Türk Eğitim-Sen Bursa; Öğretmenlik Mesleği Üzerinden Derhal Elinizi Çekin!
Bursa’da eğitim çalışanlarının sorunlarını kamuoyuyla paylaşmak için bir araya gelen Türk Eğitim-Sen şubeleri, basın açıklaması yaptı. 15 Temmuz Demokrasi ve Şehreküstü Meydanı‘nda buluşan Türk Eğitim-Sen üyeleri ve eğitim çalışanları; promosyon güncellemesi, kariyer basamakları sınavı ve sözleşmeli kadro konuları başta olmak üzere eğitimde yaşanan sorunları kamuoyu ile paylaştı. Türk Eğitim-Sen Bursa 2 No’lu Şube Başkanı Fatih Gümüş ve 3 No’lu Şube Başkanı Ömer Işıkoğlu’nun açıklamalarına Türkiye Kamu-Sen Şube Başkanları da katılarak destek verdi.
Ortak açıklamada; İlk üç haftasını geride bıraktığımız 2022-2023 eğitim öğretim yılının tüm camiamıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, basın açıklamamıza hepiniz hoş geldiniz. Kamuoyunun da malumu olduğu üzere 2022-2023 eğitim öğretim yılı tüm eğitim çalışanları için umutsuz, mutsuz ve huzursuz bir şekilde başlamıştır. Türk Eğitim Sen Bursa şubeleri olarak bugün bu alanda, gelecek nesillerin mimarı öğretmenlerimizin ve diğer tüm eğitim çalışanlarının haklı taleplerini haykırmak ve içinde bulunduğumuz kaygı verici ortamın düzeltilmesi gerektiğini hatırlatmak için toplanmış bulunmaktayız.
Öncelikle tüm yetkililere ve karar vericilere sesleniyoruz; eğitim çalışanlarının haklı taleplerine kulak tıkamayın, bakan değil gören olun.
Eğitim bir bütündür ve bir ekip işidir. Tüm eğitim çalışanları bu ekibin vazgeçilmez bir parçasıdır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm kurumlarda öğretmenlerimizin yanında farklı kadro ve unvanlarda tüm eğitim çalışanları eğitim öğretim süreçlerinin sorunsuz ve sıkıntısız geçmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Durum böyle iken her yıl Eylül ayında verilen Eğitim Öğretim ödeneğinin en az 1 maaş tutarında olmasının yanı sıra, bunun tüm eğitim çalışanlarına verilmesi öncelikli taleplerimiz arasındadır.
ÖĞRETMENLİK BİR KARİYER MESLEĞİ DEĞİLDİR!
Hepimizin malumu olduğu gibi Öğretmenlik Meslek Kanunu 14 Şubat’ta kanunlaşarak yürürlüğe girmiş ve 12 Mayıs’ta yönetmeliklerinin ilanı ile birlikte birçok sorunu ortaya çıkaran bir süreç başlamıştır. Türk Eğitim Sen’in yıllardan beri karşı çıktığı “Sınavla Kariyer” uygulaması yeniden karşımıza çıkmış, tecrübelerimiz ve önerilerimiz göz ardı edilmiştir.
8 Aralık’ta yine burada toplanarak henüz hiç kimse tepkisini ortaya koymamışken, birçok STK pusuya yatmış beklerken, kanun taslağının sendikalarla paylaşılmasını ve kanunda olmazsa olmaz dediklerimizi siz değerli üyelerimiz ve basın mensupları ile paylaşmıştık. 8 Aralık 2021’de pusuda olanlar Türk Eğitim Sen’i sessiz kalmakla itham ederek müfteri durumuna düşmektedir. Sosyal medya üzerinden algı oyunlarıyla mücadelemizi görmezden gelerek Türk Eğitim Sen’e ayar vermeye kalkanlar her ortamda iftiralarında, yalanlarında boğulacaktır.
Bizler TÜRK EĞİTİM SEN olarak 2005 yılından beri Kariyer Basamaklarında düzenleme yapılmasını, kıdeme dayalı bir sistemin oluşturulmasını defalarca dile getirmiş bir sendikayız. Dün ne söylediysek bugün de aynı noktadayız ve sözümüzün arkasındayız.
TÜRK EĞİTİM SEN Genel Merkezi yönetmeliğin yayınlanmasının hemen ardından Danıştay’a dava açarak sınav başta olmak üzere bazı hükümlerin iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istemiştir, bu da tavrımızın net göstergesidir.
Öğretmenlik Meslek kanunu diye sunulup, içerik itibariyle sınav yönergesinden öteye geçmeyen, iş olsun diye önümüze konulan 2 sayfalık bu yasa öğretmenler nazarında bir meslek kanunu olmaktan çok uzaktır.
Alanında ihtisas eğitimini tamamlayıp üniversiteden mezun olmuş, KPSS’de başarılı olmuş, mülakatı geçmiş, adaylık kaldırma sınavında yeterliliğini ispatlamış mesleğinde yılları geride bırakmış öğretmenlerimiz uzmandır, uzmanlıkları diplomalarıdır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi öğretmenlik ihtisas mesleğidir. Sözde uzmanlık sınavı ile öğretmenin görev tanımı değişmeyeceğinden geleceği inşa eden öğretmene yapılacak ücret iyileştirmesinin sınav şartına bağlanması öğretmenin itibarını sarsacak ve öğretmenler odasındaki çalışma barışını bozacaktır. Sahanın bu sınavdan memnun olduğunu söylemek sahaya bakmamak, sahayı görmemektir. Öğretmenlerin derdi unvan değil geçim derdidir. Yüce meclisimizi bu Kanunu yeniden görüşmeye, sahanın sesini dinlemeye davet ediyoruz.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İÇİN TBMM’Yİ GÖREVE DAVET EDİYORUZ.
Türk Eğitim-Sen olarak, yeni yasama yılında TBMM’ye, siyasi partilerimize ve milletvekillerimize çağrıda bulunuyor; başta KARİYER PLANLAMASININ HİZMET YILI ESASINA GÖRE YAPILMASI olmak üzere, ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU’nun içeriğinin ADINA YAKIŞIR ŞEKİLDE ZENGİNLEŞTİRİLMESİ amacı doğrultusunda ivedilikle adım atmaya davet ediyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerimizin muhatap olduğu mevzuat ve süreçleri muhtevasında toplamalıdır.
Bu minvalde;
Kariyer basamaklarında sınav şartı kaldırılmalı, 10 yılını dolduran her öğretmen uzman öğretmen, 20 yılını dolduran her öğretmen başöğretmen olmalıdır.
Sözleşmeli atama sonlandırılmalı, Tüm öğretmenler sadece kadrolu olarak istihdam edilmelidir.
Liyakat ve ehliyeti esas alan bir yönetici atama sistemi ihdas edilmelidir.
Öğretmenlerin her türlü istihdam, özlük, ödeme, disiplin, terfi, izin, atama iş ve işlemleri meslek kanunu içinde olmalıdır.
Başarıyı esas alan ve teşvik eden objektif bir ödül sistemi hayata geçirilmelidir.
Ek ders ücretleri %100 artırılarak, öğretmelerin rahat bir nefes alması sağlanmalıdır. Çalışanların Vergi dilimi %15’e sabitlenmelidir.
Müdür, Müdür Başyardımcısı ve Müdür Yardımcısı olarak görev yapanların aylık karşılığı ve isteğe bağlı ek ders ücreti karşılığında derse girme zorunluluğu kaldırılmalıdır.
Tüm öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatleri 15 saate eşitlenmelidir.
Şiddet ve tacize yönelik önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyideler hayata geçirilmelidir.
Elverişsiz koşulların hakim olduğu bölgede görev yapan öğretmenlere Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir.
Bu ve benzeri talep ve önerilerle içeriği zenginleştirilmiş bir Öğretmenlik Meslek Kanunu hem meslektaşlarımızın yaşadığı problemleri sonlandıracak hem de ve dolayısıyla daha verimli bir eğitim hizmeti sunulmasına zemin sağlayacaktır.
EKONOMİK GERÇEKLERDEN UZAK PROMOSYON SÖZLEŞMELERİ DERHAL FESHEDİLMELİDİR !
Yine son dönemde enflasyona bağlı artışlar sebebiyle ilimiz merkezinde ve ilçelerimizde yapılan promosyon anlaşmaları devede kulak kalmıştır.
Bursa şubeleri olarak hem il merkezinde hem de ilçelerimizde promosyon anlaşmasının güncellenmesi talebimizi ilk olarak 8 ay önce, 10 Şubat 2022 tarihinde il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerine yazılı olarak iletmiş ve sürecin takipçisi olacağımızı belirtmiştik.
Türk Eğitim Sen olarak eğitim çalışanlarının hakları için verdiğimiz bu 8 aylık mücadelede geldiğimiz nokta umut vericidir. İl merkezinde anlaşmalı olduğumuz maaş bankamız güncelleme talebimize komik bir teklifle karşılık vermiş ve bu teklif kabul edilmemiştir.
Promosyon anlaşmalarında anlaşma yetkisi bulunan Milli Eğitim Müdürlükleri sürece dahil edilerek fesih yolu açılmıştır. Önümüzdeki günlerde promosyon anlaşmaları için yeni teklifler alınarak farklı bir banka ile anlaşma yapılması gündemde. Bizler bu sürecin takipçisi olacağız ve süreç hakkında tüm üyelerimizi bilgilendirmeye devam edeceğiz.
ÖĞRETMENİN ÜCRETLİSİ SÖZLEŞMELİSİ KADROLUSU OLMAZ.ÖĞRETMEN ÖĞRETMENDİR !
Eğitimin en önemli sorunlarından biri de farklı istihdam modelleridir. Bizler Türk Eğitim Sen olarak eğitim iş kolunda tek çeşit istihdam modelini, kadrolu istihdamı istiyoruz. Sözleşmeli istihdam aile birliğini, özür atamalarını yok sayan bir uygulamadır. Dezavantajlı bölgelerde öğretmeni tutmanın yolu ona pranga vurmak olmamalıdır.
2011 yılında 68.000’i öğretmen olan 232.000 4/B’li sözleşmeli memur kadroya geçirilmişti.
Yapılan kanuni düzenlemenin gerekçesi kamu hizmetlerinin etkili, hızlı ve verimli yürütülmesini sağlamaktı.
İşte bugün de sözleşmeli meslektaşlarımız farklı bir şey istemiyor: 4 Haziran 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM Başkanlığı’na gönderdiği yazıda ifade ettiği gerekçeye uygun şekilde, “… görev, yetki ve sorumlulukları aynı veya benzer olan ve aynı unvanı taşımakla birlikte farklı statülerde istihdam edilmiş” olan 4/B’lilerin kadroya geçirilmesini talep ediyorlar.
Yani; çok şey istemiyoruz; 2011’de yapılanın tekrarını bekliyoruz!”
Diğer yandan eğitimin kanayan yarası haline gelmiş “ücretli öğretmenlik” uygulaması bir an önce son bulmalıdır. Bu bir istihdam modeli değildir, eğitimin yara bandı hiç değildir. Hiçbir memuriyetin ücretlisi yoktur. Ücretli öğretmen olarak görevlendirilen meslektaşlarımız asgari ücretin altında ve yarım sigorta ile çalışmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen ihtiyacı varsa –ki var olduğu sayıları 80.000’leri bulan ücretli görevlendirmelerle açıkça ortada- ücretli öğretmen sayısı kadar kadrolu atama yapılmalıdır.
ÜNİVERSİTELERİMİZDE KEYFİYET SONA ERDİRİLMELİDİR !
Eğitim çalışanları içerisinde problemlerine yıllardır neşter vurulmayan, profesöründen-hizmetlisine kadar, bütün üniversite çalışanlarının problemlerini çözüm mercii olan makamlarla paylaşarak sürecin takipçisi olduğumuzu ifade ediyoruz. Buradan hareketle;
2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 13/b-4 maddesi ile gerekli görülen hallerde yönetici yetkisiyle gerçekleşen geçici görevlendirmeler artık keyfiyet halini alarak bir sürgün maddesi olarak kullanılmaktadır. Bu keyfiliğe son verilmeli, somut şartlara bağlanmalıdır.
Akademik kadro ve atamalarda sıra, liyakat ve ehliyet ilkesine riayet edilmelidir.
Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları ihtiyaç durumuna göre objektif ve düzenli olarak yapılmalı, mülakat kaldırılmalı, yazılı sınav Türkiye genelindeki tüm üniversiteleri kapsamalıdır.
İdari personelin kurumlar arası geçişi için standartlar YÖK tarafından belirlenmeli, yer değiştirme ve nakil yönetmeliği oluşturulmalıdır.
50/d li Araştırma görevlilerimiz 33/a maddesi kapsamına alınmalıdır.
Döner sermayeye emek vererek katkıda bulunan idari personelin de döner sermaye gelirlerinden pay alması sağlanmalıdır.
ÖĞRETMENİNİN İTİBARI MEB’İN NAMUSUDUR!
Son dönemde sosyal medya üzerinden öğretmenlerimize saldıran, adres olarak yurt dışını gösteren, peygamber mesleği olan öğretmenliğe sırça köşkünden parmak sallayan hadsizlere inat meslek itibarımızı yeniden kazanacağız. “Had bilmek” ve “Ar etmek” erdemdir. Kimsenin şüphesi olmasın; öğretmenlerimiz, böylesi “had bilmezlerden” de bu ülkeyi kurtarmak için var gücüyle gayret ortaya koymaya devam edecektir.”
İlkesi önce ülkesi olan bizlerin amacı bağcıyı dövmek değildir. Sorunlarımızı kamuoyu ve yetkililerle paylaşmaktır. Daha verimli çalışmak, üretmek, ülkemize değer katmak bizim şiarımızdır. Öğretmenler yarının mimarlarıdır. Yetkililere bir kez daha sesleniyoruz. Görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan arkadaşlarımızın bu haklı taleplerine duyarsız kalmayın.
Basın bildirimize Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” Sözleri ile son verirken; Türk Milleti’ni özgür, bağımsız ve muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak yeni nesillerin öğretmenlerin eseri olacağını bir kez daha vurguluyor, öğretmene, eğitim çalışanlarına verilen değerin, eğitime ve ülkenin yarınlarına verilen değer olduğunu da hatırlatıyoruz.” ifadelerine yer verildi.