Türk Diyanet Vakıf- Sen; İstanbul’un Fethi Yıllarca Süren Seferin Mihenk Taşıdır!
Türk Diyanet Vakıf- Sen Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Şanlı ; İstanbul’un fethinin 570. Yılı dolayısıyla yazılı bir mesaj yayınladı.
Şanlı mesajında; öncelikle Türkiye Cumhuriyetinin 13. Cumhurbaşkanı olarak tekraren seçilen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik ediyoruz. Türkiye yüz yılının başlayacağı mesajının verilmesi bizleri umutlandırmıştır, sevindirmiştir. Bizler Türk Diyanet Vakıf- Sen olarak, çalışan, üreten, yol gösteren ilkemizle devletimizin bu yönde alacağı her türlü kararın yanında ve destekçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz. Çünkü , bizim ilkemiz önce ülkemizdir.
Şanlı yazılı mesajında şunları söyledi;
Bu gün 570.’ncı yıldönümünü kutladığımız İstanbul’un fethi, hem Türk hem de beşeriyet tarihi açısından dönüm noktalarından birisidir.
İstanbul’un fethi yalnızca bir şehrin ele geçirilmesini anlatan, yalnızca askeri bir başarıyı tescilleyen bir hadise olarak görülmemelidir.
Bunların önünde ve üstünde olmak üzere fetih; çağ açıp kapatan, insanlığın tarihsel yürüyüşünü doğrudan doğruya etkileyen çap ve boyuta haizdir.
Köhnemiş Bizans’ın yenilmesiyle Türk milletinin hakimiyetiyle tanışan İstanbul, kültürlerin kavşak noktasında olmasıyla da küresel ilişkileri yakından etkilemiştir.
Elbette fetih hareketi; Dünya ölçeğinde değişim ve dönüşüme yol açacak ve yankıları günümüze kadar sürecek stratejik bir kararın sonucudur.
İstanbul’un alınması ile Türkler; dönemin küresel güç dengelerini sarsmış, blokları sallamış, ittifakları zayıflatmış ve cihan imparatorluğuna ulaşmışlardır.
Böylelikle İstanbul, milletimizin Avrupa’ya ve hatta Dünya’ya açılması için bir sıçrama ve tutunma zemini olmuş, kutlu ceddimizin başkenti olarak insanlığın ağırlık merkezlerinden birisi haline gelmiştir.
Ve şüphesiz Dünyanın en büyük Türk kenti bu şekilde ortaya çıkmış ve kazanılmıştır.
İstanbul’un fethi, Türk milletinin Orta Asya’dan başlayan yaklaşık beş yüz yıllık yurt edinme arayışının, Avrupa içlerine yönelme iradesinin, hâkimiyet ve fütühat felsefesinin eşsiz ve paha biçilmez bir neticesidir.
Milletimizin merhamet, adalet, şefkat ve hoşgörülü yönetim tarzı İstanbul’un fethiyle çok geniş bir havzaya ve mücavir alanlara yayılmış, büyük bir nüfus yapısına sirayet etmiştir.
Mübarek ceddimizin sahip olduğu hasletler dini, dili, doğduğu memleketi neresi olursa olsun herkesi kavramış, herkese hitap etmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nu 624 yıl ayakta tutan sır takdir edeceğiniz üzere en başta budur.
“Osmanlı Barışı” adı ile tanımlanacak olan hakkaniyet ve insaniyete saygı esasına dayanan derin ve engin nitelikli birlikte yaşama ülküsü fetihle birlikte anlam ve uygulama alanı bulmuştur.
Avrupa’dan Afrika’ya kadar geniş bir coğrafi sahada, yüzyıllar boyunca Türkleri kurtarıcı olarak gören, kardeşliğin, barışın ve istikrarın temsilcisi olarak kabul eden halklar yönetimimiz altına girerek huzur ve refahla tanışmışlardır.
Milyonlarca kilometrelik bir alanda varlık, birlik ve kudret çatısı inşa eden aziz ceddimiz, medeniyetlere hakemlik yapmış, kıtalara yön vermiş, insanlığa ümit aşılamış, geleceğe mühür vurmuştur.
Türk milletinin yaklaşık bir asır önce çekildiği coğrafyalarda bugün yaşanan kargaşa, iç savaş ve gerilim, İstanbul’un fethi ile zirveye taşınan kuvvetli ama bir o kadar da vicdanlı ve insaflı yönetimin önemini bir kez daha ispatlamaktadır.
Bugünkü şartlarda bıraktığımız, terk etmek zorunda kaldığımız yerler istikrarsızlık içinde kıvranmaktadır.
Bilhassa komşu coğrafyalarda gökten yağan şiddet, yerden biten anlaşmazlık ve hercümerç sanki aziz ceddimize yüz çevirmenin bedeli olarak ortaya çıkmıştır.
Yüzyıllar boyunca barış ve güvenlik içinde bulunan eski hâkimiyet havzalarımızın ve İmparatorluk bakiyemizin, peş peşe elimizden çıktıktan sonra ateş topuna dönmesi, emperyalist hırsın oyuncağı haline gelmesi çok düşündürücü ve ibretlik bir tesadüftür.
Türk milletinin arkada bıraktığı her yerde hüzün, gözyaşı, sorun ve uzlaşmaz çelişkiler yükselmektedir.
Bu gelişmeler elbette hepimiz için müteessir verici bir durumdur.
Millet olarak, bölgesel ve küresel klasmanda sözü geçen lider bir pozisyona ulaşmak istiyorsak, ecdadımızın yüzyıllarca bir yönetim prensibi olarak kullandığı kardeşçe yaşama tercihini samimiyetle desteklemeli ve canlandırılmalıyız.
Efendimizin övgüsüne yüzyıllar öncesinden mazhar olan fetih hareketi ile İstanbul, İmparatorluk coğrafyasının beşeri, kültürel ve ticari bir kaynaşma merkezi olmuştur.
Ancak, bugün geldiğimiz aşamada tarihi güzelliğinden ve anlamından maalesef çok uzaktır.
Sürekli ve istikrarsız artan nüfus yapısı, yaşayan kardeşlerimizin hayat standartları arasındaki kapatılamaz uçurum, yerel yöneticilerin doğal ve tarihi zenginliğe verdiği tahribat ve artan asayişsizlik İstanbul’u bir kültür başkenti olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır.
Büyük hükümdarımız Fatih Sultan Mehmet’in 570 yıl önce gerçekleştirdiği gibi İstanbul’un sağduyulu, nitelikli, kültürlü, kararlı ve milli tarihimize saygılı yönetimlere kavuşmasının zamanı gelmiştir.
Bu muhteşem kenti bir Türk ve İslam toprağı haline getirerek tarihe damgasını vurmuş olan başta büyük hakanımız Fatih Sultan Mehmet olmak üzere fütuhatta yer alan ecdadımıza ve tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, hepsini minnet ve şükran hislerimle anıyorum.