Sırtını… Uludağ’a dayamış, önünde tarım okyanusu gibi uzanan verimli topraklarıyla çok özel bir kentte yaşıyoruz.
Gelin görün ki…
Önce planların Ankara’dan yapıldığı dönemlerde, sonra da planın korunamadığı dönemlerde verimli topraklarını büyük bir hızla yitirdi.
O değişimi…
Uzun yıllar Bursa Valiliği İl Planlama Müdürü olarak görev yapan dostumuz Vedat Atacan, çok titiz bir çalışmayla hazırladığı ve tam bir araştırma ürünü olan Nereden Nereye adlı kitabında çok net tablolarla ortaya koyuyor.
Önce değişimi anımsatıyor:
“Ovalar, Bursa il topraklarının yüzde 17’sini kaplıyor. Pek çok alanda ülkemizi besleyebilecek potansiyele sahip verimli ovalarda 70’li yıllardan itibaren yaşanan hızlı değişim nedeniyle tarımsal kimliğinden sıyrılıp sanayi kenti kimliğine büründü.”
Yanı sıra…
Bursa, İznik, Orhangazi, Yenişehir, İnegöl, Karacabey, Mustafakemalpaşa ovalarındaki değişimle yaşanan kayıp toprakları anımsatıyor:
“1990’da 487 bin 909 hektar olan Bursa’nın tarım alanlar 2000’de 478 bin 993 hektara, 2010’da 355 bin 528 hektara, 2017’de 333 bin 868 hektara kadar indi. 2020’de 369 bin 727 hektara yükseldi.”
Rakamlar çarpıcı:
“2006–2020 yılları arasında yaklaşık 60 bin hektar alan tarım dışına çıktı. Yüzde 19’luk kısmı bilinmeyen nedenlerle kullanılmadı, yaklaşık yüzde 6’lık kısmı nadasa bırakıldı. Bursa’nın yüzde 25’lik tarım arazisi ekilmedi.”
Şunun da altını çiziyor:
“2006 yılında toplam il yüz ölçümünün yüzde 40’lık bölümü tarım alanı iken 2020 yılında yüzde 34 oldu.”
Ovayı küçülten kentleşme ve sanayi baskısına dikkat çekerken, 2009’da 30 bin 687 olan çiftçi sayısının 2022 Ocak’ta 12 bin 699’a gerilediğini söylüyor.
Tablo ortada…
Bursa sürekli büyüyor. Kentleşme için yeni arazi, vazgeçme şansı olmayan sanayi için de yeni sanayi bölgeleri gerekiyor.
Ne var ki.
Bazen geciken, bazen uygulanamayan, bazen göz ardı edilen planların yol açtığı plansızlık sonucu ekim yapılan verimli topraklara beton dikmeye devam ediyoruz.
Dünyayı bekleyen kıtlık tehlikesine bir de bu gözle bakmak gerek.
Akarsu ve göller de elden gidiyor
Kuşkusuz… Tarımsal üretim yapılacak alanların azalması, çiftçinin üretimden vazgeçmesi gibi acı tablolar kadar, yaşamsal alanlar olan akarsu ve göller de büyük bir tehdit adlında.
Vedat Atacak kitabı Nereden Nereye’de buna da dikkat çekiyor:
“Nilüfer ve Samanlı dereleri sanayi atıklarıyla renk değiştirdi. Uluabat’ta artık kerevit yetişmiyor. Çünkü Emet Çayı’nın taşıdığı maden atıkları gölü kirletti.”