Dijitalin yüzyılı değil Deccal’in yüzyılı
15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda konuşan Plandemi Büyük Buluşma Platformu kurucusu Ali Osman Önder küresel güçlerin özellikle Dünya Sağlık Örgütünün toplum hakkındaki planlarını ile ilgili daha önce hiç duymadığınız birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. Önder, “Deccal’in yüzyılındayız. Hayır. Deccal’in yüzyılındayız biz dijitalin yüzyılına dijitalin yüzyılı demiyoruz. Deccal’in yüzyılı diyoruz” dedi.
17 Kasım 2019’da Çin’de ortaya çıkan COVID-19 virüsü, dünya genelinde büyük bir salgın sürecini başlattı. Virüs hızla yayıldı ve birçok ülkeye sıçradı, sağlık sistemlerini ve ekonomileri olumsuz etkiledi. Salgın, milyonlarca insanın enfekte olmasına ve birçok kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi olarak ilan edildi ve süreç başladı, peki süreç neydi? Küresel sistemin ve büyük şirketlerin ortak hareketle kurmak istediği yeni dünya düzeni projesiyle amaçladıkları nelerdir, bu sorularla ilgili Plandemi Büyük Buluşma Platformu kurucusu Ali Osman Önder dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
İşte Plandemi Büyük Buluşma Platformu kurucusu Ali Osman Önder’in Bursa’ya özel yapmış olduğu o açıklamalar…
17 Kasım 2019 Çin’de ortaya çıkan kovid-19 virüsü küresel salgınıyla başlayan süreç nedir? Küresel sistemin ve büyük şirketlerin ortak hareketle kurmak istediği yeni dünya düzeni projesiyle amaçladıkları nelerdir?
Biz planlemi büyük buluşma platformu ismini verdiğimiz bir oluşumla kovid tiyatrosu adını verdiğimiz, adına da birilerinin pandemi dediği, sistemin pandemi dediği ama bizim pandemi adını verdiğimiz süreçte kovidin aslında bir grip türü olduğunu buradaki maksadın insanları aşılamak olduğunu, aslında aşı adı altında bir sıvının enjekte edilmesi, içeriğinin açıklanmadığı bir soykırım sürecinin hedef alındığı ya bir soykırımın uygulanabileceğine dair bir dönemdi o dönem.O dönemin amacı şuydu. kovidle insanları yani baskılarla, yasaklarla, karantinalarla, HES koduyla, maskeyle, PCR testiyle, aşıyla insanları yeni dünya düzeni dedikleri kavrama alıştırıyorlar.Aslında. Yani nedir bu yeni dünya düzeni ve arkasında kimler var? Bu yeni dünya düzeni göz önünde olanları var. Bir de göz önünde olmayanları var. Fakat bu yeni dünya düzeni diye bize ve topluma, bütün insanlığa, bütün dünya geneli anlatılan ifadelerin konuları aslında tamamen bir düzmece, bir oyun olduğunu biz o geçtiğimiz üç yıllık süreçte pandemi adını verdikleri süreçte anlattık aşı olmak istemediğimizi, niçin olmak istemediğimizi, bunların kalp krizine, pıhtıya, turbo kansere ve çok farklı değişik yüzlerce çeşit yan etkiye sebep olabileceğini her yerde anlattık, ifade ettik. Ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada.Bakın bugün bütün medya organlarında şöyle bir haber vardı. Almanya’da Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin ortağı olduğu BioNTech Pfizer firması yarın hakim karşısına çıkacak diye finansal times gazetesi bunu duyurdu ve bizim medyada bu yer aldı. Yani buradaki sebep şu, insanların yan etkilerinin artık ciddi boyuta ulaştığı, kalp krizi vakalarının ciddi boyuta ulaştığı, ölümlerin ciddi boyuta ulaştığı ve açılan davalar sonucu aşı mağdurlarına tazminat ödendiği, kalıcı yan etkiler bıraktığı bu gizlenemez bir gerçek. Işte bu gerçeği biz o dönemler anlatıyorduk. Yani bugün anlatılan gerçekleri, bugün anlatılan itirafları aslında biz iki sene önce, iki buçuk sene, üç sene önce anlatıyorduk Fakat bu bununla sınırlı değildi. Kovid sadece bir basamaktır. Bir bu süreci atlatabilme adına bir alıştırma süresiydi. Insanları korkuttular. Insanlara bunun reklamını pazarladılar. Insanlara bunun tabiri caizse tüccarlığını yaptılar. Ticaretini yaptılar. öyle saçma sapan algılarla öyle bir korku verildi ki insanlar bunu kabul etmek zorunda kaldı.
Peki bu sürecin arkasında kimler var? Bu sürecin arkasında öncelikle şunu söyleyelim. Dünya Sağlık Terör Örgütü ben Dünya Sağlık Örgütü demiyorum. İstedikleri kadar bununla alakalı bana dava açılabilir. Dünya Sağlık Terör Örgütü işin sağlık paravanı adı altında, sağlık kamuflajı sağlık kılıfı altında yapıyor. Ve bu kılıfın içerisine koymuş olduğu aslında insanları ve toplumu kontrol altına alma sistemi. Önce insanlardan başladılar. Dünya Sağlık Örgütüne bağlı olan yüz doksan dört ülkede maalesef ki eş zamanlı olarak bu oyunu oynadılar ve çok ciddi manada insanların psikolojik olarak, ruhsal olarak, düşünsel olarak, fikirsel olarak her türlü şeyden, her türlü fiziksel temastan, soyutlardan, düğünlerden, cenazelerden, işte ibadethanelerden, okullardan, toplum Toplumdan, her şeyden. Yani o süreci tekrar anlatmaya gerek yok. Dünya Sağlık Örgütü’nün en büyük finansörü finansörü de Bill Gates Vakfı’dır. Yani Marine’de Gates Vakfı, Bill ve Marine de Gates Vakfı yıllık belli bir miktarda bir yüzde seksen beş oranında Dünya Sağlık Örgütü’nün finansmanını sağlıyor. Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Tarım Örgütü, Dünya Hayvan Örgütü küresel aşı ittifakı, bu sürecin aşılama başındaki kurumlarından bir tanesi Vakfı. Onlar zaten bilinen şeyler ama bu çapta bu kadar büyük bir devasa bir oyunun, devasa bir operasyonun yani organ mafyasının bir operasyonuydu. aynı zamanda insanları köleleştirmeye götüren bir örgütün operasyonuydu bu bir pandemi yaşamadık aslında. Bir pandemi algısı oluşturuldu. Insanlar hastanelerde, yoğun bakımlarda solunum cihazlarıyla yanlış tedavilerle her gün verildikleri sekiz artı sekiz on altı tane ilaçla insanlar Ölümlere sürüklendi ve bunlar sorgulanmadı. Itiraflara rağmen dediler ki biz bunları kaldıralım. insanlara çok bu büyük bir zarar verdi. Iş işten geçti. Şimdi gelelim bu boyuta. Şimdi devam ediyor bu süreç tabii ki. Bu sürecin örgütleri bunlar hatta bu süreci yürüten örgütlerin şu anda uygulamak istediği başka konular da var. Mesela nedir onlar? Nakilsiz toplum. Cinsiyetsiz toplum, mülkiyetsiz toplum, Paris iklim anlaşması, karbon ayak izi, dijital para sistemi, sosyal puanlama sistemi, sosyal vatandaşlık sistemi. Yani bunu genişletebilirsiniz. Birçok husus var. Şimdi yirmi bir Mayıs’ta otuz Mayıs geçtiğimiz 21 Mayıs’ı, 30 Mayıs tarihleri arasında Dünya Sağlık Örgütü kendisine üye olan yüz doksan dört ülkeli bir toplantı organize etti. Bu toplantı sıradan bir toplantı değil. Geçmiş dönemlerde, geçen senelerde yapılan toplantıların çok daha kalıcı hale getirebilen bir taslaktır.
YENİ DÜNYA DÜZENİ
Nedir bu taslak? 194 üye ülke var. Bunlardan biri Türkiye’dir. Bakın Dünya Sağlık Örgütü 2019 sonra öyle büyük yetkiler verildi ki, öyle bir yetkiler verildi ki bu yetkilerle bizim Türkiye Cumhuriyeti topraklarında Dünya Sağlık Örgütü’nün X-1 çalışanına en basit en alt kademedeki çalışanına dahi polisimiz ve askerimiz kimlik soramıyor. Kimlik nerede diyemiyor finansını soramıyor muhasebesini soramıyor,gelirini soramıyor giderini soramıyor hiçbir şeyini soramıyor, sen kimsin diyemiyor,atıyorum siz Dünya Sağlık Örgütünde çaycılık yapıyorsunuz, illegal bir işe karıştınız veya soykırım suçundan yargılanacaksınız kimliğini ver dediğin zaman hayır, beni bağlayan yasalar var diyor.Buna maalesef ki imza atan bu sürece yetki veren, bunlara bu şekilde güç veren hem siyasi iktidar hem de siyasi iktidara muhalif olduğunu söyleyen muhalefet partileri,yani bütün partiler bu işin içerisinde. 2019 genelgeyle bu pandemi genelgesiyle kovid tiyatrosundan önce bir yıl önce genelgesini hazırladılar ya,ortada kovid yok bir şey yok. Şimdi aynısını iklim üzerinden yapmak istiyorlar. Nakitsiz toplum dedikleri dijital para sistemi dedikleri insanları nakitsiz toplumla daha çok kontrol ve baskı altına. Şimdi sizin paranız var. Harcıyorsunuz veya yok. Harcamıyorsunuz. Diyorsunuz ki bugün param var. Harcıyorum yarın yok, harcamıyorum. Kendi yağımda kavrulurum. Veya köyden, kentten, oradan, buradan, her neyse. Bir şekilde bunu düşünüyorsunuz. Siz çok zengin olsanız bile, siz dolarları, euroları, altınlara sahip olsanız dahi buradaki amaç şu, kontrol dışı kendilerine göre, kontrol dışı bütün hareketleri kısıtlamak, yani para akışını finansal kısmı insanların artık kafalarına göre harcama yapamayacağı para sisteminin tek bir elde toplatılmasıyla alakalı dijital para sizin. Peki bu kötü bir şey mi ,Bakıldığı zaman aslında değil. Diyorsunuz ki para, nakit para olsa da olur, olmasa da olur. Dijital parayla devam ederiz. Elimiz kirlenmez. Veya başka bir düşünceye de sahip olabilirsin. Ama bunun belgelerine, bilgilerine baktığınız zaman bu dijital parayı bize, başımıza bela edenlere etmek isteyenlere baktığınız zaman bunun yeni bir sisteme, güzel bir sisteme geçmek olmadığını, insanların nakit akışını, cebindeki parayı, yastık altındaki veya bankalardaki birikmiş olan miktarlarını birikimlerini ortadan kaldırıp seni baskı altına alabilecek. Yani sana bir puanlama sistemi uygulayacak. Dijital paranın amacı puanlama sistemidir. Nakilsiz toplumun amacı puanlama sistemidir. Vatandaşlık puanlama sistemidir. Bu şu anda Çin’de uygulanıyor Sosyal Kredi sistemi var. İnsanlar yaptığı harcamalar, gıda, enerji, iletişim, seyahat, kıyafet, ibadethane, kiliseye gidiyorsa ki camiye gidiyorsa cami hiç fark etmiyor. Netice itibariyle buradaki belirlenen özellik tamamen bu. Bugün örgütlerin zaten paraya ihtiyacı yok. Bunların zengin olma gibi bir derdi yok. Bunların tanrıcılık oynama gibi bir derdi var. Yani yaratana, yaratılana savaş açmışlar ve bu savaşın belli bir noktada belli bir hedefleri var. Mesela Time dergisinin 2030 diye bir şeyi var. Time dergisi biliyorsunuz ki meşhur bilinen bir dergidir. Ve dünyada takip edilen bir dergidir. Time dergisinin resmi sayfasına girin, Time dergisinin sol alt köşesinde Time 2030 bir şey vardır. Küçük bir başlık vardır. O başlığa tıklayın. O başlığa tıkladığınız zaman 2030 geriye sayıyor. Yani 2030’dan saatini ayını saniyesini haftasını, tarihini geriye sayıyor.2030’dan geriye sayım dayız biz süreci öyle bir hızlandırdılar ki buradaki amaç şu aslında. Kendilerine göre bekledikleri bir dünya şeyi var. kendilerinin kafasında uyguladıkları kurulur ve şeytani bir ilah var. Kendilerine göre ama. Bize göre değil
G.D.O ‘LU PLAN
Ona hazırlık yapıyorlar aslında. Ve bizim de inancımıza göre ve bütün bozulmamış, tahrif edilmemiş üzerinde oynanmamış bütün inanç sistemlerinde de ahir dönemde, son dönemlerde,bir rahatlama dönemi geleceği ve burada da mesela Hazreti İsa’nın yeryüzüne ineceği bizim inancımıza göre ve eski bozulmamış tahrip edilmemiş inançlara göre anlatılır. Bunu bilen bu örgütler kendilerine göre tanrıcılık iddiasında bulunup istedikleri dünyaya ayar vermeye çalışıyorlar. Yani dünyanın ayarlarıyla oynuyorlar. Nasıl oynuyorlar? Önce tohumlarla, gıdalarla toprağa üretilen, soframıza gelen gıdaları bozdular
Dediler ki GDO’lu adına GDO demediler ama bunlar daha sağlıklı dediler. Daha iyi, daha güzel dediler. Hatırlayın bir zamanlar margarin yağlarını övüyorlardı. Zeytinyağını kötülüyorlardı. Zeytinyağlı yiyemem aman basma da fistan giyemem aman gibi. Türkülerle, şarkılarla, algılarla bu süreçi o dönemden aşıladılar. Hatta bir dönem margarinin öyle bir reklamını yaptılar ki insanlar onu yemek durumunda kaldı. Sanki farz gibi anlattılar. Ve bu aşı meselesi kovid sürecinin de aslında 2009 domuz gribi süreciyle bunu yapmak istediler. Fakat bunu başaramadılar. O dönemin başbakanı, şu anki Cumhurbaşkanı ve o dönemin rahmetli Osman Durmuş milletvekiliydi o zaman mecliste. Dedi ki siz hayırdır bu domuz gribi aşılarını niye bu insanlara yapmak istiyorsunuz siz? Ne ayaksınız falan dedi. O mecliste bunu söyledi. Dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ söyledi. Recep Akdağ da cevap veremedi. Ondan sonra başbakan da öyle deyince o süreç bitti. Sonra bu kovid tiyatrosunda süreci ve mantığı değiştirdiler.
Parayla bütün ülkelere dediler ki bunu uygulayın. Sizin finansınızı biz karşılayacağız. Ve Dünya Sağlık Örgütü hem medya kuruluşlarına bu konular anlatılmasın diye hatırlayın üç sene boyunca aşıyla alakalı sorgulanabilen hiçbir şey olmadı. Hep bize aşı olun, aşı olun, aşı olun, aşı olun anlatın ama niye olacağımızı neden olmak istediğimizi, olmazsak ne oluru kimse anlatmadı.İşte biz onu anlattık. Bizim ekip bu.Sorgulayan insan ailesi. Biz kendimize insan ailesi diyoruz, insanlığa Allah’ın yarattığı insan fıtratına açılmış bir savaş. Biz nasıl burada direniyorsak, mücadele ediyorsak, Avrupa’da, Kanada’da, Amerika’da, Almanya’da direnenler de var. Son yapılan, yani geçtiğimiz hafta Cenevre’de yapılan 21 Mayıs’a 30 Mayıs arasında Dünya Sağlık Örgütü’nün üye ülkelerle yapmış olduğu toplantının taslağındaki sıkıntı bu sefer çok daha büyük, çok daha ciddi. Ve bu ciddi olan konular da bizibaskı altına alacak.
Yani bu sefer bizim anayasal haklarımız, hukuksal haklarımız, anayasaya sığındığımız maddeler vesair bunlar geçerli olmayacak. Yani ulus devletlerinin üzerine bir mahkeme ulus devletlerinin üzerine bir kanun, ulus devletlerinin üzerine bir anayasa geçerli olacak. O anayasadaki taslaklardan bir tanesi ben size şöyle göstereyim. Yetmiş altıncı yetmiş altıncı Dünya Sağlık Asemplemisinin yani Dünya Sağlık Örgütü 75 yılında 75 yılında bu sene geçen hafta yapmış olduğu 76.Dünya Sağlık Kurulu’nda bütün üye ülkelere dedi ki bana yetki verin. Bana yetki ver kardeşim. Nedir o yetki? UST yani uluslararası sağlık tüzüğü iki bin beş yılında en son değişikliğe uğrayan ama içerisinde temel hak ve özgürlükleri barındırmayan, ülkelerin inisiyatifine, o özgürlükleri bırakan, ülkeleri iradelerini bırakan bir durum söz konusuydu. 2005 değiştirilen UST ama bu kez değiştirilen OST uluslararası sağlık tüzüğü gıdada, enerjide ve sağlık anlamında tek yetki sahibi olacak. Eğer bu yetki sahibi olursa bizim kapımıza zorla karantina uygulanabilecek
Dijital tecrit uygulanabilecek karantina kamplarına götürülebilecek yani Çin’de bunun örneklerini bizlere gösterdiler. Ha bakın ileride böyle olabilecek diye algı verdiler aslında. Mesela Şanghay’da son dönemlerde görüntüler oldu. Insanları evlere kapattılar. Insanlar çığlık aslında o bir tiyatro görüntüsüydü bu nasıl ki kovidin başında patır patır yere düşen insanları gösterdiler korku için. aynı korkuyu önümüz dönem içinde yapıyor. Fakat burada farklı bir şey var. Tilkilik var. Nedir o tilkilik diyeceksiniz? O tilkilik şu. Şimdi bakın Şu bir kitap. Bu kitap bu sürecin arkasında olan örgütlerin yazmış olduğu bir kitap. Şimdi bu kitapta şöyle söyleyeyim. The Greet reset. Bu kitap ayar veren dünyaya dünyaya şekil veren bir kurumun ve dünyadaki bütün ülke liderlerinin katıldığı toplantılarıyla ünlü Davos toplantılarını yapan dünya ekonomik forumu’nun kitabı,yani Green Reset. Ne demek Green reset? Green reset büyük sıfırlama demek. Büyük sıfırlamadan maksat her şeyin sıfırlandığı. Dünyanın ayarlarıyla tamamen oynandığı, ikinci filmin iklim üzerinden yapılmak istendi.
Burada diyor ki mesela kovid-19 sonrasındaki hayatımız nasıl olacak diyor. Yani kovid-19’zu anlatmıyor. Kovid ondaki sonrası hayat nasıl olacak? Diyor. Bunu anlatıyor. Burada diyor ki mesela kovid-19 sonrası hayat. Bireysel sıfırlama mikro sıfırlama. makro sıfırlama, ekonomik sıfırlama, yani finansman sıfırlama, toplumsal sıfırlama ve jeopolitik, çevresel sıfırlama gibi başlıklar adı altında bunu ele almış. Jeopolitik sıfırlamada karbon ayak izi ve Paris iklim anlaşması var Paris İklim Anlaşmasını da 2005 yılında Paris’te gündeme gelen ve orada imzalanmaya başlayan bu anlaşma Türkiye’de ne zamanki dünyayı yöneten ya da yönettiğini varsayan düşünen tanrıcılık oynayan bu örgütler ne zaman ki kesenin ağzını açlar, o zaman Türkiye imzaladı bunu. 6 Ekim 2000 bir tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütün partilerin onayıyla bütün partilerin imzasıyla hiç file vermeden, hiç sorgulanmadan, hiç insanlara anlatılmadan medyada tartışılmadan eğer bir şeyi tanıtıyorsanız, yan etkilerini iyi ya da kötü durumlarını anlatırsınız. Mesela bir ürün pazarlıyorsunuz bu ürünün, bakın şu maddeye karşı alerjisi olanlar kullanmasınlar. Veya tavsiye etmiyoruz denilir değil mi? Ama bize insanlığa birileri ayar veriyor, birileri insanlar üzerine karar alıyor ve bu insanlar üzerine söz sahibi oluyor, yetki sahibi oluyor ama bize, bizim üzerimizde yetki sahibi olunan konularla ilgili tartışılma, tartışma veya bu konularla ilgili aydınlatma olmuyor. Neden olmuyor kardeşim? Kovid kapanmalarını bu insanlar yaşadı. Bu bir komplo teorisi olarak geçiyordu değil mi? Komplocuydu herkes
Ama yaşadınız. Insanlar aşılandı mı? Aşılandı,yaşadık mı? Yaşadık. Maske zorla taktırıldı mı? otobüslerden, minibüslerden indirin. Evet, yaşandı. Demek ki komplo değil.
PARİS ANLAŞMASININ SIRRI
Komplo denilen her şeyin başlangıcı bu. Ve sana komplo diye anlatılan her şeyi de yürüten bunlar. Bakın bu kitapta karbon ayak izi uygulamalarıyla diyor ki insanları kovid kapanmalarıyla bu sürece alıştırdık. Yani insanlar bizim avucumuzda bundan sonraki süreci de iklim kapanmalarıyla yapacağız. Bize çok ısınacaklar diyor. Yani iklim kapanması geldiği zaman insanlara itiraz edemeyecekler diyor. Çünkü alıştılar diyor. İnsanlar mesela iklimle alakalı baskı yaşandığı zaman hiç onlara yabancı gelmeyecek. Çünkü iki sene, üç sene önce yaptık yiyecekler diyor. Işte Dünya Sağlık Örgütü’nün bütün ulus devletlerde, mesela bakın bu yabancı kaynaklı Garden gazetesinin bir paylaşımıdır. Burada bir sağlık yani tek sağlık adı altında Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi adı altında Tekrar yetki istemesinin sebebi hakkı değil sadece. Sadece insanları değil. Hayvanları ve ekosistemleri kontrol altına almak. Yani hayvanları şu anda bakın İrlanda bir karar aldı İrlanda hükümet dedi ki 200.000 ineği öldürme kararı aldık dedi. Ne demek bu? Niçin? Neden ama yani? Ineğin ne suçu var? Ne zararı var değil mi? Işte şu. Ineklerin havaya Karbon gazı bıraktığını, metan gazı bıraktığını, büyükbaş hayvanlarını havaya, atmosfere gaz bıraktığını, o yüzden de küresel ısınmayı arttırdığını ifade ediyorlar, işte Paris İklim Anlaşması bu. Mesela Paris İklim Antlaşması’nın meclis tutanaklarına veya bu Paris Anlaşmasını anlatan, dayatanların tanımlamalarına bakın, şu yazar. Diyorlar ki bir buçuk derece, 1.5 santigrat dereceye ısınmayı, küresel sıcaklığı sabitleyelim. Yoksa gezegenimiz için felakettir diyorlar. Bunu bizim için bizim iyiliğimiz için yaptığını söylüyorlar. Hayır değil şimdi işin püf noktasına baktığınız zaman dünyayı kirleten ülkelere bakın Türkiye on altıncı sırada. Dünyayı kirlettiğini düşünen ülkeler arasında Türkiye onu alsın. İlk sırada Çin geliyor. Hindistan geliyor, Amerika geliyor. Işte küresel şirketlerin kendi grupları geliyor. Mesela bu baskıları dayatanların kendi kuruluşları, kendi kurumları mesela dünyada en çok plastiği kim yayıyor piyasaya? Coca-Cola ve Coca-Cola iklim anlaşmasının sponsoruydu geçen sene. Yani bu ne tezat yani? Böyle bir saçmalık olur mu?
Atmosferi hem doğayı kirleten sensin, hem de içinde uyguladığın o sıvılarla verdiğin o kola adı altında verdiğin şeylerle insanları zehirleyen de sensin. Insanların gıdasıyla, genetiğiyle oynayan da sensin ama bir taraftan da plastiği en fazla piyasaya sürüp de iklim konferansında sponsor oluyorsun. Ya böyle saçmalık olur mu? Işte Birleşmiş Milletler 197 ülkesi var. Paris İklim Anlaşmasını uyguluyor. 194 üye ülke. Dünya Sağlık Örgütü’nde var. Onlar da sağlık terörünü uyguluyor.
Yani bunu birleştiriyorlar. Bundan sonraki birleşme noktası da bu. Biz de buradan uyarıyoruz. Diyoruz ki bakın karbon ayak izi saçmalıklarına inanmayın. Bunun amacı hem sosyal puanlama sistemidir, hem büyükbaş hayvanların yok edilmesidir
Hem ekolojik dengenin bozulmasıdır, hem de topraktan üretilen her şeyin son bulup sentetik ve yapay sahte olan bir hayatı insanlara alıştırmaktır. Avrupa’da birçok ülkede böcek paketlediler. Ve insanlara dediler ki yapay et yiyin. Yani normal etten uzak durun. Sütten uzak durun. Peynirden uzak durun. Yumurtadan uzak durun. hatta geçen aylarda yumurta kalp krizine sebep oluyor diye saçma sapan haberler verdiler.
DECCAL’İN YÜZYILI
Bunların amacı şu insanların proteinli, insanların bağışıklığını ayakta tutan, insanlara enerji veren, Allah’ın vermiş olduğu nimetleri ortadan kaldırıp, kendileri sahte ve yapay sunni gıdalarla insanları biyolojik olarak kimyasal olarak bağışıklık derecesini düşürüp, onları zombi gibi bir hayata hazırlamak. İşte o da 15 dakikalık Smart City şehirler projesine, akıllı şehirler diye geçiyor. Akıllı şehirlerin amacı Güzel binalar, şaşaalı, teknolojik binalar değil, akıllı şehirler projesi tek sağlık adı altında insanların, hayvanların, konutların bir çatı altında kontrol edilmesi. Bu bir tanrıcılık sistemi, Allah’ın vermiş olduğu ve yaratıcının bizlere sunmuş olduğu her şeyi ortadan kaldırma girişimi. Deccal’in yüzyılındayız. Dijitalin yüzyılı diyorlar. Hayır. Deccal’in yüzyılındayız biz dijitalin yüzyılına dijitalin yüzyılı demiyoruz. Deccal’in yüzyılı diyoruz.
Bakın şimdi Dünya Sağlık Örgütü geçenlerde bir karar aldı. O kararlardan bir tanesi de şu. Avrupa Birliği İle, Avrupa Birliği İle, Avrupa bir komisyonu Avrupa Komisyonu İle beraber bir karar aldı. Dijital sağlık pasaportu kararı aldı ve bunun resmi sayfasını duydu, duyurdu. Ne demek bu biliyor musunuz? Yani siz ileriki pandemilerde iklim pandemisi olur, gıda pandemisi olur, enerji pandemisi olur. Sizin bu pandemilere uyup uymadığınızla ilgili, aşı olup olmadığınızla ilgili, ikinci aşılamada, yani tekrar bir aşılama durumu olursa aşısız seyahat edemeyeceksiniz. Aşısız bir ilden başka bir ilçeye veya memleketinize Gidemeyeceksiniz. Ve bu her yerde geçerli olacak. Dijital kimlik pasaportu. Bunun amacı işte dijital kimlikle cinsiyetsiz toplum diyoruz ya, cinsiyetsiz toplum projesinin amacı da bu arkadan yeni bir neslin gelmemesi. Insan soykırımının artık insan neslinin son bulmasıyla devam etmesi. Bakın sürekli önümüzde sosyal medyada, kanallarda sürekli cinsiyetsiz toplum reklamları çıkıyor. İsteseniz de çıkıyor. istemesenizİstemeseniz de çıkıyor. Birileri bunu göz önüne çıkarıyor. Çünkü cinsiyetsiz toplum bir tercih meselesi değil. Yani diğer adıyla LGBT Bir tercih meselesi değil. Bir sapkınlığın yaygınlaştırma projesidir ve toplumun aile yapısını tamamen ortadan kaldırmaktır. Yani bunu legal olarak ilerliyorlar. Bunun dernekleri, bunun finansmanı. iki gün önce Birleşmiş Milletler’e bağlı olan vakfı’nın ve Birleşmiş Milletler’e üye bütün ülkelerin bayrakları yere indirildi, söküldü. Bütün direklere cinsiyetsiz toplum renginde bayraklar açıldı. Yani tek millet, tek bayrak, tek devlet, tek millet dedikleri aslında.
Türk milletini ifade eden bir durum değil tek dünya devletine giden deccali bir dönem. Tek bayrak dedikleri işte o cinsiyetsiz toplum bayrağı. Tek devlet dedikleri dünya geneli tek devlet uygulaması. Tek ordu, tek sağlık adı altındaBunları yapacaklar. Ve bu karantina uygulamalarını da siz onların istediği davranış şekillerine aykırı aykırı hareket ederseniz sizin ne ortada milli duygularınız kalacak ne de dini duygularınız kalacak. Bugün Avrupa’daPolonya’da, İsviçre’de, Amerika’da, Almanya’da yeni dünya düzenine karşı insanlar sokaklara dökülüyor. Peki bu insanlar Müslüman mı sadece? Değil. Peki bu insanlar sadece Türkiye’de mi? Değil. hayır, İnancı ne olursa olsun, duygusu ne olursa olsunKarşıda bir güç var. Yani yeni dünya düzeni dayatan bir güç var. Buna kendi inancına mensup Hristiyan da dik duruyor. Yahudi inancına sahip olan da dik duruyor. Ve İslam inancına sahip olan Müslüman da dik duruyor. Çünkü olay tek bir boyuta indirgendi şu anVe bunun asıl hedefi de şu aslında. Kristal. Yani tek dünya devletinin dinini insanlara uygulamak. Yani ortaya karışık bir dil. E geçmişte bunu dinlenirse diyalogda yapmaya çalıştılar. Şu an bunun Christian adı altında ve cinsiyetsiz toplum projesiyle ve dijital para sistemiyle nakilsiz, mülkiyetsiztoplum projeleriyle bunları kontrol altına almak ve bu süreci daha kalıcı hale getirmek. Sağlık Bakanlığı yakın zamanda bir ihale çıktı. Devlet malzeme ofisi iki ay önce üç ay önce bir ihale yaptıPCR ihalesi yani o milyonlarca tespit kiti ihalesi verdi. Ne demek bu biliyor musun? Bu test kiti biliyorsunuz ki PCR aşı olmayanlar için uygulanmıştır. Fakat bu sefer bu test kitini iklim için kullanacaklar. Yani ileride iklim plandemisi ilan edilirse bu testlerle insanları iklimi bozup bozmadığını tespit edecekler. Testiniz pozitif çıkarsa iklimi bozuyorsun. Testiğiniz negatif çıkıyorsa iklimi bozmuyorsun. Algısı oluşturacaklar. Yani bu test kitlerinionun için de kullanacaklar. Çünkü bunlar düzmece. Siz bunu hapşırsan da, tıklarsan da bunlar pozitif çıkıyor. Bu testlere bakarak, her bünyeye bu testleri yaparak ne yaptılar? verdiler, dayadılar ilacı, dayadılar ilacı. Kimi öldü, kimi ayaklarıyla gitti hastaneye, cenazesi çıktı. Kimisi de korkudan gitti. Bu testleri yaptırdı veya aşı oldu. Şimdi bunu iklim üzerinden, iklim ayağından yapacaklar. Neden yapacaklar? Bakın şu karbon ayak izi diye bir görsel var. Bu karbon ayak izi İklim Bakanlığı’nın Paris İklim Anlaşmasını uygulamakla yükümlü olan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ne zaman değişti ismi biliyor musun? İklim değişikliği diye bir bakanlığı olmaz. Böyle bir absürt bir durum olmaz. İklim değişir. Çünkü iklimin yazı vardır, kışı vardır, baharı vardır, güneşi vardır. Rüzgarı vardır, yağmuru vardır, fırtınası vardır. İklimi değiştirmek senin haddine değil. İklimi bozmak bunları haddine ama. Çünkü iklimi bozan mı var? İklimi bozup iklimi düzeltiyoruz diyen de bunlar Hatta elimde bazı kaynaklar var benim. Bu kaynaklarda iklimi en çok bozan unsur olarak neyi görüyorlar biliyor musunuz? Hayvancılığı. Böyle bir saçmalık olur mu ya? Yani iklim krizi var diyorsunuz. Tamam. Var. İklim krizi var diyelim mevsimler nasıl değişti? Bu 10 senede 5 senede mevsimler niye değişti? Neden değişti? Niçin değişti? Yani on sekiz bin yıllık döngü veya daha fazla dünyanın varoluş tarihinden beri. Bir döngü var zaten. Doğal bir döngü var sen bunu bozuyorsun ve bunu son bir iki senede daha böyle yaygın hale getiriyorsun. Son birkaç senede yaygın hale getiriyorsun. İklim değişikliği. Bu sadece Türkiye’ye ait bir durum değil yalnız.
İKLİM KRİZİ
Dediğim gibi Birleşmiş Milletler’e üye 197 ait ve Dünya Sağlık Örgütü’ne üye 194 ülkeye ait. Burada iklim krizini oluşturan en büyük en temel nokta hayvancılığın, hayvanların gazının oluşturduğunu söylüyorlar. Ya metan gazı hayvanları gazı, atmosferi ısıtıyor küresel ısınmayı arttırıyor. Ya böyle bir saçma sapan insanları yeniden böyle baskı altına almak, işte bunu da diğer konularla birleştirmek ve yeni dünya düzeni büyük sıfırlama dedikleri olayıgerçekleştirmek. Burada hedef insan ve insanlık. Ve insanlığına hizmet eden şu etrafındaki karbon ayak izi, etrafındaki maddeleri tamamen uygulayıp bunları sınırlandırmak. Buğday yangınları, orman yangınları.Dijital para sistemi, metaworl sistemi ondan sonra nakilsiz toplum, mülkiyetsiz toplum ne demek? Sizin hiçbir şeye sahip olmayacağınız yani şu kitapta anlatılıyor. Diyor ki burada, bu kitapta Siz hiçbir şeye sahip değilsiniz. Her şeye sahip olan biziz diyor. Hatta bir ifadesinde şunu söylüyor. Hiçbir şeye sahip olmayacaksınız ama çok mutlu olacaksınız diyor. Ne demek bu? Ya ben hiçbir şeye sahip olmadan nasıl mutlu olabilirim? Ya ben paraya sahip değilsem, ben eve sahip değilsem, ben arabaya sahip değilsem Ben kendi özgür irademe sahip değilsem, aklıma sahip değilsem, kalbime sahip değilsem, topraktan gelen ürüne sahip değilsem, nasıl mutlu olacağım? Yani bana bu mutluluğun formülünü bir anlatın bakalım. Bu X’i nasıl oluyor ,işte bunların iksiri bu. Bunların iksiri insanları daha çok kontrol altına almak. Özellikle bunun ilk ayağını kovid adıyla yaptılar. ilk fragman kovidti. ikinci film. Yani fragmanı kovidle yaptılar. Filmi iklim pandemisiyle, iklim plandemisiyle yapmak istiyorlar ve ekolojik dengeyi bozup insanların üzerine bu suçu yıkacaklar. Hayvanların üzerine bu suçu yıkacaklar ve hayvanlara bakın ileride göreceksiniz. Birçok hayvan etrafımızda olmayabilirve burada kurban ibadeti de ortadan kalkmış olacak. Sadece o hayvanlar meselesi değil. Kedileri köpekleri çiplemelerinin sebeplerinden bir tanesi de bu. Ya bunların hepsi tek bir çatı altında ilerliyor.
Bakın Dünya Sağlık Örgütü’nün24 Mayıs 2023 tarihinde Twitter’da paylaşmış olduğu resmi yazın. Diyor ki, en acil nedenlerimizden bir tanesi şu anda sağlık üzerindeki etkilerdir. Sağlık bakanlarından, bakanlığından değil mi? Bakanlarından, sivil toplum ve sağlık çalışanlarına kadar sağlık camiasınıiklim değişikliğini başkasının sorunu olarak bırakmamaya davet ediyorum. Bu bizim görevimiz diyor. Yani iklim plandemisinde de sağlığı kullanacaklar. iklim plandemisinde de Sağlık Bakanlığı’nı ve iklim değişikliği bakanlığınıkullanacaklar. Sayın Fahrettin Koca’nın değişmemesi tekrar bakan olarak atanmasının da ana sebeplerinden bir tanesi bu. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün Cenevre’deki toplantısına Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık Genel Müdürlüğü’nde ve bakanlıkta çalışan on bir kişiyi oraya delege olarak, temsilci olarak gönderdiler. Ve o delegeler maalesef ki bizim aleyhimize tamam dediler. Yani iki bin yirmi dört yılında yeni bir pandemi ilan edilecek onu buradan ifade edeyim. Eğer bu imza atılırsa bu taslak onaylanırsa Birleşmiş Birleşmiş Milletler’in genel kurulunda Paris İklim Anlaşması üzerinden İklim Pandemisi ilan edilecek. İklim pandemisi de gıda üzerinden uygulanacak.
“PAY ET İNSANLIĞA İHANET”
Enerji üzerinden uygulanacak yani ete, süte, peynire ulaşamayacağımız, ulaşmak istediğiniz zaman da nakitsiz toplum, yani dijital para yani sosyal kredi sistemini, sosyal vatandaşlık sistemine yürürlüğe koyacaklar. Birleşik Milletler Bu hafta bir karar aldılar. Nedir o? Çalışmayın, işe gitmeyin, meslekleri bitirin, bin altı yüz euro size para verelim. Kimse kimseye bedava para verir mi? Bedava peynir fare kapanında olur. Sana bedava veriyor, konfor veriyor. Deccal’in özelliklerinden bir tanesi neydi sana kötüyü güzel göstermek. Şekeri zehir diye zehri şeker diye yutturmak. Elindeki suyu kutsal diye sana lanse etmek. Görevi bu. Şeytan görevini yapıyor. Yani tanrıcılık oynayanların bu sistemde bir sıfırlaması söz konusu. Makro sıfırlama, bireysel sıfırlama, mikro sıfırlama gibi bunlara eğer karşı çıkılmazsa yapay et yarın önümüze gelecek yapay et insanlığa ihanet. Sadece mesele et değil. Et yemesek de olur anlayışına sahip olan insanlar özellikle bunu bilsinler. Yapay et sadece hayvanların ortadan kaldırılıp senin ete süte, peynire ve türevlerine ulaşamaman değil aynı zamanda insan eti yedirecekler. Ölen insanların etlerini yedirecekler. Çünkü bunu Dünya Sağlık Örgütü’nün ve Dünya Ekonomik Forumu’nun ara başlıklarına bakarsanız ara sıra böyle yoklarsanız insanın havaya gaz bıraktığını insanların da doğaya zarar verdiğini söylüyor. Yani Yeni Zelanda’da gelen karbon vergisi insanlara da gelecek. Karbon gazı bırakıyorsun, karbonunu bırakıyorsun, karbon vergisi. Yani bizim nefes alıp vermemiz havayı kirletiyor diyecekler. Hayvanlardan sonra bize uygulanacak olan Durum bu. Karbon vergisi ve karbon gazı.