Demokrat Zafer

CHP YILDIRIM MECLİS; ‘’Milletin makus talihini yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır’’

Yıldırım Belediyesi Meclisi’nde mart oturumunda CHP tespiti! CHP Yıldırım Belediye Meclis Üyesi ve Gurup Sözcüsü Servet Çağıl; ” Şüphesiz ki; on binlerce cana yüzbinlerce yaralıya milyonlarca mağdura sebebiyet veren çok büyük bir afet yaşadık. Evlatlarını, anne babalarını, en sevdiklerini kaybeden vatandaşlarımızın acısının tarifi yok, ne yaparsak yapalım bu acıyı dindirmemiz, onların acısını hafifletmemiz mümkün değildir.

Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar ve geride kalanlara da sabırlar diliyorum.

Deprem afetinin meydana gelmesi ile birlikte doğudan batıya, kuzeyden güneye, belediyeler dernekler, odalar ,sendikalar, siyasi partilerimizin il-ilçe teşkilatları, yediden yetmişe, yaşlısından gencine tüm halkımız müthiş bir dayanışma ve yardımlaşma örneği göstererek seferberlik içerisine girmiştir. Herkes elinden geleni yapmaya çalışmış, çocuklar kumbarasındaki parayı ,yaşlılarımız umre ve hac paralarını bağışlamış, imkanı olan herkes tüm gücünü seferber etmiştir. Milletimiz zor durumlarda, parti, mezhep, etnik kimlik ve inanç ayrımı göstermeden, tek yürek tek nefes birlik beraberlik içerisinde olduğunu ortaya koymuştur. Biz de bu aziz milletin göstermiş olduğu yardımlaşma ve dayanışma duyguları karşısında saygıyla eğiliyoruz . Gazi Mustafa Kemal’in bir beyanında söylediği gibi ‘’Milletin makus talihini yine milletin azim ve iradesi kurtaracaktır’’

Hangi şartlar altında olursa olsun milletimize olan güvenimiz ve bu zor zamanları dayanışma ile aşacağımıza inancımız tamdır.

Meydana gelen depremle ilgili olarak, gerek deprem öncesi gerekse deprem sonrası durumla ilgili siyasi iktidarın çeşitli sorumlulukları vardır. Deprem kuşağında yer alan ülkemizde buna benzer durumların olmaması için bu eleştirileri yapmak zorundayız.

Deprem öncesi yapılması gerekenlerle ilgili olarak ;binalarımızın güçlendirilmesi, yeni yapılan binaların depreme dayanıklı olması, daha etkili ve ciddi bir şekilde denetiminin yapılması genel ve yerel siyasetin sorumluluğundadır. 99 depreminden sonra depreme hazırlık amacıyla önce deprem vergisi sonra ÖTV adı altında yıllarca vergi toplanmış beyanlara göre 88 milyar gibi bir kaynak sağlanmıştır. Meydana gelen deprem nedeniyle ölen canlarımızın bedelini maddiyatla ölçemeyiz lakin bunun yanında 50  milyar dolar gibi bir maddi zarar olduğu şeklinde görüşler dile getirilmektedir. Zamanında bu tedbirler etkili bir şekilde alınmış olsaydı hem can kayıplarımız daha az olur hem de maddi zararlarımız daha az olacaktı. Depremin büyüklüğü ve yıkım gücü şüphesiz ki çok yüksekti ancak deprem bölgesinde yan yana olan kimi binalar sağlam kalırken kimi binaların yıkılması, yine TOKİ’nin yaptığı binaların yıkılmamış olması, binaların yapımında işçi müteahhit mimar ve belediyelerin kusur, ihmal veya görevini kötüye kullanma durumunu ortaya koymaktadır. Yine yeterli denetimi sağlayamadığı için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da aynı şekilde kusurlu ve sorumludur.

Deprem kuşağında olmamıza rağmen  müteaddit defalar siyasi iktidar tarafından imar afları çıkarılmış ve denetimsiz kontrolsüz plansız yapılan birçok yapı af kapsamına alınmıştır. Söylemeye gerek yok deprem yönetmeliğine aykırı bu tarz yapılar ölüme davetiye hazırlamaktan başka bir şey değildir.99 depreminden sonra depreme hazırlıkla ilgili çokça konuşuldu yazıldı çizildi, lakin geçen zaman içerisinde yeterli oranda hazırlık yapılamadığı ortaya çıkmıştır.21 yıldır kesintisiz bir şekilde ülkeyi yöneten siyasi iktidar bunun baş sorumlusudur. Bu aşamadan sonra hangi iktidar olursa olsun umarız ki gerekli tedbirleri alır 

Gelelim deprem sonrası olanlara; ülkemiz deprem kuşağında olmasına ve hangi bölgelerde deprem olacağı bilinmesine rağmen maalesef ki devlet kurumları gerektiği gibi hızlı ve koordineli hareket etmeyerek ,kurtarılabilecek belki de binlerce can kaybına sebep olmuşlardır.

Uzman görüş ve yorumları ile deprem bölgesinde bulunan kişilerin beyanlarına dayanarak yapılan tespitleri aktarmak istiyorum.

1-Deprem afetinde göçük altında kalanları kurtarmak için saniyelerin dakikaların bile çok büyük önemi varken özellikle ilk iki gün çok sınırlı sayıda kurtarma ekibi bulunmaktaydı, ilk iki üç gün boyunca depremin birçok bölgesine koordinasyon sağlanamadı. Birçok can kaybı da maalesef göçükten ,ezilmeden ziyade geç müdahaleden kaynaklı ve hipotermi nedeniyle meydana geldi. Vatandaşlar bu sıkıntıları yaşarken, depremin ilk gününden başlamak üzere AFAD başkanı ve diğer yetkililer her yere ulaştık her yere müdahale ettik diye beyanlarda bulunarak algı operasyonlarına girmişlerdir. Depremi en acı şekilde yaşayan vatandaşlarımız esasında bu beyanların gerçek olmadığını bizzat müşahede etmişlerdir.

2-Teşkilatı, malzemeleri ve insan gücüyle, çok büyük bir fark yaratacak olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin deprem bölgesine zamanında müdahale etmesine izin verilmedi. Ordunun deprem bölgesine girişine 72 saat sonra karar verildi az önce de  izah ettiğimiz üzere saniyeler ve dakikaların bile çok önemli olduğu bir dönemde bu çok değerli zamanın heba edilmesine sebebiyet verildi. Esasında Milli Savunma Bakanlığı, depremin ilk saatlerinde 200.000 personeli hazır hale getirmiş ve bunu da saat saat kendi internet sitelerinde yayınlamışlardır. Lakin tepeden emir gelmediği için ,bölgeye intikal edemediği anlaşılmaktadır. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra ordunun deprem bölgesine intikal izni çıktı. Ordunun devreye geç girmesi hem can kayıplarını arttırdı hem de vatandaşın can ve mal güvenliğinin zafiyete uğramasına sebebiyet verdi. 

3-Arama kurtarma ekipleri, özellikle madenciler gibi uzman ekipler bölgeye geç intikal ettirildi arama ekipleri saatlerce otobüslerle olay yerine gitmeye çalıştılar, ilk iki gün Adıyaman ve Hatay gibi bölgelere de hiç gidilmedi bu da kurtarılabilecek onlarca binlerce canımızın yitip gitmesine sebebiyet verdi 

4-Göçük altında kalan insanlarımız ve dışarıda dayanışma içerisinde olan insanlarımız sosyal medya üzerinden iletişim sağlayıp hayat kurtarmaya çalışırken veyahut da enkaz altında kaldığını bir mesajla bildirmeye çalışırken bir akıl tutulması neticesinde 8 ile 12 saat boyunca sosyal medya yasaklandı. Herhalde iktidar açısından, eleştiri veya tepki almak, insan hayatından daha önemli bir konu ki böyle akıl almaz bir yola başvurdular.

5- AFAD ve Kızılay gibi afetlerde öncelikli hareket etmesi gereken kurumlarımız asıl enkaz altında kalan kurumlarımız oldu. İzah ettiğimiz üzere özellikle ilk iki üç gün hayati derecede önemliyken deprem bölgesine müdahalede yetersiz kalındı, Adıyaman Hatay ve birçok küçük yerleşim birimine ilk 3 gün hiç girilemedi. Evet çok büyük bir afet ve çok da geniş bir alan lakin ilk günden itibaren tüm halkımız canla başla seferber oldu ellerindeki tüm imkanları seferber ettiler. Görüştüğüm Bursa’daki Hurdacılar Odası, Nakliyeciler odası gibi odalarımız yüzlerce vinç, kamyon çekici vs seferber ettiklerini beyan ettiler, tüm Türkiye böyleydi. Ancak Afad bu koordinasyonu sağlayamadı. Depreme hazırlıklı  olması gereken kurumların esasında hiç de hazırlıklı olmadığı görüldü. AFAD iyi bir koordinasyon sağlayabilseydi çok daha fazla insanımıza ulaşma imkanı olacaktı. Peki AFAD niçin hazırlıklı değildi, genel başkan yardımcımız Seyid Torun’un  tespitine göre AFAD 2,5 yıl boyunca çadır stoğu yapmadı ve elindeki çadır ve afet malzemelerini Suriye ve sınır bölgelerindeki mülteciler için kullandı. Bir diğer sebep de yöneticilerin liyakatsiz olması, Afad yöneticileri arasında sadece 15 müdür arama kurtarma konusunda deneyimli ve eğitimli, 7.000 personelin 4.000’i masa başı personeldir.Her şart ve durum altında afetlere hazırlıklı olması gereken Afad gereken refleksi gösterememiş ve liyakatsız beceriksiz yöneticileri yüzünden binlerce hayat yitip gitmiştir. Hele Kızılay gibi kadim bir kurumumuz asli görevlerini yapması gerekirken birçok şaibe ile gündeme gelmektedir. Vatandaşlardan 10 TL 20 TL toplayan Kızılay’ın milyonlarca doları Ensar,Tügva gibi vakıflara aktardığı ,Amerika’da bina yapımı için harcamalar yaptığı gündeme gelmiştir. Hal böyle iken milyonlarca insanımız dışarıda aç susuz Hipotermi riskiyle karşı karşıyayken çadır yemek barınma gibi ihtiyaçlar aradan geçen 22 günlük süreye rağmen halen karşılanamamıştır. Basın ve medya tarafından vatandaşların sesleri yeterince dile getirilmiyorsa da deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız bu şikayetlerini şiddetli bir şekilde dile getirmektedirler. Nitekim Samandağ Belediye Başkanı sonra Defne Belediye Başkanı canlı yayında ‘’Duyun artık ya, vallahi yeter, bir çadır gönderemediniz, bunun muhatabı kimse üstüne alınsın, beni de Silivri’ye attın’’ diyerek isyanını dile getirdi. Bu arada dikkatimi çeken vatandaşlar deprem bölgesindeki eksiklikleri zaafiyetleri ihtiyaçlarını dahi dile getirirken hapis ve soruşturma korkusu yaşayarak,’’ ne olacaksa olsun söyleyeceğim, devlet yoktu, sahipsiz bırakıldık’’ diyen birçok vatandaş videosu ve beyanı gördük. Bu anlamda da siyasi iktidar yarattığı korku imparatorluğu ile iftihar etmeli. Bir Belediye Başkanı çadır isterken Silivri’ye atılacağından endişe ediyor veya taleplerini dile getirdiler diye  vatandaşlarımız hapis veya soruşturmaya geçireceği korkusu yaşıyorsa burda bir sorun var demektir. Demokratik toplumlarda, hükümette, muhalefette eleştirilir, devlet nerede demek suç değildir, hükümet istifa demek te suç değildir, tirübinler de, camiler de, sokaklar da halkındır. Geçelim konumuza; Kızılay ne yapıyor , halkımız afet yaşamış dışarıda eksi derecelerde Hipotermi riskiyle karşı karşıyayken çadır ticareti yapmakla meşgul ve bunu normal karşılayan bir başkan ve normal karşılayan bir kitle ile karşı karşıyayız.

6- AFAD yeterli miydi değil miydi tartışmalarına afad’ın kendi raporu ile cevap verelim. 2022 yılında Düzce ilinde meydana gelen ve maddi hasarlı lokal bir deprem nedeniyle AFAD bürokratları bir rapor hazırlıyor ve kendi sitelerinde bunu yayınlıyor. bu raporda koordinasyon yetersizliğinden, Lojistik’ten, deprem bölgesine ulaşım yetersizliğinden, deprem sonrası alınacak tedbirler, barınma yemek gibi  konulardaki eksiklikleri tespit edip rapor haline getirmişlerdir. Yani lokal bir depremde dahi yetersiz olan bir kurum daha büyük bir depremde zaten fiyasko yaşaması kaçınılmazdı.

Toparlayacak olursak gerek afet öncesi gerek afet sonrası alınmayan tedbirler yapılmayan hazırlıklar nedeniyle halkımız ölüme ve sefalete terk edildi. Yöneticiler deprem anında inisiyatif almakta geciktiler, kurumların hepsi tepeden gelecek emirleri beklediler ve gereken refleksi gösteremediler sonuç itibariyle tek adam rejiminin merkeziyetçi idarenin ne kadar sorunlu  olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Bu depremle birlikte, bunca afet bunca sorumsuzluk bunca yanlışlık var iken ne ilginçtir ki ne siyasal iktidardan ne yöneticilerden hiçbirisi istifa etmemiş veyahut da görevinden alınmamıştır normal bir ülkede hükümet düşüren hükümetin istifasını gerektiren bir durum da dahi, siyasal iktidar hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranmaktadır. Onu da artık aziz milletimiz değerlendirecektir.

Şimdi de yine uzman görüşlerinden derlediğimiz şekliyle yapılması gerekenlere;

1-Şehirlerimiz fay hatları dikkate alınarak  kurulmalı  ve yeniden gözden geçirilmelidir 

2- Yapı stokları hızlıca incelenmeli ve sorunlu yapılarda güçlendirme yapılmalıdır. Maliyetler fazla olduğu için birçok vatandaş bu işlemlere girmek istemiyor ama bu giderler uygun şartlar dahilinde kısmen belediyeler veya hükümet tarafından karşılanmalıdır 

3-İlçemizin belirli bölgelerinde gönüllü arama kurtarma ekipleri oluşturup uygun yerlerde acil durum malzeme stoğu yapılmalıdır. Gördük ki depremden kurtulan vatandaşlar uygun malzeme olmadığı için kurtarabilecekleri kişilere de yardımda bulunamadılar. Yine bu hazırlık kapsamında çadır battaniye su konteyner stokları da gözden geçirilmelidir. Bu tarz organizasyonlar belediyece  yapılmasında fayda var Nitekim AFAD koordinasyonu Kızılay koordinasyonu yetersiz kaldığı görülmektedir.

4-Arama kurtarma ekipleri için termal ısı cihazlarının alınması önemli bir ekipman olup hayat kurtarıcı niteliğindedir. Yurtdışı ekiplerinde tam tesisat termal cihazlar mevcutken bizim arama kurtarma ekiplerimiz sesimizi duyan var mı şeklinde hareket etmekteler burada da canlı bireylere, insanlara ulaşabilmede yetersiz kalabilmektedirler.

5-Deprem toplanma alanlarında, acil durumlarda hazır olabilecek malzemeler sürekli olarak bulunmalıdır. Bu anlamda, barınma için konteynırlar, çadırlar, tuvalet, su, yemek, deprem malzemeleri gibi hazırlıklar bulunmalıdır.

Sonuç olarak deprem kaçınılmaz bir olgu ve bir ülke gerçeğidir bizlere düşen bilimsel veriler ışığında olabildiğince depreme hazırlıklı olmaktır. Bilimin ışığında hareket eden ülkeler 9 şiddetindeki depremlerde bile çok az zayiat vermektedirler, bu ölümler bizim kaderimiz değildir tedbir alalım ve geleceğimizi kurtaralım.” ifadelerini kullandı.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ