Geçmiş dönem CHP Parti Meclis Üyesi Güler Buğday’dan son günlerin tartışılan konusuna neşter! Buğday;
Yaşanan felaket yeteri kadar tüm ülke insanlarını bunalıma soktu ve herkes acı içinde.
Felaket bölgelerindeki kurtulan ama evleri, işyerleri yıkılan ve yakınlarını kaybeden insanların ruh sağlığını bu dayanılması olanaksız koşullarda düşünemiyorum bile.
Şimdi bu olumsuzluklara birde pandemi süreciyle başlayan her türlü yoksulluk, zorluk ve imkânsızlıklarla okumaya çalışan gençliğimize adeta “Sen yok ol…” diyorlar.
Hani bir söz var ya: “Ben Yaptım Oldu” diye.
Maalesef Tek Adam Saray Rejiminde iki dudak arasından çıkan kararlarla halkların yaşadıkları; ekonomiden, sosyal yaşamdan, sağlığımızdan ve özellikle eğitim sisteminden ne yapıldıysa çok kötü oldu.
Ülke yolsuzluklar ve soygun düzeni ile çetelere mahkûm edildi.
Bir avuç kan emici halkların geleceğini aldı götürdü.
Tüm kazanımlarımız ve geleceğimiz ne yazık ki demokrasi ayıplı, ilim ve bilim düşmanı anlayış tarafından yozlaştı hatta yok edildi.
Ülke tarihinde görülmemiş bir karanlığa mahkûm edilirken tek umut gençler ve onların bu yapılanlara karşı dik durarak Boğaziçi’nde olduğu gibi bu despot ve faşist uygulamalara direnmeleriydi.
Kötü yönetilen ülkede tüm kurumlar bozuldu.
Tüm kazanımlar bozuk para gibi harcandı.
Laik çağdaş sosyal hukuk devleti yok edilip her şey bir tek kişinin keyfiyetine teslim edildi.
Sosyal yaşama müdahale edilip gerici, bağnaz ve ahlak düşkünü hata yer yer sapkın anlayışlara müsaade eden iktidar, tarikat ve cemaatler çocuklarımızı ve gençliğimizi birey değil, kul olarak yetiştirmek için her şeyi dinci bir anlayışla yoksul ve cahil insanlara dayattılar.
Tek Adam ve yancısı Gereksiz; halkın reddetmesine karşın inatla çoğunluk liseleri ve orta dereceli okulları din adamı (!) yetiştirmesi gereken İmama Hatipler konumuna soktular.
Bütün bu olayları 85 milyon insan içimize sinmese de suskunluk ve mücadele etmeden kabul etmek zorunda bırakıldık.
İnsanlar susturuldu ve sindirildiler.
Tüm gücü elinde toplayan bir kişi artık doyumsuz ve tatminsiz bir ruh yapısı içinde “NAS” dedi ekonomiyi batırdı.
“Rant” dedi yakınlarına ve kendisine biat edelere hakların haklarını dağıttı.
“Yasalara ben uymam yasalar bana uysun” dedi, Osmanlıda bile olmayan eşi benzeri görülmemiş bir güçle ihale yasalarını binlerce kez değiştirip yandaş varsıllaştırdı.
“Benim hayalimdi” dedi halkın ulaşabildiği tüm hastaneleri kapatıp yoksul halkın ulaşmasının bile ekonomik olarak mümkün olmayan hasta garantili ve dolarla ödemeli şehir hastaneleri yaptırdı.
Mersinde yapılan bu hastanenin deprem felaketinde ortadan nasıl ikiye ayrıldığını gördük.
Sansür yasaları ile bir avuç her şeyi göze alan yazar, gazeteci ve aydın dışında herkesi susturdu ve “Katil Taliban’la farklı düşünmüyoruz” diyecek kadar kendini şaşırdı.
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, ülkemiz yüzyılın felaketini yaşıyor.
Binlerce ölüm, binlerce yaralı ve yerle bir olmuş 10 il ve ilçeler ile tarımın bel kemiğini oluşturan köylerde yaşam felç oldu.
Bu felakette ne yazık ki DEVLET sınıfta kaldı.
Özellikle Tek Adam şahsın devletinin ortadan kaldırdığı “EMASYA Protokolü” bu felaketin bu kadar anormal boyutlara gelmesinin en önemli gerekçelerinden birisi oldu.
Ordumuzun bu konulardaki eğitimli, kara, hava, deniz kuvvetleri ve her türlü makina ve teçhizata sahip yetiştirilmiş askerlerimizin felaketlerde doğrudan görev, yetki ve sorumluluklarını belirlerdi.
Yaşanan ve çok acılara sebep olan bu felaket karşısında yapılan hataları, ihmalleri veya amaçlı engellemeleri yazsam kitap olacak.
Onun için dün dineldiğim ve duyduğum andan itibaren akıl sağlığımı zorlayan son keyfi ve maksatlı karara karşı bu gün itirazımı yazacağım.
21 Yılda her şeyi kendi keyfince düzenleyen, kurduğu saltanatın arka bahçesi olan, halkın vergileriyle halkı bölen Diyanet gibi kurumlarla insanları baskılayan ama gençlere söz geçiremeyen Tek Adam yine yanlış ve asla kabul edilmeyecek bir keyfi karar verdi.
Tek Adam felakete uğrayan yurttaşlarımızın barınabilmesi için Kredi Yurtlar Müdürlüğüne bağlı yurtlara onları yerleştirmek için Tüm üniversiteleri tatil etti.
Tek kelime ile ifade etsek:
“HADİ ORADAN KİMİ KANDIRIYORSUNUZ” dedik.
Argo bir tanımlamayla derdimizi anlatsak: “YEMEZLER…” deriz.
Eğer amaç felakete uğrayan canlara yoldaşlara barınma sağlamaksa inanın Tek Adam ağzını açmasın ve bu sorunu çözmeyi Millet ittifakına hatta halklara bizlere bıraksın çözeriz.
Eğer kendisi hala gücünü yoksul insanların üzerinde test etmeyi istiyorsa kendisine önerimiz açık ve nettir:
Kış aylarında turizmde binlerce yatağın boş olduğu ve çoğunluğu sıcak bölgelerdeki oteller ne güne duruyor?
Oralardaki patronlara gücü yetmediği için ilk gün verdiği sözlerden vaz geçtiler.
Yine kendilerine bağlı yönetimlerinde ve kendi doyumsuz ve yarasız çocuklarının da sahibi veya yönetimlerinde olduğu vakıflara bağlı yurtlarda bu uygulamaya neden yer vermiyor?
En önemlisi tarikat ve cemaatlerin ellerinde olan imkânlara, külliyelere ve binalara neden el koymuyor?
Soruyorum tüm namuslu vicdanlı, ahlaklı ve yurtsever insanlara olağan üstü hali neden çıkardı?
Daha da önemlisi, yüzlerce kamu kuruluşunun misafirhaneleri ve imkânları var bunlar neden kullanılmıyor?
Yıllardır varsıl edilen ve devlet destekli palazlanan müteahhitlerin ellerinde binlerce boş duran konut var neden oralardan yararlanmıyor?
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar.
Çocuklarımızın geleceğini yok edecek bu karara asla izin vermeyin. Uzaktan eğitim olamaz.
Felaket bölgesinde bile internetin hatta telefonların kullanılamadığı koşullarda kim nasıl uzaktan hangi eğitimi alacak?
Amacınız bu gençleri edilgen kılmak.
Ruh sağlıklarıyla oynayıp direnme güçlerini yok etmek.
Niyetiniz, bu gençlerin çaresiz kalıp sizlere ve bu gerici faşist düzene biat etmesini sağlamak.
Soruyorum sizlere bu gençlere nereye ve nasıl gidecekler?
Halk ekmeğe muhtaçken nerede ve nasıl eğitim görecekler?
Ya okuyabilmek için bin bir zorlukla ev tutan ve anormal kiralar ödemek zorunda kalan gençlerimiz ve aileleri ne yapacaklar?
Yeter artık analar babalar, Tek Adam yapıyor ama olmuyor.
Allah aşkına uzaktan tıp doktoru, eczacı, sağlık ekibi ve hemşireler nasıl eğitim alacak?
Mühendislere ve mimarlar uzaktan eğitim görerek mi bu çarpık yapılaşmalara çare olacak?
Yok, edilen hukuk ve ilimi bilimi, araştırmayı, deneyi önceleyen üniversite eğitimini nasıl uzaktan öğrenecekler?
Daha da önemlisi her biri bir yerlere savrulacak gençler, yoksulluk ve yoksunluk çeken ailelerinin yanında işsiz ve aşsız nasıl travmalar yaşayacaklar?
Lütfen bu gençlerimizi işlevsiz kılmak geleceğimizi yok etmek isteyen keyfiyete izin vermeyin, müsaade etmeyin.
Anneler, babalar ve tüm aile bireyleri ile gerçek yurtseverler, onurlu, namuslu vicdanlı tüm insanlar bu yurtların önünde nöbet tutun ve savrulmasın gençlerimiz.
85 milyon insanın kaderi diploması tartışılan ve inadı ile parası pul olan, enflasyonu dünya rekoru kıran, bereketli toprakları yandaş varsıllaştırmak için ekilemeyen ve halkı kuru ekmeğe muhtaç bırakılmış bir keyfiyetin kulları olmayın.
Sevgili Dostlar, yoldaşlar ve Canlar, ben felaket gününden bu yana uyuyamadım.
O bölgelerde yaşatılan insanlık ayıbı, utanç duymamızı sağlayan manzaralar, ihmaller, çaresizlikler ve hala konvoylarla gelip nutuk atılması karşısında ağlamaktan göz kapaklarım düştü.
Her gün gerçekleri yazıp paylaşıyorum.
Yaşım kahramanlık yapmaya müsait değil.
Hiçbir siyasi veya makam mevki beklentim olmadığını yıllardır kanıtlamış bir insanım…
Gençlerimize bu ihanet yaptırılamaz.
Bu konuda tüm milletvekillerini tavır koymaya tüm siyasi partileri direnmeye ve bu yanlıştan dönülmesini sağlamaya davet ediyorum
Hemen şimdi yarın çok geç olabilir.
Elini taşın altına koyabilen, felakete uğrayan yurttaşlarımıza sahip çıkan hiçbir siyasi partiye üye olan insanları ayırmadan bu duyarlılığı gösterenlere teşekkür ediyorum.
Halkların kardeşliğini görüp nifak sokanların kim olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Sevgiyle, saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile özgür bir yaşam ve hakça paylaşılan bir düzende yaşayalım ve yaşatalım.