Ahmet Koçak Yazdı; BARIŞ
Köşe yazarımız Ahmet Koçak’tan okunması gereken bir yazı.
Barış, bu yıl ilkokul bire başlayan minicik öğrencilerden biri. Geçen yıl anaokuluna kaydedilmiş ancak salgın kısıtlamalarından dolayı okula gidememiş diğer akranları gibi. Okula başladığı için, arkadaş edineceği için çok mutlu. Yeni okul giysileri içinde; uzun, sağa sola dönerken huyu gibi yumuşak salınışlar gösteren parlak siyah saçları, bembeyaz, tertemiz yüzü, minicik, narin yapısıyla çok sevimli, güler yüzlü hayat dolu bir çocuk.
Bir hafta sınıf öğretmenlerinin gözetiminde teneffüslerini geçirdiler. Okulun bölümlerini, tuvaletlerin yerini öğrendiler. Bir kez tuvalete giden Barış geç döndüğünde öğretmenine açıklama yapma gereği duyuyor; “öğretmenim, ben tuvalete gidebiliyorum ama geri gelemiyorum.” diyor. Gülümseyen öğretmeni saçını okşayıp yerine gönderiyor.
Yaramazlar da var tabi. Osman’la Şahin bir türlü yerine oturmuyor. Sınıfta geziyor, koşuyor, hızlanıp sınıfın zemininde dizleri üzerinde kayıyorlar öğretmenleri ders anlatırken. Bilgisayar oyunları ilgi eşiklerini o kadar yükseltmiş ki, ilgilerini derse çekmek oldukça zor oluyor. Osman’ın bir şey yazmadığını gören öğretmeni:
“Neden yazmıyorsun Osman?”
“Öğretmenim çantam yerde ve ben aşağı eğilince başım ağrıyor ondan yazmıyorum.” diyor. Şahin’i uyarıyor öğretmeni: “Sınıfta yerinde oturacaksın! Parmak kaldırmadan konuşmayacaksın!”
Şahin: “Teneffüse çıkınca konuşurum ha! Ben karışmam.” diye yanıtlıyor. Osman bağırarak; “Bikere ben Türkiye’nin dördüncü katında oturuyorum.” diyor nerede oturduklarını soran sıra arkadaşına. Bunların büyüyünce ülkeyi yönetebileceklerine bir türlü inanamıyorum. Şu birinci sınıflar çok harikalar!
Okul açılalı on beş gün oldu ve öğretmenleri teneffüsün birinde dinlenmek, kahve içmek için ilk kez okul bahçesinde oynayan öğrencilerini nöbetçi öğretmene bıraktı. Şahin’le Osman; ‘hacı hacıyı Mekke’de, deli deliyi dakkada bulur’ örneği birbirlerini buldular. İki kafadar, bir köşede yakaladıkları Barış’ı içeri zili çalana kadar dövmüşler.
İçeri girdiklerinde öğretmeni, iki gözü iki çeşme ağlayan, eli yüzü çizikler içinde, elinden ağlamaktan başka bir şey gelmeyen Barış’la ilgilendi. Barış başına gelen, anlam veremediği nedensiz felaketi anlatıp failleri olan Osman ve Şahin’i şikâyet etti. Öğretmeni onu sakinleştirmeye çalıştı. Döven çocukları yanına çağırıp azarladı. Barış’tan özür dilemelerini söyledi. Özür dilemek istemediler. Öğretmenin ısrarı ile dilermiş gibi yaptılar. Yaptıklarından hiç pişman halleri yoktu.
Teneffüste bahçede öğrencilerini; özellikle Osman’la Şahin’i izlerken onların velileri ile Watsap’tan yazıştı öğretmenleri. Durumu iki veliye de yazdı. Osman’ın annesi:
“Olur böyle şeyler. Büyütmeseniz. Çocuk onlar nihayetinde. Evde de öyle. Bunun için beni neden rahatsız ediyorsun? Öğretmen değil misin ilgilen. Ben de oğlumun başına bir şey geldi sandım.”(Deli inekten akıllı buzağı doğmaz)
“Oğlun iyi de, dövdüğü Barış iyi değil hanımefendi. Lütfen uyarın. Bir daha böyle bir şey yapmasın.”
“Beni dinlemez de babasına söyleyeyim dövsün sıpayı!”
Şahin’in annesi yanıt vermiş:
“Şahinime bir şey oldu diye korktum. O çocuğa da üzüldüm tabi. Ben evde tembih ederim.”
Akşam Barış’ın babası Watsap’tan yazmış:
“Hocam rahatsız ediyorum özür dilerim. Vaktiniz varsa Barış’la ilgili görüşecektim.”
“Buyurun.”
“Hocam, Barış bugün başından geçen talihsiz olayı bize anlattı. İki gözü iki çeşme ağlıyor. Başına gelenlere üzüldü, ağladı. “Ben onlara bir şey yapmamıştım. Beni neden dövdüler?” diye sorup duruyor.”
“Haberim oldu. Velilerini arayıp durumu onlara da anlattım. Dilerim ilgilenirler. Gözüm üzerlerinde olacak merak etmeyin.”
“Hocam, Barış kavga etmeyi, kendini savunmayı bilmez. Tek çocuğumuz. Onu özenle yetiştirmeye çalıştık. Kavga etmenin, kötü söz söylemenin güzel bir şey olmadığını öğrettik. Büyük bir incinme yaşamış.”
“Siz merak etmeyin ilgileneceğim. Barış çok güzel ve iyi aile eğitimi almış bir çocuk. Döven çocukları sıkıştırdığımda; bilgisayar oyunlarında gördükleri vuruş tekniklerini Barış üzerinde denediklerini söylediler.”
“Sizi rahatsız ettim. Özür dilerim. Daha fazla sizi meşgul etmeyeyim. İyi akşamlar dilerim.”
“Rica ederim. İyi akşamlar sayın veli.”
Ertesi gün öğretmen Osman’la Şahin’in konuşmalarına kulak misafiri oldu;
Osman:
-Akşam yatağa içim kan ağlayarak girdim.
Şahin:
-Barışı dövdük ona mı üzüldün? Üzülme lan! Sonunu düşünen kahraman olamaz.
Osman:
–Hayır, ona üzülmedim. Babam beni dövdü diye…
Barışım, güzel kuzum; başına gelen olayda yaşadığın travmaya üzülmekten, seninle birlikte ağlamaktan başka bir şey gelmez elimden. Bir yanda iyi yetiştirilen, diğer yanda mafya dizilerini izleyip onlara özenerek yetişenler… Seni bu acımasız dünyaya nasıl salacağız? Tüm çocuklar senin adın gibi barış yanlısı olarak yetiştirilse dünya ne güzel bir yer olurdu! Büyüdükçe, düşüp kalktıkça dünyada kötü insanların çokluğuna şaşıp kalacaksın benim gibi. Yine de barış yanlısı olarak kalmanı, diğer çocuklara benzemeni dilerim. Yaşam senin için çok zor olacak güzel kuzum. Dilerim ilerde Barış olan adın Savaş’ a dönmez.
ahmet.kocak16@hotmail.com