GERÇEK GÜNDEM ALGIDAKİ GÜNDEM
Yıldırım Belediye Meclisi’nde İYİ çıkış! İYİ Parti Yıldırım Belediye Meclis Üyesi ve Gurup Sözcüsü Mehmet Yılmaz;
Bir işte başarının en önemli etkenidir niyet. Niyet tavrı ortaya koyar. Bu yüzdendir ki, “Tavır her şeydir!” denir. Yani bir işi gerçekten de yapmak isteyen ne olursa olsun bir sebebini, istemeyen de bir bahanesini bulur!
Uzun süreden beri vatandaşın gerçek gündemi yanlış ekonomik politikaların sonucu paramızın değer kaybı ve buna bağlı olarak satın alma gücünün düşmesi. Resmi enflasyon rakamlarının dikkate alındığında dahi, yılbaşında yüzde elli artan asgari ücretin, ele geçmeden açlık sınırıyla eşitlendiği ve daha sonra da açlık sınırının altında kaldığını gösteriyordu.
Asgari ücretle geçinmek zorunda olanların en önemli gider kaleminin temel gıda maddelerinden oluştuğunu dikkate aldığımızda, en düşük emekli aylığını 3.500 liraya, asgari ücreti de 5.500 liraya çıkardığımızda çalışanlarımızı artan enflasyona karşı korumuş mu oluyoruz? TUİK verilerine göre gıda fiyatları yüzde 94, ulaşım da yüzde 123 zamlanmış. Yine resmi rakamlara göre üretim maliyetleri de yüzde 138 artmış görünüyor. Bir ürünü pahalıya üretip ucuza satmak mümkün mü? Bu durumda ileri doğru fiyatlar nasıl düşecek? Bunu doğrulayacak göstergeler nelerdir?
Görünen o ki, Bakan Nebatinin deyimiyle “Öncü göstergeler!” enflasyonun yükselişinin süreceği yönünde. Vatandaşlarımızın ekseri çoğunluğu gıda enflasyonunda etkileniyor. Asgari ücretteki artış gıda enflasyonunun çok gerisinde. Dar gelirli çalışanların alım gücü her geçen gün daha da azalıyor.
Asgari ücretin artırılmasından daha birkaç gün önce Çalışma Bakanımız “Memurlara gerçekleşen enflasyonun üzerinde sosyal koruma ilave zammı yapacağız. Kerim devlet adil devlettir. Kerim devlet koruyucu devlettir, cömert devlettir. Çalışanların alın terini koruyan devlettir.
Emekli işçilerimizi de koruyacağız. Çalışan işçilerimizi de korumak bizim görevimizdir” demişti.
Asgari ücretin açıklanmasından sonra da “Açlık sınırının 6 bin lira olduğunu kim söylüyor. Sendikalar kendince çalışma yapıyor. Bunlar bilimsel olarak yapılmış çalışmalar değil. Türkiye’deki açlık sınırı 3 bin 600 lira ile 4 bin lira arasındadır” demişti.
24 yıldan beri referans alınan Türk-İş verileri kabul edilmiyor. Varsayalım ki Bakan beyin dedikleri doğru. Bu durumda yine en düşük emekli maaşı açlık sınırının altında kalmıyor mu?
Bir milletvekili “Kuru ekmek yiyorlarsa aç değillerdir!” demişti. Doğrusu doymayı sadece mideyi doldurmaktan ibaret sayan bir anlayıştan da başka şey beklemek abesle iştigaldir. Burada şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Doymak ile mideyi doldurmak aynı şey değildir. Herhangi bir gıdayla mideyi doldurmak doymak değildir. Doymak vücudumuz için gerekli besin maddeleriyle vitaminleri yiyecek ve içecekler yoluyla vücudumuza almaktır. Ne kadar dengeli beslenirsek o kadar sağlıklı oluruz.
Dünyada baş gösteren gıda krizinde en çok etkilenecek ülkelerden biri olmamız kaçınılmaz. Bir zamanlar dünyada tarımda kendine yeten 7 ülkeden biriyken, bu gün geldiğimiz noktada bir başka ülkeden gelen tahıl yüklü geminin haberi kazanılmış büyük bir zafer edasıyla duyuruluyor. İnsanımız yıldan yıla kazanamadığı için topraktan uzaklaşıyor. Besicilik bitme noktasına gelmiş, yem maliyetlerinin altında kalkamayan çiftçi ağlayarak ineklerini kesime gönderiyor. Problemlere çözüm bulması gerekenler, ülke gerçeklerini görmek, sıkıntılara çözüm aramak yerine, “Yandım Allah!” diyen besiciyi adeta “Yanmıyorsunuz, yalan söylüyorsunuz” dercesine açıklarını bulmaya çalışıyor.
Yanlış tarım ve hayvancılık politikalarının bizi getirdiği yer ortadayken iktidar hala tozpembe resimler çizmeye masallar anlatmaya devam ediyor. Birbiriyle tezat açıklamalarla sürekli gündem saptırılıyor, vatandaşın ilgisini başka alanlara yöneltilerek gündem gerçeklerinin, açlığın, derinleşen yoksulluğun, paylaşımdaki adaletsizliğin konuşulmasının önüne geçiliyor.
Yazın ortasında pazarda dilimle karpuz alıp eve gideceğinizi hayal eder miydiniz? Yarım kilo domates, 100 gram biber alacağınız aklınıza gelir miydi? Pazar yerlerinde akşamüzeri atıklar içerisinde az çürümüş sebze ve meyve seçenlerin sayısının bu kadar arttığı bir dönem gördünüz mü hiç?
Senin ülkende, senin topraklarında bir yabancı senden daha iyi yaşıyorsa, senden daha mutluysa, yarına senin vatandaşından daha umutlu bakıyorsa, senin bedelini kanınla ödediğin vatan toprağını parayla satın alıyor ve senin sahip olduğun haklardan daha ayrıcalıklı yaşıyorsa bundan daha büyük duygusal yıkım olabilir mi?
Gençlerimiz yarına olan umudunu yitiriyor. Ekonomik ya da sosyal durumlarının gidişatı konusunda endişeleri var. Gelecekte nasıl bir hayat yaşayacakları konusunda kaygılılar. Sosyal güvenceleri olanlar bile hayatta yerlerinin ne olacağı konusunda tedirginlik yaşıyorlar.
Ülkenin en büyük gücü nitelikli insan gücüdür. Ülkemizin beşeri sermayesi, iyi yetişmiş insanlarımız elimizden kayıp gidiyor. Beyin göçü son hızla devam ediyor. Yöneticilerimiz hamaset nutuklarıyla milleti oyalamaya devam ediyor. Bir arkadaşımın deyimiyle “Doktor ihraç edip, çoban ithal ediyoruz!”
Liyakatin yerini itaat, sadakat ve yaranma aldığında sonucun da başka türlü olması beklenemez. İşlerin karışması normal karşılanır. Yirmi yıllık Ak Parti iktidarının bizi getirdiği noktada bir avuç mutlu azınlığın dışında herkes kaybediyor, herkes yoksullaşıyor.