ÇEVRENİN TAHRİBATI DOĞAMIZI VE HALK SAĞLIĞINI TEHDİT EDİCİ BOYUTTA!
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet İhsan Taşkınsel, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla “Çevrenin Tahribatı Doğamızı ve Halk Sağlığını Tehdit Edici Boyutta!” başlıklı bir basın açıklaması yaptı. Taşkınsel tarafından yapılan açıklama şöyle:
“5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir kez daha belirtmek gerekiyor: Ülkemizde hakim olan rant politikaları çevre tahribatını had safhaya ulaştırmıştır. Çevre tahribatı ve onun sonucu olan iklim değişiklikleri doğal çevreyi, doğal yaşamı, tarımsal üretimi, tüm toplumsal yaşamı ve ekolojik geleceğimizi tehdit edici boyutlara ulaşmıştır.
Sanayi, tarım, imar, ulaşım, enerji, maden, orman, hazine arazileri, koruma alanları, çayırlar, doğal kaynaklar, yeraltı-yerüstü su kaynakları, denizler, kıyılar, barajlar, göller gibi birçok alanda yanlış politikalar izlenmektedir. Ormanlar, dağlar, koruma ve tarımsal üretim alanları sürekli olarak imara-betonlaşmaya açılmakta, yeni maden ruhsatlarıyla sermayeye hibe edilmektedir. Kuraklık ve hava kirliliği ciddi boyutlara ulaşmıştır. Yanlış enerji, ulaşım politikaları ile plansız sanayi politikaları sonucu oluşan atıkların yol açtığı tahribat, çevre ve halk sağlığı sorunlarını artırmaktadır. Bu duruma, sermaye ve iktidar çevrelerinin azami kâr çıkarlarının hedefi olan doğa ve kentsel-kırsal alanlar üzerindeki rant talanı yol açmaktadır.
İnsan yaşamını ve doğayı tehdit eden kuraklık, denizlerin ısınması, yeraltı sularının azalması, orman yangınları, beklenmedik yüksek yağışlar, yağışların düzensizliği, su baskınları gibi birçok olumsuzluk da söz konusudur.
En son deprem bölgelerinde yerleşim yerlerine veya yakınlarına, dere yataklarına, orman ve tarım arazileri ile su kaynaklarına yakın yerlere dökülen bina yıkım molozları da kansere yol açan asbest sorunu ile hem halk sağlığı hem de çevre sağlığı sorunlarına yol açmaktadır.
Kamusal denetimin, yaptırımların ve kamu yararı yaklaşımının tasfiyesi, halk sağılığı sorunlarını ve çevre tahribatını her alanda artırmaktadır. Ülke genelindeki halk direnişleri bu nedenledir.
Ülkemizdeki bu sorunların da katkıda bulunduğu küresel iklim değişikliği, açık ki kapitalizmin sistemik bir sonucudur ve sera gazı salımının mutlaka sınırlanması gerekir. Fakat “çözüm” olarak sunulan “yeşil dönüşüm”, karbon salımlarını ve endüstriyel kirleticileri sona erdirmeyi öngörmüyor. Avrupa Birliği’nin karbon ticaret sistemi dünyayı kirletme hakkını satın almayı, yani karbon salımının sadece yer değiştirmesini hedefliyor. İktidar da rant ve atık ithalatı politikaları ile buna katkı sağlıyor.
Doğru alternatif, planlama, emek ve ekoloji mücadelelerinin birleşik şekilde yürütülmesiyle oluşturulacaktır. Doğayı ve iklimi olumsuz yönde etkileyen yıkım sürecinin insan yaşamı ve tüm canlı varlıklara yönelik tehdide dönüşmesini önlemek için kamucu, planlamacı, katılımcı toplumcu bir programla yeşil ve yaşanabilir bir çevre, mavi bir gökyüzü, yaşanabilir bir doğa, adaletli bir enerji ve planlı sanayileşme politikası için mücadele etmeliyiz.
Sanayi, tarım, sulama, enerji, maden, ulaşım ve diğer alanlara yönelik politikalar ile çevre politikası bir bütünlük içinde ele alınmadan doğayı ve insanı bir bütün olarak gözeten bir ekolojiye ulaşılamaz. Odamız bu çerçevede ve kamusal sorumlulukla sanayi, enerji, çevre konulu kongre, sempozyum, rapor vb. etkinlikler aracılığıyla toplumsal bilinçlenmeye katkı koymayı sürdürecek, doğal çevrelerinin ve üretim alanlarının talan ve tahribatına direnen halkın yanında olacaktır.”