Bursa Tabip Odası, Türk Tabileri Birliği’nin ‘Emek Bizim, Söz Bizim’ sloganıyla başlattığı eylemler çervesinde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, COVID-19’un meslek hastalığı olarak tanımlandığı bir yasanın çıkarılması istendi.
Bursa Akademik Odalar Birliği’nde bulunan Türkan Saylan Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında, Bursa Tabip Odası Yönetim Kurulu üyeleri Dr. Ayşenur Aydoğan Yentürk, Dr. Abdullah Karadağ ile beraber Oda üyeleri Dr. Bülent Aslanhan, Dr. Ercan Ertürk ve Dr. Ersan Taşçı yer aldı.
Dr. Yentürk’ün okuduğu açıklamada, “COVID-19 için meslek hastalığı yasası çıkarılmasını talep ediyoruz.
Tüm sağlık çalışanlarına Türkiye’de ilk vakanın ilan edildiği 11 Mart 2020’den itibaren, pandeminin sonlandığı zamana kadar her yıla 120 gün yıpranma payı, fiili hizmet süresi zammı istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.
BTO’nun açıklaması şöyle:
“Pandeminin 19. ayını geride bıraktığımız bu günlerde salgının tüm yükünü sırtlanan sağlık çalışanlarının görülmeyen değerini görünür kılmak için bir aradayız. 19 aydır ölüyoruz, 19 aydır hastalanıyoruz,
19 aydır zamanında ve etkili bir önlem almayanlar, bilime sırtını dönenler, şeffaf davranmayanlar, verileri değiştirenler yüzünden
gün be gün tükeniyoruz.
Mart 2020’den itibaren meslek örgütlerinin, bilim insanlarının uyarılarını dinlemeyenlerin pandeminin yükünü yalnızca bizlerin üzerine bırakacağı anlaşılmıştı. Bizler mesleğimizin gereklerini elbette yapacaktık ve yaptık, ancak sürecin tüm yükünün üzerimize yıkılmaması için şeffaf, akılcı ve bilimsel bir salgın yönetimi talep ettik. Buna rağmen salgın değil, algı yönetildi. Bu algı yönetiminde de biz sağlık çalışanlarına yalnızca kahramanlık güzellemeleri, balkonlardan alkışlar, hakkınızı ödeyemeyiz tesellileri düştü. Uzunca bir süre “of” bile diyemedik, çünkü “kahramanlar yorulmaz” gibi büyük bir duygusal yüke maruz bırakıldık.
Halbuki “kahramanlar” bu süreçte nitelikli bir maskeye dahi ulaşamadı. Kahramanlara dağıtılan maskeler korumak bir yana tam tersi korunuyor hissi yaratarak daha fazla hastalanmamıza neden oldu. Kahramanların işyerlerinde bulaştan koruyacak düzenlemeler yapılmadı, kış aylarına gireceğimiz bu günlerde ise işyerlerimizin havalandırma sistemlerinin yeterliliğine dair bile en ufak bir bilgiye sahip değiliz.
Bu bulaş riski ve ağır emek yükü altında çalışmak istemeyen, tükenen sağlık çalışanlarına gösterdikleri yol, uzun bir süre zorla çalıştırılmak oldu. İzin, istifa, emeklilik ve rapor haklarımız hukuksuzca engellendi. Sonra birer birer hastalanmaya, arkadaşlarımızı kaybetmeye başladık.
Bizler mesleğimizden dolayı ölürken, ekranlarda ”hastaneden aldığını nerden biliyoruz, evde hastalananlar var” sözleri Çalışma Bakanı’nın ağzından döküldü. İyi de biz zaten evde kalamıyorduk ki!
İzin alamıyor, istifa edemiyorduk. Çıkarılan tüm genelgelerin “sağlık çalışanları hariç” diye çıkarıldığını sayın Bakanın bildiğinden elbette şüphemiz yok. Buna rağmen iktidar, Bakanın sözlerine hak veriyor olacak ki hâlâ ne bir özür diledi ne de meslek hastalığı yasası için adım attı.
Bugüne kadar 484 sağlık çalışanını kaybettik. Mesleki maruziyetimizi Cumhurbaşkanının, Sağlık Bakanının dilinden dökülen itiraflar ile duyduk ancak konu yasal bir hak olarak meslek hastalığı yasası talebimize geldiğinde bu sözler unutuldu. Meslektaşlarımızdan başvuru şartı ve illiyet bağı istendi. Yani bizlere pandemide, “hekimlik yaptığınız için riskli olduğunuzu, hekimlik yaptığınız için hastalandığınızı, mesleğinizden kaynaklı öldüğünüzü” kanıtlayın dendi.
Bir kere daha soruyoruz “madem işyerlerimiz riskli değil neden tedavi olmaya gittiğiniz hastane katlarını boşalttırıyorsunuz, bu bir illiyet bağı değil mi? Evde kal çağrıları yaptığınızda evde kalamayanlar olmamız illiyet bağı değil mi?
En önemli korunma yöntemi maske ve mesafeyken mesleğimiz gereği koyamadığımız mesafe, yaptığımız riskli işlemler illiyet bağı değil mi? Kaybettiğimiz onlarca meslektaşımız illiyet bağı değil mi?
Bugün soruyorlar hekimler neden istifa ediyor, neden emekli olmak istiyorlar, neden göç ediyorlar diye… Hekimler, ölürken dahi, mesleki onurları verilmediği için istifa ediyor. Hekimler, birçok ülkede COVID-19 meslek hastalığı sayılırken, ülkemizde hala yasal düzenleme yapılmadığı için göç ediyor. Kısacası emeğimiz görmezden gelindiği için meslektaşlarımız, ‘bu topraklarda hekimlik yapmak istemiyoruz’ diyorlar.
Bu gidişata dur demek için haklarımızı bir an önce istiyoruz.
COVID-19 için meslek hastalığı yasası çıkarılmasını talep ediyoruz.
Tüm sağlık çalışanlarına Türkiye’de ilk vakanın ilan edildiği 11 Mart 2020’den itibaren, pandeminin sonlandığı zamana kadar her yıla 120 gün yıpranma payı, fiili hizmet süresi zammı istiyoruz.
Her hafta bir talebimizi yükselttiğimiz bu süreçte 175 bin hekimin sözcüsü olarak 23 Kasım’da İstanbul’dan başlatacağımız BEYAZ YÜRÜYÜŞ’ün ardından 27 Kasım günü Ankara’da ülkenin dört bir yanından gelen hekimler ve sağlık emekçileri ile BEYAZ FORUM’da buluşacağımızı, taleplerimizin kabul edilmemesi halinde bu forumda alacağımız kararlar ile mücadelemizin büyüyeceğinden ve sonuç alıncaya kadar devam edeceğinden de kimsenin kuşkusu olmaması gerektiğini bir kere daha hatırlatıyoruz.
EMEK BİZİM SÖZ BİZİM” |