Bursa Tabip Odası tarafından düzenlenen ‘Vergide Adalet İstiyoruz’ konulu basın açıklaması Ali Osman Sönmez Hastanesi önünde gerçekleştirildi.
Düzenlenen basın açıklamasına; Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Kadir Binbaş, BTO Genel Sekreteri Dr. Muhsin Güllü, CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, BTO önceki dönem başkanlarından Prof. Dr. Alpaslan Türkkan, Dr. Candan Coşkun, çok sayıda sağlık çalışanı ve sendika üyeleri katıldı.
Bursa Tabip Odası adına konuşan Dr. Muhsin Güllü, sağlık çalışanlarının vergide adalet talebini yineleyerek, “1 milyon 400 bin sağlık çalışanı olarak vergide adalet istiyoruz” dedi.
Basın açıklamasının tamamı şu şekilde;
Biz 1 milyon 400 bin Sağlık Çalışanı Vergide Adalet istiyoruz.
Aylardır, tam 27 haftadır olduğu gibi bugün de, bu Çarşamba da, burada topluma sağlık hizmeti verdiğimiz ASM’lerin, hastanelerin, tüm sağlık tesislerinin önünde bir kez daha Vergide Adalet istiyoruz. Kararlıyız, bu oyunu bozacağız! Artan oranlı vergi dilimi oyununa son verecek, emeğimizin hakkını koruyacağız!
İktidara, muhalefete sesleniyoruz. Meclise, siyasete sesleniyoruz. İktidarı haklı taleplerimize karşı sağır taklidi yapmaktan vazgeçmeye, muhalefeti bu soyguna karşı biz üretenlerin, çalışanların yanında olmaya çağırıyoruz.
Biz, bu ülkenin çalışanları; nas var nas, faiz sebep enflasyon sonuç gibi politikalarla, kamu idaresi eliyle bizzat ve bile isteye yaratılan enflasyon altında her gün eziliyoruz.
Gerçek değerinden en az yarısı kadar ölçmek üzere müdürü değiştirilip durulan TUİK safsatalarıyla bize gelince yüzde %19’da kalan 6 aylık enflasyon, sıra köprü geçişine zam yapmaya gelince 8 ayda %288 zam gibi insafsız, izansız artışlara dönüşüyor.
Bizler bu sistemli hayat pahalılığı içinde geçinmeye çalışırken, artan oranlı vergi adaletsizliği nedeniyle bir kez daha soyuluyoruz.
Biz sağlık çalışanları hiçbirimiz Ocak ayında aldığımız maaşı bir daha alamıyoruz. Her nasıl oluyorsa her ay düşüyor bizim maaşımız. Biz artık sabit gelirli bile değiliz. Biz vergisi sürekli artan, geliri sürekli azalanlarız. Temmuz ayında yapılan komik artış bu vergi soygunu nedeniyle cebimize girmeden artan vergi kesintisine gidiyor. Temmuz’da aldığımızdan daha az maaş alıyoruz Ağustos’ta…
Gelir vergi kesintisi sözümona %15 ile başlamaktadır ama nerede ise her ay artarak, hızla %15’den 20’ye 2-3 ay sonra %27’ye ve yıl ortasından sonra brüt gelirimizin %35’i gibi fahiş bir orana ulaşmaktadır.
Bu ülkede şirketlerden alınan kurumlar vergisi ise sabit oranlıdır, ki o oran da bu yıl %20’den artarak %25 olabilmiştir. Kaç para kazanırsa kazansın sabit oranlı vergiye tabii şirketler istisna, teşvik, amortisman, yatırım indirimi vs gibi say say bitmez bahanelerle yüzde 2-3 bile vergi vermemektedir. Her şeye rağmen kaçırılamayan bir vergi çıkarsa da bir çok şirketle o vergi borcu için hemen barışılıverilmekte, affedilmektedir. Bu vergi değil, olsa olsa soygun rejimidir.
Bu soygun da “çok kazanandan çok vergi” gibi kulağa mantıklı gelen bir argümanla süslenmektedir. Ancak bu büyük bir yalandır.
Bu ülkede eline 20 bin lira geçen bir çalışan %27, 50 bin lira geliri olan ücretli çalışan ise brüt gelirinin %35’i eline geçenin ise %51’i kadar gelir vergisi vermektedir. Milyar dolar, trilyon lira kazananlara ise sabit oranlı vergi uygulanmaktadır. Bu mudur çok kazanandan çok vergi almak?
İktidara, muhalefete, meclise, siyasete soruyoruz:
Çok kazanan: Sabit gelirli çalışanlar mıdır? Yoksa karlarına kar ekleyen şirketler midir?
Çok kazanan hekimler, hemşireler, teknisyenler midir? Yoksa Arçelik, Turkcell, Limak mıdır?
Örneğin bu ülkede geçen yıl Arçelik KARININ %1,6’sını vergi olarak vermişken, o fabrikada çalışan, 22 bin lira ücret alan işçi GELİRİNİN %10’unu vergi olarak vermiştir. Sözüm ona da asgari ücret de vergiden muaftır!
Bu sadece gelirimiz üzerinde verdiğimiz vergidir ve bu oyunlarla toplam gelir vergisinin %65’ini, biz çalışanlardan kesilenler oluşturmaktadır. Bunlar yetmiyor. Harcarken kat kat fazla tüketim vergileri vermek zorunda kalıyoruz. Tüm verginin %65-70’ini bu dolaylı tüketim vergileriyle yine biz emekçiler ödüyoruz.
Biz ücretliler, biz üretenlere uygulanan, dolaylı vergi oyununu, bu artan oranlı vergi oyununu bozacağız!
%15 olan ilk vergi diliminin uygulandığı ücret, asgari ücretle kıyaslandığında 2003’te asgari ücretin 16.34 katı iken 2024 yılında sadece 5.5 katı düzeyine düşürülmüştür.
Ücretlerden kesilen gelir vergisi dilimleri bize uygulanan tüketim vergileri, cezalar, harçlar artışında kullanılan yeniden değerlenme oranı kadar artırılmış olsa %15’lik ilk vergi dilimi sınırı 320 bin lira olması gerekir iken bugün 110 bin lirayı aşan brüt gelirden %20 gelir vergisi kesilmektedir. Yıllık 230 bin lira yani aylık 20 bin lira brüt geliri olan ÇOK KAZANAN %27 gelir vergisine tabidir. Eline 50 bin lira ücret geçen ÇOK ÇOK KAZANAN çalışandan kesilen vergi oranı ise %35’e çıkmaktadır ki adalet yerini bulsun! Öyle mi?
Bu Adalet midir? Hayır Değildir! Bu soygunun böylece sürmesine izin verecek miyiz? Hayır, vermeyeceğiz!
Emekçiye değil!
Sermayeye vergi! diye hep birlikte haykıracağız!
2006 yılına kadar ücret gelirlerinde gelir vergisi oranları %5 puan eksik uygulanırken, 2006 yılında tarifenin birleştirilmesini Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 2. 55. 73. maddesindeki “mali güç” “adaletli bir ücret elde etme” ilkesi bir arada değerlendirerek; “vergi oranının ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi, “adalet” ilkesini de zedeler” diyerek, % 35 oranında …” vergiyi , “ücret gelirleri” yönünden Anayasa’ya aykırı bulup İptal etmişti. Her ne oldu ise üzerinden referandum geçen ülkenin AYM’si 2010 yılında tekrar getirilen %35 vergiyi anayasaya aykırı bulmayıverdi. Yetmedi 2020’de bir de %40 vergi dilimi eklendi.
Biz 1 milyon 400 bin sağlık emekçisi buradan yüksek sesle tekrarlıyoruz, ücrette azalmaya neden olacak kadar yüksek artan oranlı gelir vergisi tarifesi adaletsizliktir. Bu soygunun daha fazla sürmesine izin vermeyeceğiz.
Sağlık sadece muayene, tahlil, röntgen, BT, sintigrafi, ilaç, ameliyat değildir. Sağlıklılık hali; sadece bedenen iyilik hali tarafından belirlenmez. Sağlık sosyal, ekonomik, kültürel ve çevresel koşulların; beslenme, eğitim, çevre kirliliği, gelir düzeyi, yaşama ve çalışma koşulları, insan hakları güvencesi, iyi yönetim, temiz su ve hijyenik koşullar, etkili sağlık hizmetlerine erişim, iyi barınma koşulları gibi sayabileceğimiz bir çok sosyal belirleyicileri vardır.
Bir de kâr ile güdülenen ve sağlığı etkileyen tüm faktörleri içeren Sağlığın Ticari Belirleyicileri vardır. Sağlığın ticari belirleyicileri ülkenin ekonomipolitik yapısına dayanmaktadır.
Bu nedenle, küresel ekonomik ve politik sistemler kadar hükümetlerin düzenleyici yaklaşım ve politikaları ile hükümetler ve özel sektör arasındaki güç ilişkisinin dinamikleri de Sağlığın Sosyal ve Ticari Belirleyicileri çerçevesinde önemli yer tutmaktadır.
Bunların arasında “nedenlerin nedeni” olarak sosyoekonomik bağlama yerleştirilen temel etkenler; dürüst kamu yönetimi, makroekonomik politikalar ve sosyal politikalardır. Bu yönden bakıldığında, biz sabit gelirlilerden kamu zoru ile kesilen artan oranlı bu adaletsiz vergiler artık bir Halk Sağlığı sorunudur. Çünkü bu planlı yoksullaştırma ve her ay gelirimizin biraz daha azalması beslenme, barınma sorunlarına neden olacak boyuta erişmiştir.
Nasıl ki pandemiyi, hiç kıymetleri bilinmemiş, hakları verilmemiş olsa da 506 arkadaşımızı kaybetme pahasına durdurduysak bu Sabit Gelirlilere uygulanan Artan Oranlı Vergi Adaletsizliğini de durduracağız!
Vergide Adalet diye bayrağı ilk açan DİSK başta tüm işçilerle, tüm kamu çalışanlarıyla; tüm sabit gelirlilerle, 30 yıllık emekleri gasp edilip yoksulluğa, sağlıksızlığa terk edilen emeklilerle birleşecek kazanacağız. Artık bir halk sağlığı sorununa dönüşen Bu Vergi Soygununu Durduracağız. Kararlıyız, biz sağlıkçılar adaletsiz vergi sorununu çözeceğiz!
Birleşe birleşe kazanacağız! Bu vergi soygununu durduracağız!
Kurtuluş Yok Tek Başına
Ya Hep Beraber
Ya Hiç Birimiz
Bu adaletsiz ve eşitsiz vergi uygulamasına karşı her ay sabit kalmak koşuluyla en fazla %15 vergi kesinti oranlarının hayata geçirilmesini istiyoruz. Bunun için 27 haftadır yürüttüğümüz mücadelemizi sonuç alana dek devam ettirmede kararlıyız.
Tüm çalışanları ve emeğiyle geçinenleri, bu derin yoksullaşmaya, gelirde ve vergide dayatılan eşitsizliğe/adaletsizliğe karşı çıkmaya, her hafta çarşamba günleri sürdürdüğümüz hak alma mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla,
Bursa Tabip Odası