Hürriyetçi Eğitim Sendikası Ankara da buluştu
“Cumhuriyetimizin 100. yıldönümüne az bir süre kala, Türk milletinin ulu önderi, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda toplandık.” sözler Hürriyetçi Eğitim Sendikası Genel Merkezi tarafından organize edilen Ankara Ulus meydanında yapmış olduğu eylemde Genel Başkan Levent Kuruoğlu tarafından söylendi. Kuruoğlu;
“Cumhuriyetimizin 100. yıldönümüne az bir süre kala, Türk milletinin ulu önderi, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda toplandık. Onu anmak, onu anlamak, onun yolundan giden hür öğretmenler ve eğitim çalışanları olduğumuzu haykırmak istedik…
Bize göre yegane başöğretmen olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “öğretmenler cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” talimatına sıkı sıkıya sarılarak ve bu sözünü kendimize rehber edinerek fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür eğitim çalışanlarının adresi olma iddiasıyla Hürriyetçi Eğitim Sen’i kurduk.
Buradan da anlaşılacağı üzere Hürriyetçi Eğitim Sen’in kuruluş felsefesini oluşturan kişi, tabi olduğumuz tek siyasi lider olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu, Hürriyetçi Eğitim Sen var olduğu müddetçe değiştirilemez ana ilkemiz olacaktır.
Hürriyetçi Eğitim Sen olarak terörün, her türlü terörist faaliyetin net olarak karşısındayız. Ancak İsrail’in Gazze’de yaptıkları, saldırıya uğramış bir devlet olmaktan çok, terörü bizzat uygulayan bir örgüt görüntüsü sergilemektedir. Bu vesileyle İsrail’in Gazze’deki gayri insani tutumunu şiddetle kınarken bütün medeni dünyayı bu soykırıma karşı durmaya davet ediyoruz.
Eğitim Çalışanlarının İtibarı, Şiddet ve Önlük
Öğretmenler, başta olmak üzere tüm eğitim çalışanları, son yıllarda siyasetçilerin sorumsuz ve popülist açıklamaları,iktidarın uygulamaları nedeniyle itibarsızlaştırılmıştır.
Son on beş günde, kamuoyuna yansıyan öğretmenlere yönelik beş şiddet olayı gerçekleşmiştir. Önlem alınmazsa bu hızla yıl sonuna kadar onlarca öğretmen ve eğitim çalışanı şiddete maruz kalacaktır. Ancak sorun sadece veli şiddeti değildir. İdarecilerin uyguladığı psikolojik şiddet de her geçen gün artmaktadır. Birçok okul ve kurumda haksız ve hukuksuz uygulamalar, liyakatsiz yöneticiler nedeniyle çalışma barışı bozulmuştur.Artık bu psikolojik şiddet çocuklarımıza da yansımıştır. Örneğin Kocaeli Şube Başkanımız ve bir öğretmen olan Adem Ellialtıoğlu İzmit Cahit Elginkan Lisesi’nde yaşanan sorunlar üzerine okulu ziyaret etmiştir. Başkanımızın okuldan ayrılmasının ardından aynı okulda öğrenci olan kızı, Okul Müdürü Atilla Demir ve Müdür Yardımcısı Ali Bayramoğlu tarafından dersten çağırılarak müdür odasında psikolojik baskıya maruz bırakılmıştır. Böyle bir insanlık dışı uygulamayı yapan okul idarecilerine yetkililer tarafından hangi yaptırımların uygulanacağını merakla bekliyoruz.
Fiili ve psikolojik şiddeti görmezden gelen Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri gerekli önlemleri almalı ve eğitim çalışanlarına uygulanan şiddetle ilgili Türk Ceza Kanunu’na caydırıcı cezalar konulmalı ve hiç kimse eğitim çalışanlarına şiddeti akından dahi geçirememelidir.
Milli Eğitim Bakanı bir milyondan fazla öğretmene 24 Kasım’da önlük hediye ederek sorunların üzerini örtemez. Her gün önlük ve mülakat açıklaması yapan MilliEğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına şiddetle ilgili tek cümlelik açıklama yapmaması manidardır.
Öğretmenler okula giderken saldırıya uğramanın tedirginliği yaşamaktadır. Sizin verdiğiniz önlük şiddeti engellemez. Ne yapalım?Bizde öğretmenler gününde öğretmenlere çelik yeleklerden mi dağıtalım?
Beklenen nedir? Bir öğretmenimizin ölmesi midir? Ya da idarecilerinden gördüğü psikolojik şiddet nedeniyle intihar etmesi mi beklenmektedir?
Oturduğunuz makam eğitim çalışanlarının hak ve hukukunu koruma makamıdır. Lütfen gereğini yapınız.
Mülakat
Bakan Yusuf Tekin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim öncesi “kamuya alımda mülakatı kaldıracağız” açıklamasının üstüne “yeni bir mülakat modellemesi getireceğini” açıklamıştır.Böylece Cumhurbaşkanının seçim öncesi verdiği söz çiğnenmiştir.
Müsteşarlık döneminde bu mülakat sisteminin mimarlarından olan Yusuf Tekin, o dönemde binlerce kişinin hakkının yenmesine sebep olmuştur. Hatta mağdur edilen binlerce öğretmen adayına Bakan Yusuf Tekin, “Mülakatın doğası gereği bazı arkadaşlar düşük puan aldı” diyerek, mülakatın adaletsiz bir sistem olduğunu bizzat bu açıklamasıyla itiraf etmiştir.
Zaman içinde KPSS puanına endekslenmiş olan mülakatın tamamen kaldırılacağı söylenmiş fakat Tekin bakan olur olmaz, liyakatsizliğin kapısı olan mülakat sistemini güncelleyerek gençlerin önüne sürmüş ve bunu da medyayı manipüle ederek yapmış, “yüzde yüz olan mülakat puanını yüzde elliye indiriyoruz” diyerek kamuoyunu yanıltmıştır.
Hiçbir öğretmenin niteliğini kırk beş dakikalık bir sunum belirleyemez. 0.1’lik bir puan farkının dahi binlerce kişiyi etkilediği göz önüne alındığında, mülakat denen ucubeliğin her ne olursa olsun nesnel dayanakları bulunmamaktadır.
Türkiye’de mülakat hiçbir zaman yüz güldürmemiş, emek, alınteri ve hayallerin katili olmuştur. Bilinmelidir ki mülakat torpilin kılıfıdır. Arama motoruna “mülakat” yazarsanız binlerce yandaş ve akraba kayırması haberi görebilirsiniz. Sınavlarda birinci olanların bile nasıl hakkının yendiğini okuyabilirsiniz. Kaldı ki, Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin’in bu konuda sicili kabarıktır. 2014 yılında darbe dönemlerinde bile yaşamadığımız şekilde, Türk Milliyetçisi ve Atatürkçü binlerce okul müdürü ve müdür yardımcısının nasıl bir gecede görevden alındığı hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır. Ardından mülakat tiyatrosuyla yandaşların, eş, dost ve akrabaların nasıl okul müdürü ve müdür yardımcısı atandığına hepimiz şahidiz. Binlerce öğretmenden ise bu mülakat tiyatrolarında;
“Pikachu karakterinin yer aldığı çizgi filmin adı ne?
Mavi gören kuş hangisidir?
Cumhurbaşkanlığı özel kalem müdürü kim?
Uğur Şahin nereli?
Pinpon topunun ağırlığı kaç gramdır?” gibi sorularının cevaplaması istenmiştir.
Adalet ve liyakati yerlere seren bu mülakat sistemine izin vermeyeceğiz!Bu ülkenin gençlerinin puanlarının, alın terinin heba olmasına müsaade etmeyeceğiz!
Milli Eğitim Bakanı eğitimi, bu ülkeyi, hakkı, adaleti gerçekten düşünüyorsa kendisinin ilan ettiği gibi 68 bin boş norm kadroyamülakatın adının bile geçmediği,68 bin öğretmen atamasını yapmalıdır.
Ekonomik Problemler
Eğitim çalışanları yoksulluk sınırının altında maaş almaktadır. Emeklilerin durumu vahimdir.Maaşı ile geçinemeyen eğitim çalışanları ve memurlar ev kirasını ve ulaşım giderlerini ödeyemez hale gelmişlerdir.
Yüksek kiralar sebebiyle binlerce eğitim çalışanı memleketlerine veya daha uygun yaşam koşulları olan illere tayin istemektedir. Memur, dört yıl önce maaşının beşte birini kiraya verirken şimdi beşte üçünü kiraya vermek zorunda kalmaktadır.
Yaşadığımız hayat pahalılığı ile alakası olmayan enflasyon rakamlarıyla memur maaşlarına yapılan artış, bir zam değil alın terimizin enflasyon yoluyla gasp edilmesidir.
Buradan TÜİK yetkililerine seslenmek istiyorum. Anladığımız kadarıyla enflasyonu hesaplamakta büyük hatalar yapıyorsunuz. Size enflasyonu daha düzgün hesaplayabilmeniz için bu abaküsü gönderiyoruz.
Çünkü sizlerin yanlış hesapladığı enflasyon rakamlarıyla kamu çalışanları fakirleşmekte, alım gücü her gün düşmektedir. Artırılan vergilerle ayın sonunu getirememektedir.
Son dönemde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dillendirdiği “hedeflenen enflasyona göre zam” cümleleri kabul edilemez. Bu ülkede hangi hedeflenen enflasyon tutmuştur? Kimse derinleşen ekonomik krizin hesabını kamu çalışanlarına ve emeklilere ödetemez.
Bir saat ek ders ücretiyle bir tost,altı saat ek ders ücretiyle bir kilo et alınamamaktadır. Memurların bir aylık mesai ücretiyle bir öğün yemek yenememektedir.
Üniversite çalışanlarına giyim yardımı olarak verilen 48 lira ile toz bezi alınamamaktadır.
Çocuk yardımıyla bir paket çocuk bezi alınamamaktadır.
Çözüm nedir? Çözüm, yıllar içerisinde maniple edilmiş enflasyon oranları sebebiyle alım gücü iyice düşen emekli ve memurlara tüm kayıplarını karşılayacak ve alım gücünü artıracak refah payı uygulamasını harekete geçirmektir.
Bunun yapılmadığı, hedeflenen enflasyon artı enflasyon farkı uygulaması devam ettiği sürece memur ve emeklilerin kaybettikleri alım gücüne ulaşabilmeleri mümkün olmayacaktır. Hür Sendikalar Konfederasyonu ve Hürriyetçi Eğitim Sen olarak refah payı uygulamasının yakından takipçisi olacağız.
Toplu sözleşme masasında oturan sendikalar kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda büyük başarı kazandıklarını ifade ediyorlar. Bugün öğretmen, memur bütün kamu çalışanlarının en büyük rakibi sürekli yutkunan ama bir türlü haykıramayan, ağa babaları siyasetçilerden talimat almadan cümle dahi kuramayan sarı sendikaların varlığıdır. Bütün kamu çalışanları sarı sendikacılığı sendikal tarihin çöplüğüne gönderme azim ve kararında olmalıdır.
Hürriyetçi Sendikalar Konfederasyonu ve Hürriyetçi Eğitim Sen olarak bütün kamu çalışanlarına söz veriyoruz Yutkunanların değil haykıranların sendikası olacağız ve bu alanda sendikal boşluğu dolduracağız. Onları %2 barajı da kurtaramayacak!Bu sarı sendikalar eninde sonunda memurun ferasetine mağlup olacaklardır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu içi boş, ucube bir kanundur. Beklentilere asla cevap vermemektedir. Sadece kariyer basamaklarını önceleyen, mesleğimize hiçbir katkısı bulunmayan kanun mu olur? Kariyer basamakları adı altında verdiğiniz sıfatların eğitime ne katkısı vardır? Bu sıfatlar eğitimin hangi kısmında kaliteyi artırmıştır?
Sayın Yusuf Tekin, “mülakat, rotasyon ve benzeri” tartışmaları gündeme getireceğine, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun içinin nasıl doldurulacağını kamuoyuna açıklamalıdır.
Millî Eğitim Bakanlığı inadından vazgeçmelidir. Bu kanun ilahi bir metin midir ki inat ediyorsunuz?Öğretmenlik Meslek Kanunu en kısa zamanda TBMM’ye tekrar gelmeli, öğretmenlik mesleğinin tüm sorunlarını çözecek bir düzenleme yapılmalıdır. Kariyer basamakları sınavı kaldırılmalı, kıdeme göre yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Meslekte beş yılını dolduran öğretmenlere uzman öğretmen tazminatı, on beş yılını dolduran öğretmenlere başöğretmen tazminatı,başka hiçbir şarta bağlı kalmaksızın ödenmelidir.
3600 ek gösterge 1. dereceye düşen tüm memurlara verilmelidir.
Bütün zamların kök aylığa ve dolayısıyla emekliliğe yansıması sağlanmalıdır.
Üniversite çalışanlarının, rektörün iki dudağı arasında olan çalışma koşulları yeniden düzenlenmeli, yüksek öğretim tazminatı idari personele de verilmelidir. Yardımcı hizmetli statüsü kaldırılmalıdır. Eğitim Öğretim Hazırlık Ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından usulsüz şekilde sadece yandaşlık kıstasıyla Şube Müdürü atamaları yapılmaktadır. Mahkemelerin iptal kararlarına rağmen bu usulsüz atamalar hızını kesmeden devam etmektedir. Liyakatten, adaletten bahseden Sayın Tekin’e buradan sesleniyoruz: 76. madde kapsamındayapılan şube müdürlük atamalarının tamamını iptal edin,torpille siyasi yandaşlıkla değil liyakatle ve sınavla atamalar yapın.
Vakıf ve cemaatlerin MEB içindeki etkinliği sonlandırılmalıdır.Eğitim öğretim öğretmenlere bırakılmalıdır. Her çocuğumuzun dini inançlarını öğrenme ve yaşama hakkı korunarak bilimsel eğitime devam edilmelidir. Seçmeli ders kısıtlamasına son verilmeli çocuklarımız istediği seçmeli dersi özgürce seçebilmelidir. İsteyenin matematik, isteyenin din dersi seçebildiği şartlar sağlanmalıdır. 15 Temmuz hain darbe girişimi göstermiştir ki eğitim tarikatlara, cemaatlere bırakılamaz.
Milli Eğitim Bakanı’nın Konya’da dillendirdiği rotasyon, kargaşadan ve kaostan başka hiçbir sonuç getirmez. Aileleri böler, öğretmenleri mağdur eder. Her geçen gün artan ekonomik kriz şartlarında, içinde bulunduğu yoksulluğu derinleştirir. Eğitim öğretime hiçbir katkı sağlamaz. Milli eğitim politikalarının yanlışlığından kaynaklanan norm kadro sorununun günah keçisi öğretmenler yapılamaz. Sorunun çözümü emekli maaşlarının artırılması, yaşam koşullarından dolayı emekli olamayan eğitim çalışanlarına emeklilik imkânı tanınmasıdır.
Şimdiden ifade edeyim, MEB rotasyon gibi bir yola girerse büyük hata yapacak ve kararının altında kalacaktır. Yusuf Tekin,müsteşarlığı döneminde rotasyon yapmayı denemiştir.Yapılan çalışmalar merkeze gelmek isteyen öğretmenlerimize, sadece taşradan taşraya gidebilme imkanı yaratmıştır. İşin içinden çıkamayınca da vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bugün aynı Yusuf Tekin geçmişinden ders çıkarmayan bir Milli Eğitim Bakanı profili çizmektedir.
Deprem Bölgesindeki Sorunlar
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan büyük deprem felaketinin üzerinden sekiz ay geçti. Hürriyetçi Eğitim Sen olarak depremin olduğu andan itibaren tüm yöneticilerimizle ve imkanlarımızla deprem bölgesindeyiz. Bir hafta önce de Hatay’daydık. Bölgede on bir ili derinden yaralayan depremde yaşanan yıkımın üstüne eklenen ekonomik kriz ise tabloyu iyice ağırlaştırmış durumda. Hatay hem yıkımın boyutu hem de mevcut durum açısından en ağır tabloya sahip. Malatya, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da ise yoğun bir çaresizlik duygusu hakim. Depremin ilk günlerindeki “unutuluş” insanlarda psikososyal olarak iz bırakmış durumda.
Ülke tarihinin maddi manevi en ağır yıkımına sebep olan Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra yaşanan seçim süreci ve uygulanan seçim ekonomisiyle derinleşen ekonomik kriz, vergi düzenlemeleriyle artan zamlar depremi de depremzedeleri de gündemden düşürmüştür.
Mevcut hasarlı binaların yıkımı ve hafriyatın kaldırılması tamamlanmamıştır.
Barınma konusunda kalıcı konutlara geçişin bir yıl içinde yapılabilmesi mümkün değildir. O yüzden konteyner-prefabrik kentlerin altyapılarının iyileştirilmesine öncelik verilmeli, içme suyu ve altyapı problemleri iklim koşulları ağırlaşmadan giderilmelidir.
Buradan yetkililere ve görevlilere sesleniyorum. Bölgede yaşayan insanlara kulak verin. Onların talepleri veya şikayetleri sizi incitmesin. Çünkü burada yaşananları anlatmak için kelimeler yetersiz kalıyor.
Bizler, Hürriyetçi Eğitimciler Sendikası ailesi olarak deprem bölgesinde olmaya ve eğitim çalışanlarının sorunları öncelikli olmak üzere tüm vatandaşlarımızın sorunlarını dile getirmeye devam edeceğiz. Tespit edilen sorunları ve bölgeden gelen talepleri de ilgili mercilere ileterek, bunların takipçisi olacağız.
Bugün, burada iktidara ve Milli Eğitim Bakanı’na bir uyarı için toplanmış bulunuyoruz.
Liyakati hiçe sayanlara, yandaş kadrolaşmasını kendileri için bir yol seçenlere, kamu çalışanlarının ekmeğine el uzatanlara, hakkı hukuku çiğneyenlere uyarımızdır.
Gerekirse on binlerce eğitim çalışanıyla tekrar Ankara’da meydanlarda olacağız.