Helalleşme süreci başlatmamız lazım
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bizim bir helalleşme süreci başlatmamız lazım. Bizi tanımanız lazım. Bizim ne söylediğimizi dinlemeniz lazım. İyiye gitmeyen bir süreç var. Buradan Türkiye’yi çekip çıkartmamız lazım” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çeşitli programlara katılmak üzere geldiği Bilecik’te Bozüyük Belediyesini ziyaret ederek Başkan Mehmet Talat Bakkalcıoğlu’dan belediyenin çalışmaları hakkında brifing aldı.
Daha sonra ilçedeki bir otelde, kanaat önderleri, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileriyle bir araya gelen Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, bu tür toplantılara önem verdiklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin birçok sorunu olduğunu savunarak sorunları çözmek için bir araya gelerek konuşulup, tartışılması gerektiğini kaydetti.
Sorunların çözümü noktasında demokratik yollarla bir şeyler yapılması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Sandık gelecek, yaşadığımız sorunları kim aşabilir? Bu kapasite kimde vardır? Kimler bu sorunu aşma konusunda çaba harcar, bilgisi birikimi vardır? O çerçevede oyumuzu kullanmak zorundayız. Demokrasi elbette ki çok değerli bir kavramdır. Kavram olmanın ötesinde demokrasi bir yaşam tarzıdır. Bir devleti ayakta tutan, saygın tutan, o devlette yaşayan vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlayan, o ülkede yaşayan vatandaşlar haksızlığa uğradıkları zaman mahkemeye gidip adaleti isteyen ve adaleti gerçekleştiren sistemin adıdır demokrasi. Demokrasi yine temsilciler aracılığıyla ülkenin yönetilmesidir. Demokrasilerde en önemli olay bizlerin belli aralıklarla sandığa gidip oy kullanmamızdır.”
Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin devleti yönetmek üzere halk tarafından görevlendirilmiş kurum olduğunu dile getirerek “A partisi seçimi kazanır. Vatandaş diyor ki ‘5 yıl süreyle gel sen devleti yönet ama devlet olma.’ Devlet ayrı, devlet bakidir. Siyasi partiler bugün vardır, yarın yoktur. Bugün yönetir, yarın yönetmez ama orada mihenk taşı halkın kendisidir. Böyle bakmak lazım” diye konuştu.
‘ADALETLE YÖNETİLMEYEN ÜLKENİN SONU FELAKET OLUR’
Hangi parti iktidar olursa olsun ülkenin adaletle yönetilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Adaletle yönetilmeyen ülkenin sonu felaket olur. Çürüme başlar, yozlaşma başlar. Rüşvet olayları alır başını gider. Adaleti bulamazsınız ve sonuçta kimsenin can ve mal güvenliği olmaz, kimse önünü göremez” ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Herkesin can ve mal güvenliğinin sağlandığı, demokrasinin bütün kurum ve kurallarının işlediği, hakimlerin tarafsız ve bağımsız olduğu, vicdani kanaatlerine göre karar verdiği bir düzeni inşa etmek zorundayız. Hakimi bir siyasi partinin genel başkanı tayin edemez. Bunu sakın unutmayın. Ben dahi olsam yetkili yerde, bir partinin genel başkanı olarak ben bir mahkemeye hakim tayin edersem, benimle aynı siyasi görüşte olmayan kişi o hakime asla güvenemez. Bugüne kadar siyasi partilerin genel başkanları mahkemelere hakim tayin etmezdi. Şimdi, tayin ediyorlar. Nasıl güveneceğiz adalete? Anayasa Mahkemesi Başkanı çıkıyor ‘Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlar’ diyor. Anayasa gayet açık ve net söylüyor bunu ama en aşağıdaki bir hakim ‘Ben Anayasa Mahkemesi kararını tanımam’ diyor. Olay yeniden büyüyor, yeniden Anayasa Mahkemesi’ne, yeniden karar alınıyor ve uygulanıyor.
Ne olması lazım? Bir hakim siyasi otorite tarafından atanmışsa o otoriteyi rahatlatmak veya onun beklentilerine uygun karar vermek için Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorsa Hakimler Savcılar Kurulu ‘Hangi hakim Anayasa Mahkemesi kararını uygulamazsa onu terfi ettirmeyeceğim’ dedi. Daha dün Anayasa Mahkemesi kararına uygulamayan hakimi terfi ettirdiler. Şimdi siz ‘Bu ülkede adalet var.’ diyebilir misiniz? Adaletin olmadığı yerde can ve mal güvenliği yoktur. Hepimizin düşünmesi, bir şeyler yapması lazım.”
‘TÜRK LİRAS DEĞER KAYBEDİYOR’
Devletin liyakat üzerine inşa edildiğini, liyakat ve adalet kavramlarının kardeş olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, güçlü Türkiye için üretimin önemine işaret etti.
Kılıçdaroğlu, Türk lirasının son dönemde değer kaybettiğini dile getirerek şunları kaydetti:
“Bizim bir Merkez Bankası Kanunu var. Resmi paramızın adı da Türk lirası. Bir hükümet kendi vatandaşından borçlanabilir. Türk lirası üzerinden borçlanır. Biz nasıl borçlanıyoruz? Kendi vatandaşımızdan dolar üzerinden borçlanıyoruz. ‘Bana dolar üzerinden borç ver, ben de sana hem dolarını hem faizini geri ödeyeceğim. Bizim Türk lirasına ne oldu. Son iki haftada görüyorsunuz. Türk lirası değer kaybediyor, dolar ve euro’da ciddi yükseliş var. Bankalarda vatandaşlara ait 261 milyar dolar para var. Son iki haftada bankada dolarları olanlar oturdukları yerden 151 milyar lira kazandılar. Kim ödüyor bunu? Sizler ödüyorsunuz.”
Devletin dolar üzerinden borçlandırıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçiş dolarla. İster köprüden geç ister tünelden ister yoldan geç dolarla. Pek çok şey dolarla. Kim ödüyor bunu? Sizler ödüyorsunuz, hep beraber ödüyoruz. Dolarla bu işi yapanlar veya yaptıranlar asla şikayet etmezler. Türk lirası karşısında doların değeri yükseldikçe bunların işi iştir. Hiçbir zararları yoktur. Bunların da tuzu kuru. Devletin bütün ihalelerini vermişsin. Müteahhit, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, yatırımın yapıldığı yer Türkiye Cumhuriyeti toprakları, taşeronlar ve onların işçileri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Peki sen işi niye dolarla, avroyla veriyorsun? Hani sen yerli ve milliydin kardeşim? Nasıl oldu bu iş? Kanaat önderleri olarak size şikayet ediyorum. Yanlış yapıyorlar ve ülkeyi bu hale getirdiler.”
Kılıçdaroğlu, döviz kuru artışına bağlı olarak devletin borcunun son iki haftada 82 milyar lira arttığını savundu. Bu süreçte özel sektörün borcunun ise 101 milyar lira arttığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Son iki haftada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne gelen toplam mali yük, 151 milyar lira bir, 82 milyar lira bir, 101 milyar lira bir ve döviz cinsi kredi kullananlar için de 11 milyar lira. Son iki haftada ek maliyet. Hepimizin ödeyeceği rakam bu. Buna razı mıyız, değil miyiz? Siz razı olsanız da olmasınız da bu parayı ödeyeceksiniz. Beraber ödeyeceğiz, birlikte ödeyeceğiz. Yüklendiğiniz maliyet işte bu. ‘Geçinemiyorum.’ Geçinemeyecek tabii. Bu parayı ödemek için birilerinden bir şey almak lazım. Kimden alacaksın? Vatandaştan alacaksın, zam yapacaksın.”
‘BU ZAMLARI YAPAN BAY KEMAL Mİ?’
Kılıçdaroğlu, son dönemde yaşanan fiyat artışlarına değinerek şunları söyledi:
“Allah aşkına bir düşünün bu zamları yapan Bay Kemal mi? Kim yaptı bu zamları? Yoksa dış güçler mi bu zamları yaptı? Şimdi vatandaşa diyoruz ki ‘Neden pahalı satıyorsun?’ ‘Denetim elemanlarını gönderdim, fiyatları denetleyecekler.’ İyi de kardeşim mazota sen zam yaptın. Otoyollardan geçerken avro üzerinden fiyat ödüyor. İlaca zam, gübreye zam. Gübreye yaptıkları zammın farkında mı bunlar. Gübre fiyatları nereye gitti? Kim yaptı bu zammı? Fatura kime çıkıyor? Vatandaşa çıkıyor, ‘Niye pahalıya satıyorsun?’ Kardeşim ucuza ver, ucuz satayım. Esnaf şunu söylüyor: ‘Malı alıyorum, satıyorum ama gidiyorum yeniden aynı malı aynı miktarda alamıyorum çünkü zam geldi.’ Haftada bir etiketler değişiyor. Kabahat kimde? Onlara göre kabahat vatandaşta.”
‘SİYASETE GİRDİĞİM GÜN KENDİ MAL VARLIĞIMI İNTERNET SİTEME KOYDUM’
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorununun olmadığını dile getirdi.
Siyasetin temiz ve ahlaklı olması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Siyasete girdiğim gün kendi mal varlığımı internet siteme koydum, karımın yüzüğü dahil. Hepsi alın teriyle kazandığım para, imkan. Evimi, dairemi, bunları yazdım internet sitesine koydum. Halen Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinin internet sitesinde mal varlığım açık. 2002’den beri siyasetin içindeyim ve şunu gördüm: Siyasete girip de bir adam zenginleşiyorsa kesin malı götürüyordur. Bu işin ortası yok. Siyasette zenginleşmek mümkün değil arkadaşlar. Aldığımız maaş iyidir, el aleme muhtaç olmuyorsunuz ama öyle kişiler var ki bir yerden değil 4-5 yerden maaş alıyorlar. Onların keyfi yerinde, onlarda sorun yok. Asgari ücretli, işsiz, bunlarda ciddi sorunumuz var.”
Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın rezervleriyle ilgili de değerlendirmelerde bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Merkez Bankasının rezervi eksi 40 milyar dolar. Sorduk. 128 milyar doları kime sattınız? Kim aldı? Hangi kur üzerinden aldı? Bunun cevabı hala yok. ‘Efendim para var Merkez Bankası’nda.’ Doğru para var ama o para Merkez Bankasının değil ki. Gidiyorsunuz arkadaşınızdan borç para alıyorsunuz. Cebinize koyuyorsunuz. Kahveye oturuyorsunuz diyorsunuz ki ‘Param var.’ Çıkartıyorsunuz masaya koyuyorsunuz. Cebin para dolu. İyi de para senin değil ki kardeşim, borç para. Hala bunu satmaya çalışıyorlar ‘Paramız var.’ diye. Biz sanki bunu bilmiyor muyuz? Bütün dünya biliyor.”
’19 YILDA YURT SORUNUNU NİYE ÇÖZMEDİNİZ?’
Son günlerde üniversite öğrencilerinin barınma konusunun çok tartışıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Kredi Yurtlar Kurumu bir kamu kurumudur. Kredi Yurtlar Kurumunun rakamlarını veriyorum: Yurt sayısı 773. Türkiye genelinde 773 yurdumuz var. 773 yurdun kapasitesi 695 bin 834. 695 bin 834 öğrencimiz bu yurtlarda kalabilir. Peki örgün eğitim kapsamındaki üniversiteli öğrenci sayısı kaç? 3 milyon 801 bin 294. 3 milyon 801 bin 294 öğrenciye 695 bin 834 yatak düşüyor. 19 yılda yurt sorununu niye çözmediniz? Evlatlarımız üniversiteyi kazandığında sevinmiyor muyuz? Evlatlarımız üniversiteyi bitirdiğinde sevinmiyor muyuz? Güvenlik içinde bir yurtta kalmasını arzu etmiyor muyuz? Niçin yapmadılar? Yurt binası yapmak çok mu pahalı? Hayır. Çok mu komplike bir yurt binası? O da hayır. İkişer, üçer kişilik odalar olacak. Sıcak suyu, soğuk suyu, geniş bant internet erişimi olacak. Aşağıda bir çalışma salonu olacak. Yemekhanesi olacak. Girişte de bir de görevli olacak. Yurda girişi, çıkışı denetleyecek. Çok basit, bir yılda çözülür. En geç bir yıl içinde çözülür.”
‘KANUNA GÖRE MUHARLIK BİR KAMU KURUMU DEĞİL’
Kılıçdaroğlu, demokrasiyi güçlendirmenin en önemli ayağının muhtarlık kurumunu güçlendirmekten geçtiğini vurguladı.
Muhtarlık kurumunun yasal güvencesinin olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:
“Muhtar kardeşlerime ödenek veriyorlar, maaş vermiyorlar. Neden ödenek veriyorlar? Belediye başkanına ödenek mi veriyorlar? Hayır, aylık veriyorlar. Milletvekiline ödenek mi veriyorlar? Hayır, maaş veriyorlar. Bakanlara ödenek mi veriyorlar? Hayır, maaş veriyorlar. Cumhurbaşkanı ödenek mi alıyor? O da maaş alıyor. Peki onları seçen millet sizi seçmiyor mu? Sizi de seçiyor. Peki, neden size maaş vermiyorlar? Çünkü maaş verseler sosyal güvenlik priminizi de yatırmak mecburiyetindeler. Ödenek olunca ne oluyor? İzin alamıyorsunuz? İzin aldığınızda tak, ödeneğiniz azalır. Peki, belediye başkanı, milletvekili, bakanlar, cumhurbaşkanı bunlar izin aldıklarında aylıkları kesiliyor mu, düşüyor mu? Hayır, hiçbir şey olmuyor. Demek ki maaş almanız lazım. Şaşıracak muhtar arkadaşlarım. Evet, kanuna göre muhtarlık bir kamu kurumu değil. Kamu kurumu olmadığı için muhtarlar, belediyelerle iş birliği halinde proje yapamazlar. Önümüzdeki süreçte şöyle bir şey getirecekler. Biz itiraz ediyoruz ona. ‘Muhtarlık seçimi ile belediye başkanlığı seçimi ayrı ayrı tarihlerde yapılsın.’ Bu olursa siz muhtar olarak sandığa seçmen getiremezsiniz. Sizin bütçeniz yok ki gidip propaganda yapacaksınız. Gelin diyeceksiniz. Sizin imkanınız da yok. Bu konuda muhtar kardeşlerimin dikkatli olması lazım.”
‘TEKNOLOJİ DEVRİMİNİ KAÇIRMA LÜKSÜMÜZ YOK’
Kemal Kılıçdaroğlu, teknolojinin hızla geliştiğine dikkati çekerek “Şimdi her saniyede birden fazla buluş var. Eğer Türkiye olarak biz katma değeri yüksek ürün ürütemezsek, sanayimizi bu yönde teşvik etmezsek, biz sadece katma değeri yüksek ürün ürüten ülkelerin tüketicisi konumuna geliriz, onları kullanmış oluruz. Ekonominin, tarımın planlanması lazım” değerlendirmesini yaptı.
Planlamanın 50 yıllık, 100 yıllık yapılması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Artık, öyle 3 yıllık, 5 yıllık planlarla bu iş çözülmüyor. Çünkü dünya hızla değişiyor. Teknoloji hızla değişiyor. Biliyorsunuz Osmanlı, Sanayi Devrimi’ni kaçırmıştı, şimdi teknoloji devrimini kaçırma lüksümüz yok. Onu yakalamak zorundayız. Sanayicilere bu konuda büyük görevler düşüyor” dedi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bizim bir helalleşme süreci başlatmamız lazım. Bizi tanımanız lazım. Bizim ne söylediğimizi dinlemeniz lazım. İyiye gitmeyen bir süreç var. Buradan Türkiye’yi çekip çıkartmamız lazım. İsteğim bu ama şunu da bilmenizi isterim. Sorduğunuz her soruya samimi cevap vereceğim, içimden gelen cevabı vereceğim. Sorduğunuz her soruya inandığım şekilde cevap vereceğim. İnşallah iktidarımızda göreceksiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edeceğimiz ilk kanun, siyasi ahlak kanunu olacak. Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Temiz siyaset, ahlaklı siyaset, milletine hesap veren siyaset.”
CHP milletvekilleri ve CHP’li belediye başkanlarının da hazır bulunduğu toplantı basına kapalı devam etti.