Hayvanları Yaşatmalıyız ki; İnsanoğlu’nun Varlığı Asırlarca Özgürce Varlığını Sürdürsün!
Türkiye’nin gündemine son günlerde hayvan hakları savunucularına dahil oldu. Hayvan hakları ile ilgili bir çok söylemin basında , mecliste , kamuoyunda dile gelmesi için öncelikle güç birliği şarttı. Yoksa kimse dikkate almıyordu. Almayacaktı. İşte Kütahya’dan bir cesur yürek çıktı ve haykırdı! Hatice Aykul, tüm olumsuz şartlara rağmen kıt kanaat imkanlarıyla mahallesindeki hayvanlar olmak üzere kilometrelerce yol kat ederek bakıma muhtaç hayvanlara ilaç ve mama götürüyor.
Hatice Aykul; “Farklı toplum ve kültürlerin öykündüğü, coğrafyamızın yüzyıllar öncesinden mirası niteliğindeki hayvanlarla bir arada yaşama kültüründen ve dünyada yaşayan tek türün insan olmadığı gerçeğinden uzaklaşılarak topluma, sokakta serbestçe yaşayan evcil hayvanlara karşı düşmanca tavırlar sergilemenin âdeta bir insanlık görevi olduğu telkin edilmeye çalışılmakta, özellikle de köpeklere yönelik şiddet, öldürme, yok etme vb. eylemler teşvik edilmektedir.
Sosyal medya ve çeşitli yayın organları kullanılarak planlı şekilde toplumda yayılmaya çalışılan bu nefret-şiddet salgını ile birlikte, hayvanlar ve hayvanların yaşam hakkını savunanlar hedef gösterilmiş, sokakta yaşayan hayvanlara bakanlar hayatını kaybetmiş, gönüllülük esasıyla hayvan koruma alanında çalışan kişiler darp edilmiş, kişisel haklarına saldırılmış, itibarsızlaştırılmış, aşağılanmış, kendileri ve aileleri tehdit edilmiş, özel bilgiler kamuya açık mecralarda paylaşılarak linç kampanyası başlatılmıştır.
Hem hayvan hem de insanların zarar gördüğü bu süreçte, evcil hayvanların sokaktaki varlığından hareketle, toplumdaki belirli kesimleri birbirlerine karşı düşmanlaştırmak için her türlü bölücü ve ayrıştırıcı söylemle kirli bir toplum mühendisliği yapılmaya çalışılmaktadır.
Sonuçları itibariyle bu organize hareketin “insan hakları” ile en ufak bir ilgisi olmadığı gibi, sıklıkla vurgu yapılan güvenli sokaklar için bireysel silahlanma çağrıları da suça teşvik niteliğindedir. Güvenli bir yaşamın çatışma iklimi yaratarak sağlanamayacağı çok açıktır. Sokakta serbestçe yaşayan hayvanların yerel yönetimlerce kayıt altına alınması, sadece popülasyona dair merakı giderecek sayısal bir değer elde etmeyi değil, kısırlaştırılmaları ve aşılanmalarını da sağlayan önemli ve yasal bir zorunluluktur. 5199 sayılı yasanın hayvan ve insan sağlığıyla ilgili yerel yönetimlere verdiği bu görev, 22 yıldır hemen hiçbir belediye tarafından tam olarak yerine getirilmemiştir.
Zorunlu kılınan geçici bakımevleri yapılmamış, yeterli personel ve veteriner hekim istihdam edilmemiş, yasada belirtilen iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesini mümkün kılacak bütçe payları ayrılmamıştır.
Hayvanseverlerin, yerel hayvan koruma görevlilerinin, hayvan koruma alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin ve temsilcilerinin yapmış olduğu on binlerce şikayet, ya cevap vermeye dahi değer görülmemiş ya da takipsizlikle sonuçlanmıştır. Bununla birlikte, yerel yönetimlere atfedilen kısırlaştırma, bakım ve tedavi sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalan hayvan korumacılar maddi manevi yıpratılmış, hatta bazı belediyelerce hedefe konularak ayrımcılık ve psikolojik şiddet uygulanmıştır.
Sokakta serbestçe yaşayan hayvanları temerküz kampı niteliğindeki yerlere hapsetmeyi amaçlayan gizli ya da açık girişimleri şimdiden ve tümden reddettiğimizi, ilkesel olarak bu ve benzeri her türlü hak ihlalinin karşısında konumlanarak mücadele edeceğimizi ayrıca belirtmek isteriz.” DEDİ.