Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Önemli olan ekonomi politikalarının nihai amacı. Eğer siz nihai amacı sadece ihracatı biraz artıralım ve ihracat yapanlar bu işten para kazansın, oradan da ekonomimiz büyüsün diye düşünüyorsanız bu beyhude bir çabadır. Eğer siz ekonomik büyüme modelinizi Türkiye’de yatırım olsun, üretim olsun, ihracat olsun ve istihdam çoğalsın, insanlar iş bulsun ve iş bulup çalışanların da refahı artsın, çalışan herkes zenginleşsin diyorsanız o zaman başka şeyler yapmanız lazım. Şu anda hükümetin yaptığı sadece kurdaki yüksek artışa izin vermek, kurdaki hızlı artışa adeta seyirci kalmak. Merkez Bankası birkaç gündür ara ara döviz satmayı deniyor fakat hiçbir işe de yaramıyor. Bir yandan kurun artmasını zaten istiyorduk deyip, bir yandan da Merkez Bankası’nın dönüp de kur artmasın diye müdahale etmesinin bir tutarlılığı yok. Nereden tutsanız elinizde kalıyor. Gerçekten lime lime dökülen bir ekonomi politikası uygulaması var. Türkiye’nin aslında bir ekonomi politikası yok. Sorun da buradan kaynaklanıyor” dedi.
“Çin gibi büyüyeceğiz söylemleri ekonomik krizi örtme çabası”
Babacan, “Döviz kurunu kontrol edemeyip, elden kaçırıp, tarihimizin en yüksek döviz kuru artışını meydana getirin ondan sonra ben zaten döviz kurunun artmasını bekliyordum çünkü kur rekabetçi olsun istiyordum, böyle kur artarsa daha çok ihracat yaparız deyin… İyi de ihracatçı önünü görmeden, istikrar görmeden yeni yatırım yapar mı? Merkez Bankası faiz düşürdü 4 puan. Eş zamanlı hazinenin borçlanma faizi 5 puan arttı. Yüzde 17’den yüzde 22’ye çıktı beş yıllık hazine kağıtları. Atılan adımlar sonucunda hem hazinenin borçlanma faizi, hem döviz kuru arttı. Bütün bunlar da enflasyonun daha da artmasına sebep oldu. Son açıklanan enflasyon rakamlarına bakıyorsunuz ÜFE’deki artış yüzde 56. Son 20 yılın rekoru. TÜFE yüzde 21, o da inanıyorsanız. TÜİK diyor ki bir yıl boyunca vatandaşların yaptığı bütün alışverişlerin toplamında harcama sepeti yüzde 21 arttı diyor. Buna inanan kimseye rastlamadım sokakta bugüne kadar. Herkes enflasyon daha yüksek diyor. Çin gibi büyüyeceğiz söylemleri olup biten hasarı, büyük ekonomik krizi örtme çabası. Biz zaten biliyorduk, zaten bir modelimiz var diyerek olan bitenin vatandaşlara farklı bir şekilde sunulma çabası. Fakat vatandaşlarımız ne olup bittiğini gayet iyi biliyor” şeklinde konuştu.
İnegöl örneği ile büyümeye eleştiri
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Yüksek kurla büyüyeceğiz demek aslında asgari ücretin döviz cinsinden düşmesi demek. Aksi halde ithalat ve ihracat yapan firmalar, ham madde yine dövize bağlı. İnegöl’deki bir mobilya üreticisini düşünelim. Mobilya üretiminde kullanılan ham maddelerin neredeyse tamamı dövize bağlı. Ağaç, boya, cila… Her şey dövize bağlı. Döviz kuru arttığında mobilya imalatçısının malzeme maliyetleri de artıyor. Artmayan ne var, asgari ücret, işçi ücreti. Demek ki döviz kurunun artması, ücretleri döviz cinsinden düşürüyor. Döviz cinsinden düşen ücretlerle rekabet gücü sağlama, yani ucuz iş gücüne dayanan bir rekabet, ucuz iş gücüne dayanan bir ekonomik büyüme batsın diyorum ben. Ekonomik büyümenin nimetlerinden vatandaşlarımız yararlanamayacaksa , vatandaşlarımızı fakirleştiren bir ekonomik büyüme modeli varsa, vatandaşlarımız fakirleşsin, daha çok ihracat yapalım diyen bir ekonomik büyüme modeli varsa o model batsın. Bana göre model falan da yok, ekonomimiz berbat oldu” açıklamasında bulundu.
“Nasıl yöneteceklerini anlatmaları lazım”
Babacan, “Bağımsız kuruluşların hükümetten bağımsız çalışmaları çok önemli. İster Merkez Bankası olsun, ister TÜİK olsun burada görevlendirilecek kişilerin mecliste, plan ve bütçe komisyonunda en azından kendilerini bir anlatmaları lazım. O pozisyona gelen insanlar yeterli mi, değil mi? Milletvekillerinin onlara sorular sorması lazım. Bir bakıma toplum önüne çıkıp, basının da olduğu ortamda milletvekillerinin sorularına muhatap kalmaları, nasıl yöneteceklerini anlatmaları lazım. Bağımsız kuruluşlar için bunu çok önemsiyoruz. Bağımsızlık, hesap vermekten müstesna bir durum değil” dedi.
“Seçim için hükümet şartların daha uygun olmasını bekleyecektir”
“Seçimlere girme hakkını kazandık. Yarın seçim olsa, DEVA Partisi seçime girme hakkını kazanmış yaklaşık 20 siyasi partiden bir tanesi. Teşkilatlanmamızı çok hızlı gerçekleştirdik. Biz parti olarak seçime hazırız. Türkiye’nin sorunlarının çözümü için mutlaka bir iktidar değişikliği olması, bunun için de bir seçimin olması şart” ifadelerini kullanan Ali Babacan, “Öte yandan bugünkü anayasaya göre seçim kararını ya meclis ya da cumhurbaşkanı veriyor. Bizim şu anda seçim kararını verecek bir imkanımız yok. Bugün seçim olsa seçilemezler. Bunu bildikleri için erken seçimden hiç bahsetmiyorlar. Seçim için hükümet şartların daha uygun olmasını bekleyecektir. Ancak kendi kazanacağına inandığı bir fırsat penceresi görürse o zaman erken seçime gidebilir. Biz genel merkez olarak şu ana kadar hiç anket yaptırmadık. DEVA Partisi’nin farkındalığı gittikçe artıyor. Vatandaşlarımızın üçte biri partimizin henüz adını duymamış. Biraz daha kendimizi tanıtmak için teşkilatlarımızın yoğun şekilde sahada olması gerekiyor” tespitinde bulundu.
“Hiçbir partiyle temasımız yok”
Babacan, “Şu anda hiçbir ittifakta yokuz. Kendi özgün kimliğimizi inşa ediyoruz ve bunu vatandaşa anlatmakla meşgulüz. Erken aşamada herhangi bir ittifakta olmamız bizim kendi kimliğimizin anlaşılmasını güçleştirecektir, böyle inanıyoruz. İleride seçim kararı alındığında herhangi bir ittifakta olur muyuz veya kendi başımıza mı yürürüz o gün vereceğimiz bir karar. Ama şunu söyledik Cumhur İttifakı’nda asla yer almayacağız. O tarafta kesin olmayız. Cumhurbaşkanı adaylığı konusu da benzer şekilde. Hiçbir partiyle temasımız yok. Kendi içimizde dahi bir değerlendirmemiz olmadı bugüne kadar. Şu anki mevcut sistemde her partinin genel başkanı doğal bir cumhurbaşkanı adayı. Bu işin tabiatında var. 2018 seçimlerinden itibaren bir de ortak adaylık modeli de başladı. Böyle bir model içinde yer alır mıyız almaz mıyız noktasında da aldığımız herhangi bir karar yok bugün için” diye konuştu.
“Göç konusuyla ilgili bir eylem planı açıklayacağız”
Ali Babacan, “Şu anda hükümetin bir göç politikası yok. Göç politikası olan bir ülkeye 4 milyon Suriyeli geldikten sonra on binlerce Afgan elini, kolunu sallayarak girebilir mi? Seçimlerden sonra mevcut bir tabloyu maalesef devralacağız. 6,5 ila 8 milyon yabancının yaşadığı bir ülke artık Türkiye. Devlet bile tam rakamı bilmiyor. Göç konusuyla ilgili bir eylem planı açıklayacağız. Türkiye’deki yabancıların kendi ülkelerine dönebilmeleri için o ülkelerin bu insanlar için daha yaşanabilir ülkeler olması için Türkiye’nin katkıda bulunması gerekiyor. Türkiye, şu anda örneğin Suriye’de sorunların bir parçası. Türkiye’nin acilen çözümlerin parçası olması lazım. Aksi halde ne uluslararası hukuk ne insani bakış açısı böyle zorla götürüp, sınır dışı etmeye izin vermiyor. Bazı siyasi partiler hepsini göndereceğiz diyor. Ben de diyorum ki bir simülasyon yapılabilir. 25 otobüsü çekin, bin tane kadın, çocuk zorla evlerinden alın, jandarma ve polis eşliğinde, otobüslere doldurup, gönderin sınır dışı edin bunu da uluslararası basının önünde yapın. Bunu yapabiliyorsanız buyrun yapın. Ama ben bunu anlattığımda herkes donup kalıyor. Gerçekçi konuşmamız lazım” ifadelerini kullandı.
“Partimizi yıpratmaya dönük bir komplo”
Babacan, ‘siyasi ve askeri casusluk’ suçlamasıyla tutuklanan partinin kurucularından Metin Gürcan ile ilgili “Birinci perspektifimiz hukuk. Ciddi suç iddiaları var. Bugüne kadar Metin Gürcan’ın avukatlarının ulaştığı dosyalarda somut hiçbir delil yok suç unsuru taşıyan. İkinci perspektifimiz siyasi. Şubat ayından bu yana uyutulan bir dosya. Tamamen partimizi yıpratmaya dönük bir komplo. Üçüncü perspektifimiz siyasi etik. Bizim siyasi etik yönetmeliğimiz var. Metin Gürcan’la ilgili siyasi etik yönetmeliğimize davranışları uyuyor mu uymuyor mu bununla ilgili bir süreç başlattık” dedi.
Babacan’ın gözünden Bursa: Mücevher taşı gibi
“Küçük yaştan itibaren ticari ilişkilerimiz açısından Bursa’ya çok gidip, geldim. Bizim aile işimiz dededen, babadan tekstil olduğu için Bursa da çok önemli bir tekstil üretim merkezi. Özellikle ev tekstili konusunda Bursa’yla bizim çok yoğun alışverişimiz oldu zamanında” şeklinde konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Ben 2001’de siyasete girdiğim anda işlerimizden geri çekildim. Ailece de çok gelip, gittik Bursa’ya özellikle Uludağ’ı çok severiz, yazın ayrı kışın ayrı çok severiz. Siyasetten sonra daha seyrekleşti, siyasetten önce daha sık gelip, gidiyordum Bursa’ya. Çünkü Bursa’yla çok işimiz vardı. Siyasette de Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ilk organizasyonunda epey bir katkımız oldu. Emeğimiz oldu. 5 sene de arka arkaya geldim. Türkiye’de kendi Davos’umuzu yapabilir miyiz diye bir niyetle başladık. Güzel de gitti ama sonra yapılıyor mu yapılmıyor mu duymuyorum hiç. Ekonomi iyiyken bu tür toplantılar faydalı oluyor. Çok verimliydi. Her güzel iş gibi bizler sistemden çıktıktan, ortak akıl bırakıldıktan sonra maalesef ben bile o zirvenin yapılıp yapılmadığından habersizim. Turizm Bursa için çok önemli. Kültür, tabiat, kış turizmi, kaplıca son derece önemli her açıdan. Bursa, tarihi ve kültürel dokusuyla çok özel bir il her açıdan. Bursa’nın kendine özel dokusu ayrıdır. İngiltere Kraliçesi’nin yılda iki defa yurt dışına yaptığı programlar olur. Az sayıda yaparlar ama çok önem verirler uzun süre kalırlar. O dönem Dışişleri Bakanı’ydım. O programa ikinci bir il olarak biz Bursa’yı yazdık. Hatırlarsanız o zaman Bursa’ya geldi. Bursa bütün dünya basınında haber oldu. Türkiye’de turizm ya İstanbul ya da kıyı şeridi gibi halbuki Bursa mücevher taşı gibi şehrimiz her açıdan. Bursa’yı ön plana çıkarmak için Dışişleri Bakanlığı dönemimde böyle etkili bir çalışmamız olmuştu. Bursa’ya bakınca betonlaşma çok üzüyor. Verimli topraklar, Bursa ovasında, bir zamanlar koca koca sulu Bursa şeftalisinin yetiştiği topraklarda şimdi beton yığınları var. O rant maalesef ovayı çok kötü yaptı. Yeşil Bursa’nın bir kısmı oldu gri Bursa. Hele devlet eliyle bunun yapılması… TOKİ’nin o blokları yapılırken bula bula burayı mı buldunuz? Bütün dünyanın gelip Osmangazi’nin türbesinden Bursa ovasına baktığı manzarada kötü kötü bloklar. Çok üzüyor insanı bunlar. Hava kirliliği çok önemli bir problem, doğal gazla birlikte bir miktar rahatlasa da” değerlendirmelerini yaptı.
6 sıfırı kim attı?
Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın, “Şimdi 6 sıfır attık diye övünmeye başladı. Ne sen attın ya? Dönemin başbakanı olarak ben attım” sözlerine ise şu yanıtı verdi: “Basın arşivini kronolojik olarak tarayarak bulabilirsiniz. Paradan 6 sıfır atmayla ilgili çalışmalar nerede, nasıl başlıyor. O günkü basın arşivinde, televizyon haberlerinde bunu duyuranın ben olduğu açıkça yazıyor. Benim sorumluluğum altında yürüyen bir projeydi. Paradan sıfır atmayı ilk Türkiye yapmadı. Merkez Bankası ilişkili bir kurumdu, Hazine bana bağlı bir kurumdu. Türkiye benden duydu. Cumhurbaşkanı’nın o zaman Başbakan’ken başlattığı bir proje olsaydı herhalde büyük bir tanıtım töreniyle bunu kendisi duyururdu. Benim talimatım diyor ancak biz talimat almadık. Muhtemelen ilk basından duymuş olabilir o dönemde. Biz başlattık, bilgi verdik.”