Mustafa Kemal’in izinde Balkanlar…
Bursa’nın duayyen gazetecilerinden İsmail Korkmaz’dan izlenimler. Korkmaz;
Cumhuriyetimizin 100. Yılı etkinlikleri kapsamında bir güzel buluşmada daha bulundum.
Bu yüzyıla dair attığımız imzalardan ve en anlamlı olanlarından biri daha idi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ebedi liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını ve bu eşsiz, hepimize örnek yaşamın Balkanlara dair ilk dönemine tanıklık ettik.
Belgeler temel alınarak hazırlanan ‘Mustafa Kemal’in İzinde Balkanlar Belgeseli’ Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye’den tarihçilerin tanıklığı ile taçlanmış adeta.
Salona girişte Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (Bal Göç) Genel Merkez Yöneticisi hanımefendilerin yakama taktığı Atatürk rozetini taşımaktan bir kez daha gurur duydum.
Gerçi aklımın ermeye başladığı ortaokul yıllarımdan beri yakama bir başka liderin rozetini takmadım, bir başka lider de olmadı yüreğimde. Ancak akşamki jest ve izlence daha bir duygusal geldi bana, gözlerim doldu, yüreğim kabardı.
Ebedi önderimiz, cennetmekan ‘Atamız’ın doğduğu evi, yaşama dair ilk kayıtlarını ve sonrasında Balkanlar’da bıraktığı ayak izlerini takip ederek ‘O’nu yaşama, anlama ve yaptıklarını daha iyi görme imkanı buldum.
Bunun için başta Bal Göç Genel Başkanı Profesör Doktor Emin Balkan olmak üzere Yönetmen Ufuk Karakaş, meslektaşım Nahide Deniz, belgeselin finansörü Koşukavak Turizm’in sahibi Rıfat Yakupoğlu’na sonsuz minnet duydum.
Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Başkanı Sabri Mutlu’nun da onur konuğu olduğu Ördekli Kültür Merkezi’ndeki galada ve belgeselin hazırlanmasında emeği olan her insanımızı kutlarım.
O gece gazeteciliğimin ilk yıllarında Bursa Hakimiyet’in gece nöbetlerinde Yüksel Baysal ile yaptığımız ‘devrim sohbetleri’nde benim neden Atatürk’çü olmaktan vazgeçmediğimi bir kez daha anladım.
Gerçi Mustafa Kemal’den önce ve sonra Türk devrim tarihine adını altın harflerle yazdırmış önderler çıkmadı değil, ancak Atatürk’ün yeri bambaşka.
İlber hocanın tespiti ile “O dönemde yaşayan ve ulusal kurtuluş mücadelemizi örgütleyen, vuruşan, liderlik eden bütün insanlar çok yiğit, çok gözüpekti. Ancak Atatürk bir stratejist, dahi ve devrimci idi.”
Bu nedenle yüzyıllara dayalı ihmal ve geri bıraktırılmışlığımızı, kalmışlığımızı o tunçtan iradesi ve azmi ile aşma başarısını gösterdi.
Avrupa topraklarında aldığımız ilk yenilgi olan ‘Ploşnik Bozgunu’ ve sonrasında 1699 yılındaki Karlofça Antlaşması ile başlayan geri çekilme ve yenilgiler tarihini elde kalan bir avuç toprak parçasında büyük bir utkuya ve zafere dönüştüren, bununla da yetinmeyip yeni bir devlet kuran ve ulusunu çağdaş uygarlık yolunda yeniden kurgulayan, kesintisiz devrimleri ile bizi kul olmaktan özgür ve eşit vatandaşlığa taşıyan, Osmanlı döneminde damdaki inek kadar değeri olamayan ve sayımda bile dikkate alınmayan kadınlarımızı eşit, onurlu birer ‘insan’ yapan Mustafa Kemal’i milletimiz ve tarih unutmayacaktır.
Dünya ulusları ve liderlerinin bile adı geçtiğinde saygı ile önünde eğildikleri, ebedi önderimiz Atatürk’ün Balkanlı olması ve bu topraklarda, geçmişte kalan hatıraları hep yaşayacak.
O’nu ne tarih, ne de biz unutacağız.
Bu gün yürütülen karalama kampanyaları, unutturma çabaları azmimizi ve kararlılığımızı daha da pekiştirmekte, yüreğimizdeki sevgisini daha da yakıcı hale getirmektedir.
Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz, izlerini takip etmeye ve onun yolundan yürümeye devam edeceğiz.
“Ne mutlu Türküm diyene.”
(İsmail KORKMAZ)