Ahmet Koçak yazdı; OTOBÜS-2
Köşe yazarımız Ahmet Koçak makalesinde bir yolculuğun perde arkasını kaleme aldı;
– Yani mutluyduk derken tabi ki bizim de küçük sorunlarımız vardı. (Yabancılara fragmanını izletiyor. Biraz güven duymaya başladı mı filmin aslını izletecek.)
-Ah! Bacım on caz her evlilikte olur. Bizimki öyle mi? Vallahi gidecek yerim olsa boşanırım, bir gün durmam. Ama ne yaparsın ki, çekeceğim, deyince esmer kadının gözleri level atladı. Birazdan seyir çıkacak gibi gözüküyordu. Öyle de oldu. Vites yükselten esmer kadın:
– Ah! Bacım her şey herkese söylenmez. Seni sevdim. Sana doğrusunu anlatayım. Benim kocam, adi, şerefsizin tekiydi! Bana hiç karı gözüyle bakmadı. İlk birkaç yıl iyiydi. Sonradan rüşvet mi yedi ne olduysa, eline çok para geçmeye başladı. ‘Erkek milleti kapıda zabın gerek’ derler. Erkek ne kadar fakir olursa kadın için o kadar iyidir. Para buldu mu azar evine barkına bakmaz. Ah ah! Anlatsam roman olur o kâfirin yaptıklarını!
Önceleri nöbetim var dedi eve gelmemeye başladı. Öyle oldu ki haftada bir uğrar oldu. Şüphelendim bizim Yozgatlılara sorup haber aldım ki; sarışın güzel bir kadın bulup O’na ev açmış birlikte yaşamaya başlamışlar.
Eve gelince bana ilişmesin, beni dövmesin diye bağrıma taş basıp öğrendiğimi söylemedim. Bir bakıma da o kadını bulması iyi oldu. Çünkü eve gelince beni çocukları dövmemeye başladı. Hiç eve bakmayan adam bol yiyecek getiriyor, bol para bırakıp, “Bir ay beni beklemeyin işlerim var” deyip gidiyordu.
Böyle beş altı yıl idare ettik. Sonunda “seni boşayacağım!” dedi kabul etmedim. Beni ikna etmek için çok çabaladı. İkna edemeyince o sarışınla birlikte olduğunu söyledi. Yine boşanmaya yanaşmayınca beni aldı o kadınla tanıştırmaya götürdü şerefsiz iyi mi?
Gittim baktım Allah’ı var güzel bir kadınmış. Bir de oğlan doğurmuş. Bana yanaşmadığından iki kızla kalmıştım. Kadını görüp kıskanır boşanırım sandı. Ben zaten yıllardır biliyordum. Kadını görünce Allah kalbimi biliyor ya çok yakışıklı kocama yakıştığını bile geçirdim içimden. Zaten okumuş yazmış adamın görücü usulüyle akrabalardan birinin kızıyla evlendirilmesi hataydı.
Ben artık kocadan çoktan geçmiştim. Bize bakmasına razıydım. Adı Sema olan kadının telefonunu aldım. Bir kafede buluştuk. O’nun ısrarı ile köpeğin boşanmak istediğini anlamıştım. Kadına birlikte yaşamalarına hiç ses etmeyeceğimi, benden boşanmamasını söyledim. Kadın da, anne ve babasının onu sıkıştırdığını söyledi. Kadına adeta yalvardım. İki çocuğumla ortalarda kalacağımı falan söyleyince bana acıdı ve yumuşadı, “tamam O’nu sıkıştırmayacağım” dedi. Normalde benim onun saçını başını yolmam gerekirdi lakin hayat şartları işte ne yaparsın! Kadın, Allah var vicdanlı bir kadınmış. Bana acıdı, başladı beni teselli etmeye.
Boşanırsam kadın başıma ne yapardım. Tahsilim yok, ne yalan söyleyeyim güzelliğim de yok. Babadan mal mülk de yok. Bir daha kimse de almaz beni. Alimallah ortalıkta kalırım iki bebemle. Ayak direyip boşanmadım. Sıktım dişimi, dayandım alçak herifin zulmüne.
Zaman içinde o kadın bizim eve gidip gelmeye başladı, bizim zebaniden gizli. Beraber günlere gittik, yedik içtik, dost olduk.
Birkaç yıl sonra araba ile yolda giderken bir kamyona çarpmış uçuruma yuvarlanmış bizim şerefsiz! Elin içinde cenazesini aldık mezara koyduk. Resmi karısı ben olduğumdan bana ve çocuklara maaş bağladılar. Benim oturduğum ev de, Sema’nın oturduğu ev de bize kaldı. İyi ki boşanmamışım. Yoksa ortalarda kalırdık. Ben de Sema’nın iyiliğine karşılık evden çıkarmadım. O evde kira vermeden oturuyor. Tabi evin tuğlaları yenmiyor. Ekmek lazım. İş bulana kadar ben yardım ettim. Çocuğu da benim kızlar sevdiler. E ne de olsa kardeşleri. Sema işe giderken oğlanı bize bırakır gider. Yani anlayacağın bacım bizim hayat bir roman.”
Genç kadın:
-Vallahi abla senin hayatın gerçekten romanmış. Ağzım açık dinledim. Eve gidince bizimkine daha iyi davranacağım. Biraz da benden oluyordu. Aslında bizim ki iyi bir adam. Senin herifi dinleyince, benim herifin değerini daha iyi anladım, dedi.
Hani bir film izler, bir roman okur da ondan ders çıkarıp davranışlarını düzeltirsin ya; genç kadın da bu öyküden bir ders çıkararak kocasına daha iyi davranma kararı vermişti.
Otobüs, Keçiören Köprüsü’nde yaşlı kadını indirip yoluna devam etti. Kalan yolcular da AŞTİ de indi. Böylece bir yolculuk daha sona erdi.
Demek ki neymiş; yolcularımız gibi delisi dışına olacak; olanı biteni anlatıp yeni öyküler yazılmasını sağlayacakmışız.
ahmet.kocak16@hotmail.com