Demokrat Zafer

ZİL KİMİN İÇİN ÇALDI… OKULLAR BUGÜN AÇILDI…

Köşe yazarımız Ahmet Koçak dert zilini yazdı; Koçak; “Emekli öğretmen olmam nedeniyle okullar açılırken aklıma çok anılar gelir. On üç yıl öğrencilik, yirmi altı yıl öğretmenlik yaptım. Baş Öğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk: “Öğretmenlik ömür boyu sürecek bir öğrenciliktir” demiş. Onun yolunu izleyen bir öğretmen olarak öğrenciliğim hala sürmektedir.

1979’da başladı öğretmenliğim. Şimdiki gibi ekonomik kriz vardı. Bir yıl sonra 12 Eylül darbesi oldu ve ekonomik kriz daha da derinleşti. Aldığım aylık bir başıma bana ancak yetiyor, bir kenara bir kuruş koyamıyordum.

Göreve bir köyde başladım. Oturacak ev yok. Köylü yoksul kendine yetecek barınağı zor yapmış. Ahırdan bozma bir oda buldum, badana ettim. Yatak, battaniye, kap kacak vs. almam lazım. Borç harç onları aldım.Yolluk vermediler. Maaşlar peşin ödenir ama onu da ödemediler. Bir ay sonra yarım aylıkla birlikte maaşımı ödeyecekler…

Sınıfımda tahta sandalye ve masadan başka bir şey yok. İlçeye gittim; Atatürk köşesi, mevsim şeridi aldım yok paramla. Bir öğretmen arkadaşla karşılaştım; “elindekiler nedir?” diye sordu. “Mevsim şeridi ve Atatürk köşesi aldım sınıf için” dedim. “Ne! Onlara para mı verdin? Ben, renkli tebeşirlerle mevsim şeridi çizdim duvara. Eski kitaplardan, gazetelerden kestiğim Atatürk resimlerinden de köşe yaptım” dedi. “Ben nasıl düşünemedim? Bir etek para verdim!” diye üzüldüm. Sonra, resme yeteneğim olmadığı geldi aklıma. Kuzu çizmek niyetiyle resme başlarım; önce kediye, ardından kaplumbağaya, sonra köpeğe en sonunda eşeğe döner. O işin bana göre olmadığını anladım…

İkinci sınıfları verdiler. Hiç biri okuyamıyor, yazamıyor. Köyde okur-yazar insan çok az…

Okumak o devirde çok önemli; ilkokul mezunları bile devlette, özel sektörde iş bulabiliyorlar. Ortaokul mezunları, lise mezunları devlet memuru olabiliyorlar. İllerde yüzde birlik dilimde olan üniversite mezunları kapış kapış ediliyor. İşsiz tek bir üniversite mezunu yok…

Harıl harıl çalışıyor,  çocukları okutuyoruz. Aradan yıllar geçiyor ve günümüze geliyoruz; ilkokulu, ortaokulu bırakalım lise ve üniversite bitirenler iş bulamıyor, babasının eline bakıyor. Ne mutlu bize her ilde birkaç tane, ilçelerde bile üniversitelerimiz var! İhtiyaçtan çok çok fazla mezun veriyorlar. Mezunlardan şanslı olanlar marketlerde tezgâhtarlık yapıyor asgari ücretle.

Nüfus çok artıyor, okuyan çoğalıyor ama sevinemiyoruz. Çivi çiviyi söker misali milyonlarca genç sığınmacı da gelince iş bulmak iyice olanaksız hale geliyor. Hemen hemen bütün gençler üniversitelerin çeşitli bölümlerinden mezun olmuşlar. Bu durumda bir eğitimci olarak, “başardık!” demem, mutlu olmam gerekir ama olamıyorum maalesef. Gençler işsiz. Baba evindeler. Yaşları ilerlemiş evlenemiyorlar. Yaşamlarına bir yön veremiyorlar. Psikolojik sorunlarla boğuşuyorlar. Çok yazık!

Veterinerlik ve ziraat fakültelerinden mezun olanlardan başlasak; onlara hazine arazilerinden versek çiftlikler kurup üretmeye başlasalar; hem kendilerini kurtarsalar hem ekonomiye katkı sağlasalar…

Planlama yapılsa, ülkenin ihtiyacı kadar öğrenci alınsa üniversitelere…

Meslek liselerine de sanayinin ihtiyacı kadar öğrenci alıp, onları da sanayide istihdam etsek sorunlar azalır mı?..

Yıllardır izlediğim bakanların ortak noktaları her kayıt döneminde “sakın velilerden para mara almayın yakarım!” beyanatlarıdır. Siz ödenek ayırın deseler “para yok”  diyorlar.  Okul yöneticileri zorunlu olarak bağış adı altında para topluyorlar. Öyle ya bu okullar neyle dönecek? Tavşan kaç, tazı tut oyunu oynanıyor her yıl ülkemizde. Kırk bin liradan başlıyor, iki bin liraya kadar bağışlar alınıyormuş diye duydum. Bakanlık soruşturma açar diye de çeşitli yöntemler geliştirmişler.

Eğitim öğretim yılı sorunlarla başladı. Sorunlar da olsa insanları eğitmeye devam etmek esastır. Gün doğmadan neler doğar deyip geleceğe ümitle bakmakta fayda vardır.  Başöğretmenimiz Atatürk’ün sözleriyle bitireyim yazımı:

*Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.

* Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

* Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.

* Milli Eğitim programımızın, Milli Eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir.

Yeni eğitim- öğretim yılında tüm öğretmen ve öğrencilere sağlık ve başarılar diliyorum.

ahmet.kocak16@hotmail.com”

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ