Açıkçası, SGK kendi eliyle kendi giderlerini artırıcı bir faaliyet içerisindedir. Belki de farkında değil
Özge Demir- İşçi ve Emekçi Gündemi – Bülent Gökmen Perpektif Tv nin yorumcusu ve sunucusu Özge Demir in konuğu A.Sağlık iş sendikası başkanı Bülent Gökmen di. Bülent Gökmen işçi sınıfının ve sağlık emekçilerinin temel sorunlarına ve sendikal örgütlenmelerde ki sorunlara değindi.
Türkiye’de sağlık sisteminin temel sorunları
Sağlık Sistemimiz Problemsiz mi?
Sağlık sistemimizin, oldukça iyi durumda olduğu, neredeyse problemsiz olduğu ve diğer ülkelere de model olarak gösterildiği biçiminde bir hava yaratılmaya çalışılmaktadır. Halka yansıyan yönüyle, sağlık hizmetlerine erişimde bir kolaylık ve hızlılık sağlanmış durumdadır. Halk üzerinde memnuniyet yaratan durum da, büyük ölçüde bu nedenden kaynaklanmaktadır. Ancak, sunulan hizmetlerin ülkeye ekonomik faturası büyük boyutlardadır ve önümüzdeki yıllarda da bedeli ödenecek bir ekonomik boyut söz konusudur.
Sonuç olarak, sağlık sistemimiz sorunsuz olmadığı gibi, aksine ciddi sorunları içinde barındırmaktadır. Bunları özetle şöylece sıralayabiliriz.
SAĞLIK SİSTEMİMİZİN TEMEL SORUNLARI
1. Ekonomik Olarak Sürdürülebilir Olmayan Popülist Yapı
Özellikle, sağlıkta kamu harcamaları ciddi boyutlardadır. SGK’nın yıllık sağlık giderleri, 10 yılda 4.5 milyar TL’den 36.5 milyar TL’ye yükselmiştir. Sağlık Bakanlığı da, 17.5 milyar TL civarında bir miktarı genel bütçeden almaktadır. Yalnızca Sağlık Bakanlığı ve SGK’nın harcamaları, 54 milyar TL’yi bulmaktadır. Diğer kamu harcamalarını saymıyoruz. Sadece 54 milyar TL bile, 330 milyar TL civarında geliri olan bir ülke için sürdürülebilir değildir. Çünkü, hem SGK’nın, hem de Türkiye bütçesinin yılda 30 milyar TL üzerinde açığı bulunmaktadır ki, bu açık büyük ölçüde dış borçla kapatılmaktadır.
Borcun oluşumu ve artışında, kamu sağlık giderlerinin payı ciddi orandadır. Borç sağlanmasında bir tıkanıklık, tüm sistemi sıkıntıya sokabilecek gibi görünmektedir.
2. Yanlış Sağlık Modellerinin Desteklenmesi
Nedendir bilinmez, ilginç şekilde Türkiye hastanecilik modelini desteklemektedir. Halbuki, dünyada ülkeler öncelikle hastaların ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarından hizmet almasını desteklerler. Çünkü, bunun maliyeti daha ucuzdur. Bu nedenle de, hastaların öncelikle ayaktan tanı ve tedavi kuruluşlarından geçmeleri teşvik edilmektedir.
Türkiye’de ise, şemsiye tersine tutulmakta ve hastanecilik modeli desteklenmekte, SGK bu kuruluşlarla sözleşme yapmaktadır. Ayaktan tanı ve tedavi kuruluşları olan poliklinik, muayenehane ve laboratuvarlar gibi kuruluşlarla sözleşme yapmayarak, hastaların daha pahalı bir maliyet modeli olan hastanelere yönelmesini teşvik etmektedir.
Açıkçası, SGK kendi eliyle kendi giderlerini artırıcı bir faaliyet içerisindedir. Belki de farkında değildir.
3. Hastane Kampüsleri Bilmecesi
Çok sayıda hastane kampüsü yapılacağını okuyoruz. Bunların her birinin maliyetlerinin de 3-5 milyar dolarlar civarında olduğu belirtiliyor.
En son, bunlardan bazılarının yargı kararıyla bozulduğunu okuyoruz.
Biz de, bu kampüslerin yapımının ülke ve kamu yararına olmadığını, gereksiz savurgan projeler olduğunu, rant yönünün ağırlıklı göründüğünü düşünmekteyiz. Türkiye, öncelikle elindeki mevcut kuruluşları daha gerçekçi maliyetlerle ıslah ederek değerlendirmeli, ülkeyi büyük boyutlu borçlanmalara sürükleyecek harcamalardan kaçınmalıdır.
Ayrıca, sağlıkta tek merkezli yapılanmadan çok, erişimi kolay, trafik sorunlarını azaltan çoklu bölgesel ve yerinde hizmet anlayışına yönelik projeler desteklenmelidir.
4. Sağlık Bakanlığı’nın Garip Yapılanması
Sağlık Bakanlığı, ülkemizde garip bir rol sürdürmektedir. Hem standart koyucu, hem denetleyici, hem de en büyük hizmet sunucudur. Hem hakem hem oyuncudur.
Tabii ki böyle olunca, objektif davranamamaktadır. Örneğin, kendi hastanelerinde bile olmayan fiziksel koşulları, vatandaşın kendi parası ve tercihiyle gönüllü olarak gittiği basit muayenehanelerden isteyebilmektedir. Özel sağlık kuruluşları, sürekli olarak Sağlık Bakanlığı’nın çifte standart uyguladığından yakınmaktadırlar. Bu durum, Sağlık Bakanlığı’nın çarpık yapılanmasından kaynaklanmaktadır.
Sağlık Bakanlığı, standart koyucu ve denetleyici rolünü sürdürmeli, hizmet sunumundan çıkmalıdır.
5. Performans Sistemi İle Gelen İç Kalite Bozulması
Devlet hastanelerinde uygulanan performans sistemi, amacından sapmış durumdadır. Kağıt üzerinde puan üretimine dönüşmüştür. Sistem, hastaya hizmetten çok, kağıt üzerinde performans üretenlere hizmet eder hale gelmiştir.
Riskli işlemlerden kaçınılmakta, döner sermaye azalacağı kaygısıyla hastaların tetkik edilmesi göz ardı edilmektedir. Açıkçası, bir iç kalite bozulması söz konusudur.
Bu nedenle, performans sisteminin kaldırılması daha doğru olacaktır.
6. Sağlık Sisteminin SUT Fiyatlarına Mahkum Edilmesi
SGK ödemelerine esas oluşturan SUT fiyatları, kamu hastaneleri için düzenlenmiştir.
Ancak, maliyetleri daha farklı olan özel kuruluşların da bu fiyatlara uyması istenilmektedir. Bu durum mümkün değildir.
SUT fiyatları ya gerçekçi temelde yeniden belirlenmeli, ya da özel kuruluşlara kendi maliyetlerine yönelik ücret uygulama esnekliği sağlanmalıdır.
7. Fark Kısıtlamasının Sistemi Tıkaması
Bir önceki konu ile bağlantılıdır. Özel sağlık kuruluşları da, kendi maliyetlerine bakılmaksızın, kamu kuruluşları için belirlenmiş olan SUT fiyatları ile ilişkili sabit fark oranları almaya zorlanmaktadırlar.
Bu durum, ya kuruluşların iflasına, ya da kalite düşürmelerine yol açmaktadır.
Kalitenin artırılması, korunması ve geliştirilmesi için, özel kuruluşlarda fark sınırı kaldırılmalı ve esnek fiyat uygulayabilme olanağı sağlanmalıdır.
8. Üniversite Hastanelerinin İflasa Sürüklenmesi
Bu durum da, yukarıdaki konu ile bağlantılıdır.
Üniversite hastaneleri, şu anda iflas durumundadır.
Çözüm, onların da özellikli işlemleri için esnek fiyat politikası uygulayabilmelerine imkan tanınmasıdır.
9. Tüm Sağlık Kuruluşlarıyla Sözleşme Yapılmaması
Sağlık kuruluşları arasında ayrım yapılmakta, SGK yalnızca belirli sağlık kuruluşlarıyla sözleşme yapmaktadır.
Halen, SGK ile sözleşme yapılmayan poliklinikler, muayenehaneler ve laboratuvarlarla da sözleşme yapılmalı, kuruluşlar arasında adalet sağlanmalıdır.
10. Anlamsız ve Katı Çalışma Modellerinin Bulunması
Son dönemlerde, esnek çalışma modelleri kaldırılarak, anlamsız ve katı çalışma modelleri getirilmiştir.
Örneğin, bir hekim ikinci bir görev sürdürememektedir. Belirli saatten sonra da çalışmak istese, çalışamamaktadır.
Çalışmayı ve üretimi kısıtlayan bu akıl dışı ve anlamsız kısıtlamalar kaldırılmalı, aksine, daha fazla çalışmayı teşvik eden hatta ödüllendiren uygulamalar getirilmelidir. Bu durum, Türkiye’nin de gereksinimidir ve yararınadır.
SONUÇ
Görüldüğü gibi, sağlık sistemimizin sorunları az değildir. Ciddi sorunlarımız bulunmaktadır.
Bu sorunların çoğunluğu da, çözülebilecek sorunlardır. Ancak, şu anda bir akıl tutulması ve tıkanıklık söz konusudur. Sorunların çözümü için, daha esnek ve diyalogu benimseyen bir yönetim anlayışına gereksinim duyulmaktadır. Eksiklik bu yöndedir.