TÜRK DİLİ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
Ebru Öztürk makalesinde; “1277 yılında Karamanoğlu Mehmet beyin fermanı ile Türkçeyi resmi dil ilan edilişinin yıldönümü; 13 Mayıs…Türk dili bayramımız kutlu olsun. Ülkeyi toprak, millet, marş, bayrak ve dil oluşturur. Dilin bu 5 etmen arasında tutkal etkisi olan etmen olduğunu da unutmayalım!
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türkçeden başka, Fransızca, İngilizce, Arapça, Osmanlıca, Bulgarca ve biraz Almanca konuşabildiğini hepimiz biliyoruz. Hem de savaş sırasında yabancı romanları okuyabilecek, Fransa’da Picardie Manevralarını izleyebilecek, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini kontrol edebilecek, Osmanlı Devleti’nde Ordu Müfettişi olabilecek, Bulgaristan’da ülkesini ataşe olarak temsil edebilecek kadar… ATATÜRK milletin en önemli varlığının vatan ve dil olduğunu düşünerek; ilk kurduğu kurumdur, Türk Dil Kurumu. Büyük Ata’mız Türk dili için ‘yüksek istikbalini bilen Türk milleti de, yabancı dillerin buyruğu altından kurtulmalıdır’ demesi de, bunun diğer göstergesi.
Gelişmiş ülkelerin bugününe de, geçmiş tarihlerine bakılıp; 400 yıl devam eden emperyalizm döneminde de, İngiltere, İspanya, İtalya ve Hollanda’nın kolonilerle sömürge ülkelerine gidip; oralarda kendi dillerinin konuşulması konusunda hassasiyet gösterdiklerini tarihi verilerden öğreniyoruz. Sömürge dönemlerinde o kadar derin izler bıraktılar ki; bugün Cezayir’e gidince Fransızca, Rodos’a gidince İngilizce konuşulduğunu, oysa 300 yıla yakın o ülkelere Türklerin hakim olduğunu ama Türkçeyi bilmediklerini de biliriz… Çünkü Osmanlı Devleti yönetiminde, 3 kıtaya yayılmasına karşın, herkesi özgür bıraktığı için, herkes kendi dilini konuşmaktaydı… Tarihte çok daha geniş kesimlere yayılmamıza, bugün Türki Cumhuriyetleri ve federasyonlarla çok geniş bir kitle olmamıza karşın, Türkçemizin önemini dünkü gibi, günümüzde de bilemedik!
2003 yılında ülkemizde bir ilki gerçekleştirmek için yola çıkmış ve ilk akademik iktisadi ve idari bilimler sözlüğünü hazırlamıştım. Bu çalışmayı Anadolu Üniversite’sine taşıdım. Öğrencilerin anlamadığı/bilmediği/unuttuğu kelimelere, internetten herhangi bir bilginin yerine, doğru ve akademik bir veriye ulaşması ilk hedefimdi. Bu çalışmayı 2012 Mayısta Anadolu Üniversitesi rektör yardımcısı ve açık öğretim dekanı ile görüştüm. Kendi bölümleri ile ilgili dersleri incelediler ve beğendiler ama ‘34 yıl sonra ilk kez tüm kitaplar değişecek’ dediler. Çok kötü olmuştum, gözümde yaşlar donarak rektörlükten ayrıldım ama konunun önemini biliyordum. Yeniden hazırlayacaktım! Elimde olan, Anadolu Üniversitesi’nin desteklediği veriler konusunda da Türk Dil Kurumu ile görüşecektim….
Türkçeye en çok sahip çıkması gereken Türk Dil Kurumu nasıl çalışıyor? Elimdeki veriler için, Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu üyesi ve yayın yönetmeni Mehmet ÖLMEZ ile Yıldız Teknik Üniversite’sinde yaptığım görüşme çok ilginçti! Kendisine ‘bazı kelimelerin anlamları henüz TDK’da tanımlanmamış, birçoğu Türkçemize yeni giren kelimeler. ‘printer, scanner, mail’ gibi ağız alışkanlığı kazanmadan sizinle beraber bir çalışma yapabilir miyiz?’ diye sordum. Sayın ÖLMEZ şöyle dedi: ’Zaten benim bugün Türk Dil Kurumu’nda son günüm, benimle çalışma yapamazsınız ama bir kelimenin 2 yıl kullanıldığı fark edilmeden, yani o kelimeye gereksinim olduğu düşünülmeden, Türkçe kelime karşılığı bir kelime verilmez.’ Bu konuşma bana çok ilginç gelmişti. Ürün ülkeye girip, 2 sene tekrarlanırsa, zaten o ürünün adı ‘printer, scanner, ipad, selfie, taksi, mail, oto, otobüs’ gibi yabancı kelimeler olarak kalır; Türkçe karşılığını bilmez! O saatten sonra Türkçe karşılığını verseniz ne olur; vermesiniz ne olur!!!! Binek araç, öz çekim, çok oturgaçlı götürgeç diye terimler duyunca, ne olduğunu bilmeden birbirimize bakarız!
Ülkemizde bulunan yabancı şirketlerin, yönetim kadrosunda görev yapan yabancı uyruklu kişiler, toplantılarını hep kendi dilleriyle yaparlar. Biz ise başka ülkede yatırım yapsak bile, bulunduğumuz ülkenin dili ile konuşuruz. Çünkü yabancılar gerçekten dillerine sahip çıkmaktalar. Şirketler ülkeye uymaz; iş yerine gelen kişi onlara uyar ve bu konuda hassasiyetleri yine dünkü gibi devam eder…
Yaptığım çalışmayı senelerce TRT’de öğrencilere ders vermiş eğitimci Cihad ŞENER ile görüşmüş, sözlüğüm ile ilgili kendisine bilgi verdim. Tek söylediği cümle şu oldu ‘harika bir çalışma yapmışsın kızım ama yanlış ülkede’ deyince, anlayamadım hocam dedim. ‘Eğer sen bu çalışmayı Danimarka’da yapsaydın, hükümet senin senelerini harcayarak, ana dilini genişlettiğini için o kadar güzel ödüllendirir ki; bir daha çalışmana bile gerek kalmazdı. Ama sen bu meşakkatli ve güzel çalışmayı yanlış ülkede yapmışsın’ demişti. Aslında çok haklıydı. Geçen yıllar ve devlet kurumları ile görüşmelerim, hep Cihad öğretmeni haklı çıkarıyordu.
Bence hem millet olarak kendi dilimizi ülkemizde ve yurt dışında kullanmayı bilmeli hem de Türk Dil Kurumu, yeni bir kelime gelir gelmez, bunun Türkçe karşılığını hemen vermeli! Türkçemize önce devlet, sonra Türk Dil Kurumu, daha sonra bizler dilimize sahip çıkmalıyız. Biz çocuklarımıza nirengi noktasını öğretmediğimiz için pik noktasını, güdüleme kelimesinin yerine motivasyona, eşleme kelimesinin yerine senkronizasyona yönlendiriyoruz. Bunlar da yetmez gibi, gençlerin kullandığı ‘ka oldum, ay ben şok, trol çağı, kanka’, gibi kelimelerin yanısıra, kardeşim yerine ‘karşim’ kızlar için ‘ablan star bebeğim’, erkekler için ‘adam king’ gibi kelimelerle, Türkçemizi kirletmemeliyiz. Ondan sonra düzeltemeyiz!
20 yıl boyunca Türk Dilimize on binlerce kelime katılmaya destek vermiş ve ilk kez derslere göre ayrı ayrı akademik sözlükler hazırlamış kişi olarak, halkımızı ve TDK’yı Türkçemizi korumaya davet ediyor ve Türk Dili Bayramında bu konunun önemini bir kere daha halkımıza arz ediyor; hassasiyet göstermesini rica ediyorum. Türk dilimizin 746. yılı kutlu olsun! Sevgiyle kalın..