Sarıbal’dan Maraş Valisine davet: Birlikte analım
CHP Bursa Milletvekili ve PM üyesi Orhan Sarıbal’ın Maraş’ta gerçekleşecek “Maraş Katliamı” anması öncesi Valiye çağrıda bulundu. Sarıbal;
Bu salonda parlamentoda olduğum sürece her yıl.
Bu tarihte. Maraş Katliamının perde arkasını ortaya koymaya çalıştık.
Maraş. Acısı dinmeyen. Gün geçtikçe derinleşen ağır bir katliam.
Yüzleşmek Zorundayız
Eğer bugün bu ülke. Bir taraftan laikliği sorgularken. Bir taraftan cemaat ve tarikat sürecini sorgularken, bir taraftan okullar. Eğitim, bilim, kamusal eğitim sistemini sorgularken, öbür tarafta dini eğitimin yoğunlaştığı bir sürecin içerisindeyse, bu ülkede yoksulluk artık kanıksanmaya başlamış ise, bu ülkede her türlü baskının, otoriter yapının egemen olduğu bir dönemden geçiyor isek ve yine tek adam iktidarının egemen olduğu, devletin parti devletine dönüştüğü bir tarihsel süreci yaşıyor isek. Malatya’yı. Sivas’ı. Maraş’ı Çorum’u, 10 Ekim’i, bütün bunlar net açık, her şeyiyle ortaya koyup, bir taraftan yüzleşirken bir taraftan da topluma gerçek bilgiler vermek zorundayız.
Öngörülen, Engellenmeyen ve Planlı
Oysa durum tam tersi. Daha tutucu, daha baskıcı, daha bilinmeyen bir süreci yönetmek için iktidar ve sistem elinden geleni yapıyor. 12 Eylül 1980 faşist darbesinin bu ülkeyi bu hale getireceğini herhalde o günün darbecilerinin bilmemesi mümkün değildi. 12 Eylül 1980 faşist darbesinin bu günlere gelmesi ve bu ülkenin bu halde olmasının temel gerekçesi o darbe hepimiz biliyoruz. Peki o darbeyi yapmak için ne yapmalıydı? Rejim, devlet, organlar.
Organize olmuş katliamlar bunların neden konuşmayız, neden anlatmayız?
Tümü planlı. Tümünü devlet organları bilerek, takip ederek, bir kısmında bizatihi kendileri olarak. Kurumsal olarak MİT’i, askeri, emniyeti. Bir kısmında CIA. ABD Dışişleri. Milliyetçi Hareket Partisi gençlik örgütleri. Bütün bunlar, öngörülen, engellenmeyen ve planlı işler yani “organize.” Çünkü devletin kendi istediği rejimi, kendi istediği sistemi inşa edebilmesi için bütün bunları görerek, yöneterek planlayarak, bu günleri öngörerek hazırladığı çok net. Maraş da onlardan biri. 19-26 aralık, 7 gün. 7 gün boyunca düşünün. Bir kent bir ülkenin önemli bir kenti araba gidiyor mu gidiyor, polis gidiyor mu gidiyor jandarma gidiyor mu gidiyor, İçişleri gidiyor mu? Gidiyor. Her türlü ulaşım olanağı var mı? Var.
Ama kimse bir şey yapmıyor?
Yapamıyor demiyor, yapmıyor.
O kadar net ki o kadar açık ki.
Çünkü kendi sistemini sürdürebilmek kendi kafasındaki rejimi devam ettirebilmek için bunu yapmak durumunda.
Bunun için her dönem kendisine uygun mekanizmaları kullanmış, kullanmaya da devam etmektedir.
Ne oldu?
Maraş’ta film gösteriliyor. Filmin gösterimi sırasında bir patlama oluyor. Patlamada yaralananlar var.
Sonrasında hemen patlamadan hemen sonra saldırılar başlıyor.
Nerelere? Cumhuriyet Halk Partisi. Solcuların, Alevilerin yaşadığı evlere.
Çok, çok düzenli, planlı.
Öyle bir katliam ki bu, komşunun komşuya müdahale ettiği, komşunun komşuyu öldürmeye çalıştığı bir katliam. Öyle bir katliam ki bu devlet bütün belgeleri hala sır gibi saklamasına rağmen, kendi rakamlarıyla 110-120 gibi ama çok daha fazla insanın öldüğü, binlerce insanın göç ettiği. İç göç, dış göç. Nüfusun yapısını değiştirdiler. Demografik yapıyı değiştirdiler.
İnsanları evinden ocağından ettiler.
Öldürülen kişilerin o cenaze törenlerinden sonra sokaklara saldırılar, 7 gün boyunca. İçişleri Bakanlığı’nın gelip müdahale etmek istemesine rağmen oradaki komutanın. “Hoş gelmişsiniz. Bizim size saygımız var, ama biz emirleri Ankara’dan başka yerden alıyoruz” demesi.
O kadar açık, bariz bir sistematik iş ki.
Bugün bile söylerken elbette damağımız kuruyor. Elbette vicdanımız kuruyor.
Bu süreç ne yazık ki halka büyük bir ceza, katil ve imha projesi.
Çok geçmedi, arada birkaç yıl önceydi.
IŞİD’in barbarlığını ortaya koymuştuk, değil mi?
Sizce bir farkı var mı?
Vali’yi davet ediyorum
Şimdi buradayız, yarın yine Maraş’ta olacağız.
Oradayız.
Yıllarca Maraş anması yaptırılmadı. Yarın gideceğiz. Yine kentin en uzağından başlayarak, havaalanından başlayarak adım adım belirli mesafelerde kimlik kontrolü yapılacak. Hele de anmanın yapılacağı Cemevine giriş noktasında adeta bir polis ablukası olacak. Oysa onlarla beraber, Emniyet Müdürü ile Vali ile Kaymakamla, Çorum halkı, Maraş halkıyla beraber bunu yapmamız gerekiyor. Birlikte bu anmayı yapmamız gerekiyor. Onlar yok, onların da kırmızı karanfilleri bırakması gerekiyor.
Bir tarafa ceza, bir tarafa cezasızlık
Hep söylenir.
Kişiler katledilir, öldürülür ama ne yazık ki bulunamaz katillerin kim olduğu.
Oysa herkesin bildiği bir şeydir. En çok da devlet bilir, en çok da MİT bilir. Yani mesela Ali Yerlikaya İstanbul valisiyken, Süleyman Soylu İçişleri Bakanı iken bu uyuşturucu çetelerinin, baronlarının nasıl zincir halkası gibi tek tek yerinde olduğunu bilmiyorlar mıydı? Değişen neydi? Ne oldu, ülke yeri mi değiştirdi? Bir gecede her şey alt üst mü oldu?
Ne kadar bilindik işler ne kadar… Abdi ipekçi. Milliyet Gazetesi’nin önemli yazarı.
CIA, NATO iş birliğini ortaya koyduğu zaman Kahramanmaraş Katliamı meselesinde, kontr-gerilla adı altında işbirliğini ortaya koyduğunda çok sürmedi, Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.
Peki sonuç?
Ceza kesilmişti.
Ceza kesilmişti, halka cezasını ödettiler.
Çok net.
Kimse geride tutuklu kalmadığı gibi 68 kişiye hiç ulaşılmadı. Belli, katliamda etkin olan 68 kişi, ama hiç ulaşılmadı, hiç ama hiç.
Ulaşılmadı, ölüm cezaları verildi, müebbet hapisler verildi. Sonra 91’e kadar süren bütün davalar tek tek, tek tek yeni çıkan aflarla yok edildi ve geride tutuklu kalmadı. 91 yılında ANAP tarafından terörle mücadele kanunuyla hepsi serbest kaldı.
Bu yetmedi.
Katledilenlerin avukatlığını yapanlar, Ceyhun Can 10 Eylül 1979 avukat; yine avukat Halil Sıtkı Güllüoğlu 3 Şubat 1980 ve Ahmet Albay 3 Mayıs 1980’de öldürüldü. Gazeteci yazıyor Maraş Katliamı’nın devletle birlikte yapıldığını, öldürülüyor. Avukatlar ortaya koyuyorlar, öldürülüyorlar. Sizce normal bir şey mi bu?
Ne yazık ki aradan yıllar geçmesine rağmen hiçbir iktidar bunun açık bir şekilde ortaya çıkmasını sağlayamadı. Her defasında, her gelen iktidar devlet aklıyla bunun kapatılması ve bir daha konuşulmamasını istedi. Aynen Çorum gibi, aynen Sivas gibi. Ve hâlâ bu durum aileler üzerinde bir baskı olarak tutulmakta
Taleplerimizi sıralıyoruz
Unutmadık.
Unutturmayacağız.
Bunun bir organize iş olduğunun farkındayız. Bu ve diğerlerinin.
Devletin, iktidarın, kurumların bunları bilmemesi mümkün değil. Her şeyi bilen bir yapının bunları bilmemesi mümkün değil.
Peki ne istiyoruz?
Örneğin, bir tane özel bir bilgi okuyacağım.
Bir fotoğraf.
“Kalaycı Şah İsmail ve ailesi Maraş Katliamı’nda katledildi. Şah İsmail baltayla katledildi, parçaladılar. Kız kardeşinin ise önce göğüsleri kesilip çeşitli işkencelerden geçirdikten sonra hunharca katledildi. Yörük mahallesinde kadınların bir kısmının göğüsleri kesilerek öldürülmüştü. 6 aylık çocuklar hamile kadınlar kurşunlandılar, gözlerine şişler sokuldu. Bir kısım infazlar ise çeşitli dini referanslar doğrultusunda kol ve bacakların çapraz kesilmesi ile gerçekleştirilmiştir.”
Onlarca var böyle. Onlarca var.
Peki ne istiyoruz? Yarın Maraş anmasına Vali’yi Kaymakam’ı, Emniyet Müdürü’nü ve diğer bütün kamu görevlerini bekliyoruz.
45 yıl sonra hâlâ bu düzen bu meseleyi; solcuların, sosyalistlerin, Alevilerin katledilmesi ve imhası olarak görüyorsa, bu ülkede rahatlık yok demektir.
İnsanların can güvenliği de yok demektir. Geçtim mal güvenliğini falan.
Bütün devlet erkeklerini oraya bekliyoruz, milletvekillerini, kamu görevlilerini. Komşuları da.
Birbirimizin acısına sahip çıkar ve paylaşırsak ve kötülüğü her beraber lanetlersek bir adım atarız. Yoksa herkes kendi yaşadığı acılarla kalır.
Ve iş bitmez, sadece bittiği sanılır.
Ne istiyoruz? Maraş Katliamı’nın tüm belgeleri en açık ve şeffaf şekilde açığa çıksın; Sır gibi saklanan bütün belgeler hangi kurum, nerede, ne yapmış, o gün ne olmuş?
Toplu mezarların yerleri gösterilsin.
Hâlâ insanlar yakınlarının nereye gömüldüğünü, nerede olduğunu bilmiyorlar.
“Kemik de olsa ben cenazeme sahip çıkmak istiyorum. Bana verilsin, bileyim” diyor.
Biraz önce söyledim, anmalar bütün kamuoyuyla beraber yapılsın.
Hep birlikte dünyada örneğin örnekleri var; İsveç’te İsviçre’de, Fransa’da, Almanya’da. Vicdan varsa. İnsanlık varsa. Ve tabi hala bir kamudan bir devletten bahsediyorsak…
Buluşmak, birleşmek zorundayız
İnsanlık suçlarında gerekçe ne olursa olsun, zaman aşımı olmasın.
Bütünüyle bu meselenin toplumsal duyarlılığı arttırılsın.
Özgürce anmalar yapılsın. Herkes bu almalara katılsın. Bir daha bu topraklarda hangi düzen, hangi devlet, hangi sistem, hangi hükümet, hangi akıl olursa olsun, kendin meşru düzenini korumak için insanları katletmesin, katlettirmesin.Bunun için tek ihtiyaç toplumsal dayanışma, toplumsal birliktelik ve acıları paylaşmak, elbette sevinçleri de ama acıları paylaşmak, acıları yarıştırmak değil.
Elbette dünyada bir çok yerde çok ağır şeyler oluyor ama gözümüzün önünü görmek zorundayız. Kapımızın önünü, komşumuzu, evimizi hemen, şimdi. Bir el uzaklığındaki yakınlarımızı göremezsek, görmezlikten gelirsek, onun acısının onda kalmasına rıza gösterirsek bilin ki ne ilk acı olur, ne son acı olur. Egemenler de bizi birbirimizin acıları ve ölümleriyle yarıştırırlar.
Maraş katliamını Sivas katliamını, Çorum katliamını ve insanlığa işlenen hiçbir katlığını unutmadık ve unutmuyoruz.
Maraş acısı yüreğimizde derinleşerek devam etmektedir. Maraş’ı unutmadık, unutturmuyoruz, yarın Maraş’tayız.
Tüm katliamlara karşı insanlık suçlarına karşı olan herkesi ama herkesi Maraş’a bekliyoruz. Beraber olursak, acılar da azalacak.” dedi.