Ebru Öztürk yazdı; ZAMANIN DEĞERİ
Epilepsi Derneği Başkanı Ebru Öztürk yazısında;
Hayat denen unsur herkes için, farklı yerlerde, farklı kişilerde, farklı zevklerde, farklı şartlarda, farklı değerlerle değişkenlik gösterir. Farklı olmayan tek bir unsur vardır. O da; zaman!
Dünyanın hangi noktasında olursan ol; ister zengin ol, ister fakir, ister cahil ol, ister müneccim; herkese 24 saatlik süre tanıyor. Yaşanılan ömürden çok, nasıl yaşadığını; yaşaman için de, nasıl yaşamaya karar verdiğini içeriyor…
Sağlıklı, zengin olup mutsuz olanları da, yiyeceği lokması olmayıp, mutlu olanları da biliyoruz… Çocuklar, bu konuda en başarılı olan kategoride yer alıyor. Etiyopya’da açlığın, Suriye’de savaşın merkezinde, ülkemizde kimsesiz çocuklar yurdunda bulunan çocuğa verilen bir şeker ile tebessümünü, yetişkin bir kişiye verilen bir kutu kaliteli çikulatada bile hemen markasına, büyüklüğüne bakılması, sanırım bunun en basit ve belirgin anlatımı olacak…
Neden yaşımız küçükken mutluyduk da; yaş ilerledikçe yüzümüz düştü? Zaman bize ne öğretti? Beklentiler mi değişti; yoksa dünya mı değişti? Çocuk, yetişkin bir kişinin kendisine ağaçtan elma verdiği dönemde mutlu olurken, niye yetişkin yıkanmış ve tabakta yanında bıçakla sunulan aynı elmadan mutlu olmuyor?
Mutluluğu; Charles de Montesqueiu ‘mutluluk, varılacak istasyon değil, yolculuk biçimi’, Konfüçyus ‘insan iyi şeyler düşündükçe, hem kendi dünyasını, hem de dünyayı iyi hâle getirir’, Lika Chase ise ‘mutluluğun temel koşulları; yapılacak bir şeye, sevecek bir şeye, ümit edici bir şeye sahip olmaktır’ şeklinde anlatır.
BAKILAN KISIM MI; GÖRÜLEN KISIM MI?
Bu konu biraz da, Iceberg’e hangi taraftan baktığımız ile ilgili.. Diğer bir ifadeyle; ‘bardağın yarısı boş çok kötü’ mü diyoruz; ‘bardağın yarısı dolu, bununla ne elde edebiliriz’ mi diyoruz! Yapılan yorumlar mutluluk veya mutsuzluk yoluna bizi yönlendirebilir. Bence çocukların ‘yarısı dolu’ diyebildiği şekilde bakılması gerekli… Olmayan şeyleri düşünmek yerine, olanlarla neler yapılacağının düşünülmesi; olayın nirengi noktası…
ZAMANI NASIL ETKİLER?
Sağlıklı olup bir kenarda evden dışarı çıkmadan oturan sayısız insan tanıdım. Birisi ‘ben ev hanımıyım, sadece komşuya giderim, yalnız bu mahalle dışına çıkmaya cesaret edemem’ diyendi… Diğeri ev hanımı olarak, önce el işleri ile küçük kazançlar elde etmiş, sonra arkadaşlarını toplayarak kooparatif kurmuş ve her birine kazançlar elde ettirmiş kişi idi. Araba kazası ile belden aşağısı felçli olup, hayatı bırakanları da gördüm; boyundan aşağısı tutmayan ama fizik konusunda büyük sesler getirmiş Stephen Hawking gibi bilim insanlarını da… Bir de eğitimlerde anlattığım hikâyeyi anlatmadan geçemeyeceğim… İki yatalak hasta yaşlı bakım evinde kalırlar ve ikisinin de hayatta yakını yok. Biri perdenin olduğu tarafta yatıyor ve arada sırada perdeyi aralayıp ‘çocuk bahçesinde çocuklar koşuyor, anne çocuğu havaya kaldırdı, insanlar mutlu…..’ diye arkadaşına anlatırken, diğeri dayanamıyor ve arkadaşını nasıl öldürüp de; o yatağa geçeceğini düşünüyor. Bayrama denk gelen bir tarihte bakımevinde az kişi bulunurken, daha önceden hemşireye getirttiği koltuk değnekleri ile kendisini zorlayıp, arkadaşının ağzını-burnunu yastıkla kapatarak öldürüyor ve yatağına yatıyor. Ertesi gün doktorlar geliyor ve hastanın öldüğünü görüyorlar. Yatak boşalır boşalmaz, hastanın yatak değişikliği yapılıyor… İlk işi camdan dışarı bakmak olan yatalak hasta ne gördün! O perdenin olduğu cam, hava boşluğuna bakıyormuş!
SONUÇ
Herbirimiz herhangi bir aile, yer, zaman seçimi yapmadan bu dünyaya geldik. Olan şartlar ile bizim yaratacağımız şartlar birleşince, ortaya hayat çıkıyor… Bu şartları nasıl hazırlayacağınız, ne kadar sürede hazırlayacağınız, kimlerle hazırlayacağınız, hayata geliş şartlarınızdan daha da etkili.. Hepimiz için saatler aynı hızda dönerken, süreyi kullanmak-kullanmamak, sürekli düşünmek-harekete geçmek, hep geçmişte yaşamak-yarın için plân yapmak, sadece hayal etmek-hayali gerçekleştirmek için harekete geçmek arasında yaptığımız seçimin sonucunu yaşayacağız…
Bill Gates, kim bilir 10 dakika fazla yaşamak için neler verirdi! Ama Bill Gates’i Bill Gates yapan sadece oturmayıp, harekete geçmiş olması! Kendimden örnek vererek bitireceğim… Hastalığımdan dolayı 3,5 yıl eve kapatıldım, sonra yatalak kaldım, tıp %1500 ölmeliydim dedi ama yaşadım! Mücadele etmesem, yatalak kaldığım dönemde, yani 26 sene önce ölmem gerekiyordu.. Bugün 950.000 epilepsiliyi yürütüyorum, 25 yılda emekli oldum ve ülkemizde ilk mobil akademik sözlükleri hayata geçirdim. Demek ki; zaman ilerlerken en önemli unsur, hayatı seyretmekten çok; hayata katılarak, çevremizdekileri katarak, zamanın dönüşüne ayak uydurulmasını sağlamak!
Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe ve bilgi elde edilir. Eylem olmadığında, vizyon bir rüyadır. Vizyonu olmayan eylem ise, boşa zaman geçirmektir. Eyleme sahip bir vizyon, dünyayı değiştirebilir. Hepinize kaliteli zaman geçirmeniz dileğiyle, mutlu bayramlar diliyorum…