Geçmiş dönem PM Üyesi Güler Buğday makalesinde;
MEB, aldığı kararlar ve inanılmaz uygulamalarla tarihin en olumsuz, en tehlikeli uygulamalarıyla eğitimi resmen istismar ederek adeta çocuklarımızın geleceğini yok ediyor.
MEB son yıllarda inanılmaz kötülüklerle kuruma ihanet edecek uygulamalar yapıyor.
Demokrasi ile yönetilen normal bir ülkede böyle çok tehlikeli ve çocukları ve gençleri adeta zehirleyen, akıl ve mantıktan uzak; kullaştıran ve kirleten uygulamalara niyet eden bir bakanı bir dakika o mevkide tutmazlar.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, daha öncede inanılmaz bir kararla tarikat ve cemaatlerle imzaladığı protokolle bu önemli ve gelecek nesilleri yetiştiren kurumda gericiliğe ve bağnazlığa imza atmıştı.
MEB, 2021 yılında da Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yer aldığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) protokolüne imza atmıştı.
Öğrencilerin Diyanet’e tesliminin önünü açan proje kapsamında Eskişehir ve İzmir’de yer alan 842 okula, “Manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atanmıştı.
Ne yazı ki ülkede gerçek bir muhalefet olmadığı için bu kabul edilmemesi gereken uygulamalarla ilgili kıyamet kopmamış ilim ve bilimin yerine sorgulamayan ve sadece biat eden bir nesil yetişmesine olanak sağlanmıştır.
Bu olumsuz uygulamalar yetmezmiş gibi MEB, bu kez daha tehlikeli ve çok daha riskli bir konuyu okullarımızda uygulamaya sokmak için akıl almaz bir durum yaratmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ‘Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü,’ MHP’nin gençlik teşkilatı olan ve geçmişte çok acı veren olaylara karışmış olan Ülkü Ocakları ile protokol imzalamıştır!!!!!
31 Aralık’ta imzalanan protokole göre;
Ülkü Ocakları, MEB’e bağlı tüm okullarda kurs açma ve etkinlik (!) düzenleme yetkisine sahip olacakmış!!!
Türkiye genelinde uygulanacak protokol kapsamında, İl Milli Eğitim Müdürlükleri de bu sürecin denetiminden sorumlu olacaklarmış.
Samimiyetime inanın Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, benim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbesine gidilen yıllarda Ülkü Ocaklarının karıştığı cinayetleri ve karanlığın maşası olmuş bu kurumun yaptıklarını unutulması mümkün değildir.
Bu tehlikeli ve asla kabul edilmemesi gereken akıl dışı protokolün 31 Aralık 2024’te imzalanarak yürürlüğe girdiği öğrenildi.
Türkiye’nin 81 ilinde faaliyet gösteren Hayat Boyu Öğrenme kursları, imkânı olmayan, yaşı ve ekonomik durumu nedeniyle meslek edinememiş kişilere mesleki eğitim veren kurslar olduğu söyleniyor.
Yaşadığımız ilimiz Bursa’da bu utanç veren ve çok tehlikeli ve riskli uygulama başlatılmıştır.
Bu nedenle soruyor ve uyarıyorum:
Bursa’mızda sürekli kahvaltılarda, yemeklerde buluşup veya çarşı pazar gezerek sözde dert dinleyen milletvekillerimizin buldukları her kürsüde nutuk atmalarının yanında bu tehlikeli durum için bir araya gelerek kıyamet koparmaları gerekmez miydi???
Çünkü Bursa Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Ülkücü Ocakları ile işbirliği içene girildiğine dair gerekli yerlere bu protokol yazısını göndermiştir.
Söz konusu yazıda şu ifadeler yer alıyor:
“Bakanlığımız Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı arasında yaygın eğitim faaliyetleri kapsamında genel, mesleki ve teknik kurslar düzenlemesi amacıyla hazırlanan Protokolün 31 Aralık 2024 tarihinde imzalanan yürürlüğe girdiğine ilişkin ilgili yazı örneği ve eki ilişikte gönderilmiştir”
Ne yazık ki bu tehlikeli durum, gençlerimizi bir siyasi partinin arka bahçesi konumuna sokacaktır.
Bu işbirliği hemen iptal edilmeli ve artık Milli Eğitim adına yaptığı tüm gerici ve çağ dışı uygulamaları nedeniyle Milli Eğitim Bakanı (!) derhal istifa etmelidir.
Unutulmaması gereken Ülkü Ocaklarının en son Sinan Ateş cinayetinde ismi geçmiş ve sorumlular tam olarak ortaya çıkarılmamıştır.
Hiç kimsenin unutmaması gereken geçmişte bu yapının adının karıştığı birçok cinayet ve tehlikeli durum mevcuttur.
Özellikle 12 Eylül darbesine giden yoldaki en önemli kavşak noktalarından biri olan Maraş katliamını MİT raporlarına göre MHP Maraş il örgütünde ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ile yapılan toplantıda planlandığı devletin arşivlerinde mevcuttur.
Acısı yüreklerimizde olan bu vahşi katliam, MİT’in 17 Ocak 1979 tarihli raporunda katliamın ülkücülerin iki üç hafta önce MHP Maraş il örgütünde il yöneticileri ve ÜGD mensuplarının katılması ise yaptıkları bir toplantıda planlandığı belirtiliyor.
Fazla uzatmaya gerek yok.
Tarihini bilenler veya benim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşizminde bedel ödeyenler ve sol sosyal/demokratlar Ülkü Ocaklarının böyle bir görev ve işbirliğine asla uygun olamayacağını hatta çok tehlikeli olacağını bilirler.
Ülkücü gençliğin yetiştirilmesi çin ocaklar kurulmasının yanı sıra eğitim kampları kurulmuştur. Bu kamplarda ideolojik, dini, sportif ve kültürel eğitimler verilmektedir.
Hangi hakla MEB çocuklarımızı bir siyasi patinin ideolojisine göre ve zorlayarak dayatma ve mecbur ederek siyasete alet ederek şekil almasını sağlayabilirler?
İddialara göre geçmişte bu teşkilat Türkeş tarafından şu maksatla kurulmuştur:
Eğer Türkiye bir şekilde Sovyet boyunduruğuna düşerse, askeri olarak fiilen işgal edilirse cephe gerisinde partizan direnişi organize etmek üzere ABD ve NATO iradesi ile organize edilmiştir.
Anlayacağımız soğuk savaşın bir ürünüdür.
Geçmişinde çok karanlık nokta ve cinayetler olduğu söz konusudur.
En unutulmazı; bir vahşet olan Ankara Bahçelievler de 7 TİP’li gençten 6sının, Ülkücü bir grup tarafından barbarca öldürüldüğü unutulmamıştır.
Bu olaya karışan Ülkücü Haluk Kırcı suçunu sonunda itiraf etmiştir.
Haluk Kırcı, hem mahkeme ifadelerinde hem ilerleyen yıllardaki yazı ve röportajlarında olayda yer aldığını ve gençleri öldürdüklerini kabul etmiştir.
SON NOT:
Bu protokol haberini okuduğumdan bu yana inanın yine alerji oldum ve bir anda yine zona çıkardım.
Bu olaya sesiz kalmak demek masum çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğini karartmak demektir.
Bu nedenle herkese çağrı yapıyor ve uyarıyorum:
CHP’nin tüm üyeleri, örgütü ve inananları ile en başta sol kanatta mücadele eden milletvekilleri lütfen gereğini yapın ve asla protokolü geri aldırmadan meydanlara çıkmayın…
Konuyu sıradan bir kınama ile bu tehlikeli oyuna engel olamazsınız.
Bu durum inanın aşımız ekmeğimiz kadar önemlidir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ülkü Ocakları ile yaptığı bu protokol, Tek Adam Saray Saltanatının devam etmesi için eğitimdeki siyasetin müdahalesini ve okulları arka bahçesi yapma arzusunu kanıtlamaktadır.
Unutulmaması gerekense milli eğitimin, çağdaş bir toplumun ve ülkenin geleceği için görevi ve amacı olması gerekmektedir.
Eğitim politikalarının, siyasetten bağımsız ve bilimsel temellere dayalı olması ve asla çocuklarımızın siyasetin kirli amaçlarına tutsak olmadan yetişmeleri beklenmelidir.
Bu tür anlaşmaların, eğitim sistemini çürüteceği ve çocukları militanlaştıracağı bu nedenle geleceğimizi tehlikeye sokacağı unutulmamalıdır.
Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, geçmişte yaşanan o zor günlerde katledilen yoldaşlarımız ve canlarımız için bu tehlikeli ve Milli Eğitimin asla yapmaması gereken çalışma ve protokolü iptal ettirene karşı sağduyulu her yurttaş mücadele etmelidir.
Bu istismarcı ve fanatik Milli Eğitim Bakanı da hiç beklemeden istifa ettirilmelidir.
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.