Demokrat Zafer

Bahri Palas yazdı; MELAMET NEDİR ? NE DEĞİLDİR ? -2-

Yerel basınımızın usta kalemi ve bilge araştırmacı gazeteci Bursa Vatan Medya Gurubu yazarlarından Bahri PALAS ‘ın kaleminden

Bir hazinedir tasavvuf malik olmaz her hasis

Bulmağa onu dü alemde beğim sultan gerek.

Mısrı Niyazi hazretlerinin de bu mısralarında belirttiği üzere ;

Tasavvuf ilmi sonsuz sınırsız bir hazinedir. Herkesin sahip olamayacağı bir ilim olarak görmüş ve yazmıştır beytinde. Hatta bu tasavvuf hazinesini bulmaya, anlamaya, idrak etmeye  hem de iki alemde sultan gerek diyerek ne kadar önemli bir ilim olduğunu aşık gönüllere müjdelemiştir  hazret.

Bu ilim öyle nadir bululan bir ilimdir ki ; Bir bakıyorsunuz  Bir kadıyı , eski Bursa Kadısı Aziz mahmut Hüdai Hazretlerini makamından ederken yine bir bakıyorsun Kadı olarak atanan Yunus Emre hazretlerinin zahiri tahsil ettiği ilimler Taptuk Emre hazretlerinin gönlüne nakşedilen ilmi neşe ve yanık gönüllere merhem olarak sürdüğü  mana ilminin karşısında hiçbir kıymeti kalmayıp zahiri bütün makamlardan geçip hazretin engin ilmine ve nazarına teslim olmuştur. Bu örnekleri o kadar çok arttırabiliriz ki, bu sefer yazımız çok uzar ve ben kendi duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşamam.

Niye diye düşünmemek elde değil.

Niye tahtı tacı bırakıp dervişliğe talip oluyor bu zahiri ilim sultanları.

Aziz Mahmut Hüdai zaten bir çok zahiri ilimlere vakıftı, makamı vardı, yadımcıları, hizmetkarları vardı. Hepsinden bir anda niye vazgeçti ki ; acaba üftade hazretlerine mi yoksa Üftadede cem olmuş tasavvuf ilmine gönlünü kaptırdı da bütün dünya makamlarını ardın sıra bırakıp yüzünü mana deryasından yana döndü. Beşeri bir akıl ile cevap bulmak çok zor elbet.

Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin Kadılık yaptığı dönemde;  Bir kadın Kocasından boşanmak için Kadı Aziz Mahmut Hüdai’nin huzuruna çıktı.

Zahiri ilimlerin bilgesi , alimi Aziz Mahmut Hüdai Kadını pür dikkat dinlemeye çalışıyordu lakin hala birkaç gün önce si gördüğü bir rüyanın tesirindeydi. Düşüncelerinden söküp atamıyordu gördüğü o rüyayı. Oraya kilitlenip kalmıştı. Rüyasında cehennemi  ve cehennemde bazı tanıdığı insanların yandığını görmüştü. Aklı hep bu rüyadaydı. Ürkmüşti. Oraya adeta kilitlenmişti. Dikkatini Kadının söylediği sözlere odaklamaya çalıştı pür dikkat.

Bu hanımın fakir ve yaşlı kocası “Eğer bu sene de hacca gidemezsem seni üç talak ile boşadım.” demişti hatununa.

Hacca  şimdiki gibi uçaklarla gidilmediği bir dönem bu dönem. Kervanlar ile günlerce zahmetli ve yorucu bir yolculuktan sonra ulaşabiliyorsun mukaddes topraklara.Uzun ve çileli bir yolculuk.

Kadın ; Bursa kadısı Aziz Mahmut Hüdaiye. Efendim ;

Kocam İki gün içerisinde hacca gidip geldiğini söylüyor Muhammed Üftade’nin himmetiyle. Diyor.

Boşayın beni bu yalancı adamdan. Hiç Allah korkusu da kalmamış . Bu kadar önemli bir mesele için yalan konuşulur mu ? Farz olarak emredilen bir ibadet bu denli hafife alınacak bir meselemidir ki.

Efendim boşayın ne olur bu adamdan artık yüzünü dahi görmek istemem diyor israrla.

Aziz Mahmut Hüdai, bu Mehammed Üftade de kim diye düşünüyor kadıncağızı dinlerken bir yandan da.

Halkın manevi terbiyesi ile uğraşan bir insanı kamil Muhammed Üftade Hazretleri lakin Aziz Mahmut Hüdai henüz daha kendisini tanımıyor ama bu mahkeme tanışmalarına vesile olcak gibi görünüyor.

Kadımız akıllı, zeki ve en önemlisi sabırlı. Belki de işin sırrı bu sabırdadır bilmem siz ne dersiniz.

Kadı Duyduklarına inanamasa da, hayretler içerisinde kalsa da Mahkemeyi hacıların dönüşüne bırakacak. Yalan söylüyorsa da şahitlendirecek , ihtimal yok ama doğru söylüyorsa da şahitlendirecek ve hükmü o gün verecek.

Sabır önemli bir özellik.

Ve aradan günler geldi geçti ve hacıların geleceği gün geldi çattı. Nihayet ;

Bursalı hacılar mukaddes topraklardan kendi baba topraklarına Bursa’ya ayak bastılar.

Gelşen kafiyede ki hacılardan Hanımının boşanmak için mahkemeye başvurduğu bu yaşlı ve fakir adamın hac da olup olmadığının şahitliğini yapmak için mahkemeye çağırıldılar.

Mahkeme gününde şahid olarak, fakirin onlarla birlikte tavaf ettiğini onlarla birlikte hac farizesini yerine getirdiğini , hatta verdiği emanetleri getirdiklerini bildirdiler.

Her biri de aynı şeyi söylüyor ve olaya şahitlik ediyorlar dı.

Durun şimdi çok kafa karıştırıcı bir olay.

Tamam hepsi şahitlik ediyor ama olamaz böyle bir şey. Hatta imkansız .

Lakin Aziz Mahmut Hüdai görmüş olduğu cehennem rüyasından sonra ikinci darbeyi de yiyordu. Kafası çok karışık ama yapacak bir şey yok. Şahitlerin verdiği beyana göre karar almalıydı.

Kadının boşanma talebini , hacdan gelen şahitlerin yapmış oldukları şahitlik sonucunda reddetti.

Bu arada önemli gördüğüm bir mevzuyu da siz dost ve okuyucularım ile paylaşmak istiyorum.

Bu gün bir mahkemeye şahit olarak çıksanız . Hakim size bu olayı gördünüz mü yoksa duydunuz mu diye sorar ve gördüyseniz şahitliğiniz kabul eder duyduysanız önemsenez.

Kelime-i şehâdet ederken ; Ben şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve ben yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed, O’nun kulu ve Resûlüdür” demektir.

Burada ki şahitliğe çok dikkat etmek gerekir. Ana babamdan böyle duydum demek bizi çok ileriye götürmez.

Yazıyı uzun tutmamak adına burada kesiyorum.Yazılarımı takip etmeyi unutmayın.

DİLEKLERİMLE…..

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ