Demokrat Zafer

Güler Buğday yazdı; ÇÜRÜTTÜLER, ÇÖKERTTİLER, SOYDULAR.

Geçmiş dönem PM Üyesi yazar Güler Buğday makalesinde;

LÜTFEN ZAHMET EDİP GELECEĞİMİZİ KURTARMAK İÇİN OKUYUN
Bir ülke düşünün emperyalist devletler tüm bölgelerini işgal etmiş, ülkeyi yöneten Padişah kendi tahtını koruma uğruna düşmanına teslim olmuş…
Halkı aç, yoksul, eğitimsiz, çaresiz, güvencesiz ve üstte başta yok konumda.
Bu zor hatta imkânsız konumdayken bir kahraman asker ve arkadaşları bağımsızlık ve özgürlük adına ölümü göze alıp halkıyla beraber inanılmazı yapıp savaştılar ve küllerinden doğan bir ülke yarattılar.
Bu kahramanlar sadece bir ülkeyi padişah yönetiminden ve düşmanlarından kurtarmadılar, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini kurdular.
O zor koşullarda ve yoksulluk içinde tüm dış borçlarını ödediler ve ülkede ilk önce eğitim ve sanayi devrimini gerçekleştirdiler.
“Köylü milletin efendisidir” diyerek tarıma, üretime ve hayvancılığa en büyük değeri verip üreten ve kendine yeten bir ülke konumuna getirdiler.
Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış, ekonomisi dışa bağımlı, üretemeyen, sanayisi olmayan bir Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 46 fabrika kurarak dışa bağımlılığı ve ithalatı büyük oranda azaltmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti dünyaya örnek olan devrimleri ve özellikle kadınlara Avrupalılardan önce eşitlik ve seçme seçilme hakkı vererek aydınlık yarınları sağlamıştır.
Dünyada eşi görülmemiş bir duyarlılıkla çocuklara ve gençlere bayram hediye eden tek Lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bu kahraman insan için padişahlık, saltanat ve TEK ADAM yönetimi ayaklarının altına serilmişken hiç tereddüt etmeden reddetmiştir.
TBMM’ni en geniş temsille toplayıp siyasetini CHP’yi kurarak halka hizmete devam etti.
Kısaca anımsattıklarım yıllarca sağ v e sığ partilerin yönetimlerinde birçok alanda yozlaşma ve gericiliğe olanak tanıdı ancak yok edilemedi.
Yapılan tüm tehditlere ve baskılara boyun eğmeyen, ABD emperyalizmine maşa olmayan Kıbrıs Fatihi CHP’nin Genel Başkanı Bülent Ecevit’in başında olduğu iktidar ekonomik sorunlardan tam kurtulacağı zaman inanılmaz bir durum yaşandı.
Kendisi hakkında Eski bakanlardan Yaşar Okuyan, Namık Kemal Zeybek ve Ülkü Ocaklarının önemli ismi Ramis Ongun ve daha birçok MHP’li ismi “Devlet Bahçeli MİT Ajanıdır…” iddiasını açık ve net olarak ifade etmişlerdir.
Ecevit iktidarında bu iddiaları adeta ispat eder gibi Devlet Bahçeli hiç beklenmediği bir anda seçim istemişti..
Eski Bakan Namık Kemal Zeybek, gazeteci Can Bursalı’ya verdiği bir röportajda inanılmaz bir iddiayı dile getirmişti!..
“2002’de Bahçeli’ye bir telefon geldi, 5 dakika sonra erken seçim çağrısı yaptı” demişti.
Sözde milliyetçiliği temsil eden Devlet Bahçeli, ülke siyasetinde sorumluluk almadan milliyetçiliği kullanarak her zaman belirleyici bir anahtar olmuştur.
Verdiği kararlar neticesinde her zaman ülkemiz ve demokrasimiz zararlı çıkmış, emperyalizm ve onların iç ve dışarıdaki temsilcileri adeta ülkemizi her yönden işgal ve tarumar etmişlerdir.
Devlet Bahçeli, hiç beklenmediği bir anda 3 Kasım 2002’deki AKP’yi iktidara getiren seçim çağrısı ile 23 yıllık dinci, şeriat özlemcisi, laiklik karşıtı, gerici AKP iktidarının ülkede egemen olmasının yolunu açmıştır.
Daha sonra adım adım nasıl geriye götürüldüğümüz, tarikat ve cemaatlerin korunup kollanıp siyasal ve sosyal yaşama etken olduklarını yaşayarak gördük ve hala görüyoruz.
Benim için Devlet Bahçeli her zaman verdiği kararlarla endişe uyandırmış ve sonunda ülkemize en büyük bölücülüğü ve kötülüğü yapmaktan geri durmamıştır.
Yıllarca Tayyip Erdoğan’a her türlü suçlamayı ve hakareti yapan Devlet Bahçeli, AKP hükümetinin Anayasa ve yasaları rafa kaldırdığını iddia etmiş ve Bahçeli, şu sözlerle durumu açıklamıştır:
“Seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, pervasızca anayasayı ihlal etmekte, suç işlemektedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçlarını açıkladığı tarih 15 Ağustos’tan beri resmen Cumhurbaşkanı olan Erdoğan, Anayasanın 101. maddesine aykırı hareket etmektedir.
Söz konusu madde açık ve anlaşılabilir içeriğe sahiptir. Anayasanın 101. maddesinin son fıkrasına göre, cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisiyle ilişiği kesilecek ve TBMM üyeliği sona erecektir.
Artık Erdoğan, 12. Cumhurbaşkanı’dır. 15 Ağustos’tan sonra siyasi faaliyetlere katılması, başbakanlık, parti genel başkanlığı ve milletvekilliği görevlerini uhdesinde taşıması Anayasaya göre imkânsız olacaktır.
Ancak Erdoğan hala görevlerinden ayrılmayarak, adeta meydan okur gibi parti ve hükümet işleriyle ilgilenmekte, AKP’ye Genel Başkan atamaktadır.”
Devlet Bahçeli anayasayı tanımayan Tayyip Erdoğan’a uyan ve Tek Adam keyfiyetini halklara dayatan bir anayasa yapılmasının yolunu açarak bu adaletsiz ve despotizmin uygulandığı günlere gelmemize sebep olmuştur.
Daha fazla uzatmadan Cumhur İttifakı adı altında Bahçeli ve Erdoğan’ın birlikte uyguladıkları yıkımı, soygun düzenini, çürümeyi, emperyalizmin ülkeyi adeta sömürü ülkesi konumuna getirilmesini hep birlikte görmekteyiz.
Bahçeli destekli Tek Adam Saray Rejimi despot ve keyfi bir sistemle ülkemizdeki tüm değerleri yok etmiştir.
En başta yabancı ülkelerin lehine aldığı kararlar ve uygulamalarla ekonomiyi batırmış ve halklarımızı açlığa, yoksulluğa, geleceksizliğe ve umutsuzluğa mahkûm etmişlerdir.
Planlı amaçlı, olarak yabancı ülke ve şirketler lehine en başta ülke tarımı ve hayvancılığını kontrolsüz ve yandaş korumalı olarak ithalat rejimiyle çökertmişlerdir.
CHP’li birçok duyarlı ve tarım konusunda birikimli vekilimiz bu konuda isyan edip sürekli halkları uyarmasına ve iktidarı kınamasına karşın Tek Adam, aldığı görevi halkın çaresizliğine ve tükenmesine karşın yerine getirmemektedir.
Tek Adam, yasa ve hukuk tanımaz tavrıyla ülkede demokrasiyi yok edip yargıyı kendine bağlayıp yazan çizen ve gerçekleri anlatan tüm aydın, yazarlar ve siyasileri tutsak hale getirtmiştir.
Özellikle şeriat özlemi ve kendisini Halife olarak görmek arzusundan dolayı cahil, barbar ve soygun düzenin en büyük istismarcısı olan tarikat ve cemaatlerin ülkedeki soygundan en büyük payı almalarını sağlamıştır.
Liyakatsiz ve yetersiz kadroları yanına toplayarak, önemli görevler vererek, sorumsuz ve ülke zararlısı Bahçeli’yle beraber ülkeyi kara para aklayanlarla mafya artıklarıyla birlikte yönetmekten çekinmemişlerdir.
Tayyip Erdoğan ve AKP sorumluları, “FETÖ” denen ABD ajanı cahil bir adama “Hoca-efendi” diyerek tapınıp ülkeyi resmen soymalarına olanak tanımışlardır.
Kadınlarımıza seçtikleri rol ise en az 3 çocuk doğurmak, evde oturmak, kaynamayan tencereye karşı sabredip Tek Adama biat etmek olarak sınırlanmıştır.
Tek Adam ve Cumhur ittifakının paydaşları keyfi ve despot iktidarlarını sorunsuz yönetmek ve yandaşlarını varsılaştırmak için sessiz, hak aramayan ve kendilerine biat eden nesiller yetiştirmek için Milli Eğitim Sistemini tamamen dinamitlediler.
Küçücük kız çocuklarını sapkın bir anlayışla kapatıp kimliksiz bir konuma sokmak için kuran kursu adı altında baskıya alıp korkuttular.
Aynı yaşlarda erkek çocuklarının ise tüm yaşamlarını yaralayacak şekilde özellikle tarikat yurtlarında taciz ve tecavüze uğratırken buna “Bademleme helaldir” diye sapkınlığı meşrulaştırdılar.
Gençlerimizi özellikle aç, susuz, barınaksız bırakarak okumalarına engel olup ülkeyi terk etmelerine olanak tanıdılar.
Kendi gençlerimizi çaresiz, umutsuz ve geleceksiz bırakırken Suriye’den, Afganistan’dan ülkelerini savunmak yerine bırakıp kaçan ne idüğü belirsiz olan suçlu veya terör yanlısı sığınmacıları kendilerine arka bahçe yapmışlardır.
Bu istismarlar yetmez gibi okullara cahil ve gerici din adamlarını sokarak beyin yıkamaya gayret ederek laik eğitimi yok etmeye başlamışlardır.
Bu rezalet yetmezmiş gibi daha da ileri gidip Devlet Bahçeli’nin emrindeki geçmişlerinde kan ve cinayetler olan Ülkü Ocaklarıyla milli eğitim arasında protokol imzalatmaya gidecek kadar ceberutlaştılar.
Velhasıl Cumhur İttifakının yandaşları hep beraber Milli Eğitim sistemini yozlaştırıp özgür bireyler yerine otoriteye ve Tek Adama biat eden nesiller yetiştirmek için çoğunluk okulumuzu İmam Hatip Liseleri konumuna soktular.
Tüm bu olumsuzlukları rahat yapabilmek için ülkede basın ve medyayı baskı altına alıp veya onlara teşvikler ve imtiyazlar vererek kendine bağlı konuma soktular.
Birkaç namuslu yürekli ve gerçekleri yazmakta direnen vicdanlı ahlaklı gazeteciyi de ya içeri alarak tutsak ettiler yâda işsiz kalması için baskılarını artırdılar.
Tek Adam, yoksulluktan gelen, diploması tartışmalı bir insanken inat ve ısrarla ülkenin ekonomisini isteyerek batırmış, milyarlarca dolarımızı damadı kanalıyla el altından yandaşlarına sunmuştur.
Erdoğan ülkeyi sanki verilmiş görevi gereği iflasa sürüklemek için faiz ve enflasyon ilişkisini dini anlayışla “NAS” diyerek kurana bağlamış ve hem ülkeyi hem halklarımızı kör kuruşa muhtaç etmiştir.
Halklar aç susuz güvencesiz yoksullaşırken Tek Adam ve çevresi dünyanın en zenginleri arasına girmiştir.
Yıllarca gençleri bir başörtüsü istismarı ile bölmüş, kadınları makarna ve bir torba kömürle istismar ederek bu güne kadar kendilerinin ve yakınlarının saltanatını sağlamıştır.
Tek Adam, ülkeyi soyan bir avuç kirli insanı ve çeteyi korumak için yüzlerce defa ihale kanunlarını onların kazanacağı konuma sokarak haksızlık ve hukuksuzluğu yasal konuma sokturmuştur.
Borçlarını silmiş, teşvikler ve güvenceler vermiş ve hakları sömürmesine adeta devlet desteği sağlamıştır.
Uzatmaya gerek yok ama gerçekten 23 yılda ülkemizin bu zihniyetler yüzünden tüm kurumları çürütülmüştür.
Tüm değerlerimiz istismar edilerek gerici, ilkel, Taliban özentisinde “İslamo-Faşist” bir anlayışla ülkemiz çökertilmiş ve soygun düzeni ile dağı taşı satılmış peşkeş çekilmiş ve mağdur edilmiştir.
Ülkede sağlık sitemi kökünden yok edilip hastalar şehir hastanelerinde bile verilen garanti talimatlarıyla müşteri konumuna sokulmuş parası olmayanlar ölüme terk edilmiştir.
Tek Adam, oturduğu koltuğun ve bulunduğu konumun aksine; kaba, hırçın, yakışmayan kötü söz ve tavırla muhaliflerine hakaret eden, tehdit eden ve yaşamlara kast eden bir konumda ülkede hükümdarlık etmektedir.
Bu haksız ve hukuksuzluklarına yargıyı alet ederek muhalif partilerden seçilmiş ve halkın desteğini almış yerel yöneticileri ve başkanları görevlerinden aldırtarak korku imparatorluğunu herkese göstermektedir.
Tek Adam rejiminde artık yaşamayı bırakın nefes almak bile mümkün değildir…
En çirkin ve utanç vereni ise ülkede herkese eşit hizmet etmesi gereken Diyanet İşleri Başkanlığı da ne yazık ki iktidara benzeyip halklar açken kendileri şatafatın müsrifliğin ve ülke dışına yaptıkları yatırımlarla ihanetin temsilcisi olmuşlardır.
Ülkenin çok ciddi bir kesiminde çağdaşlığın temsilcisi olan Alevilere her zaman haksızlık yaptıkları gibi çok çirkin suçlamalarla onurları kırılmaya çalışılmıştır.
Tek Adam ve avenesi kendi çocuklarına sundukları imkân ve imtiyazlar yetememiş gibi kurdukları vakıf veya benzer kuruluşlara tüm devlet olanakları ve belediyelerden oluk gibi para aktarmaktadırlar.
Oysa bu ülkenin çocukları yatağa aç girip okula aç gitmekteler.
Okullarda temizlik yapılamıyor ve bir kalıp sabun bile lavabolara konmuyor.
Tek Adam hesap vermediği için çocuklardan esirgediği ve engellediği bir tas sıcak çorba yerine milyarlarca lira örtülü ödeneği içerde kendi iktidarı için, dışarıda da anlamsız bir tercihle keyfince dağıtmaktadır.
Tek Adam ve tarikat destekli çıkar çeteleri, laik ve çağdaş yaşama düşman olup Atatürk Devrimlerinden nefret edenler ülkemizin koruyucusu ve halkların güvencesi olan ordumuzu da kendilerine biat ettirmek istiyorlar.
Bunun için herkese hatta dünyaya örnek olan tüm kuvvet komutanlıklarında birinciliği Atatürk’ün kızlarının kazandığı ordumuzda yapılan bir kutlamada “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözleri üzerine utanç veren bir yargılama yapılmaktadır.
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar 23 yılda ülkemizde yaşatılanları yozlaşmaları ve kurumlardaki soygun ve çıkar ilişkilerini yazmaya kalksam günler, haftalar sürer.
Özellikle dış politikadaki sorumsuzlukları, ülke yararına olmayan mezhepsel tercihlerinin etkisi ile yaptığı hata ve saldırganlıklarının sonuçlarını artık hep birlikte izliyor ve görüyoruz.
Katliamcı, yayılmacı ve emperyalizm maşası İsrail’e sözde düşman olan Tek Adam, kendisine verildiği söylenen “Yahudi üstün cesaret madalyası veya nişanı” nedense hala iade edilmemiştir.
Gazze’de katliam yapılırken İsrail’le ticaret tüm hızıyla devam etmiştir.
Tek Adam ve Cumhur ittifakı, ülkemiz, halklarımız ve geleceğimiz için artık çok ciddi tehlike arz etmektedir.
Son tezgâh olarak ırkçı, şoven ve saldırgan politikalarla TBMM’de kendisinden daha büyük bir partiyi hedef alıp selam verenleri suçlayan Bahçeli adeta topaç olup bir anda 360 derece dönmüştür.
Sürekli herkesi terör örgütüyle bağlantılı iddia eden Devlet Bahçeli, “BARIŞ” adıyla velinimeti olan Tek Adama ömür boyu kalıcılık ve saltanat sağlamanın yolunu iyi polis kötü polisi oynayarak birlikte arıyorlar.
Sevgili Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, çoğunluğunuzun okumayacağını bilerek ve sırtımdaki ciddi soruna rağmen üst başlıklarla ülkenin içine düşürüldüğü durumu anlatmaya çalıştım.
Keşke yazdıklarımı zahmet edip okusanız ve yaşatılan tüm kötülükleri, haksızlıkları ve ülkemize yapılan telafisi zor olan ihanetleri düşünerek gereğini yapsanız.
Bölücülüğe, yolsuzluklara, hukuksuzluklara, soygun düzenine ve geleceğimizin yok edilmesine izin vermeseniz.
Benim sizlerden ricam, Mustafa Kemal’in, evlatları, askerleri, yoldaşları ve devrimlerinin koruyanları olarak eşit yurttaşlar olarak Tek Adam Faşizmine son vermek için tek vücut olup mücadele etmektir.
Unutmayalım bizim güzel ülkemizde hep birlikte,
“Alevi olmayıp; Hasret Gültekin’i,
Kürt olmayıp; Ahmet Kaya’yı,
Laz olmayıp; Kazım Koyuncu’yu,
Ermeni olmayıp; Hrant Dink’i,
Ateist olmayıp; Aziz Nesin’i
Sahiplenen herkese selam olsun.
Kin ve nefret başkalarının, insanlık bizimle olsun”
Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım.
GÜLER BUĞDAY
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ