Demokrat Zafer

Ülkemizin Saadet’i, dışarıda değil yine ülkemizin kendi elindedir.

Saadet Partisi Bursa Kadın Kolları Tutum Yatırım Ve Yerli Malı Haftası nedeniyle basın açıklaması yaptı.

Kadın Kolları Başkan yardımcısı Betül Arakız 15 Temmuz Demokrasi Meydanında yaptığı açıklamada Ülkemizin Saadet’i, dışarıda değil yine ülkemizin kendi elindedir dedi.

Arakız, Yerli Malı Haftası, tutumlu ve bilinçli bir tüketici olmanın öneminin anlatıldığı ve yurt genelinde tüm okullarda 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan özel bir haftadır. Yerli malı; ülkede yetiştirilen, üretilen her türlü mal anlamına gelmektedir ve yerli malı haftası ile de yerli üretim ve tüketim desteklenerek teşvik edilmektedir.

Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda Türkiye, savaştan ağır yaralı çıkmış fakir ve çağın gerisinde kalmış, sanayileşmemiş bir ülkeydi. Bu durumun kısa süre içinde düzenlenmesi için iktisat kongreleri yapıldı. Ülkenin dört bir yanından sanayiciler, büyük çiftçiler toplantıya katıldı. Toplumsal üretimde yerli malı kullanılmasına karar verildi. İthalatın azaltılması, mümkün olduğunca yerli üretimin kullanılması teşvik edildi.

Sonrasında Millî Görüş Lideri Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın atmış olduğu adımlar, başlattığı çalışmalar, açtığı fabrikalar ve Milli gelir itibariyle de ilk 15 ülke arasına girmek için 8-10 ülkeyi geçmek için sunmuş olduğu hedeflerle yeryüzünde önemli maddeler üretiminde ilk 10 ülke arasına girileceğini, bunun da büyük bir hamle olacağını yaparak göstermiştir.

Bu hamleler işsizlikten kurtulmanın reçetesi olarak görülüyordu. Ve tabi ki dış ticaret açığını kapatmanın da reçetesiydi. Bu hamleler ağır sanayiye sahip olarak güçlü Türkiye‘yi kurmanın, fabrikalarını kendisi kuran güçlü ve müreffeh Türkiye‘nin reçetesiydi ve bu bir ağır sanayi hamlesiydi. Ve cumhuriyet tarihinin en büyük kalkınma hamlesi olmuştu.

Ancak günümüze geldiğimizde ülkemizdeki tarım alanları son 10 yılda yüzde 5; son 19 yılda ise yüzde 12 geriledi. Resmi verilere göre 2001 yılında kayıtlı tarım alanları 26 milyon 350 bin hektar iken 2010 yılında bu miktar 24 milyon 395 bin hektara, 2020 yılında ise Türkiye’de tarım alanı 23 milyon 136 bin hektara düştü. Çiftçi sayısı 2021 yılı sonu itibariyle 512 bine kadar geriledi, son 5 yılda yaklaşık yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 civarında azaldı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) verileri, çiftçi sayısının son yılların en düşük seviyesine gerileyerek 2022 Ocak ayı itibarıyla çiftçi sayısında yüzde 13,2 (75 bin) azalış görüldüğünü göstermektedir. TEPAV araştırmasındaki söz konusu düşüşle birlikte, çiftçi sayısının 493 bine gerilediği belirtilmiştir.

31 Ekim 2006 yılında 5553 sayılı tohumculuk yasası çıkarıldı. Bu yasayla çiftçinin elinden doğal tohumlar alındı ve yerli tohum kullanan çiftçiye destekleme yapılmama kanunu uygulamaya konuldu. Uluslararası Para Fonu (UPF: IMF), Dünya Bankası (DB: WB) ve Avrupa Birliği gibi kuruluşların ülkemiz tarımına yapmış olduğu dolaylı müdahaleler, tarım işletmelerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye uzun yıllar tarımsal üretimde başarılı ve kendi kendine yetebilen bir ülke konumunda idi. Anadolu, buğday ve arpanın anavatanı olarak bilinmektedir ancak bu bereketli topraklar, çiftçinin tüm uyarılarına rağmen üretim gücünü yitiriyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) hazırladığı son raporda ülkelerin üretim ve ithalat rakamlarına göre Türkiye 2021- 2022 sezonunda hem buğdayda hem de arpada dünyanın en çok ithalat yapan ilk 3 ülkesinden biri olarak lanse edilmiştir. Türkiye maalesef buğday tüketim ihtiyacında Ukrayna ve Rusya’ya bağımlı bir hale gelmiştir.

Son dönemde yaşadığımız tecrübeler üretime dayanmayan bir ekonominin kırılgan olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Saadet Partisi olarak diyoruz ki; ülkemizin üretim kapasitesini ve katma değeri artıracak yapısal reformların hız kazanması gerekmektedir. İvedilikle kapsamlı ve planlı bir sanayileşme hamlesi başlatarak milyonlarca işsizimize istihdam sağlarken üretime dayalı bir ekonomi inşa edilmelidir. Kalkınmanın hem hedefi hem de kaynağı insandır. Bu bakış açısıyla ülkemizin imkânlarını, reel sektöre, üretime dönük yatırımlara aktararak yeni bir kalkınma hamlesi başlamalıdır.

Bizler ülkemizin kadınları olarak mutfağımızda kendi tarlalarımızın mahsulünü kullanmak istiyoruz.

Bizler, yavrularımıza ithalatın ne demek olduğunu anlatmak değil, ülke zenginliklerimizden bahsetmek istiyoruz.

Ucuz ve kaliteli gıdaya ulaşımı kolay olmasını istiyoruz.

Ve biz biliyoruz ki; çiftçimiz kazandıkça 85 milyon kazanır, tarım sektörü ayağa kalkınca Türkiye şaha kalkar!

Çünkü bizler, yerli üretim yerli tüketim ve milli kalkınmanın hayat bulması için çalışıyoruz. Ülkemizin Saadet’i, dışarıda değil yine ülkemizin kendi elindedir” dedi.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ