Eğitimin sorunlarının Milli Eğitim Bakanı değiştirerek çözümlenmeyeceğini anlamaları lazım!
11 Eylül 2021 İzmir de; Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Genel Kurulu’nu gerçekleştirmeye hazırlanırken pandemi sonrası olulların açılmasına günler kala yaşanabilecek eğitim krizlerine hazırladıkları bir bildiri ile katıldı. Açıklamayı YKKED Bursa Şube Başkanı Jülide Akköprü yaptı.
Akköprü; “Yaklaşık iki yıldır eğitim ortamlarının koşullarında somut iyileştirmeler yapılmayıp, niteliğinin kötülüğü hakkında kimsenin şüphesinin olmadığı bir uzaktan eğitim karmaşası sürdürülüyorken, Milli Eğitim Bakanlığı 2021-2022 eğitim öğretim yılı için her kademede yüz yüze eğitimin 6 eylül 2021 tarihinde başlayacağını bildirdi. İmam-hatip kökenli yeni bakanın göreve gelir gelmez, henüz koltuğuna ısınmadan teşkilatta çeşitli atamalar yaptığı ama günde iki yüze yakın ölümün olduğu pandemi ile ilgili okullarda alınan önlemler konusunda herhangi bir fikir beyan etmediği günlerde yapılan açıklamada, öğretmenlerin %70 oranında iki doz aşılandığı belirtilirken, öğrencilerin aşılanma durumuna hiç değinilmemekte, çalışan personelin ise aşı olma zorunluluklarının bulunmadığı söylenmektedir.
Özgür akıl, tartışma ve eleştiri – özeleştiri süreçlerinden geçmeden alınan kararların, yaygın bir boyun eğme anlayışıyla uygulanınca nasıl sonuçlara yol açtığını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Ülkemizin bir yanı yanıyor, bir yanı sellerle boğuşuyor. 20 milyon hektar orman alanı olan Türkiye’nin yangın söndürme uçağı yok. Olanlar da kullanılır halde değil. Bilimsel kurulların tüm uyarılarına karşın dere yataklarında yapılaşmaya göz yumuluyor. Hatta buralara devlet hastaneleri yapılıyor . Pandemiyle mücadele konusunda sağlık çalışanlarının olağanüstü gayretlerinden başka tutunacak dalımız yok gibi
Ülkeyi böyle yöneten bir anlayışın eğitimi iyi yönetmesini beklemek zaten aşırı iyimserlik olurdu. Türkiye salgın koşullarında her kademede okullarını en uzun süre kapatan ülkeler arasında bulunuyor. Uzaktan eğitim öğrenciler arasındaki eşitsizliği, eğitim hakkı yoksunluğunu daha büyük boyutlara ulaştırmıştır. Gerekli teknik altyapıya sahip olamayan yerlerde yaşayan ve internet erişim cihazları bulunmayan ya da yetersiz olan öğrenciler nerdeyse bir buçuk yıl eğitim ve öğretimden uzak kalmışlardır. Bu çocukların çoğunun, çok kötü koşullarda çalıştırılan “çocuk işçiler” arasına katıldığı bilinmektedir.
Eğitbilim ilkelerine en uygun eğitim biçimi yüz yüze, yaparak, yaşayarak eğitimdir. Bunun için Milli Eğitime gerekli bütçe ayrılarak; okulların sağlıklı koşullara kavuşturulması, öğretmen ve derslik gereksiniminin karşılanarak kalabalık olmayan sınıflarda eğitim yapılmasının sağlanması, çalışan personel sayısının ihtiyaca göre tamamlanarak okulların sağlığa uygun kalma durumunun sürdürülebilir hale getirilmesi gerekmektedir. Köy okullarının gerekli öğretmen ve çalışan sağlanarak bir an önce açılması alınacak önemli bir başka önlem olabilir.
Eğitimin sorunlarının Milli Eğitim Bakanı değiştirerek çözümlenmeyeceğini başta yöneticiler olmak üzere herkes anlamalıdır. Bir yandan özelleştirilip ticarileştirilen, bir yandan dini vakıf ve derneklerin faaliyet alanı haline getirilen eğitim sistemimiz; Laik, çağdaş, bilimsel ve özgürlükçü eğitim anlayışından uzaklaştıkça daha büyük açmazlara sürüklenecektir.
Bu arada özel okulların öğrenim ücretlerinin alındıktan sonra bir kapanmanın gündeme getirilebileceği endişesi de kamuoyunda paylaşılmaktadır.
Biz YKKED olarak yüz yüze eğitime geçilmesi kararını destekliyoruz.
Ancak bunun sağlıklı biçimde yapılabilmesi için
- Öğrenci, öğretmen ve çalışanların bir an önce aşılanması
- Okul derslik ve alanlarının temizlik ve hijyen koşullarının oluşturulması
- Sınıfların uygun şekilde ve sürekli havalandırılmasının sağlanması
- Okullarda sağlık görevlisi bulundurulması
- Öğretmen atamalarının yapılarak, öğrencilere, gerekirse haftanın yedi gününe yayılan seyreltmelerle, sağlıklı ve nitelikli bir eğitim görebilecekleri sayıdan oluşan sınıfların sağlanması.
- Taşımalı eğitimden vazgeçilerek, kapatılan köy okullarının eksikleri giderilerek bir an önce açılması
- Okullarda çalışan personel sayısının yeterli hale getirilmesi
- Eğitime yön verecek demokratik bir eğitim kurultayının, öğretmen örgütlerinin de katılımıyla toplanması
- Eğitimde çağdaş, demokratik, laik ve bilimsel bir anlayışın etkin kılınması gerekmektedir.
Bilimin, aklın ve özgürlüğün egemen olduğu demokratik bir ülke istiyoruz.” ifadelerini kullandı.