Ahmet Koçak Yazdı; BİRKAÇ İYİ ADAM…
Köşe yazarımız Ahmet Koçak’tan birkaç iyi adam formatında belgesel niteliğinde bir yazı… Koçak; “WatsApp’ta “İyi Adamlar” adında bir grubumuz var. Bu grubun aktif üyeleri: İsmail Tekin(Mali Müşavir, şair, yazar), Ahmet Koçak(E. Öğretmen,yazar), Ahmet İlbaş (E Öğretmen, şair, yazar), Mikdat Yıldız(E. astsubay, yazar), Fahri İşdar(E. Bankacı), Necati Çelik(E. Öğretmen), Hayrettin Sancar(E. Memur, şair)’dır. Bu iyi adamlar yaklaşık on yıldır; on beş günde veya ayda bir; Abdal’da, Şahinbey Döner’de, bir çay bahçesinde, bir dostun yazlık evinde bir araya gelirler. Grubun toplantılarına arada bir Hayrettin Kuzgun(Tekstilci), Nezir Küçükbayradar (E. Bankacı, şair), Şahin Sevinç(İşletmeci, büyükşehir belediye meclis üyesi) Cemil Ocak(Yıldırım belediye meclis üyesi) Yahya Alkan(E. Öğretmen) da katılır, dertlerini silkeleyip giderler. Grubun adını CHP Yıldırım belediye meclis üyesi olan İsmail Tekin koymuştur. Bizler grubumuz anılırken Kemal Sunal gibi “biz iyi adamlarız di mi?” der, genişçe açtığımız ağzımızdaki otuz iki dişimizi göstererek “hı hı hı” diye güleriz.
Toplandığımızda yakından uzağa ilkesine harfiyen uyarak; Yıldırım’ın, Bursa’nın, Türkiye’nin ve ardından Dünya’nın sorunlarını dile getirir, sorunlara çözümler üretiriz. Bizim ürettiğimiz çözümler oturduğumuz masada kalır, kimsenin bundan haberi bile olmaz. Varsın olmasın; bizler dertleri dile getirmiş, dilimizde oluşan şişi indirmiş, sorunları çözmüş, deşarj olmuş vaziyette dağılırız ya bu bize yeter de artar. Toplantılarımızda neler konuştuğumuzu bu yazımla kamuoyuna ilk kez sunmuş olmanın mutluluğu ve kıvancı içindeyim.
Grubumuza bir mesaj geldi:
“Sevgili Dostlar, Biliyorsunuz ki; uzun süredir bir araya gelme imkânımız olmadı. Özleştik. Kabul ederseniz ve müsait olursanız sizi mütevazı bir ortam olan BABAEVİ’mde 10 Aralık 2022 tarihinde Cumartesi günü öğleden sonra saat 15.00 gibi ağırlamak isterim diye düşündüm. Görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Davetim kabul görürse adres ve konumu bu platformda paylaşacağım. Grup üyesi arkadaşlarıma sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. İsmail Tekin.”(Davetteki kibarlığa, seviyeye, nezakete dikkatinizi çekmek isterim.)
Memnuniyetle kabul ettim. Navigasyonu ayarlayıp, güzel sesli kadının yol göstericiliğinde Teferrüç Mahallesi’nde olan eve doğru yola çıktım. Evi buldum. İlk gelen bendim. İsmail Tekin ve yemekleri hazırlayan Fahri İşdar evde konuklarını bekler vaziyetteydiler. Diğer davetliler gelene kadar İsmail Bey, müzeye dönüştürmeye çalıştıkları üç katlı baba evini; duvarda asılı olan siyah beyaz resimleri, ev eşyalarını anlatarak gezdirdi. Köşe yazılarında anlattığı, resimlerini paylaştığı evi ve çocukken oyunlar oynadığı Karınca Deresi’ni ilk kez görmeme rağmen tanıdım.
Çocukluğunda uçsuz, bucaksız ve korkunç gelen Karınca Deresi’nin üzeri çoktan kapatılmış, Uludağ’a doğru giden asfalt bir yol yapılmıştı. Yolun altından dere görünmeden akıyor, Setbaşı Köprüsü’ne doğru yoluna devam ediyordu.
Diğer konuklar, Emir Sultan ve Davutkadı mahalle muhtarları da gelince kadro tamamlandı. Evi bir de onlarla gezip, İsmail Bey’i bir kez daha dinledim;
“Ailemiz çok önceleri Selanik’ten buraya göçmüş. Dedem de burada doğmuş. O zamanlar evleri Namazgâh’ta iken bu evi babam için yapmışlar. Böyle değil, bir odalık bir evmiş önce. Zamanla ilaveler yapılarak büyütmüşler. Dedem ve babam aynı zamanda usta idiler. Dedem tuvaleti yakına yapmış. Babam da tuvaleti bozup uzakta olsun diye uzağa yapmış. Bu böyle birkaç kez tekrarlanmış, tuvalet gitmiş gelmiş. Ben ve dört kardeşim bu evde doğduk, büyüdük. Koreli Mehmet diye anılan babam fabrikada işçiydi. Bu evde acı tatlı günlerimiz geçti. Burada kimse oturmaz. Baba evini aile müzesi gibi tasarladım. Gördüğünüz resimler, ev eşyaları olduğu gibi anne babamdan kalanlardır.”
Girişteki holde hazırlanan yemek masasında yerlerimizi aldık. Ana yemek, soğuk, sıcak mezelerle söyleşimiz; altı yaşında gelin edilen tarikatçının zavallı kızı, hükümetin bir türlü çözemediği, tüm suçu marketlere yüklediği hayat pahalılığı, altılı masa… gibi konularla devam etti. Emir Sultan Mahalle Muhtarı Y.Ziya Aydınlı ve Davutkadı Mahalle Muhtarı Bayram Demir’e;
“Hayat pahalılığı mahallenizde yaşayan insanları nasıl etkiledi? Yardım talepleri son yıllarda daha da arttı mı?” diye sordum. Pandemi döneminden beri yardım taleplerinin artarak devam ettiğini söylediler. Düzenli bağış yapan iş insanları olduğunu, bazılarının asla isimlerinin açıklanmasını istemediklerini belirttiler. Hepimiz de o yardımseverleri takdir ettik. İki komşu mahalle muhtarları komşuluk hukuku gereği çok samimi olmuşlar ve samimiyetlerini sohbetimizde de sergilediler.
İsmail Tekin Atatürkçü ve Kuvayı Milliyecidir. Okuduğu, duyduğu, tanık olduğu yolsuzluk, adaletsizlik ve hırsızlıklardan bahseder ve sinirlenir, ateşli konuşmasının arasına uygun kalaylamalar yerleştirerek; “Bu, böyle konuşmakla olmaaaz! Böyle gitmez arkadaşlaaar! Yeniden Kurtuluş Savaşı vermeden bu emek hırsızlarından kurtulamayııız! Atalarımız gibi kazma kürekle savaşmadan bu kan emicilerdeeen !..” derken aklımıza Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin son paragrafı gelir;
“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” ve hepimiz evdeki kazama küreği nereye koyduğumuzu düşünürüz.
Üç saat süren bir buluşma daha sona erdi. Hepimiz sıkıntılarımızı anlatarak rahatlamış, pamuğa dönmüş, yeni sıkıntıları omuzlayacak kıvama gelmiş olarak evden ayrıldık.
Bizi konuk ederek güzel bir şekilde ağırlayan İsmail Tekin ve yemeklerimiz hazırlayan; ikinci mesleği aşçılık olan Adanalı Fahri Bey’e teşekkürlerimizi arz ederek evlerimizin yolunu tuttuk.
ahmet.kocak16@hotmail.com ”