Sarıbal’dan “Tarımın Asıl Bütçesi”
Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal Tarımın Asıl Bütçesi başlıklı raporuna ilişkin yayınladığı basın açıklamada; “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yani bu mecliste tarım bütçesi konuşuldu ve AKP-MHP oylarıyla geçti. Birçok bakan geldi bu süreçte. O koltuklara oturdular. Ama tarımda çok önemli, toplumun lehine, bir taraftan üretici çiftçimizin lehine, bir taraftan tüketicimizin lehine önemli ve derin gelişmeler maalesef olmadı. Çok şey söyledi, bakan çok güzellemeler yaptı. Bütçeyi anlamlı kılmak için çok şey söyledi ama biz biliyoruz ki tarım bütçesi diğer bütçelerde olduğu gibi.
Çiftçinin bütçesi değildi. Emeklinin. Asgari ücretlinin işsizin yoksulluğun bütçesi değildi. Mehmet Şimşek’in ve Saray’ın bütçesiydi.
Saray’dan yazılmıştı; Mehmet Şimşek’in onayıyla.
Bütçeden kaynaklanan paylar ayrılmıştı ve Meclis’te sadece “konuşturuldu”.
Mecliste de AKP ve MHP’nin milletvekilliği sayısıyla geçti. Dolayısıyla bu bütçe aslında Saray’ın bütçesiydi ve ne yazık ki o koltuklarda oradan kimse yoktu. Muhatap kimse yoktu. Seçilmişler atanmışlara güzellemeler yaptılar.
Ne zaman? Bütçe onaylandıktan sonra?
Gelinen hal bu, rejimin adı da tam da bu.
Saray odaklı, kontrollü meclis modeli maalesef böyle.
Çok şey söyledi Bakan, komisyonda da söyledi, dün yine söyledi, sadece güzellemeler yaptı.
Neydi bunun ölçüsü? Siz isterseniz rakamlara her türlü, yalanı söyletebilirsiniz ama aynı zamanda rakamlar doğru işlendiğinde doğru konduğunda en gerçekçi şeyler de söylerler. Bütün mesele anlayıştadır. İktidarın ne yapmak istediğiyle ilgilidir.
91 milyarlık bir destekleme bütçesi açıklandı.
2023’te 63 milyar olarak gerçekleşmesi bekleniyor destekleme bütçesi, tarımda
300 milyarın üzerinde toplam bir bütçe öngörüldü. Fakat bunun içinde Orman Bakanlığı’nın, Devlet Su İşleri’nin ve birçok kurumun kaynakları var, personel var, yatırımlar var ama asıl bizi ilgilendiren çiftçiye yapılan doğrudan destek miktarı. Bu bizim için temel bir kriterdir. Çünkü yaşadığımız gıda enflasyonundan tutun da halkımızın yeterli dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için bu desteklemelerin çiftçinin üretimini, sağlıklı ve dengeli ve yeterli inşa etmesini sağlayacak miktarda ve düzende olması lazım. Sadece 1-2 örnekle bunu paylaşmak isterim. Daha sonra da Bakan’ın bu bütçesi ile ilgili sorularımı yönelteceğim kendilerine. Türkiye, 2023 yılında Cumhuriyet tarihinin en fazla ithalatını yapan ülke konumunda olacak.
Kendi rekorlarına yeni bir rekor eklemiş olacak.
AKP ve Saray iktidarının bu ülkeye dayattığı tarım politikalarının özü tam da bu. Bunlarla ilgili, Bakan’ın söylediklerini, ki Bakan, Tarım Bakanı ya da bakanlarının birçoğu tarım kökenli değil de zaten bu Bakan da değil iktisatçı maliyeci. Bakanlıkta Bakan yardımcılığı yaptı. Şimdi geldi, ona diyecek hiçbir sözüm yok. En baştan söyledim, çünkü bütçe onun hazırladığı bir bütçe değildi. Onun iradesi değildi. Onun ortaya koyabileceği müdahale edeceği bir alan değildi. Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomik programın bir parçasıydı ve burada herkes kendine düşen payı aldı. En büyük payı da göreceksiniz ki faiz almış olacak.
Buradan bakana sorularımızı soruyoruz. “Her şey yolunda” diyor.
“Şu kadar ihracat şu kadar ithalat yapıldı” diyor. “İhracatçı bir ülkeyiz tarımda” diyor. Bilin, tarımda kesinlikle ithalatçıyız. Buğday, arpa, mısır, pamuk gibi soya kuru fasulye, nohut yani tarlada üretip sattığımız ürünlerde ya da tükettiğimiz ürünlerde açık bir şekilde ithalatçıyız. Açık net net bir şekilde ithalatçıyız. Sadece sebze ve meyve ihracatıyla ne yazık ki bu ithalat ihracat açığını kapatamıyoruz. Kaldı ki bu yıl narenciyenin dalında kalması dalında toplanmaması bile yaşadığımız bu ithalat ihracat dengesi açısından çok önemli. Çiftçinin mağduriyeti zaten bir tarafta ağır bir sorun olarak durmaktadır.
Dolayısıyla Türkiye tarımsal ham madde açısından, tarlada ürettiğimiz ürünler açısından, doğrudan çok açık ve net bir şekilde ithalatçıdır. Sadece böyle olsa ne? iktidar diyor ki “ihracatçıyız”. Neyi katıyor, çikolatayı katıyor, bisküvi katıyor unu katıyor, irmiği katıyor. Ben tarlamda irmik yetiştirmiyorum mesela ben tarlamda un yetiştirmiyorum. Ben tarlamda çikolata yetiştirmiyorum. Evet, bunlar tarım sanayine giriyor. O zaman dönüp başka bir yerden bakmak lazım, gıda sanayine giriyor, başka bir yerden bakalım.
Peki mazotu biz nereden alıyoruz, dışarıdan.
Bunu söylüyor mu iktidar, söylemiyor.
Peki biz tarım ilaçlarını kendimiz mi üretiyoruz? Hayır. Bunu da söylemiyor. Peki biz, tohum ithalatını söylüyor mu? Hayır.
Enerji, hayır, elektrik enerjisi, gübre, hayır, birazdan rakamlar vereceğim yani eğer tarım ithalatı ve ihracatını tarlada, bahçede, çiftçinin alın teriyle ürettiği ürünler açısından bakarsak açık bir şekilde ithalatçıyız.
Gıda sanayini karıştırıp karıştırırlarsa o zaman hemen gıda sanayiinde kullanılan ürünlerin yanında o zaman tarımsal üretimde kullanılan mazotuydu, gübresiydi, ilacıydı, tohumuydu. Bütün bu gelirde kullanmak lazım. O zaman çok daha fazla. Maalesef ithalatçıyız. Yani bakan nereden tutarsa tutsun.
Hangi değişik modellemelerle ithalat ve ihracat dengesini kurmaya çalışırsa çalışsın. Rakamlara ısrarla yalan söyletebilir ama rakamlar doğru yerine konduğunda TUİK’in rakamlarıyla bile bizim açık bir şekilde ithalatçı olduğumuz net bir şekilde görülür.
Soruyoruz;
Madem tarımda her şey yerli yerindeydi, desteklemeleriniz yeterliydi, peki neden bu ülkenin çiftçisi hâlâ göç etmektedir? 2002’de 2.600.000 çiftçi sisteme kayıtlıyken kayıtlıyken, bugün 2.000.000 seviyesine düşmüş. Neden 600.000 çiftçi sistemden çıkmış? Sayın Bakan cevap bekliyoruz.
2002’den bu yana kadar, değişik yıllarda değişik rakamlar olmasına rağmen 2022 sonu itibarıyla 27.000.000 dönüm tarım alanı şu anda üretimden çıkmış. Tarımsal üretim yapılmıyor. Bunun yanında 10.000.000 tarım alanı da amaç dışına çıkmış ve tarımsal üretim olmayacak şekilde maalesef amaç dışı kullanıma dönmüş, yine aynı şekilde çiftçi, 2002 yılında bankalara olan tarım borcu, ki biraz önce rakamı söyledim 2.600.00 üzerinde çiftçi, 2. 4 milyar idi.
Ekim ayı sonu itibarıyla 551 milyar TL ye çiftçinin borcu çıktı. Neden?Sadece son bir yılda yani 2022’nin sonu yaklaşık olarak borç 279 milyar ve bugün itibariyle çiftçinin Ekim ayı sonu rakamı 551 milyar, 1 yılda tam 2 kat artmış.
Peki 21 yılda? 2.4 milyardan 551 milyara 229 kat 229 kat.
Sayın Bakan sizin destekleme bütçenizin getirmiş olduğu sonuçtur. Neden, bunu cevaplayın?
Çiftçi, çünkü bu borcu yaparken yeni tarım arazileri mi kiraladı? Yeni fabrikalar mı açtı? Yeni üretim alanları mı genişletti? Başka yerlere yatırım mı yaptı onu bir bilelim.
Ne oldu bu kadar büyük borç hangi gerekçeyle olabilir? Bunun açıklanması lazım. Bunun cevabını mutlaka ve mutlaka talep ediyoruz.
Yine sayın Bakan’a sorumuz.
Dünyada son 30 aydır Gıda fiyatları sürekli düştü.
Ve son açıklanan rakam 32 ayın en düşük rakamı.
Ama bizim ülkemizde gıda fiyatları son 39 aydır sürekli artıyor, sürekli.
40 aydır gıda fiyatı genel enflasyon fiyatının hep üstünde, oranın hep üstünde gelmektedir. Nedir? Nedir bu? Bunu bir cevaplayın.
Madem çok iyi desteklediniz. Madem bütçe çok yararlı ve faydalı, madem yeterli kaynağa ayırdınız. Neden bu ülkenin tüketicisi perişan? Dünyanın en pahalı gıdalarının birini tüketmektedir ve söyleyelim; Bir ay önce 72’ydi şu anda 61 buçuk 62 civarında enflasyon, dünyanın en yüksek gıda fiyatı olan ülkelerden biriyiz. Sanıyorum ilk 3 ülkeden biriyiz. Gıda fiyatının bu kadar yüksek olduğu ülke. Peki neden, lütfen bunları cevaplarsanız bizim de bilgimiz olur. Yine soruyoruz.
2002 yılında siz iktidarı aldığınızda toplam istihdamın içinde tarımın payı %35’ti, yani yaklaşık 7 buçuk milyon kişi tarım alanında istihdam ediliyordu. Şimdi ülkeyi getirdiğiniz noktada bu oran %18 – 17’lere düştü. Yani 4 buçuk milyon 4. 8 milyona düştü. Peki bunun gerekçesi nedir? Hangi gerekçeyle nüfus 66.4 milyondan 86 milyona çıkmış ama toplam istihdam içerisinde tarımın payı %35’ten 17’ye düşmüş. Evet getirdiğiniz hâl bütçeden bahsediyorsunuz güzellemeler yapıyorsunuz rakamlarla. Bunun da elbette cevabını bekliyoruz.
Yine 2002 yılında gayrisafi milli hasılanın içerisinde tarımın payı %10.2’ydi. Toplam gayri milli hasılanın içinde tarımsal hasılanın payı% 6’lara düştü.
%4. 2 kayıp. Nerede, nasıl oldu bu cevap bekliyor sizden?
Yine şunu söylüyorsunuz, 2002 yılında 25 milyar dolardı. Tarımsal gayri safi milli hasıla şimdi 58 milyar dolarlara çıktık.
65 milyar dolarlara da çıktık.
58 milyar dolara düştük. Tamamen döviz, enflasyon ve borçlanmadan kaynaklanan bir yükseliş, yani daha fazla üretim.
Daha fazla ihracat, daha fazla gelirden kaynaklanan bir artış değil. Bu tamamen maliyetlerin döviz fiyatının artması, TL’nin değerinin düşmesi, ithalatın artması ve sürekli tarımsal girdi fiyatlarının artması.
42 aydır tarımsal girdi fiyatlara sürekli artmaktadır. Sürekli artmaktadır.
Yani çiftçinin girdi olarak kullandığı mazotu gübresi ilacı tohumu mekanizasyonui işçilik, bütün kullandığı emtialar girdiler, sürekli artıyor. 42 aydır. Sizin rakamlarla ısrarla oynamanıza rağmen.
Avrupa Birliği’nde birinci, dünyada ilk 10’dayız diyorsunuz. Bu rakam üzerinden soruyorum, Avrupa Birliği’nde çiftçinin milli gelirden aldığı pay ya da kişi başına milli gelirinin ne olduğunu biliyor musunuz? 25.000 avro dolaylarında bizim çiftçimizin aldığı ortalama gelir 3.000 $ civarında.
Yani elbette çıkıp televizyonlarda söyleyebilirsiniz. Özellikle de kendi kanallarınızda sabahtan akşama kadar rakamlarla güzellemeler de yapabilirsiniz. Ama söylediğiniz ya ana önce kendinizi inandırıp sonra da halkımıza inanmasını bekliyorsunuz.
Halkın gerçekleri bu!
2009 yılından bugüne kadar 5 buçuk milyonun üzerinde canlı hayvan.
25.000 ton civarında kırmızı et satın aldınız. 11 milyar dolar ödeme yaptınız.
Ama hayvan varlığımız son 2 buçuk yıldır inanılmaz bir şekilde düşmekte. Süt üretimi son 2 yıldır ciddi bir şekilde düşmekte ve kasapta en ucuz et 400 lirayla başlayıp 600 liraya kadar et var.
Çocuklar süt içemiyor, çocuklar yumurta yemiyor. Halkımız yeterli ve dengeli beslenmiyor. Bu kadar ithalat yapmanıza rağmen ek sorununu çözemediniz. Avrupa Birliği’nden hazır et. Güney Amerika’dan, Uruguay, Brezilya, değişik ülkelerden de canlı hayvan alınan peşindesiniz. Peki neden? Neden hep ucuzlamıyor, neden süt ucuzla ucuzlamıyor, neden halkımız Bunu rahat bir şekilde tüketemiyor? Cevap bekliyoruz. Hangi gerekçeyle?
Bayat ekmek kuyruklarında halkımız.
Kişi başına 200 kg ekmekle dünya birincisi enflasyonda olduğu gibi.
Tabii ki sigara içmede de birinciyiz. Kişi başına düşen sigara miktarında neden?
Keyfinden mi içmekte bu halkımız bu sigarayı?
Kuru ekmek bayat ekmek kuyruğunda keyfinden mi durmaktadır.
Yine soruyoruz; Traktör satışıyla ilgili açıklamalar yapıyor. Bakan 900.000 traktörden 2 milyonun üzerine traktör sayısı çıktı. Soruyorum siz bu ülkede iktidar olduğunuz 2002’de traktör satan galeriler, traktör satan satış merkezleriyle bugünkü kıyasladığımızda bugün Türkiye’de kaç traktör satan galeri var? Traktör nasıl ticarete konu olmuş bir alet konumuna gelmiş ve ne kadar traktör? Şu anda piyasada galerilerde müşteri bekliyor?
Artık çiftçiler üretim bittiğinde traktörlerini satıyorlar. Üretim başladığında gidip yer kiralıyorlar ya yeniden alıyorlar borçlanarak yine sezon sonu aynı şeyi yapıyorlar ve binlerce şu anda traktör icradan satılık.
Soruyoruz neden?
Neden?
Yine soruyoruz.
Her, köyde tarım konuşulurdu, bakkal olurdu.
Bugün o köylerde emlak satış ofisleri var.
Neden?
Neden çiftçi ısrarla tarlasını satıyor.
Neden?
Biraz önce borç rakamını söyledim.
Cevap bekliyoruz.
Tarlada satılmayan limon, tarlada satılmayan mandalin tarlada satılmayan portakal ya da diğer ürünler tarladaki fiyatın 5 katı, 4 katı, 6 katı markette pazarda. Ürünlerin satıldığını görüyoruz.
Neden Sayın Bakan?
Marketlerin, ulus ötesi şirketlerin kontrolünde olan bir piyasadan bahsediyoruz.
Siz bakanlık ve hükümet olarak ne yapıyorsunuz?
Bir çiftçinin ürünü arz talep dengesi üzerinden biraz fiyatlandı mı halde müdahale ediyorsunuz? Peki pazarlarda değil ama özellikle marketlerde tüketiciye ürünün solunduğu noktada bu kadar fiyat farkı normal midir?
Piyasanın tamamen aracılara, tekellere ve piyasaya bırakıldığı bir tarihsel dönemi yaşıyoruz. Neden neden bu kadar fark var?
Tüketici sanıyor ki bu para çiftçinin cebine gidiyor. Oysa çiftçi borç batağında perişan ürününü satamıyor, zarar ediyor ama öbür tarafta tüketici 5 kat 6 kat pahalı. Çiftçinin üretiminden pahalı ürün almak zorunda kalıyor.
Yine aynı şekilde değerli basın emekçileri, 21 yıllık AKP iktidarında.
Soruyoruz, madem her şey yerindeydi ve desteklemelerinizde çoğalttınız.
Son 21 yılda gübreye 28 milyar dolar, Ki açayım bunu.
Gübre fabrikalarımızı 300.000.000 dolara özelleştirdiniz, 300.000.000 $.
Buna karşılık 21 yılda Yaptığınız ithalata karşılık bu ülkenin insanı 28 milyar dolar ödedi. Yem ham maddesi 77 milyar dolar 77 milyar dolar. Neden sayın bakan desteklemeleriniz bu kadar güçlü ve yeterli idiyse sizin kendi iktidarınız döneminde bu kadar dışa muhtaç ve bu kadar dışa bağımlı hale getirdiğiniz gübre, tarım ilacı, yem neden?
Neden?
Neden bunlar dair en ufak bir şey söyleme ihtiyacı duymuyorsunuz, bunları gündeme getirmiyorsunuz?
Yine değerli basın emekçileri bir bütçe yapıldı.
91 milyarlık bir bütçe bu.
Bütçenin dağılımı da aslında şurada, destekleme bütçesi bu yaklaşık 91 milyar bakalım. Bu ülkenin çiftçisi 2024 yılında 2023 yılının fiyatlarında hiç oynama olmasa 1 trilyon civarında bir masraf etmek zorunda, 1 trilyon civarında masraf.
Cebinden para çıkacak. Peki buna karşılık iktidar ne diyor? Bütçeden ne ayırmış? 91 milyar. 2023 yani şu andaki yılda 63 milyar ayırdılar ama aynı iktidar faize 646 milyar ayırdı.
2024 yılında 91. 6 milyar ayırdı ama faize 1.2 trilyon yani 12 kattan fazla.
Düşünün, bir ülkeyi 86 milyonun gıda hakkı.
Ülkenin gıda egemenliği.
Düşünün, bu ülkenin bütün dışa bağımlılığını azaltacak bir sektör.
Aslında bir yaşam.
Buna karşılık 91 milyar, faize 1. 2 trilyon 12 kat, burdan başka bir sonuç çıkabilir mi?
Elbette çıkamaz. Bazı örnekler verelim bakın.
Yaklaşık olarak 3 milyar litre olarak öngörüyoruz. Tam rakamı bilmek çok zor ama 3 milyar litre tarımda mazot kullanılır.
Çiftçinin 2023 yılında mazota ödeyeceği para 115 milyar civarında.
Değişiyor çünkü rakamlar buna karşılık 2023 bütçesinden çiftçiye ayrılan para sadece 11 milyar arkadaşlar 11 milyar 393 milyon.
Düşünün 2024 yılında.
Yine en az bu kadar masraf olacağı mazotta ayrılan para sadece 16 milyar.
Gübre arkadaşlar 100 milyar TL. Çiftçi cebinden gübreye para harcayacak.
Bu bütçeden ayrılan para 4. 9 milyar. 4. 9 milyar. Tohuma çiftçinin vereceği yaklaşık 55 buçuk milyon ton kömür tohum kullanmakta. Çiftçi yaklaşık yine 100 milyar civarında ödeme yapacak. Tohumu ayrılan para 1 milyar 292 milyon yine değerli basın emekçileri. Hayvancılıkta sadece çiftçinin, sadece çiftçinin yeme karmayın dediğimiz fabrika yemine vereceği para 300 milyarın üzerinde 300 milyarın üzerinde.
Tavuk yumurta süt, et bu amaçla kullanılacak yem miktarı 300 milyar. Kaba yem, diğer katkılarda ilave edersek 400 milyarın üzerinde çiftçi aynı üretimi yapabilmesi için aynı üretimi yapabilmesi için cebinden para harcayacak.
Peki toplam hayvancılığa ayrılan para buzağı parası, aşı parası. Bütün bunlar dahil toplam 19 milyar 740.000.000, işte bütün gerçek burada bütün gerçek bu gerçeklik üzerinden bakana sorduğumuz sorular üzerinden bu bütçenin kime ait olduğunu sormak istiyoruz. Bu verdiğimiz rakamlarla bu bütçenin çiftçiyi rahatlatma, sütü ucuzlatma eti ucuzlatma, tüketicinin pazardan, manavdan, marketten ucuz ürün alma bütçesi olmadığını biliyoruz. Çünkü 2 şey var, 1 ya maliyetleri düşüreceksiniz, gübreyi ilacı tohumu, elektriği, su maliyetlerini düşüreceksiniz. Çiftçi ucuz üretecek halkımız kullanacak, alacak ya da tüketiciyi yeterli bir gelire sahip kılacak bir ücrete tabi tutacaksınız ki o zaman o denge kurulsun, ikisi de yok. Asgari ücretin 11.400 TL olduğu etin 500 TL olduğu bir ortamda siz bu ülkede halkın gıdaya erişimini sağlayamazsınız. Kuru ekmeğe muhtaç edersiniz. Bu taraftan da 91 milyar destekleme ile mazota giden 115 milyarın 41 milyarını vergi olarak alıp oraya şaka gibi komik akımızla alay eder gibi 16 milyar ödemeyi öngörüyorsanız bu bütçe çiftçinin de emeklinin de, emekçinin de halkın bütçesi olmaz. Peki kimin bütçesi tabii ki çok uslu şirketlerin bütçesi.
Petrol satan yani mazot satan tohum satan gübre satan ilaç satan enerjiyi finanse eden çok uluslu kartellerin şirketleri bütçesi başka toplumun bütün yaşam biçimini ve gıdasını belirlemeye çalışan hem üretimde hem tüketimde piyasayı kontrol altına alan yine çok uluslu market ve şirketlerin bütçesi başka iktidar ve iktidara yakın ithalatçı kurumların bütçesi.
30 milyar dolar gibi bir ithalat yapıyorsanız, bu ithalatı birilerinin yüklendiği kesindir. Kimdir bunlar ithalat lobileridir, kimdir gemicikleri olanlardır? Et balık ve süt kurumuyla iletişim içerisinde olanlardır.
Tahıl koridoru meselesinde ithalat yolunun parçalarıdır. Bellidir sayıları da bellidir. Kim oldukları da bellidir. Başka kim kazanmaktadır? Çiftçiyi ticarete konu eden elbette, tarım kredi kamu kurumu nasıl %58 faizle çiftçiye para verip ya da çiftçiye malzeme verip onun boşluğunu %58’le faizlendirendir yani. Dolayısıyla bu bütçe faiz lobilerinin bütçesidir. İthalatçıların bütçesidir, marketlerin bütçesidir. Büyük egemen şirketlerin bütçesidir ama kesinlikle çiftçinin bütçesi değildir. Bu bütçe çiftçi göçe devam edecek demektir, üretimden uzaklaşacak demektir. Küçük çiftçi tamamen yok alacak demektir.
Bu bütçe üretimden tamamen uzaklaşmayı tamamen tüketimi önceleyen bir bütçedir. Bu bütçe üretmeyin, ithal edin, ithalat bütçesidir ve bütünüyle bu bütçeye 86.000.000 insanın yoksulluk, açlık ve ekmeğe muhtaç bütçesidir. Bu bütçe ve bu sistem elbette sürdürülebilir değildir. Ama bütün bunların başında temel sorun, Saray ve AKP iktidarıdır. Temel sorumludur. AKP ve Saray iktidarını göndermediğimiz sürece bu düzen devam edecektir ve bu düzende bir ezilenler olacaktır. Onlara “bu dünyada şükredin. Öbür tarafta cennete göndereceğiz” politikası dayatılmaktadır ama birileri de Medine hurması, manda yoğurdu, kestane balığı ve yulaf ezmesi ile yaşamını devam edecektir. Bir eli yağda bir eli balda.” dedi.