küçücük hissettik. Bu duygularla girdik mülakata. Sınav sonucunda bir tek Şehriban kızımızın başarılı olduğunu öğrendik mutlu olduk. Diğerleri adına üzüldük.

İşte kökünden kesilen Köy Enstitüsü ağacının köklerinden çıkan filizlerden biri de Şehriban Tuğrul’dur. Okulunu çok sever. Derslerine dört elle sarılır. “Kız çocuğu okur muymuş? Kötü kadın olur” diyenlere inat okuyacak, kendi öğretmeni Yücel Kaya gibi bir öğretmen olacak, ilçesine örnek olarak diğer kızların da okuması için onları özendirecektir.

Biz de onunla okula başladık.  İşlikleri, uygulama tarlalarını, ahırları, tavuk çiftliğini, hiç görmediğimiz alacalı bulacalı dev gibi inekleri, buzağıları, spor salonlarını, yemekhaneleri, yatakhaneleri, envaı çeşit çiçekleri, meyve bahçelerini, kütüphaneleri, Âşıklar Yolu’nu gördükçe hayretler içinde kaldık. Hele de o güzel müzik öğretmeni Müzeyyen Işık’ın ışığı ile gözlerimizin kamaşmasını hiç unutamadık. İnce, uzun boylu beden eğitimi öğretmenine hayran olduk.

Kendi yetiştirdiği ürünleri tüketen, ihtiyaç fazlası ürünlerini diğer okullara gönderen,  artanı da satıp okula gelir elde eden; devlete hiç yükü olmayan bu okulları Atatürk ve Hasan Ali Yücel’in birlikte planladıklarını öğrendik. Öğretmen Okulları’na yoksul köylü çocukları yerine iyi eğitim almış; milli eğitim müdürleri, müfettişler ve zengin çocuklarının torpille alındıklarını, yoksul çocukların avuçlarını yaladıklarını öğrenince üzüldük.

Üst sınıftaki ablaların yönlendirmesi ile yatak düzeltmeyi öğrendik. İlk kez sahip olduğumuz mandolinlerimizle suyu olmayan havuzda poz verdik. Sınıfa iki erkek öğrenci arasına oturtulunca; “vış ama! O neşaal iş kele anam!” demeden oturduk. Baktık, erkekler de bizim gibi insanmış. Yoklamada okunan isimlere şaştık kaldık; Yarin Satılmış, Alaattin Sürsavur, Döne Yatarkalkmaz, Hasan Ali Hür Doğan Tombak gibi isimlere kıkır kıkır güldük.

Aile özlemi çektikçe gizli gizli ağladık. Gözyaşlarımızla ıslanan yastıklarımızı ters çevirip uyuduk. Tatillerde ilçeye, köyümüze gidip tatil yapmanın sevincini duyduk.  İlçeye taşınırken çocuğu olmayan emmiye verilen kardeşi Ahmet’in altın kafeste hasret çekişine tanık olduk. Yetişen taze filiz olur da ortasından “küt” diye kırmak isteyen kötüler olmaz mı? İftiralara, kıskançlıklara takdir edenlerin verdiği güçle karşı koyduk.”

01 Mayıs 2021 tarihinde yazdığım değerlendirmeme çok mutlu olmuştu. Okuyucularıma da kitabı ve yazarını tanıtmak istedim.

Korupark’ta; meslektaş, hemşeri olmanın verdiği yakınlıkla ve uzun yılların birikimiyle iki saat sohbet ettik. Geçmiş Zaman İzinde adlı kitabımı imzalayıp takdim ettim. Bursa’ya hoş geldiniz değerli hemşerim.

ahmet.kocak16@hotmail.com

 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ