Demokrat Zafer

Uzak Diyarlar…Yozgat-Sarıkaya

Köşe Yazarımız Ahmet Koçak memleketin halini kaleme aldı. Koçak;

“Sorgun’dan sonra doğduğum, büyüdüğüm ilçem Sarıkaya’ya köyümün topraklarından geçerek giriş yaptım. Yozgat tarafından girerken küçük bir bölümü ve Beştepeler gözükür. İlerledikçe binalar çoğalır şehir büyümeye başlar. Biraz daha ilerleyince sizi Nevzat Şener Bulvarı kent merkezine doğru götürür.

İkinci trafik lambalarından sola döndüğünüzde çocukluğumdan anımsadığım; çoğunluğu toprak damlı sıra sıra dükkânların olduğu -ilçenin o zamanlar tek caddesi- Baran Caddesi’ne girersiniz. Günümüzde dört beş katlı binaların sıralandığı cadde, hâlâ ilçenin en önemli caddesidir. Sol orta yerinde Tarihi Roma Hamamı kazılarının genişletilmesi için bir kısım binalar yıkılmıştır(içinde bizimde bir dükkânımız da vardı). Oradan Tarihi Roma Hamamı’nı yüksekten görebilirsiniz.

İlçeyi boydan boya geçen Nevzat Şener Bulvarı’nın bir ucu Yozgat’a diğer ucu Kayseri’ye götürür sizi. Burası da sıra sıra iş yerlerinin bulunduğu, Hükümet Konağını da içine alan ikinci caddesidir. ‘T’ şeklinde olan iki önemli cadde yakınlarında başka küçük caddeler, sokaklar da vardır.

Birbirine yakın iki kaplıcası vardır. Biri 1970’li yıllarda yapılmış, diğeri ise, Uyuz Hamamı denilen(Yerköy’de de iki kaplıca varmış birine Bulamaç, diğerine Uyuz hamamı derlermiş); kadınların tokaçlarla çamaşır yıkadıkları, yerden kaynayarak çıkan sıcak suyu alınarak yapılmıştır. İki kaplıca dahâlâ aktiftir. Suları tatlıdır.İçilir. İçen, mineral takviyesi yapabilir fani vücuduna. Nefis çayı olur.

‘Gördüğün güzel binalar senin olsun tanıdığın, bildiğin güzel insanlarından bahset bize’ derseniz onları da yazarım elbet.

Kaymakam gibi önemli bürokratların fabrikada yetiştiğinin sanıldığı yıllarda Koçyağız Köyü’nden ilk kaymakam çıkmış. Fabrikada yetişmediği, okuyarak olunduğu anlaşılınca HasbekNahiyesi’nden (bu günlerde küçük bir köy haline geldi) yetişen Necati Çelebioğlu kendi ilçesine kaymakam olarak geldi ben lisede okurken. Onu gören okul arkadaşım Recep Sanal’da kaymakam oldu. Devlet Denetleme Kurulu müfettişi iken emekliye ayrıldı. Onlardan sonra çok mülki amir yetişmiş, yetişmeye devam ediyordur.

İlçemizin Akbucak Köyü’nden olan ünlü Gazeteci Saygı Öztürk, Sözcü Gazetesi’nde yazmakta ve televizyon kanallarında sunucu ve yorumcu olarak hizmetine devam etmektedir. Saygı Bey’in ağabeyi Refik Arslan Öztürk ise Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa valiliği yaptı. Türkiye’nin en alçakgönüllü valisi olarak bilinir. İlçenin gururudur. Yine başka bir ağabeyi Fahri Öztürk İçişleri bakanlığı müsteşarlığı yapmıştır.

(Benim bildiklerim dışında bilmediğim, duymadığım kişiler alınmasın, yorumlara kendilerini eklesinler lütfen) İlçenin yetiştirdiği profesörler: Nihat Boydaş, Oğuz Öcal, Kadir Esmer, Atakan Doğan, Reşat Genç’tir

Yaşayan ozanlar: Kaşif Kani Ertürk, Yüksel Koç, Kelami Akdemir, Cafer Genç, Ümit Zeki Soyuduru

Yaşayan yazarlar: Saygı Öztürk, Recep Sanal, Ahmet Koçak, Şahin Güvenç, Zeki Öztürk

“Sarıkayalı sanatçılar” yazdım internete hep Mümin Sarıkaya çıktı. O bilmese de ben yazayım: Kara gözlüsünün başına kar yağdırdığından yakınan Selahattin Bölük ilçemizin yetiştirdiği Hasbeklimahalli sanatçıdır.Hasbekli Mahmut pehlivanımız da vardır.

Tarım ve hayvancılık: Akdağlardan doğan Kanak Çayı vardır.Adını verdiği “Kanak Çukuru” dediğimiz geniş ve verimli ovanın güneyinden akarken bu bereketli ovayı sular. Kanaken önemli akarsuyudur.

İlçede; buğday, yeşil mercimek, ayçiçeği, şeker pancarı bolca yetiştirilir. En başta gelen ürünü buğdaydır. Buğday bol yetiştiğinden beslenme daha çok tahıl ağırlıklıdır. Ekmek yemeden karnımız doymaz bizim.Makarnayı ve mantıyı bile ekmekle yeriz.Sütüne dadanan yılana: “Ekmanenyi” diyen çocuk bizim buralı olmalı. Bulgur, düğürcük(ince bulgur), yarma, yeşil mercimek, nohut, kuru fasulye; patatessofraların vazgeçilmezidir. Kışları arabaşı yutmayan Sarıkayalı yoktur.

Her köyün geniş üzüm bağları vardı. Bağların içinde kayısı ağaçları olurdu. Kışın, kayısı kurusundan yapılan hoşafın tadına doyum olmazdı. Eşeğin suyunu içip tanesini bırakacağı hoşaf bile kalmadı. Eskiler; pekmez, ekşi, külek külekçalma resimleri paylaşıp çocukluklarını yâd ediyorlarşimdilerde.

Her köyden bir sığır, iki de koyun sürüsü çıkardı eskiden. Hayvanlara hazır yem verilmezdi. Kışın saman, kuru yonca, mercimek samanı, kurutulmuş çayır otu verilirdi. Baharınmeralarda,güzün ekini biçilmiş tarlalarda beslenirdi hayvanlar. Koyun sürüleri bire düştü,  sığır sürüleri yok oldu. Besi damlarında hazır yemlerle büyükbaş hayvancılık yapılır oldu. İlçenin etrafında çok sayıda besi damları vardır.

Çocukluğumda Pazar günü Baran Caddesi’ne kurulan pazar civarın en canlı pazarlarındandı. Hayvan pazarı da çok canlıydı. Pazarlarda celepler kol gezerdi. El arabasıyla yük taşıyan, su ve limonata satan çocuklar okudu memur oldu. Şimdi su satan, yük taşıyan çocuklar gördüm pazarda. Büyüyünce abileri gibi memur olacaklar mı? “Pazarı, Pazar gününden Çarşamba gününe alınınca eski canlılığını yitirdi” diyenler de oluyor ara sıra.

Birlikte büyüdüğüm ilçemin büyümesine tanıklık ettim.  1908 yılında 93 muhaciri beş hanelik mezra iken; önce Hamam Köyü adında bir köy, yıllar sonra nahiye, 1958 yılında Sarıkaya adında ilçe olmuştur. Çocukken bahçeliklerinde oynadığım ilçemin bahçelikleri de binalarla dolu şimdi.

ahmet.kocak16@hotmail.com”

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ