Demokrat Zafer

Yeniden Refah Partisi Aileye Savaş Açanları Karşısına Alan Tek Siyasi Partidir”

Aile ve Sosyal Politikalar Kurulu Başkanı Ertem iktidara gelindiğinde ilk yüz günde yapacakları düzenlemelerle ilgili bir yazılı açıklama yayımladı. Mikdat Ertem Yeniden Refah Partisi’nin aileye savaş açanları karşısına alan tek siyasi parti olduğunu belirtti. İktidarın da muhalefetin de 6284 ve diğer bazı uygulamalarda birlikte hareket ettiğini ifade etti.

Yeniden Refah Partisi MKYK üyesi ve Aile Sosyal Politikalar Başkanı Uzman Psikolog Mikdat Ertem aileyi yok etmek için çalışan şer güçlerin karşısında Yeniden Refah Partisi’nin projelerini kamuyla paylaştığı yazılı açıklaması şöyle;

1 ) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Ailenin korunması ve çocuk hakları„ başlıklı 41’inci

maddesi aileyi, Türk toplumunun temeli olarak tanımlamıştır. ” Ailenin Korunması ” politikalarımızın temelini oluşturmaktadır. Bu amaçla, uygulanmakta olan Aile Hekimliği hizmetinin yanına Aile Psikoloğu statüsünün eklenmesini elzem bir ihtiyaç olarak görmekteyiz. Zira ailelerimiz, dünyanın küresel bir köy haline gelmesi, iletişim ve teknolojinin artması vesilesiyle korunamamış ve parçalanmaya başlamıştır. Gerek aile içi şiddetin artması gerek boşanma oranlarının yükselmesi

gerekse de ailenin ahlakının yozlaşmasının sebeplerinin temelinde toplumun manevi boşluğu, asimetrik psikoterör faliyetleri, ekonomik problemler, stres, yoksunluklar, iç ve dış güdümlü algı manipülasyonları ve süreç içerisinde yaşanılan pek çok tıravmalar bulunmaktadır. Aile Psikoloğu projemiz; çatırdayan aile yapısı, ebeveyn sorumluluğunun çözülmesi,

ahlaki ölçülerde çözülme, insani değer yargılarındaki yozlaşmalar sebebiyle toplumun özüne ve geleneğine dönmesi zaviyesinden bu hizmeti zorunlu kılmaktadır.

– Öncelikle üniversitelerimizin PDR, Psikoloji ve Sosyoloji bölümleri mezunlarının Aile hekimliklerinde istihdam edilmesini sağlamayı hedeflemekteyiz.

Böylece gerek sağlık sorunları, gerek aile sorunları gerekse çocuk gelişimi ihtiyaçlarının tek merkezden tesbit edilip anında ve ortaklaşa mudahalelerle hızlica ele alınmasını hedeflemekteyiz.

– Öncelikle ve ivedilikle ZİNA YASASI’nı çıkaracağız. AB Entegrasyon yasalarına derhal son vereceğiz.Türkiye’deki tüm Genel Evlerini derhal kapatacağız. Bu batakhanelerde alıkonulan kadınlarımıza sahip çıkacak, rehabilite edip topluma kazandıracağız.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışmalarına son verip, sorumlularını Adalet önüne çıkaracağız. Tüm Belediye, Dernek ve Vakıfklardaki komisyonkarını kapatacağız. Yayımlanmış tüm genelgelerini iptal edeceğiz. Başta KADEM olmak üzere, MOR ÇATI ve TTB başta olmak üzere tüm Toplumsal Cinsiyet Eşitliği savunucusu dernekler, legal olmayan faliyetleri konusunda Adalet önüne çıkarılacaklardır.

FUHUŞ LOBİSİ ile Terörle Mücadele de olduğu gibi çok sert mücadele edip en ağır yaptirimları uygulayarak, milletimizi çökerten bu yapıları dağıtacağız.

İçki, Kumar, Teşhircilik ile de ayrıca mücadele edeceğiz.

– Aile Bakanlığı Başkanlığında, Adalet ve İç İşleri Bakanlıkları ortak çalışmasıyla,

Bilim Kurulu gibi, Hukukçu,İlâhiyatçı, Psikolog ve Sosyologlardan oluşan

TOPLUMSAL AHLÂK KURULU’nu devreye sokacağız. RTÜK bu kurula bağlanacak, Sanat, Kültür, Sinema, TV, Tiyatro veya Sosyal Medya alanları bu kurul bünyesindeki uzmanlar tarafından denetlenecektir.

Cinsiyet Değistirme ameliyatları SGK ödeme statüsünden çıkarılacak ve özendirmelerin önüne geçilecek yasal önlemler alınarak, aile ve neslimiz korunacaktır.

Tüm sözde yasal bahis ve şans oyunları adı altında yürütülen kumar faliyetlerine son vereceğiz. Sorumlularına ağır cezalar ve yaptırımlar getirecegiz.

2 ) İstanbul Sözleşmesi gereği yürürlüğe giren iç hukuk uygulaması olan 6284 sayılı kanun Adalet Bakanlığı ortak çalışması ile derhal sonlandırılacaktır. Çıkarılan tüm genelgeler, kurulan tüm yerli ve AB entegreli komisyonlar lağvedilecektir. Bu vesile ile ülkemizin ve devletimizin temeli olan ailemiz, öz benliğimize uygun olmayan kanun maddelerinden kurtarılacaktır. Medeni kanunumuz ve

paralelde Ceza Kanunumuzun aileyi ilgilendiren tüm ilgili maddelerinin yerli ve Milli değerlerimize kavuşturulması için Adalet Bakanlığımızla ortak çalışma planı yapılacak ve uygulamaya geçirilecektir.

Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hep beraber Kadının korunması, çocukların korunması ve Rehabilitasyon uygulamalarını devreye koyulması çalışmalarını başlatacağız. Alınacak önlemler ve cezai müeyyideler yeniden gözden geçirilip güncellenecek ve

ihtiyaca cevap verecek hale getirilecektir.

DIŞ GÜDÜMLÜ 6284 KANUNUNU

NEDEN KALDIRACAGIZ ?

– 6284 kanunu, kadın şovenizmi besleyen bir kanundur.

– Bu kanun, kadın cinsiyetini merkeze alan, cinsiyet odaklı politika içeren bir kanundur.

– Bu kanun, her koşulda kadını haklı bulmaya yönelik kurgulanan bir hukuk sisteminin ürünüdür.

– Bu kanun, her koşulda erkeği kusurlu bulan, yargı mensuplarını da bu yönde karar vermeye zorlayan ucube bir kanundur.

– Bu kanun, erkeklere yönelik negatif ayrımcılığı pekiştiren bir kanundur.

– Bu kanun ile erkeklere, “sokak hayvanları” kadar değer verilmemektedir.

– Bu kanun, çocuğun pedogajik gelişimini, ruh sağlığını bozan, babasız büyümesine hizmet eden bir kanundur.

– Bu kanun, aile içi tartışmaları kızıştıran, gerginliği kavgaları artıran, erkeklere cinnet geçirten, cinayete kışkırtan bir kanundur.

– Bu kanun aile içi uzlaşmaları, hakemliği, arabuluculuğu, barışmayı engelleyen ve barıştırmak isteyenleri cezalandıran bir kanundur.

– Bu ayırımcı kanundan alinan güç ile, bazı kadınların yalan, iftira, şantaj, kumpas, delilleri karartma olayları, çocuğu babasına göstermeme, babasına düşman etme, erkeğin elindekine el koyma, süresiz nafaka ile erkeği ezmeye sömürme vb. olumsuz eylemleri malesef artmış bulunmaktadır.

– Bu kanun sadakatsizliği teşvik etmektedir, aile düşmanı yıkıcı bir kanundur.

– Bu kanun feminist ve hukukun en temel ilkelerini çiğneyen bir kanundur. Adaletsizdir ve erkeklerin yargıya güvenini yok eden bir kanundur.

– “Karı-koca arasına şeytan bile girmez” atasözümüze muhalif bir çarpık zihniyetle aile içine sürekli dışarıdan müdahale ederek ve erkeğin mutlaka önleminin alınması gerekir gibi, sözde şiddetin önlenmesi adına daha en baştan paranoyakça bir yaklaşıma sahip olduğu için bu kanun adil değildir. Ayrıca kanunlar önleyici değil caydırıcıdır. Suç olmadan ceza vererek suçun önlendiğini iddia eden anlayış hukukun en temel ilkelerinden olan ve masumiyet karinesi olarak bilinen “Kusur olmadan ceza olmaz.” ilkesine yani Anayasamızın 38. maddesindeki “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz ” emrine açıkça aykırıdır. Yine ayrıca bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesindeki “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.” hükmüyle de çelişmektedir.

– 6284 sayılı kanunun “Amaç, Kapsam ve Temel ilkeler” başlıklı 1.1 maddesinde cinsel bölücü bir yaklaşımla, cinsiyet belirtilerek “Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların… korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.” denilmektedir. Bu yaklaşım, şiddetin tek mağdurunun sadece kadın; saldırganın ise daima erkek olduğunu peşinen kabul eden cinsel bölücü bir yaklaşımdır.

– Feminist ve LGBT dernekleriyle birlikte hazırlanan 6284 sayılı kanunun genel çarpık mantığı çerçevesinde sadece kadınlar “şiddet mağduru” dolayısıyla erkekler de şiddet uygulayan olarak kodlandığı için bu kanun temel insan haklarına aykırı ve ihlalci bir kanundur.

– “Şiddet” kavramı hukuk terimi olamayacak kadar son derece esnek bir kelimedir. Türk Ceza Kanunu’nda herhangi bir insanın başka bir insana karşı suç işlemesi zaten cezai yaptırımlara bağlanmışken suçun aile içinde ve erkekten kadına yönelik işlenmesinin özel bir durum olarak değerlendirilerek cinsiyete özgü tanımlanması ve cinsiyete özgü hukuk uygulanması Anayasamızın 10. maddesindeki yurttaşlık hak ve sorumlulukları bağlamındaki

“eşitlik ilkesi “ne aykırıdır.

– 6284 sayılı kanunun 1.2.c maddesinde “Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları insan onuruna yaraşır bir şekilde yerine getirilir.” denilmekteyse de sınırsız derecede geniş şiddet tanımı yapıp bunu da kadın beyanına bağlayarak bir insanı belgesiz, delilsiz biçimde evinden sokağa atmanın, çocuklarının gözünden sıfırlamanın, konu komşu gözünde küçük düşürmenin, durumunun ister istemez yansımasıyla iş ortamında rezil etmenin, kadına sınırsız iftira atma imkanı verip erkeği sırf erkek olduğu için cezalandırmanın insan onuruyla bağdaşır hiçbir tarafı yoktur. Ayrıca Türkiye’nin her yerinde Kadın Sığınma Evleri yapılmışsa da evden atılan hep erkek olmaktadır.

– 6284 sayılı kanunun 2.1.b maddesinde kullanılan “Ev içi” şiddet ibaresi resmi nikahlı evlilikleri değil partner yaşantısını meşrulaştırmaktadır. Ceza kanunu haricindeki kanunlarda sadece meşru durumlara yer verilir. Bir kanunda “aile içi ibaresi kullanmak yerine kültürel kodlarımıza tümüyle aykırı biçimde “ev içi” ibaresinin kullanılması 6284’ü hazırlayan kalemlerin zihniyetinin yerli ve milli bakış açısına göre meşru ve samimi olmadığının en açık ispatıdır.

– Şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.” hükmüyle taban tabana zıttır. 10.5 maddesinde de “Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, kararın uygulanmasına engel teşkil etmez.” denilmektedir. Yani böyle bir karardan haberdar bile olmayan erkek tedbir kararına uymamaktan dolayı zorlama hapsi ile burun buruna kalabilecektir.

– 6284 sayılı kanunun 1.2.ç maddesinde “Bu Kanun kapsamında kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler ayrımcılık olarak yorumlanamaz.” denilerek Türkiye’deki yaklaşık 42 milyon erkek, üstü örtülü biçimde “soykırımcı” olarak fişlenmiştir. Erkekten kadına yönelen şiddetin hiçbir sebebinin olmadığı kadının sadece ve sırf kadın olduğu için erkekten şiddet gördüğüne dair bu ön kabul ile birlikte ısrarla “kadın cinayeti” ibaresinin kullanılması örtülü biçimde kadın soykırımı tanımıdır.

– Şiddetin en büyüğü cinayettir. Kadın > erkeği öldürdüğünde “erkek cinayeti” denilmezken kadın > kadını öldürdüğünde “kadın cinayeti” denilmezken erkek > erkeği öldürdüğünde “erkek cinayeti” denilmezken sadece erkek > kadın öldürdüğünde bütün erkek cinsiyetini de genelleyen “erkek terörü” ifadesiyle birlikte İngilizcede Femicide Türkçede “kadın cinayeti” yani KADIN SOYKIRIMI denilmesi cinsel bölücülüğün ülkemizde geldiği noktayı göstermektedir. Suçu önlemek ve suçtan korumak ise kanunla değil eğitimle, yerli ve milli kültür politikalarıyla yapılabilecek bir iştir. Kanunlar önleyici ya da koruyucu değil caydırıcıdır. Ayrıca kadın cinsiyetine özgü “özel tedbirler” almak da devleti vatandaşları arasında cinsiyet ayrımı yapmaya sürükleyen son derece zararlı bir yaklaşım biçimidir. Beyana dayalı ve Anayasaya da aykırı bu “özel tedbirler” yüzünden ağır derecede mağdur edilmiş milyonlarca erkeğin devlet kavramına düşman olmaya sürüklenmesi ciddi derecede bir milli güvenlik sorunudur. Üstelik Türkiye’de kadınlar tarafından öldürülen ya da azmettirerek öldürtülen erkek sayısı erkekler tarafından öldürülen kadın sayısından yaklaşık 5 MİSLİ fazladır!

– Türkiye’de öldürülen kadın sayısı dünyada öldürülen kadın sayısı ortalamasının ise ÜÇTE BİRİNDEN AZDIR! Durum böyle olmasına rağmen sabahtan akşama kadar ajitasyon yapan erkek, aile, namus, vatan, millet, din ve devlet düşmanı cinsel bölücü Feminist sosyal terör örgütleri tarafından bir taşla dört kuş vurulmak suretiyle hem devletimize “katil devlet” denilmekte hem Müslüman Türk erkeği “soykırımcı” olarak yaftalanmakta, hem kadınlara değer vermediği iddiasıyla Müslümanlık suçlanmakta hem de Türkler kadın öldüren barbar bir millet olarak gösterilmek istenmektedir.

– 6284 sayılı kanunun 1.2.a maddesinde bu kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin esas alınacağı yani İstanbul Sözleşmesi’ne özellikle uyulacağı belirtilmiştir. İstanbul Sözleşmesi ise 19 Mart 2021 tarihinde 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile feshedildiğinden ona dayalı 6284 sayılı kanun da bir an önce iptal edilmelidir.

– 6284 sayılı kanunun yine 2.1.b maddesinde şiddet “fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik olarak tanımlanmış olup 1.1 maddesindeki şiddete uğrama tehlikesi yani OLASI şiddet kavramı ve 2.1.d maddesindeki “özgürlüğün keyfi engellenmesi” ve “sözlü” ifadesi de eklendiğinde SINIRSIZ derecede geniştir. Evli çiftlerin birbirlerine bağlılık noktasında değerlendirilmeleri gerekirken bireyselci bakış açısıyla yaklaşılması da zaten başlı başına aile kurumuna ve namus kavramına düşman bir tutumdur. Yani 6284 sayılı kanuna göre şiddet “fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik, sözlü ve olası” şiddet olmak üzere altı madde halinde tanımlanmıştır. Dolayısıyla akla hayale gelen gelmeyen istisnasız her şey kadının beyanı üzerine şiddet olarak kabul görmekte ve erkeğe her türlü yaptırım uygulanmaktadır. Bu akla ziyan çarpık vaziyet hukukun en temel ilkelerinden biri olan “suçun belirliliği” (lex certa) ilkesine de kökünden aykırı bir ilkelliktir.

– 6284 sayılı kanunun 2.1.ç maddesinde “Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı” ifade eder, denilmiştir. 1.2.ç maddesinde üstü örtülü biçimde “kadın soykırımcısı” olarak işaretlenen erkek cinsiyeti burada bir kez daha ve bu kez daha açık biçimde potansiyel cani/katil ve kadın soykırımcısı olarak yaftalanmaktadır. İnsan hakları demek yerine sadece “kadın hakları” dediklerinde cinsiyet ayrımcısı tavırları ayan beyan ortaya çıkan Feministlerin cinsel bölücü zihniyetlerini gizlemek için bu kez de “kadının insan hakları” kavramını öne sürdükleri de bu maddede ayrıca görülmektedir.

– GRAVIO ve DSÖ İstanbul ofisini derhal kapatacagız. Sorumlularını Adalet önüne çıkaracağı.

– CEDAW ve Lanzarotti Sözleşmrlerine de derhal son vereceğiz.

– LGBTİ Dernekleri, Feminist orgüt, tüm Vakif ve yan kuruluşlarını kapatacağız. Sorumlularına ağır cezalar getirip sapkınlığa izin vermeyeceğiz. Neslimizi ve Ailemizi kökü dışarda bu sapkın örgütlerden koruyacağız.

– Kadın, Erkek ve Çocuğu yani Aileyi koruyan yerli ve Milli yasalar çıkaracağız. Örf, anane, inanç ve değer yargılarımıza uygun yasalarla Batı dayatması bu yıkıma son vereceğiz. Medeni Kanun, Ceza Hukukumuz ve diğer tüm kanunlarımız bize göre yapılandırılacak, aile ve Devlet Batı kuşatmasından kurtarılacaktır.

– Tecavüz ve nitelikli cinayetler konusunda adalet ve vicdana uygun toplumun hassasiyetlerine yönelik kanunların çıkarılması konusu Adalet Bakanlığımızla yapılacak ortak çalışma ile halka sunulacak ve sonuçları ile yeniden

yapılandırılacaktır.

Genç evlilik mağdurlarının dıramına derhal son verilecek, Adalet Bakanlığı ortak çalışmasıyla oluşturulan mağduriyetler sonlandırılacaktır. Suçsuz gençler hapisten çıkarılacak, eş ve çocuk tüm aileler uzmanlarımızla rehabilite edilecektir. Maddi manevi mağduriyetler giderilecektir.

Nafaka mağduriyetine son verilecek, çocuk haczi uygulamalarına hukukçu, sosyolog ve psikologlarla insani ve vicdani çözümler getirilecektir.

Evden uzaklaştırmalara aile yapımıza uygun, gelenek ve göreneğimizle çelişmeyen hem kadını hem

erkeği hem de çocuklarımızı koruyan yerli ve milli yasalar getirilecek, böylece kadın erkek ve çocuklar adalet ve vicdan nezdinde herkesin kabul edebileceği bir şekilde kanunlarla koruma altına alınacaktır.

3 ) Ülkemiz, doğumların azalması, düşen doğurganlık oranları ve buna karşılık insan ömrünün uzamasından dolayı yaşlı nüfus oranı bakımından Avrupayı neredeyse yakalamış bulunmaktadır. Toplumumuz hızla yaşlanmaktadır.

Öncelikle evlilik teşvik edilecek, bunun için gereken maddi desteğin devlet tarafından belli oranda sağlanarak gençlerin yuva kurmalarına yardımcı olunacaktır.

Aynı şekilde doğurganlığın arttırılması ve teşvik edilmesi için de çocuk başına maddi destek uygulamasına geçilecek genç nufus ivedilikle arttırılacaktır.

Bugün ülke nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan

ancak 2050 yılına gelindiğinde toplam nüfusun yüzde 20’sine tekabül edecek yaşlı nüfusumuz, tecrube, bilgi ve değer bakımından, hepimiz için kıymetli ve her türlü tedbiri almamız gereken ayrı bir durumdur. Bu sebeple yaşlı nüfusun

ülkemize getireceği sosyal, iktisadi ve kültürel etkilerin kontrol altında olması da çok önemlidir.

Yaşlılarımızın korunması, evde hizmet, rehabilitasyon ve fizik tedavi hizmetleri geliştirilecektir.

4 ) 2021 yılı AMATEM raporuna göre cinayetlerin %60’ı, saldırıların %40’ı, tecavüzlerin %33’ü alkol ve madde kullanımı olan kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de yaklaşık 10 milyon insan madde ve internet bağımlısıdır. 2021 yılı verilerinde Türkiye nüfusunun %15,8’i 15-25 yaş aralığı yaş

grubundadır. Buna karşılik 12 milyon 971 bin 396 genç madde bağımlılığı riskine karşı savunmasız durumdadır.

Toplumun yapısında gözlemlenen bu manevi çöküşün arka planında Milli Görüş’ün en temel ilkesi

olan “önce ahlak ve maneviyat” düsturunun uygulanan politikalar çerçevesinde göz ardı edilmesi yatmaktadır. Yeniden Refah İktidarında toplumdaki manevi çöküşün önlenmesi adına atacağımız ilk

adım, her icraatımızda “önce ahlak ve maneviyat” ilkesini temel almak olacaktır.

Kuracagımız Aile Okulları ile anne, baba ve çocuk üzerinde hem bilinçlendirme, hem bilgilendirme hem de uzmanlar eşliğinde rehabilitasyon uygulamaları ile bu önemli sorunun önünü almış olacağız. Pedagog, Psikolog ve Aile Hekimliği ortaklaşa çalışmalarını bir pilan dahilinde Aile Okulu projesinde fercekleştirerek toplum rehabilitasyonunu başlatacağız.

Ayrıca Alkol Yasasını Adalet Bakanlığı birlikteliği ile yeniden ele alacak, toplumun refahına göre yeniden düzenleyeceğiz.

– Aile Bakanlığı olarak, Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığı, Diyanet ve YÖK’le beraber ortaklaşa bir calışma ile tüm ögretmenlerimiz, üniversite hocalarımız, doktor, sağlık çalışanı, imam ve müftülerimizin tamamı psikolojik formasyona tabi tutulacak, Temel Psikoloji eğitiminden geçirilecek ve bu temelle kamuda görev alacaklardır. Toplum her kademede bilimsel yontemlerle hızla rehabilite edilecektir.

Anne, Baba, çocuk ve gençlere yönelik milli değerlerimizi yükleyici pedagojik ve psikolojik programlar, çizgi filmler, sinema, tiyatro ve sanat faaliyetleri titizlikle icra edilecektir, açıklaması yapıldı

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ