Ahmet Koçak yazdı; BİLİM
Köşe yazarımız Ahmet Koçak kaleme aldığı yazıda;
Bir makalede okumuştum; seralarda domatesleri tozlaştırmak için İsrail’den arılar alınırmış. Kış uykusuna yatan arıların tersine, kışın da canlı olan, üreme özellikleri yok edilmiş bu arılar, seralarda tozlaşmayı yapacak kadar yaşayıp ölüyorlarmış. Seralara yeni ürün ekince tekrar o arılardan almak gerekiyormuş. Döviz ödeyerek tekrar almak zorundaymışız.
Bilime önem veren ülkeler, bitki ve hayvanların genleri ile oynayarak bol ürün alır, zenginliklerine zenginlik katarlar. Örneğin bir batında çok yavru dünyaya getiren fare genini, buğdaya, patatese, diğer bitki ve hayvanlara uygulayarak daha çok ürün elde etmeyi başarmışlar.
Kimileri der ki: “Zaten her şeyi bulmuşlar biz bilimsel eğitim vererek neyi bulduracağız ki?…”
Döviz ödeyerek dışarıdan aldığımız, genetiği değiştirilmiş sebze tohumları, yerli tohumların tersine bol ürün veriyormuş. Bir kere o üründen ekip hasat ettikten sonra aldığınız tohumlar büyüyor ancak hiç ürün vermiyormuş. O tohumlara bir etek döviz verip tekrar tekrar alıyormuşuz.
İşte size yüksek verimli sebze, meyve tohumu elde etmek için bilimsel çalışma yapılacak bir alan…
Eskiden yerli tohumlar ekilerek buğdaylar bire üç ya da beş ürün verirdi.(öyle kalsaydı bu kadar insanı beslemek olanaksızdı) Genetiği ile oynanmış buğday bire elli, seksen ürün veriyor. Avrupa’da dekar başına ortalama yedi yüz elli, sekiz yüz kg buğday alınırken ülkemizde iki yüz elli, üç yüz kg imiş.
İşte size yüksek verimli buğday tohumu elde etmek için bilimsel çalışma yapılacak bir alan daha…
Bilgisayar çağı gelmiş çatmıştır. Bilgisayardan, internetten ayrı kalamazsınız. Bilgisayar ve interneti de Amerikalı bulduğundan ona para verip almak zorundasınız. Windows programı yüklersiniz bilgisayarınıza. Bulan kişi on yıllık ömür biçmiştir. On yıl sonra Windows kilitlenir, bir daha çalışmaz. Çünkü öyle ayarlanmıştır. Tekrar para verip yüklemeniz gerekir. Yeni sürüm eski bilgisayarla uyumsuzdur, yeni sürüm bilgisayar da almalısınız. Bu devletlere yine paranız oluk gibi akmaya başlar.
Cep telefonu yaşamımızı kolaylaştıran ne güzel bir alettir. Telefon iki yıl zor dayanır. Yeni bulunan programlara uyumlu değildir. İki yılda bir yeni telefon almak zorunlu hale gelmiştir. Bulan ve üreten ülkelerden yine bir etek döviz ödeyerek alırız.
Onlara kızınca bir iki bayrak yakar, yerlere kola döker, telefonunu kırarsınız. Protestonuz sizi biraz ferahlatır, onların hiç umurunda olmaz. Belki de sizin protestolarınız onlara çok komik de geliyordur. Aradan biraz zaman geçince yine almaya devam edersiniz. Çünkü onların ürettikleri teknolojiye sahip değilsinizdir, muhtaçsınızdır.
İşte size teknolojik araç geliştirmek, üretmek için başka bir alan…
Motor patentiniz yoktur. El giderken aya, siz kalmışsınızdır yaya. Geçmişte yapabildiğiniz; otomobil, uçak fabrikalarınızı pahalıya mal oluyor diye size kapattırıp ucuza sundular. Çok kar ettik sandınız. Bolca otomobil ve diğer taşıtları sattılar, yedek parça da satarak bağımlı hale getirdiler. Birkaç markanın montajını yaparak teknolojide çok ilerledik sanırsınız. Montaj önemli değildir. Çok da para kazandırmaz. Montajı 1960’lı yıllardan beri yapıyoruz zaten.
İşte size otomobil, uçak, diğer araçları üretmek ve geliştirmek için başka bir alan…
Ne yapmalıyız?
Yapacağımız şey bilimsel, laik eğitime önem vermektir. Gelişmiş ülkeler çağdaş, bilimsel eğitime önem vererek bu duruma geldiler. Ezberci ve sınava yönelik eğitimden hemen vazgeçilmelidir. Üniversiteye kadar genel kültür ve bilimsel düşünme alışkanlığı verilmeli; soru soran, sorgulayan, aldığı bilgileri süs gibi yakasında taşımak yerine yaşamında kullanan, üretime yönelten bireyler yetiştirmeliyiz. Eğitimden geçen gençlere yatkın oldukları alanlarda üniversite eğitimi verilerek araştırma laboratuvarlarında çalıştırılmalı, yeni buluşlar yapmaya özendirilmelidir.
Buluş yapan insanlar öne çıkarılmalı, maddi manevi olarak desteklenmeli, yeni nesiller de onlar gibi buluş yapmaya isteklendirilmelidir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bunu başarmış bir milletiz. Yine başarabiliriz. Her şeyin başı bilimsel ve laik eğitimdir.
Mustafa Kemal ATATÜRK bize bu konuda da bize yol göstermiştir;
“Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder. ”
“Medeniyet için hayat için başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir.”
ahmet.kocak16@hotmail.com