Ateş Alpar’ın “Yıkıntılara Bakmak” Adlı Performansı, 5. Mardin Bienali ile Eş Zamanlı Olarak Mardin Sokaklarına Karışıyor
Ateş Alpar’ın Hasankeyf’in sular altında kalışını konu alan yeni performansı Yıkıntılara Bakmak, 20-21 Mayıs tarihlerinde, Performistanbul iş birliğinde 5. Mardin Bienali ile eş zamanlı olarak, Mardin sokaklarına karışacak. Bellek ve hafıza üzerinden hatırlama ve hatırlatmayı amaçlayan performans, Ilısu Barajı’nın sular altında bıraktığı tarih ve kültüre, yerinden ettiği insanlara, yok ettiği biyoçeşitliliğe odaklanacak.
2014 yılından bu yana video ve fotoğraf üzerine çalışmalar üreten Ateş Alpar, son iki senedir üretim pratiğine performans sanatını da ekledi. Mardin ve İstanbul arasında hayatına devam eden ve üreten Alpar, çalışmalarında aidiyet, beden, kimlik ve bellek üzerine odaklanıyor. Aramızda ve Tüm Sular Çatlağını Bulana Kadar ile dikkat çeken performanslarının ardından Yıkıntılara Bakmak adlı yeni performansında Hasankeyf’i merkeze alıyor.
Hasankeyf’in sular altında kalışını hatırlatmayı, izini sürmeyi amaçlayan performans, binlerce yıllık kültürel mirasın yok oluşuna, insanların yerlerinden edilişine dikkat çekecek. Hasankeyf’in girişinde yer alan Türkçe, İngilizce, Kürtçe dillerindeki “Hoşgeldiniz” tabelası Alpar’ın performansına ilham olacak. Sanatçı performans kapsamında Mardin sokaklarında insanları düşünmeye ve hatırlamaya davet edecek.
Çalışmalarında eleştirel bir dil benimseyen Alpar, kendi içinde bulunduğu, ilişki kurduğu, diyaloğa geçti konular üzerinden üretimlerini gerçekleştiriyor. Hasankeyf üzerine yaklaşık altı senedir araştırma ve çalışmalarını sürdüren sanatçı, fotoğraf, yazı ve videodan oluşan çalışma sürecini şimdi ise bir performansa dönüştürüyor.
“Hasankeyf’in yok edilmesine göz yumuldu. Suyun altında, köprünün üzerinde oradan gelip geçen yaşamların hayaletleri gezinmiyor mu hâlâ? Mülksüzleştirilenlerin arzuları, anıları, umutları, sevinçleri, başlarına gelenlerin şiddeti yüzeyi yoklamıyor mu? Ne kadar tarumar edilirse edilsin köprü üzerinden geçilmek, yeryüzünü birleştirmek üzere orada değil mi? Köprü, bizleri çağırıyor. Köprü, ‘biz’ oluyor. Köprü biziz.”