“Kadınlarımızın değeri bilinmelidir”
Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hilmi Şanlı; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili yaptığı yazılı basın açıklamasında “Kadınlarımızın değeri bilinmelidir” dedi.
Şanlı; “8 Mart Dünya kadınlar gününü kutluyoruz… Kadınlarımızın yaşadığı sorunlar yüzünden içimiz buruk, boynumuz bükük… Cennet analarımızın ayakları altında ama hala değerlerinin farkında değiliz… Gelin zaman ayırıp bir dakika olsun düşünelim kadınlarımızı… Analarımızı…
Dünyada kadınlar günü kutlanırken, tüm kadınların toplumda hak ettiği, layık olduğu yere gelmesi temennisini taşımaktayız. Bu tür özel günler, toplumların kanayan yarası haline gelmiş olan sorunların gündeme gelmesi, tartışılması açısından önemlidir. Bugün dünyada ve ülkemizde kadınlar birçok açıdan sorunlar yaşamaktadırlar. Dünyada birçok kadın türlü geleneksel nedenlerle cezalandırılırken, ülkemizde ise dışlanmışlık, eğitimsizlik ve istismarlarla karşı karşıya olan kadınların sorunları büyüktür.
Kadınlarımız, Kurtuluş Savaşı’nda erkeklerle omuz omuza çarpışmıştır. Bu millet Nene Hatunları, Kara Fatmaları, Sabiha Gökçenleri, Halide Edipleri yetiştirmiş bir millettir. Türk toplumu kadını hiçbir zaman geri plana itmemiş, onları ailenin de toplumsal hayatın da odak noktasına yerleştirmiştir. Ama bugün, daha çocuk yaştaki kızlar, maddi çıkar karşılığında hiç tanımadığı insanlarla zorla evlendirilmekte, onlara söz hakkı, eşini seçme hakkı tanınmamakta, hatta evlenmek istemediğinde hayat hakkı dahi tanınmamaktadır.
Kadına karşı şiddet özellikle son yıllarda, büyük bir artış göstermiştir. Toplumumuzun kadının değerini ve önemini bir kez daha anlaması gerekmektedir. Kadını bir birey olmaktan çıkarıp, cinsel bir metaa dönüştüren anlayış nedeniyle toplumumuz kadın ve ahlak üzerinden büyük bir travma yaşamaktadır. Mevcut yasalar sorunu çözmekte yetersiz kalmaktadır. Toplum suçluların cezasının hapishanelerdeki diğer tutuklular tarafından verilmesini bekleyecek kadar umutsuzluğa düşmüş, hukuka ve adalete olan güven sarsılmıştır. Yetkililerin bu konuyu ivedilikle ele alarak kadına karşı şiddet için öngörülen yasal yaptırımları toplum vicdanını rahatlatacak şekilde yeniden düzenlemeleri hayati bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bilinmelidir ki, kadın ve erkek bir vücudun dayandığı iki ayrı ayağı gibidir. Bunlardan herhangi biri toplumdaki işlevini yitirirse o vücut eksik, sakat kalır. Atatürk de “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir.” diyerek, kadının toplum içindeki önemini ortaya koymuştur.
Yine Peygamber Efendimiz’e (sav) biri sormuş: “Ya Resulullah, en çok kime iyilik ve ihsan etmeliyim?” Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuş, “annene!” .”Sonra kime” diye sorulduğunda 3 defa “annene” dedikten sonra dördüncü defa sorulunca “babana” demiştir. Ama ne yazık ki, toplumumuzun temel dinamikleriyle oynamak arzusunda olanlar, anneliğin mukaddesatını kadınlarımıza unutturmaya, toplumu bir arada, ayakta tutan aile yapısını parçalamaya çalışmaktadırlar. Bunun için de kadın hakları kisvesi altında, kadın haklarını yok eden düşüncelere önderlik etmektedirler.
Gittikçe olumsuzlaşan ekonomik şartlar altında çalışan, evlat yetiştiren, yozlaşan kültürel şartlar karşısında vakarını bozmayan, Amine Hatunlardan, Nene Hatunlardan devraldığı iffet bayrağını dalgalandıran, doğruluğun temsilsici kadınlar,
Bu vatan için çalışan, üreten kadınlar,
Kanlarıyla bayrakları bayrak yapan, mezar taşlarıyla bu vatana Türk mührünü vuranların analarımız,
Bugün, saygı görmeyi, temsil edilmeyi, omuzlarda taşınmayı kuşkusuz dünyadaki her kadından daha çok hak ediyorlar.
Tüm kadınlarımızın kadınlar günü kutlu olsun.” ifadeleri ile sözlerini tamamladı.