Demokrat Zafer

MASKE TAKMAYAN MÜŞTERİSİNİN PARASINI VERMEDİ! VATANDAŞ VAKIF BANK İLE MAHKEMELİK…

Altay Varol isimli vatandaş 10 Şubat 2022 tarihinde Vakıfbank Heykel Şubesi’ne hesabındaki parasını toplu olarak çekmek istedi, ancak banka çalışanı; “Maske takmaz ve HES kodunu bildirmez ise, parasını çekmeyeceğini…” söyledi VAROL;  “paramı çekmek için bunlara ihtiyacım yok, paramı verin…” dedi,

Bunun üzerine Altay VAROL;  S.Y isimli yetkiliye yönlendirildi.

VAROL  S.Y.  isimli şahsın yanına gittiğinde şahsın maskesiz bir şekilde masasında oturduğunu  gördü ve ona; “Maske ve HES uygulamasının hukuki bir dayanağı olmadığını, eğer böyle bir hakları varsa yazılı olarak kendisine tebliğ etmelerini” istedi,

S.Y isimli yetkili masanın üstündeki maskesini ağzına takarak; “Hayır öyle bir belge vermek zorunda değilim, Maske olmadan bankaya girilemeyeceği camda yazıyor, HES kodunu beyan etmezsen, maske takmaz isen paranı çekemezsin…” dedi, VAROL un bunu “Kanuni dayanağını göstermez iseniz bunu etmiyorum” demesi üzerine S.Y güvenlik görevlisine talimat verdi, Alpay VAROL bankadan dışarı çıkartıldı.

Altay Varol un avukatı Cüneyt Bülent Şeker;

5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 61. Maddesi; “… mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir surette sınırlandırılamaz…” demekte, 151. Maddesinde ise; “Bu kanunun 61. Maddesi hükmüne aykırı davrananlar altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş yüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” demektedir.    

TCK’nın 113/1-b.(son)’da tanımlanan; “Kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına engel olunması suçu” da bizce oluşmuştur, Bankacılık faaliyeti kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan bir hizmettir, Vakıfbank ise bir Kamu işletmesidir, dolayısı suçun oluştuğunun kabulü gerekmektedir. TCK 108, 109, 122 göre de şikâyetçi olduk, ayrıca hukuk davası da açacağız, müvekkilim düşükken altın alamadı, maddi manevi zararı var, maske takmanın ise kanuni hiç bir dayanağı yok,

Halkın kullandığı (ve denetimi de yapılmayan) sentetik-elyaf dan yapılma maskelerin virüslere engel olmadığı, virüslerin ancak elektro mikroskop ile görülebilecek küçüklükte olduğu, 2-3 maske takılsa bile maske deliklerinin (sivrisinek – dikenli çit misali) virüsü durdurabilecek yoğunluğa sahip olmadığı, ancak maskenin oksijen alınımını azalttığı ve korbondioksit solunumuna sebep olduğu, böylece uzun süre maske takmanın vücut bağışıklığını düşürdüğü, ağız önünde bakteri ve virüs birikimine sebep olduğu, havadaki partikülleri tuttuğu, bu şekli ile hastalık bulaşmasına hizmet edeceği, astım-koah gibi hastalıklara yol açabileceği ilaç-maske sektörüne değil, yeminine bağlı birçok doktor tarafından söylenmektedir,

Madem havalandırılabilen alanlarda maskesiz dolaşmak serbest, Vakıfbank neden ortamı iyi havalandırmak yerine insanlara maske eziyeti yapıyor, şimdi bu olaydan “Vakıfbank da havalandırmasının yetersiz olduğunu da” anlıyoruz. Üstelik banka personeli yemek yerken veya çay içerken maske takmıyor, virüs o zaman mola mı veriyor? Maske çok kar getiren bir sektör oldu, kazanılan paranın haddi hesabı yok, ancak bu mantıksız maske zulmü artık bitmeli,  artık milletin aklı ile alay edilmemeli, milletin sabrını yanlış değerlendirilmemeli…” dedi.

VATANDAŞ TARAFINDAN VERİLEN DİLEKÇE ÖRNEĞİ ALTTADIR…

http://insanihakveozgurluklerikorumatoplulugu.com/

                                BURSA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

MÜŞTEKİ                  :

 

VEKİLİ                       :   Av.Cüneyt Bülent ŞEKER ( Bursa Baro: 2297 )

İstanbul Cad. No: 398 K:6 Ak Yıldız Plaza Osmangazi/Bursa

 

ŞÜPHELİLER             :  Maske takmaması ve HES kodu göstermemesi sebebi ile

müvekkilin bankadan parasını çekmesine mani olan …… Bank Heykel

Şubesi çalışanları ve aynı gerekçeyle

müvekkilimi (rızasına aykırı olarak ve zor kullanarak) banka binası

dışına çıkarttıran ……………..isimli banka yetkilisi ve diğer ilgili

Vakıf Bankası Yetkilileri.

 

SUÇ                          :   5411 Sayılı Bankacılık Kanunun 61. Maddesinin atfı ile 151. Maddesi,

ayrıca TCK nın; 108, 109, 113, 122 ve Savcılığınızca tespit edilecek sair

suçlar.

SUÇ TARİHİ            :  10 Şubat 2022

AÇIKLAMALAR      :  Müvekkil 10 Şubat 2022 tarihinde, saat 15.45 sıralarında ………… Heykel Şubesi’ne hesabındaki parayı çekmek için gitmiştir. Bankaya girdikten sonra müvekkilin ismini öğrenemediği bir banka çalışanı tarafından müvekkilden; “maske takması istemiş ve bankacılık işlemlerini ancak HES kodu bildirdikten sonra yapabileceğini söylemiştir” müvekkil bu talepleri reddederek; “paramı çekmek için bunlara ihtiyacım yok, paramı verin…” demiştir.

Bunun üzerine banka çalışanı müvekkili ……………..  isimli yetkiliye yönlendirmiştir. Müvekkil …………….. isimli şahsın yanına gittiğinde şahsın maskesiz bir şekilde masasında oturduğunu görmüş ve ona; “HES kodu ile maske dayatmasının para çekme işlemi için bir şart olamayacağını, maske ve HES uygulamasının hukuki bir dayanağı olmadığını, eğer böyle bir hakları varsa bunu yazılı olarak tebliğ etmelerini” istemiştir.

……………….. masanın üstündeki maskesini ağzına takarak; “Hayır öyle bir belge vermek göstermek zorunda değilim, HES ve Maske olmadan bankaya girilemeyeceği camda yazıyor, HES kodunu beyan etmezsen, maske takmaz isen paranı çekemezsin…” demiş ve güvenlik görevlisine talimat vererek müvekkili zorla bankadan dışarı attırmıştır. Bu konu ile çekilen video https://www.youtube.com/shorts/O4k8iotryDA adresinden izlenebilir.

1-) MÜVEKKİLE KARŞI ÇOK SAYIDA SUÇ İŞLENMİŞTİR

                            a-) 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 61. Maddesi; “… mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir surette sınırlandırılamaz…” demekte,  151. Maddesinde ise; “ Bu kanunun 61. Maddesi hükmüne aykırı davrananlar altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşyüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” demektedir.

Bankamatiklerden çekilebilecek paranın günlük limiti vardır, müvekkil (altın  yatırımı yapmak için) parasını toplu olarak ve komisyon ödemeden banka gişesinden çekmek istemiş, ancak bu talebi hukuksuz gerekçeler ile engellemiştir.

Her ne kadar ilgili tarihte iç işleri bakanlığının bir genelgesi mevcut olsa dahi ilgili genelge hukuka aykırıdır. Yürürlükte iken genelge ile ilgili olarak açılan davalara iç işleri bakanlığının yolladığı cevapta da; “genelgenin tavsiye niteliğinde” olduğu belirtilmiştir. Eğer ilgili genelge hukuka uygun olsaydı dahi kamu işletmesi vasfındaki Vakıf Bank bu genelge ile bağlı değildir, bağlı olsaydı dahi bu banka yetkililerine; mevduat sahibi vatandaşlara banka içinde maske takmaya zorlama, bankadan dışarı atma, mevduatını çekmesini engelleme hakkı vermemektedir.

b-) Müvekkile yapılan muamele aynı zamanda Türk Ceza Kanunu kapsamında  çok sayıda suça da vücut vermektedir, şöyle ki; müvekkilin banka binası içerisine girdikten sonra zorla dışarıya çıkartılması TCK’nın 108. Maddesindeki; “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.” hükmüne aykırıdır, müvekkilin zorla bankadan çıkartılması bu maddeye göre cebir suçunu oluşturmaktadır.

                           c-) TCK’nın 109. maddesinde kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun cebir ile işlenmesi (maddenin ikinci fıkrası uyarınca) cezayı artıran bir nitelikli haldir.

d-) Müvekkilin HES uygulaması ekranını göstermemesi ve maske takmaması dolayısıyla bankadaki mevcut parasını çekmesinin engellenmesi TCK’nın 113/1-b.(son)’da tanımlanan kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi suçunu meydana getirir. Mezkur maddede üç seçimlik hareket tanımlanmaktadır, bunlardan üçüncüsü kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına engel olunmasıdır, Bankacılık faaliyeti kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan bir hizmettir, Vakıf Bank ise bir Kamu işletmesidir, dolayısı ile bizce ilgili suçun oluştuğunun kabulü gerekmektedir.

e-)  TCK’nın 122 maddesinde düzenlenen; “Nefret ve ayrımcılık” suçunu da burada gündeme getirmekte fayda vardır. Bugün HES kodu edinmeme/göstermeme ve maske kullanmama tutumları sadece genel davranışa bir aykırılık olarak değerlendirilemez. Bu tutumun temelinde siyasi düşünce, felsefi anlayış, dini inanç yer almaktadır. Müvekkilim için Aşı-PCR testi olmak, maske takmak dini ve milli inançlarına aykırıdır şöyle ki;    

aa-) Müvekkil PCR baskısının hedefi olan aşıların içindeki M-RNA nın (Üreticilerinin açıklamalarına göre) DNA da değişiklik yaparak tedavi amacı güttüğü, bunun da İslam Dini inancının gereği olan (yaradılışı bozmamak) emrine ters düştüğünü için ret etmektedir. HES kodu ise insanlarımıza Aşı ve PCR testi zorlaması amacı ile uygulanmıştır, PCR zorlamasının da gayesi insanları (dolaylı olarak) aşı olmaya zorlamak olduğu bilinmektedir. Çünkü PCR testi maliyetli, çok zaman kaybettiren, acı verici bir testtir, insanların önemli bir kısmı PCR testinin külfetlerine katlanmamak için aşı olmuşlardır.

HES uygulamasının merkezi İsviçre de olduğu için, bir Türk vatandaşının yabancı devletin egemenliğinde bir merkeze sağlık bilgilerini sunmak istememesi vatandaş olmanın bir gereğidir.

bb-) Müvekkil HES kodu, AŞI, MASKE ve PCR testini ise DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) ve arkasındaki güçlerinin maddi ve siyasi çıkarlar sebebi ile (ulusal kanunlara aykırı bir şekilde) Türk halkına diretilmesi sebebi ile milli duygularına aykırı bulduğu gerekçesi ile ret etmektedir.

Toplumun bir kısmı ise DSÖ aşı-ilaç kartelinin güdümündeki doktorların yaptığı propagandanın etkisi ile aşı olmayan ve maske takmayanlara karşı kin ve düşmanlık beslemekte, maske takmayanların keyfi olarak, hastalık bulaştırmayı umursamadığı için maske takmadığını düşünmektedir. Prof.Dr. Bingür SÖNMEZ  in de dillendirdiği gibi ; “maske takmayan-aşı olmayanlar vatan haini ” olarak görülmektedir. Uzun süre aşı olmayan-maske takmayan insanlara ikinci-üçüncü sınıf insan muamelesi yapılmış, bu insanların psikolojileri tahrip edilmiştir, her türlü haktan mahrum edilmişlerdir.

Halbuki normal durum; tercih edenin aşı olması-maske takması olduğu halde, oluşturulan bu baskı ortamı ile ülke insanları arasında çeşitli kamplaşmalar, düşmanlıklar oluşmuş, insanlar aşı lisansı olmayan, 3 faz çalışmaları tamamlanmamış (üretici firma dahil) hiç kimsenin sorumluluğu üzerine almadığı, içeriği çok şüpheli, deneysel sıvılara, faydasız maskelere zorlanmıştır. Bunu mümkün kılmak için topluma; en temel ve en güçlü korku olan (düşünce yetisini bloke eden) ölüm korkusu sürekli pompalanmıştır.

Sonuçta tüm medya ve sosyal medya propagandalarına rağmen aşı olanların maske takanların da Covit-19 olduğu (hatta aşı sonrası rahatsızlandığı), ağır Covit atlattığı, Covitten öldüğü gözlemlenmiştir. Ölümlerin ve ağır hastalık geçirenlerin büyük kısmının sonradan faydasızı bulunarak vazgeçilen ilaçların yan etkilerinden kaynaklandığı ortaya çıkmıştır.

Bu hali ile kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmamın maske takmama sebebi ile engellenmesi, nefret ve ayrımcılık suçuna vücut vermektedir. Söz konusu suçlar dolayısıyla şüpheli-şüphelilerden şikâyetçi olmaktayız.

                        2-) MÜVEKKİLİN MASKE TAKMADIĞI İÇİN BANKACILIK HİZMETLERİNDEN MAHRUM EDİLMESİ HUKUKA AYKIRIDIR.

                            Müvekkil şikâyetinin konusunu, maskenin faydasız veya zararlı olması değil, maske zorlamasının yasa ve Anayasadaki insani haklara tecavüz niteliği taşımasıdır, bunun ile birlikte (uygulandığı şekli ile) maske kullanımı ayrıca sağlığa da zararlıdır, şöyle ki;

                           Özel olarak üretilmiş (pahalı olmasına karşın) piyasada bulunmayan bazı maske türlerinin ağızdan mikrop çıkmasını (kısa süre takmak kaydı ile) kısmen engellediği bilinse de, halkın kullandığı (ve denetimi de yapılmayan) sentetik-elyaf (petrol çamurundan yapılma) maskelerin virüs bulaşmasını engellemediği, buna karşın ciğerlere zarar verdiği, astım gibi hastalıklara yol açtığı, zaten virüslerin cansız ve kuru ortamda (havada asılı olarak) canlı kalamadığı, virüslerin ancak elektro mikroskop ile görülebilecek küçüklükte olduğu, maske deliklerinin ise (sivrisinek – dikenli çit misali) virüsleri (2-3 maske takılsa dahi) durdurabilecek yoğunluğa sahip olmadığı, maskenin oksijen alınımını azalttığı ve korbondioksit solunumuna sebep olduğu, böylece uzun süre maske takmanın vücut bağışıklığını düşürdüğü, ön kısmı sürekli nemli olan maskenin havadaki partikülleri tuttuğu, ağız önünde bakteri ve virüs birikimine sebep olduğu, insanların sık sık ellerini yüzlerine götürme refleksi sebebiyle maskenin ön kısmını sık sık tuttukları, böylece kapı kolu, otobüs direkleri gibi ortak kullanılan yerlerden ele gelen mikropları ağızlarına taşıdıkları, yanlarında maske taşımak zorunda bırakılan insanların; cep, bilek, masa üstü gibi steril olmayan ortamlardan maskeyi alıp ağızlarına taktıkları, dolayısı ile halkın kullandığı maskelerin hastalık önlemeyi bırakın, hastalık kapılmasına (dolayısı ile yayılmasına) sebebiyet vereceği bilinmektedir. (Ancak maske satışı büyük kazanç sağlayan bir sektör haline gelmiştir.)

Ayrıca maske zorlaması insanları çileden çıkartacak bir mantıksızlık ile uygulanmaktadır, örneğin; insanlara otobüs, metro veya resmi daire girişlerinde maske zorlanmakta, ancak mesafe kuralına hiç riayet edilmemekte, özellikle toplu taşıma araçları hınca hınç doldurulmaktadır. AVM lerin ve bazı resmi dairelerin kapısında zorlanan maske; yemek katlarında, kantin ve kafeteryalarda serbesttir, insan; “virüsler yemek yerken mola mı veriyor yoksa insanlar mantıksız emirlere itaate mi alıştırılıyor” diye düşünmekten kendini alamamaktadır.

Bu zararlarının yanı sıra bankacılık işlemlerinin gerçekleştirilmesi için maske kullanımının şart koşulması da hukuken mümkün değildir;

1593 sayılı Umumi Hıfzı Kanununun (65 ve 57.madde atfı ile) düzenlenen 72 maddesinde salgın hastalıklara ilişkin tedbirler düzenlenmiş olup, tahdidi olarak sayılan bu tedbirler içinde maske takma zorunluluğu yer almamaktadır.

Böyle bir zorunluluk olduğu (farz edilse bile) Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sosyal hukuk devleti olduğunu belirtilmiştir. Sosyal devlet olmanın bir gereği de ekonomik olarak bir yükümlülük getirildiğinde bu yükümlülüğün devletçe karşılanmasıdır.

Yine Anayasamızın 56. maddesinde sağlığın korunmasını devletin ödevleri arasında sayılmıştır. Maskenin amacına uygun olarak takılması halinde en fazla 4 saat süre ile aynı maskenin kullanılabileceği, dolayısıyla ortalama bir insanın günde (en az) 3 kez maske değiştirmesi gerektiği, bunun da kişiye belirli bir maliyet külfet getirdiği, yine Anayasanın 73. maddesi gereği mali yükümlülüklerin ancak kanunla konulup kanunla kaldırılabileceği ortadadır. Yargıtay 19. CD 2020/4354 ve 2020/1425 K. Sayılı 09.11.2020 Tarih.

Kabahatler Kanunu da maske uygulamasını hukuka uygun kılmamaktadır. Kanun’un 32/2. maddesine göre bu yükümlülüğün getirilebilmesi için kanunda açık hüküm bulunması gerekmektedir ki yukarıda kısmen izah edildiği üzere böyle bir kanun mevzuatımızda mevcut değildir.

Maskenin oksijen alınımını azalttığı, ağız ve burnun üstünü örttüğü, dolayısı ile maskenin vücut bütünlüğüne müdahale içerdiği de düşünülür ise insanlara maske zorlamasının genelge ile düzenlenemeyeceği açıktır.

3-) MÜVEKKİLİN BANKACILIK HİZMETLERİNDEN YARARLANMASI HES KODUNU GÖSTERMESİNE BAĞLI KILINAMAZ

Salgının başlarında kapalı veya toplu alanlara alınmadan önce insanların ateşleri ölçülmekte ve öksürük gibi bir belirti gösterip göstermediklerine bakılmakta idi, bu mantıklı bir uygulama idi, çünkü; hastalık; ciğer, boğaz, burun bölgelerine yerleşmeden, kişinin nefesinde virüs olması, dolayısı ile hastalık bulaştırması söz konusu değildi. Ancak daha sonra bu uygulama terk edilmiş ve (40 derece ateşi de olsa) insanlar HES kodunu göstermek kaydı ile kapalı mekânlardan içeri alınmaya başlanmıştır!

Anayasa’nın 20/3 maddesinde; “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir, bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir…“ demektedir.

Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında HES koduna işlenen sağlık verisi (özel nitelikli) kişisel veridir, bu verinin ne şekilde işleneceği, veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğü ve aksine davranışlar için öngörülen yaptırımlar KVKK nın; 6, 10 ve 18.maddelerinde düzenlenmiştir.

Bilindiği üzere, 30808 Sayılı Kişisel Sağlık Verileri Hakkında Yönetmeliğin 5/3 maddesinde; “Hiç kimse, sağlık hizmeti sunumu için gerekli olan durumlar haricinde geçmiş sağlık verilerinin dökümünü sunmaya zorlanamaz.” düzenlemesi yer almaktadır.

Aynı maddenin 4.fıkrasında ise “Sağlık hizmeti sunucuları tarafından; banko, gişe ve masa gibi bölümlerde yetkisi olmayan kişilerin yer almasını önleyecek ve aynı anda yakın konumda hizmet alanların birbirlerine ait kişisel verileri duymalarını, görmelerini, öğrenmelerini veya ele geçirmelerini engelleyecek nitelikte gerekli fiziki, teknik ve idari tedbirler alınır.” Hükmü ile bu verinin mahremiyetinin korunması temin edilmeye çalışılmıştır.

Bankacılık işlemi bir sağlık hizmeti olmadığından müvekkilden sağlık verilerimin talep edilmesi de mümkün değildir. Hiç şüphesiz banka personeline HES kodu gösterilmesinde mevzuatın sağladığı mahremiyete riayet edildiği söylenemez. HES kodu talebinin hukuki olduğu düşünülse dahi uygulama şekli işlemi hukuka aykırı kılmaktadır.

6701 Sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunun “Ayrımcılık yasağı” başlıklı 5/1 maddesinde; “….Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri, yürüttükleri faaliyetler bakımından bu hizmetlerden yararlanmakta olan veya yararlanmak üzere başvurmuş olan ya da bu hizmetler hakkında bilgi almak isteyen kişi aleyhine ayrımcılık yapamaz, bu hüküm kamuya açık hizmetlerin sunulduğu alanlar ve binalara erişimi de kapsar” denmektedir.

Ayrıca HES uygulaması akıllı telefonlar vasıtası ile veya daha uzun sürmek ile birlikte SMS yolu ile kontrol edildiğinden, uygulama dolaylı olarak vatandaşı akıllı telefon veya telefon almaya, aldığı telefonu yanında taşımaya zorlamak manasına gelir ki bunun hukuka aykırı olduğu izahtan varestedir.

Özel hukuk tüzel kişileri dahil her yerde HES kodu bildiriminin yapılması, dolayısıyla özel nitelikli kişisel verinin işlenmesi, saklanması, ilgilinin açık rızasını temin için aydınlatılması, veri işleme sorumlusunun mesuliyeti, aykırılık durumunda gündeme gelecek yaptırımlar gibi pek çok hususta KVKK açısından problemler bulunduğu da bir gerçektir.

Nihayetinde müvekkilin bankada mevcut parasını çekmesinin HES kodu bildirimine ve bu bildirimin ifade ettiği sağlık durumumun ifşasına bağlı kılınması ve bu işlemin mahremiyet temin edilmeden herkesin muttali olacağı bir ortamda, cep telefonu ekranının güvelik görevlisine gösterilmesi şeklinde yapılması hukuka aykırıdır.

 

DELİLLER                    :  Kamera Kayıtları, tanığın çektiği video ve ilgili gazete haberleri,

tanıklar vs. delil, https://www.youtube.com/shorts/O4k8iotryDA

NETİCE VE TALEP     :  Yukarı da arz ettiğim ve sayın savcılığın resen takdir edeceği diğer sebepler ile birlikte;

1-)Suç yerinde bulunan kamera görüntülerinin kolluk marifetiyle celp edilerek yukarıda belirttiğim eylemleri gerçekleştiren şahısların kimlik bilgilerinin tespiti ile şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınması, olay yerinde bulunan diğer kişilerin de tanık/bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerine müracaat edilmesi,

2-) Bankada ki ilgili tarih ve saatteki kamera kayıtlarının sayın savcılıkça incelenmesini,

3-) Şüpheli- şüphelilerin 5411 Sayılı Bankacılık Kanunun 61-151. Maddeleri, TCK’nın; 108, 109/2, 113/1-b ve 122/1-b, 44/1 maddeleri ve ilgili yasalar uyarınca cezalandırılması talebiyle iddianame tanzim edilmesini saygı ile talep ederim.

Tarih:

 

Müşteki …………………..Vekili

Av. Cüneyt Bülent Şeker

 

TANIKLAR:

http://insanihakveozgurluklerikorumatoplulugu.com/

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ