Demokrat Zafer

Aradan geçen bunca yıl sonra eğitim konusunda geriye gidişimiz çok acı!

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Bursa Şube Başkanı Jülide Akköprü’den “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ” özlem yazısı! Akköprü; Genel Merkezleri tarafından yapılan açıklamayı gazetemizle paylaşarak; “Atatürk’ü yaşamdan ayrılışının 83. yılında saygı ile anıyoruz. Atatürk ülkemizde ve tüm dünyada hakkında en çok araştırma, inceleme yapılan liderdir. Bu, nedensiz değildir. Aradan geçen 83 yılda onun yaptıkları sınanmış ve doğrulanmış; zaman onu haklı çıkarmıştır. Mustafa Kemal Paşa önce kurtuluşumuzu sağlamıştır.  Osmanlı padişahı işgalcilere teslim olmuşken, o teslimiyeti kabul etmemiş; ulusun önüne düşmüş ve bizi bağımsızlığımıza kavuşturmuştur. Onun emperyalizme karşı savaşımı tüm ezilen uluslara da örnek olmuştur. Asya ve Afrika’nın ezilen ulusları bağımsızlık yolunda Türk Kurtuluş Savaşı’nı izlemiştir. Kurtuluştan sonra yaptığı devrimler tüm dünya tarafından izlenmiş, takdir edilmiştir. Altı yüz yıllık saltanatın, dört yüz yıllık halifelik kurumunun kaldırılması ve cumhuriyet yönetimine geçilmesi, bir İslam ülkesinde mucize gibi bir şeydi. Mustafa Kemal Paşa bu mucizeyi gerçekleştiren liderdir.

Türkiye Cumhuriyeti laik yasalarla yönetilen bir ülkedir. 3 Mart 1924 tarihinde Meclis’ten çıkarılan ”Üç Devrim Yasası” Cumhuriyetimize karakterini vermiştir. O gün, Meclis’ten geçirilen yasalardan biri “Eğitimin Birliği Yasası”dır. Laiklik ilkesi Anayasa’da yer almadığı halde, bu yasa ile laik eğitim uygulaması başlatılmıştır. Laik hukuk arayışlarına da bu tarihten sonra başlanmıştır. Atatürk tüm yaşamı boyunca bilimin gösterdiği yoldan gitmiştir. Dünyada ondan başka hiçbir lider, “Benim söylediklerim bilimle çelişirse bilimin gösterdiği yoldan gidin”  gibi bir cümle kurmamıştır. Onun “ Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir; bilim ve fen dışında yol gösterici aramak, gaflettir, sapkınlıktır.”  “ Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bunun anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline ulaştırmaktır.” sözleri yeni devletin eğitimine de yön vermiştir. Eğitimin Birliği sağlandıktan sonra ilköğretim parasız, zorunlu ve karma yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nde uygulanan eğitimi bilenler için yeni uygulama bir devrimdir. Cumhuriyet özellikle kız çocukların okuması ve kadınların toplumsal yaşama katılması için Ortaçağ artığı güçlerle amansız bir savaşım vermiştir. Aradan geçen bunca yıl sonra eğitim konusunda geriye gidişimiz çok acı!

Atatürk çağdaş uygarlık düzeyine öğretmenlerle ve bilimsel eğitimle ulaşılabileceğini biliyordu. Onun için cumhurbaşkanı olmasam, milli eğitim bakanı olurum, demiştir.  Ayrıca kadının okutulması gerektiğini de her fırsatta vurguluyordu. “ Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.” diyordu.  1927’de yapılan nüfus sayımında ilk kez kadınların sayılması, 1928’de “Yazı Devrimi” yapıldığında kentli, köylü, genç, yaşlı her katmandan kadının “Millet Mektepleri”ne yazılması kadını toplumsal yaşama katma konusunda atılan önemli adımlardır. Kadın-erkek eşitliği sağlanmadan çağdaş toplum olunamazdı. 1926’da yürürlüğe giren Medeni Yasa bugün de devrim niteliğindedir. Kadınlar Türkiye Cumhuriyeti’nde birçok Batılı ülke kadınından önce 1930-1934 tarihleri arasında seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur. Neredeyse yüz yıl sonra bugün yaşadıklarımız üzüntü vericidir.

Öğretmenlere seslenirken yeni nesil sizin eseriniz, olacaktır, demiş ve onlardan “ düşüncesi özgür, vicdanı özgür, irfanı (anlayışı) özgür” kuşaklar yetiştirmelerini istemiştir.Atatürk’ün eğitimle ilgili sözleri daha sonraki yıllarda özdeyiş haline gelmiştir.“ Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüce topluluk halinde yaşatır ya da tutsaklık ve yoksulluğa sürükler.” “Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş bir devlet olmasını istiyordu. Toplumun ilerlemesini engelleyen Ortaçağ artığı, geri kurumların kökünün kazınmasını istiyordu. Bunun için tutucu kesimlerin düşmanlığını üstüne çekti. Hatta Kurtuluş Savaşı’na birlikte başladığı arkadaşlarıyla arası açıldı. “Baylar ve ey ulus iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” sözü, o gün birçok kişiyi rahatsız ediyordu; bakıyoruz, bu söz bugün de birçoklarını rahatsız ediyor. “SÖYLEV”inin son bölümünde sorduğu: “ Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara şanslarını ve yaşamlarını bırakan insanlardan meydana gelen bir topluluğa, uygar bir ulus gözüyle bakılabilir mi?” sorusunu ne acıdır ki aradan geçen bunca zamana karşın, bugün de sormaya devam ediyoruz.

Atatürk’ün aramızdan ayrılmasıyla devrimlerin hızının kesilmesi ve çok partili yaşama geçişle birlikte devrimlerden, özellikle de ulusal,  laik, kamucu eğitimden sapmalar, bugün yaşadığımız sorunların nedenidir. Kadın cinayetleri utanç verici boyutlardadır.  Kadınların yasal hakları tehdit altındadır.  İktidar “İstanbul Sözleşmesi”nden çıkmıştır. Tarikatlar ve vakıflar Milli Eğitim Bakanlığına egemen olmuştur. Birkaç yıldır uygulanan 4+4+4 eğitim sistemi ülkemizi geriye götüren araç işlevi görmektedir. 2021 yılında Atatürk’ün gösterdiği hedeflerin çok uzağındayız.  Atatürk’ten sonra, onun “arasız devrimler”i kesintiye uğradı. Yeniden emperyalizmin güdümüne girdik.  Yoksulluk ve işsizlik içinde debelenip duruyoruz. Çözüm, onun gösterdiği yolda yürümekten geçiyor. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Atatürk’ün eğitim anlayışının izleyicisidir. Eğitim süs olmaktan çıkarılmalıdır, baskı aracı olmamalı; uygulamalı yapılmalıdır, demişti.  Biz de ezberci eğitime son verilmeli, eğitim; ulusal, laik, demokratik, karma ve uygulamalı olmalıdır, diyoruz. Kamusal eğitimi savunuyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü saygı ile anıyoruz.” ifadelerini kullandı.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ