Murat Koç yazdı; Büyük bir BELAYA ve TEHDİDE dönüşen AK parti politikaları..!
Köşe yazarımız Murat Koç makalesinde;
Küreselci tayfa tüm güçleri ile saldırıyor bastırıyor.. Görünen o ki bu şeytanın hizmetkarları, bu deccalist zihniyet asla da durmayacak. Peki onlar topyekün, bütün imkan, güç ve kabiliyetleri ile, bir çok koldan saldırır ve artık sağır sultanın bile duyduğu milyonlarca hatta belki milyarlarca insanı da öldürme planları yaparken bizler susacak ve duracak mıyız.? Onlar bu batıl, davalarında dehşetli ve kanlı planlarını pervasızca uygulamak isterken, bundan da çekinmezken, bizler HAKK ve Hakikat olan ehli olanlardan KORKACAK MIYIZ.? İşte onlar insanlık hakkında böylesine kanlı planlar yaparken bizler bu zihniyete karşı KAYITSIZ kalacak mıyız.?
Eğer hatırlarsanız bu zihniyet daha yeni covidle tüm dünyayı aldatıp saldırmışlardı. Şimdi ise BİLİM başlığı altında kandırdıkları bir çok sağlıkçı ve siyasetçiyle bu sefer Topuk Kanı zırvalığı ve Bebeklik-Çocukluk aşıları ile saldırmaya devam ediyorlar.! Covid sahtekarlığında hedef yetişkinlerdi ve maalesef ki adamlar bunu başardılar.. Milyarlarca insanı zehirlediler pardon aşıladılar.! Nihayetinde ise insanlık ziyadesiyle uyandı ama uyandığında ve olanı fark ettiğinde ise maalesef iş bitmişti.. Çok geç kalındı.. Şimdi ise hedef çocuklarımız, yavrularımız, ciğer parelerimiz, göz aydınlıklarımız, o masum, günahsız bebekler, melekler.! Ve eğer insanlık bir kez daha uyur ve tepkisiz kalırsa yavrularımızıda alacaklar, çalacaklar, zehirleyecekler.. Böylece aslında geleceğimizi, yarınlarımızı ve neslimizi de yok edecekler.! Ne acıki belki bir çok doktor ve hemşire ise tabiri caizse HALA uyumaya devam ediyorlar.. Bilerek yada bilmeyerek ama nihayetinde çok kirli bir işe, plana, neticeye, dehşetli bir tuzağa ve büyük bir zulme alet olmuş durumdalar.. Böyle giderse en geç 5-6 yıl sonra belki insan içine çıkacak izzet, şeref ve itibarları dahi kalmayacak.. Çünkü en çok uyanık olması gerekenler onlarken en çok uyuyanlar onlar olmuştu.. Evet insanlık, şifa vesilesi gördükleri kesimin artık hem kendileri ve hemde o masum bebekler-çocuklar içinde en büyük bir TEHDİDE dönüştüğünü, bir çok hastanelerin ise artık bir ticarethaneye dönüştüğünü tam olarak idrak ettiğinde onları affetmeyecek.! Varsa ve kaldıysa eğer zaten Vicdanları da onları sıktıkça sıkacak.. Dünya bütün genişliği ile onlara dar gelecek..
Tabiki tüm bunlara ise KOMPLE TEORİSİ diyen acayip bir kesim var dışarıda. Halbuki KOMPLE TEORİSİ dedikleri nerede ise her şey gerçek oldu ve hızlada olmayada devam ediyor ama onlar akıllarının almadığı yada ermediği her şeyi büyük bir önyargı ile “Komple Teorisi” olarak nitelendiriyorlar.. Bu durum elbette ki hakikati kesinlikle değiştirmiyor. Sadece kendilerini kandırıyorlar. Bizlerinde bu damgalamayı yapanlarla zaten bir işimiz yok. Çünkü bize göre onlar gerçeklikten tamamen kopmuşlar. Onları mümkünse kendi hallerine bırakmak hatta belki muhatap dahi almamak gerekiyor.. Çünkü bizler çok mühim bir davada, çok büyük bir hedef için koşturur ve çabalarken onlarla oyalanma lüksümüz yok.. Görmek isteyen gözler için her şey ayan beyan ortadadır.. Hakikate karşı gözlerini kapayana ise zaten yapacak hiç bir şey yoktur.. Çünkü gözlerini kapayan yalnız kendine gündüzü gece yapar.!
Maalesef bu deccalist zihniyet ve onun hizmetkarları Hz. Ademden (a.s) beri ilk defa insan fıtratına direkt girmenin çok kısa ve kestirme bir yolunu buldular.. O yol Mrna teknolojisi ve aşılardı.! Mrna ve rekombinat aşılar ile milyarlarca insanın DNA’sını çok kısa bir zamanda zehirlerken, aslında en büyük su-i kastlerinden birini de yapmış oldular.! İçeriye Grafen gibi maddeler bırakıp bir nevi zehirlerken böylece aslında artık herkesinde duyduğu ve bildiği kendilerinin o malum nüfus kontrol planlarını da uygulamış oldular.. Zaten o deccalist zihniyetin vitrindeki hizmetkarlarından biri de bunu video da açıkça ifade etmiş ve bunu aşılarla yapacaklarını, dünya nüfüsunu aşılarla azaltacaklarını ilan etmişti.. Çünkü; o aşıların tabiri caizse saldırdığı ve etkilediği yerlerden biride ÜREME SİSTEMİYDİ.! Bunu biliyorlardı.. Zaten kendileri yapmıştı. Bugün ise o malum Mrna aşılarını olanların perişaniyetlerini her yerden duyar olduk.. Kalp krizleri, pıhtı atmalar patlamış durumdadır.. Gözleri ağır hasar alanlar, yüz felci geçirenler, bacakları tutmayanlar, cinsel performansını kaybedenler ve daha bir çok hastakıkla boğuşanlar artık saklanamayacak kadar aşikar olmuş durumdadır.. Bizzat bu itirafı yapan çok insan da vardır. Vakalar tek kelime ile PATLAMIŞ ve artık mızrakda çuvala sığmamaktadır. Bir çok veri ise açıklanamıyor, dile dahi getirilemiyor.. Çünkü bu itiraf yapılsa ve bu kabul edilse herhalde ki ortalık karışacak, toz duman olacaktır.! Çünkü hükümet zamanında kendilerine yapılan onca uyarıyı, tepkiyi, eylemi, yapılan mitingleri vs. herhalde ki bilerek, isteyerek görmezden gelmişti.. Küreselci bir çok politikayı büyük bir iştahla uygulamıştı.. Bir çok önemli insanı ve doktoru dahi görmezden gelmişlerdi.. Çünkü varsa yoksa kendi doktorları, bilim adamları idi.. Sanki onlar doktor ve bilim adımı iken aksi olan bunlar değildi.! Korkunç hatalar yapılmıştı.. Camilerde cumalar yasaklanmış, insanlar bir nevi sanki tavukların kümese sokulduğu gibi karantinaya sokulmuştu.. Vaka sayıları şişirildikçe şişiriliyordu.. Her dönem olan grip, nezle, franjit gibi rahatsızlıklara ne hikmetse covid döneminde hiç rastlanmıyordu.! Mesela zavallı Erkan Trükten’e bile o dönem neler etmişlerdi.. Halbuki adam son derece zeki ve araştırmacılığıda analiz yeteneğide müthiş denilebilecek bir isimdi . Çok yüksek bir öngörü ve isabet oranına sahipdi.. Adam tabiri caizse yırtınmıştı.. Yırtmış bir taraflarını ama en başta o uyandırmaya çalıştığı kitle ona en büyük hakaretleri etmişlerdi.. Basın da onu linç etmişti.. Artık televizyonlara çıkartmıyorlardı.. Televizyon ekranları kapatmışlardı ona.. Çünkü çıkınca insanları etkiliyordu.. Çok da iyi bir Hatipdi.. Bir taraftan da türlü şekilde siyası baskı ve engellemelere maruz kalıyordu.. Ama özgüveni çok yüksek bir adamdı Erkan Trükten ve vazgeçmiyordu bir türlü mücadeleden. İşte yazık oldu gerçekten böyle değerlere.. Adamın niyetini de, inancını da bilmem, ilgilenmiyorumda. Ama adam, bir çok mesede DOĞRU bir yerde durmuş SAĞLAM da durmuştu.. Ama maaslesef böyle yüksek bir değeri ve aklı bile göz göre göre harcamışlardı.. O dönem için televizyonlarda boy gösteren ama aslında goy goy yapıyor olan, iyi bir araştırma, soruşturma, doğru bir analiz ve öngörüden de yoksun belki yüz tane isim belki bir tane Erkan Trükten bile etmezdi.. İşte bu adam gibi daha niceleri var idi.. Bir çok müthiş isim, samimi ve cesur yürek var idi.. Ama maalesef hiç görmemiş, duymamış, fark etmemişlerdi.! O uyumanın bedelini ise bir millet şimdi çok ağır ödüyordu.. Bir toplum kırılıyor ve tabiri caizse milet perişan oluyordu..
Evet kardeşler, bu ülkede de Dünyada da neler oldu böyle. Ama şunu iyi biliniz ki HIZLA hala da olmaya devam etmektedir. Peki sizler-bizler hala susacak mıyız.? Kendimiz için, sevdiklerimiz için ve şimdi ise bebeklerimize ve çocuklarımıza musallat olan bu zihniyet için hala susacak mıyız.? En güçlü, en kararlı ve en sert tepkiyi her platformda verip mücadele etmeyecek miyiz.? Bu zamana kadar sustuğumuz için sıra bebeklerimize ve çocuklarımıza gelmedi mi zaten.?
Ey insanlar, ey HAKK ve Hakikat ehli insanlar.! Ey insaf ehli insanlar, ey şefkat madeni kadınlar, aslan yürekli cesur erkekler.! Hala susacak mısınız.? Masum bebeklerinize, çocuklarınıza Topuk Kanı ve Tarama Testleri bahanesi ile ilişilir, bebeklik aşıları bahanesi ile deyavrularınızı zehirler, YANİ bir çok zararlı maddeyi ve ağır metali o körpe, zayıf, daha anne sütü bile almamış bedenlerine BİLİM ADINA ALTINDA zerk ederlerken sizler hala susacak mısın..? Meşru dairede tepkinizi verip göz aydınlığınız olan yavrularınız için mücadele etmeyecek misiniz..?
Artık herkesce malum olan zihniyetin en başındaki o şeytani aklın bir 2030 planları var. Fakat 2030 onların planı.. Elbette ki bu başarabilecekleri anlamına gelmez.. Ben yürekten inanıyorum ki 2030 aslında onların sonu olacak.. Bu iş 2030 da asıl onların elinde patlayacak.. Çünkü DEŞİFRE OLDULAR.! İnsanlar artık kitleler halinde uyanıyorlar.. Tabiri caizse daha dün Covid 19 aşılarını hararetle savunanlar bugün artık aramızda omuz omuza samimi bir şekilde mücadale veriyorlar.. Covid döneminde ise bizler yalnızdık.. Bir avuç insandık.. Ama şimdi pişman olanlar ve yeni uyananlarla birikte çok daha kalabalığız, çok daha güçlüyüz ve kararlıyız.. Sesimiz çok daha gür çıkıyor. Fakat gücümüz kesinlikle sahada kalabalık oluşumuzdan gelmiyor kardeşlerim, sakın bunu ıskalamayın.. Gücümüz ve kararlığımız HAKK’tan geliyor, davamızın HAKK oluşundan, haklı oluşumuzdan geliyor…
Çünkü bu deccalist zihniyet ve onun hizmetkarları, Allah’a savaş açmışlar.. Fıtrat’a yani Allah’ın yaratışına savaş açmışlar. Allah’ın yarattığı insanlara, hayvanlara, mesela ineklere, gıdalara doğaya, ormanlara hatta iklim silahları ile havaya ve mevsimlere dahi savaş açmışlar.. Mesela chemtrailsler ile havamızı zehirleme hakkını bile kendilerinde görüyorlar.! Sanki bu hava onlarınmış gibi Onların arazilerinde ve onların kendi mülkleriymiş gibi.! Bu havanın dahi şahı, padişahı olarak kendilerini görüyorlar..Yukarıda dedim ya “Allah’a savaş açmışlar” diye.. Hatta o küresel çetenin vitrinde ki hizmetkarı ve icraatçısı olan malum zat da demedi mi “Ben tanrının yarım bıraktığı işi yapmaya geldim..” diye.? Evet kardeşlerim adamlar havamızı zehirlemekle kalmıyor kurdukları sistem, yerleştirdikleri zihniyet ve bünyelerinde, kontrollerinde yetiştirdikleri bazı bilim adamları ile belki suyumuzu dahi zehirliyorlar.. Çünkü suyu KLORLÜYORLAR..! Bunu normal görüyor ve gösteriyorlar. Dedim ya; en başta onlar da kandırılmış.. Hatta şimdi bazı sularda o klor’un oranını dahi arttırdıklarına dair ciddi duyumlar gelmekte. Özetle kardeşler; Havamızı ve suyumuzu dahi zehirliyorlarsa biz nereye gidelim.? Nereye kaçalım.? Kaçacak bir yer var mı..? Kaldıki bu klor aynı zamanda en büyük kısırlık sebeplerinden birisidir.! Çocuğu olmayanlar sağa sola bakmadan ve koşturmadan önce bir sularına baksınlar derim. Önce bir sularını kontrol edip mutlaka değiştirsinler derim.. Her şey tabiki bundan ibaret de değil kardeşlerim. Adamlar en az 50-60 yıldır yoğun şekilde yiyeceklerin genetiğini değiştiriyorlar, fıtratını bozuyorlar.! GDO’lu gıdalar şu an her yerdeler.. Maalesef hükümetimizde bunlara izin verdi.. Bu konuda dahi büyük bir gaflet içerisindeler.. İşte bu gıdalarla sizleri onlarca yıldır zaten bozuyorlar.. Sizler de alıp şapur şapur, sorgulamadan yiyorsunuz. Yediğiniz domatesle acaba siz gerçekten domates yediğinizi mi sanıyorsunuz.? Ya da patates yediğinizi mi.? Bırakın bunları en temel besin maddelerinin bile fıtratını bozup değiştirdiler. Mesela buğday ve Prinç gibi.. Genetiği değiştirilmiş gıdaların listesini eğer buraya yazmaya kalksam bu yazıyı bitiremem herhalde ki.. Mesela mısırların çok kahir ekseriyeti GDO’ludur.. O mısırlar ile hayvanları besleyip masum hayvanların da fıtratını bozuyorlar.. Etlerini ve sütlerinide bizlere yedirip içeriyorlar.. Ne yazık ki adamlar komple bir sistemi bozmuş durumdalar.. Şunu demeye çalışıyorum kardeşlerim; Siz o gıdaları yiyip içerken nasıl sağlıklı kalabileceğinizi zannediyorsunuz.? Daha yedikleriniz ve içtikleriniz bile bozukken, daha onları bile sağlıklı ve fıtri olanlarla değiştirememişken sizler nasıl sağlıklı olabileceğinizi ve kalabileceğinizi zannediyorsunuz.? Hatta nasıl sağlıklı DÜŞÜNÜP sağlıklı da TEPKİLER verebileceğinizi sanıyorsunuz.? Hala anlamadınız mı, fark etmediniz mi ki sizler yediklerinizden ve içtiklerinizden ibaretsiniz.. Sizler ne yiyip içiyorsanız aslında o sunuz.. İşte sizleri o yedikleriniz ve içtikleriniz ile bozuyorlar ve uyuşturuyorlar. Farkında mısınız daha herhanhangi bir meselede bile doğru tepkiyi vermeyi başaramıyorsunuz.? Bazılarınız bir çok mühim meselede ise belki tepki veremeyecek kadar uyuşmuş durumdalar.. Bunu fark etmiyor musun.? Hatta mesela, bir çoğunuz ibadet etmeniz gerektiğini biliyorsunuz, bunun doğruluğundan eminsiniz ama onu dahi bilir ve inanırken bir türlü yapamıyorsunuz.. NEDEN ACABA.? İbadetlerinizde, iman ve islamiyetinizde yada insaniyetinizde bir türlü terakki edemiyor, çıtayı bir türlü aşamıyorsunuz.. Biliyorsunuz, bunun farkındasınız, istiyorsunuzda ama bir türlü yapamıyorsun, başaramıyorsunuz, NİYE ACABA.? Bunun bir sebebide bu olmasın.? Sizler o genetiği bozulmuş, değiştirilmiş gıdaları yiyip içerken NASIL sağlıklı kalabileceğinizi, düşünebileceğinizi, doğal ve sağlıklı tepkiler verebileceğinizi zannediyorsunuz.? Bunlar HİBRİT, bir başka ifade ile EBTER gıdalardır.! Yani üremesi, kendinden türemesi yoktur. Peki sizler bunları yiyip içerken NASIL üreyip çoğalabileceğinizi düşünüyorsunuz.? Hala anlamadınız mı bu gıdalar ve tohumlar kısır olduğunda zamanla sizlerde KISIR oluyorsunuz aslında.. O özellik sizlerede geçiyor. Dört nala kısırlığa doğru gidiyorsunuz.. Bir kadın eğer yaşı genç ise ve gençlik enerjisi ve avantajı ile hamile kalıp çocuk sahibi oldu hadi diyelim ama eğer bu yoksa iş çok zora biniyor.. Erkeklerin ise spermlerinde ki canlılık diplere düşmüş durumda.. Bir çok ülkede, avrupa ülkesinde, hatta en başta Türkiye de, Güney Kore de, hatta ÇİN de dahi doğum oranları yerlerde sürünüyor.. Bu gidişle bir çok ülke için 10 yıl sonrası YOK gibi gözüküyor.. Bir gelecekleri YOK gibi gözüküyor.. Bu döngünün mutlaka kırılmas, insanların artık uyanması gerekiyor.. Hükümetimiz de bu durumdan şikayet ediyor ama ne hikmetse hiç bir şey de yapmıyor. Sadece şikayet ediyor ve şu an da yaşanan ve herkesede malum olan neticeyi söylüyor. Çözüm var mı.? HAYIR yok.. Zaten onların saçma sapan bazı politika ve kanunları ile, aldıkları karar ve uygulamalar ile bu hale gelinmedi mi.? Ama yine onlar şikayet ediyor.. Bu nasıl bir garebettir akıl alır gibi değil.. Aile de, evliliklerde, doğumlar da düşüyor, bitiyor kardeşlerim… Bizler daha elimizdekilere bile sahip çıkamazsak, yeni doğmuş bebeklerimize ve çocuklarımıza sahip çıkamazsak bizim halimiz, geleceğimiz, yarınlarımız nice olur.? Allah’a bunun hesabını nasıl veririz.? Bize bir emanet olarak verilen o yavruların hesabını Allah’a nasıl veririz.?
EY MUHATAP..! Sana Söylüyorum Dinle..!
İşte durum bu kadar vahim iken sen ise daha suyunu bile değiştirememişin, yediğin gıdaları değiştirememişsin..! Daha bu ciddiyeti ve samimiyeti bile ortaya koyamamışsın.. Bedelini de yine sen PEŞİN olarak ödüyorsun tabiki.. Nasıl mı.? Hastalık olarak.. Çünkü hastalıklardan başını bir türlü kaldıramıyorsun. Hasta olunca da yine o düzenin ve zihniyetin politikalarını ve tedavilerini uygulayan hastanelere gidiyorsun.. İşte burada bile belki yanlış yapıyorsun.. Çünkü bir çok insanı da TABİRİ CAİZSE oralarda kesip biçiyorlar, yani gereksiz şekilde bademcikleri alınan, safra kesesi alınan bir çok insan var bu tip bazı yerlerde.. Yine ayrıca yersiz tahlil, tavsiye ve yönlendirmeler ile de bir çok insanı korkutup VEHİM sahibi yapıyorlar.. Bu korkuyla ise istedikleri tarafa yönlendiriyorlar.. Mesela normal doğumluk bir hamileyi dahi hemen sezeryana yönledirebiliyorlar.. Hangi gerekçelerle ve cümlelerle bunu yaptıklarını ise sizler daha iyi biliyorsunuz.. NEDEN PEKİ.? Bunun cevabı ACABA ameliyat sınıfına girmesi ve dolayısı ile daha fazla performans primi almak olmasın sakın.? Hamilelerin üzerinden, kadınların o çok hassas hali ve haleti üzerinden daha fazla para kazanma sevdası olmasın sakın.? İşte mecvut bu şekilde ki bir performans sistemi bu milleti de devleti de mahvetti. Bu şekilde SGK’ya da müthiş bir yük biniyor, hatta BELKİ birileri SGK’yı ve devleti dahi dolandırıyor.! Bunun derhal değişmesi gerekiyor.. Bu devlet bizim.. Eğer devletimiz var olmazsa suriyeye döneriz..
Tabiki şimdi böyle söyledik diye birileri hoplayıp zıplayabilir, gocuna bilir.. Fakat aslında hoplayıp zıplayacak hiç bir şey yoktur çünkü ben gördüğümü konuşmakta ve yazmaktayım.. Hem işini doğru ve dürüstçe yapanlar, yeminine sadık kalanlar vs niye gocunsunlar ki.? Hem YARASI OLAN GOCUNMAZ MI.?
İşte ey Muhatap..! BELKİ bir çok hastanede durum böyle iken seni en iyi ihtimalle bir sürü ilaca boğabiliyorlar.. Peki “hangi ilaç, nasıl ilaç” dersen.? Genelde kimyasal terkipli ilaçlar tabiki. Bir çoğununda tedavi edici özelliği zaten yok.. O ilaçları yapanların böyle öyle bir niyetleri de yok.. İşte bu şekilde sen ömür boyu yahut çok uzun yıllar ilaca mahkum oluyor, ediliyorsun.! İlaçları, GIDA olmuş insanlar var farkında mısın.? İşte durum böyle iken sen yine de kimseye kızma tabiki zira buna hakkın yok.. Önce kendine kız.! Çünkü Allah’ın senden istediğini yapmadın.. Helal, temiz, tayyip gıdaları yemedin.. Farkından bile olmadan belki haram-helal demeden dümdüz gittin bu zamana kadar.. Ve o yediklerin sonunda seni bozdu, değiştirdi.. Düşüncelerini dahi değiştirdi.. Fıtratını ve Sağlığını bozmakla kalmadı tepkilerini dahi bozdu.. Biliyorum ki alnına silah dayasalar Domuz eti yemezsin ve yemedin.. Ama belki de o GDO’lu gıdalarla yada onlardan biri ile içine domuz geni katılmış bir gıdayı yedin.. Belki hala yiyorsun da hiç haberin bile yok.. GDO’lu gıdalarla, konservelerle, çikolatalar, gofretler, bisküviler ve cipslerlerle besleniyor, jelibonları tatlı niyetine yiyor, sorumsuzca bir de çocuklarına dahi yediriyorsun.. Eğer kısırsan, çocuğun olmuyorsa, sürekli hasta oluyorsan, tabiri caizse muhallebi çocuğu pozisyonuna düştüysen, havadaki buluttan bile nem kapıyorsan suçu hiç başka yerlerde arama çünkü suçlu sensin.! Hadi chemtrails ile havanın zehirlenmesinden kaçamıyorsun tamam, peki ama suyunu da mı değiştiremiyorsun.? Dağdan su doldurabileceğin temiz bir su kaynağı hiç mi yok çevrende..? Sonra yediğin o GDO’lu gıdaları da mı değiştiremiyorsun.? Ekmeği, princide mi değiştiremiyorsun..? Sakın bana yapamıyorum deme.! İsteseydin yapardın.. Yapan nasıl yapıyor.? Yapan herkesin çok mu parası var.? Hem sen elinden gelenin en iyisini yapmakla mükellef değil misin.? Neye gücün yetiyorsa o kadarını yap, yapabildiğini yap.. Allah bereket versin de.. “Olduğu kadar, olmadığı Kader” de. Eğer istersen elbette ki sende yapabilirsin.. Yeterki kendini kandırmaktan ve bahane üretmekten vazgeç.. Yeterince ciddi ve samimi isen elbette ki sende yapabilirsin.. Böyle bir derdin olmadığı için yapamıyor, temiz ve helal gıdaları bulamıyorsun.! Temiz, Helal, Organik, Ata Tohumu gıdalar biraz daha pahalı olduğu ve ulaşmasıda biraz da emek istediği için bunu göze alamıyorsun.! Dedim ya, sana “bu konuda yeterince ciddi ve samimi değilsin..” diye.. Halbuki meselenin ne kadar mühim, acil ve elzem olduğunu gerçekten fark etseydin eğer, belki bütün dikkatini bu noktaya verecek ve aradıklarını da bulacak idin.. Ama sen daha bu tarz temiz, helal ve fıtri gıdalara ödeyeceğin parayı bile FAZLA ve FUZULİ görmek hastalığından kurtulamamışsın.. Bunun aslında SENİN SAĞLIĞINA ve GELECEĞİNE BİR YATIRIM OLDUĞUNU anlayamamışsın.. Problem işte buradan başlıyor.. Saçma sapan şeylere bir çok para veriyorsun da ama mesele temiz, helal, organik ve ata tohumu gıdalarla beslenmeye ve onlara bir bütçe ayırmaya gelince bir sürü bahane üretiyorsun, yeterince param yok diye ağlanıyorsun.. Ama nihayetinde kendini de, ailenide ve çok sevdiğin çocuklarını da bu tarz gıdalarla sen bozuyorsun, SEN..! Sen hasta ediyorsun, perişan ediyorsun, geleceklerini çalıyorsun.. Bunu ise tamamen kendi iradenle ve tercihlerinle yapıyorsun.! O yüzden sorumlusun.. Belki emanete ihanet etmekten Allah katında dahi sorguya çekileceksin..
Şu da var ki; İradeni yanlış kullanıp, yanlış tercihler yapıp gereksiz cimriliğini gelip tam da bu meselede kullanarak aslında cezasını dahi peşin olarak bu dünyada zaten çekiyorsun. Mesela daha sağlıklı, fıtri, organik ve helal bir beslenme için misal olarak 10 lira harcamak varken sen ise bundan kaçıp, bunu çok görüp ceza olarak gelecekte belki 1000 liralık bir bedel ödüyorsun.! Ama bu bin liralık harcamana bedel çoğu zaman artık o eski sağlığını da yine bulamıyorsun.!
Her şey bununla da bitmiyor tabiki. Sonra hasta olunca bir hata daha yapıyor ve o hastaneler, doktorlar sanki mutlak doğruymuş gibi hemen gidip teslim oluyor, her dediklerini yapıyor, söylediklerine inanıyor ve her verdiklerini kullanıyorsun.. Yahu genel manada bunlar değil miydi dünyanın ve insanlığın en büyük yalanlarından ve tuzaklarından biri olan COVİD 19 meselesinde horul horul uyayanlar.? Yada bir şekilde yahut kaygılarla sessiz kalanlar.? Böylece milleti de uyutanlar.? Doktorluğu ile, profesörlüğü ile, bilim adamlığı ile en çok uyanık olması gerekirken en çok uyuyanlar ve sessiz kalanlar bunlar değil miydi.? En çok araştırması, soruşturması, sorgulaması gerekirken sokakta ki sıradan bir insanın yaptığı araştırmayı, soruşturmayı ve sorgulamayı dahi yapamayan bunlar değil miydi.? Yahu sağlık alanından gelen bu telikeye ve tuzağa karşı önce bunların uyanık olması gerekirken uyuyanlar, sessiz kalanlar, soruşturmayan, sorgulamayan ve çok bilmişlik yapanlar bunlar değil miydi.? Yahu bütün bir insanlık beyaz yakalı doktorlar ve hemşireler eliyle tuzağa düşürülmedi mi.? Yani netice bu değil mi.? BİLİM kurulu sanki film kurulu gibi çıkmadı mı, başarısız olmadı mı.? Şu durumda hastanelere nasıl mutlak manada güvenip de kendini yada çoluk çocuğunu teslim edeceksin.? Elbette ki o dönemde uyanık olup milleti de uyandıran, konuşan, yazan, mücadele eden bir çok doktor ve hemşiremizi de tebrik ediyoruz.. Onlara bu millet ve insanlık çok şey borçludur. Onların önünde hürmetle eğiliyorum…
AK partinin bir zamanlar o çok övündüğü sağlık sistemi ve politikaları herhalde ki ÇÖKMÜŞTÜR, iflas etmiştir.! Hatta millet için artık bir tehdit ve tehlike haline dönüşmüştür.! Bunu söylemek içimi acıtıyor ama düşüncelerim budur. Şu yapılanları, küresel politikalara olan bağlılığı yada teslimiyeti görünce “BİZİ ASLINDA KİM YÖNETİYOR, BU ÜLKENİN İPLERİ, KONTROLÜ KİMLERİN ELİNDE” diye düşünmeden kendimi alamıyorum.. Sağlık sistemi öyle içler acısı bir hale düşmüş, düşürülmüşki bu millette bu milletin evlatlarıda küresel deccalist bir sistemin politikalarına alet edilmiş hatta belki feda edilmiş sanki.. AK partinin yeri gelip bir tek oy hesabı yaparken gelinen durumda halkına hatta kendi seçmenine dahi MEYDAN OKUYARAK, İNATLA aynı yanlışlarda ısrar etmesi bazı konularda ALTININ ISLAK OLDUĞUNU düşündürüyor bana.. Ak parti maalesef seçimleri alana kadar her türlü numarayı çekip, milletin iyide gazını alıp fakat sonra tabiri casizse kendi halkını hatta bizzat kendi seçmenini dahi satan, YOK SAYAN, umursamayan, sallamayan bir hale evrilmiştir diye düşünüyorum.. Sahi Paris İklim Sözleşmesinin reddi için cumhuriyet tarihinin belki en büyük imza kampanyası olan ve Meclis Dilekçe Komisyonuna verilen o bir milyon küsür imza ne oldu..? Kağale mi aldılar.? Salladılar mı.? Evet, malesef ki bu vatanın, milletin ve devletin kurtuluşu, selameti için oy verilen AK parti herhalde ki en büyük bir BELAYA ve TEHDİDE dönüşmüş, bu fedakar ve cefakar aziz millet ise herhalde ki çok büyük bir ihanete uğramıştır.!
Selam, Dua ve Hürmet ile…