Demokrat Zafer

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifine Bursa’daki eğitim sendikalarından tepki

Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Konuyla ilgili Bursa’da faaliyet gösteren eğitim sendikaları kabul edilen kanun teklifine tepki göstererek teklifin geri çekilmesini talep ediyor.

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifine Bursa'daki eğitim sendikalarından tepki (ÖZEL HABER)

Öğretmenlik mesleğini kariyer mesleği haline getiren ve aday öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak sınıflandıran Öğretmelik Meslek Kanun Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edildi. Uzman öğretmenlere ödenen eğitim öğretim tazminatı yüzde 20’den yüzde 60’a, başöğretmenlere ödenecek tazminat ise yüzde 40’tan yüzde 120’ye çıkarılıyor. Konuyla ilgili Bursa’da faaliyet gösteren eğitim sendikaları açıklamalarda bulundu.

“BİLGİYİ AKTARABİLMEK ÖNEMLİDİR”

Türk Eğitim-Sen Bursa 3 Nolu Şube Başkanı Ömer Işıkoğlu; “Öğretmenlik Meslek Kanunu adıyla böyle çalışma yapılması ve bu kanunun çıkması bizler için önemli ama bunun içerisinin daha bir dolu olması ve bizim ihtiyaçlarımızı da karşılayacak bir çalışma olması gerekiyordu. Burada bizim için önemli olan öğretmenlik meslek kanunu çıkarılması ve ihtisas mesleği olarak kabul etmesi. Bunun içerisinde kariyeri koyması bizler için önemli ama bizim sendika olarak 8 Aralık’ta yapmış olduğumuz bir kitlesel basın açıklaması vardı. Orada da bu kanunun o gün için bakanlıktan paylaşılmasını istedik. En azından bizlerle paylaşılsın, içeriğinde neler vardı, bakalım nasıl katkı sağlayabiliriz diye ama paylaşılmadan geçildi. Sonrasında da taleplerimizi dile getirdik. Bunlardan en önemlisi de kariyer basamakları ile ilgili. Evet öğretmenlik bir kariyer mesleğidir. Ama burada bunun uygulaması 1 kere yapıldı. 16 yıldır hiç gerçekleştirilmedi. Biz öğretmenliğe KPSS ile atanıyoruz ve öğretmen olarak devam ettiğimizde bu kariyeri deneyimle elde ediyoruz. O sebeple de sendika olarak biz de diyoruz ki 10 yılını dolduran öğretmenlere uzman öğretmenlik unvanı, 20 yılını dolduran öğretmenlere başöğretmenlik unvanı verilmeli. Bunlar yıl olarak çıktı ama oraya ne yazık ki sınav gelmiş oldu. Sınava göre olduğunda farklı uygulamalar olabilir ve yıla göre olmasını talep ediyoruz. Sınav şartını kabul etmek istemiyoruz. Genel başkanımız da açıklamalarını yapmıştı. Öğretmenlikte daha da önemli olan bilgiyi aktarmaktır. O deneyimi kazanmaktır” açıklamasında bulundu.

“Tüm öğretmenlerin kadrolu olarak atanması, başından beri üzerinde ısrarla durduğumuz konuydu” diyen Işıkoğlu, konuşmasına şöyle devam etti; “Bu kanunla gelmiş oldu ama hala daha devam eden sözleşmeli öğretmenler var. Biz onlarla ilgili Türk-Eğitim-Sen olarak tüm sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınmasını istiyoruz. Sözleşmenin ortadan kaldırılması gerekiyor. Ayrıca kıdem rakamındaki oranlar bugünün hesaplarıyla karşılığı değildir. Öğretmenliğin değeri ölçülemez diyorlar ama karşılığını vermiyorlar. Bunlarla ilgili yine taleplerimiz olacaktır. Bu yüzden kanunun içinin dolu olması gerekiyordu. Ayrıca 3600 var. Bizim olmazsa olmazımız. Öğretmenlere, 3600 ek göstergenin farklı meslek gruplarıyla birlikte düşünüldü. Şu anda da bütün kamu çalışanlarına şeklinde yapılan bir çalışma var. Baktığımızda garip bir durum oluyor. Kanunda o iş verilmiş tamamlanmış gibi görünüyor. Sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan bir çalışma var. Orada da birbiriyle farklı bir uygulama oluyor. Kanundan dolayı olan bir durum var.  Ama aynı zamanda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tüm kamu çalışanlarıyla ilgili hazırlamış olduğu ek gösterge çalışması var. Öğretmenlik meslek kanunuyla öğretmenlere 3600 kanunuyla ek gösterge getirilmemiş olacak.”

HÂLÂ SIKINTILARIMIZ VAR

Eğitim-Bir-Sen Bursa Şube Başkanı Ramazan Acar, “Öğretmenlikte Meslek Kanunu teklifi uzun yıllar gündemde tuttuğumuz bir talepti. Cumhuriyet’in 100. yılına doğru giderken böyle bir kanunun olmayışı, eğitim camiası adına bir eksiklikti. Bu noktada konuyu gündemde tutarak kanun aşamasına getirmek olumlu bir adım oldu. Ancak gerçekleştirme olarak bakıldığında hâlâ sıkıntılarımız var. Öğretmenliğin kariyer temelli bir meslek olarak ele alınacak olması, kısmi mali ve özlük hakları ile ilgili yeniden düzenleme olacak olması önemli bir gelişme. Milli Eğitim Bakanlığı‘nın öğretmenlere meslek gelişimi temellerine bir prova hazırlayacak olması önemli bir gelişme. Kariyer sistematiği dediğimiz, kariyer basamakları olması bir adım. Burada da çekincelerimiz var. Baraj konusu, sınavın şekli, şerk işlerinde eksiklikler var” dedi.

Aday öğretmenliköğretmenlikuzman öğretmenlikbaşöğretmenlik kadrolarının görev sorumluluklarının netleştirilmiş olması kabul edilebilir” diyen Acar, “Burada süreler; uzman öğretmenlik için 10 yıl, başöğretmenlik için ise 10 yıl uzman öğretmen olarak çalışmak gerektiği. Bu süreler çok uzun. Şartları taşıyanlar, özellikle uzman öğretmen iken başöğretmenliğe geçiş noktasında bu sürecin azaltılması gerektiriyor. Sözleşmeli öğretmenlere kısmi iyileştirmeler var ancak bizim istediğimiz sözleşmenin tamamen kaldırılmasıydı. Bu kanundaki olumlu gelişmeleri sayacak olursak; aday öğretmenlik sınavının kaldırılması, 3600 ek göstergenin geri alınacak olması ve öğretmenlik mesleğinin kariyer mesleği olarak sayılabilmesi” dedi.

“EKSİK GÖRDÜĞÜMÜZ PEK ÇOK NOKTA VAR”

“Meslek Kanunundaki eksikliklerin dikkate alınmadığını görüyoruz” diyen Acar konuşmasını şöyle sonlandırdı; “Bu durum bizi üzdü. Kanunda eksik gördüğümüz pek çok nokta var. Bu noktaları şu şekilde özetleyebiliriz; sözleşmenin kaldırılmaması, öğretmen alımlarında mülâkatın kaldırılmaması, yöneticilik münhasırını ele alan bir yapının olmaması, zorunlu istihdamda güçlük çekilen yerlere teşvik modeli önerisinin kabul edilmemesi, ödül ve disiplin yükümlülüklerinin olmaması, öğretmeni şiddete karşı koruyan hükmün olmaması bizlerin ilk etapta gördüğümüz eksiklikler olarak sayabiliriz. Bardağın iki tarafından da baktığımızda olumlu gelişmeler olsa da bizi tatmin etmeyen olumsuzluklar hâlâ devam etmekte.”

“TARİHİ BİR ADIM DEĞİLTARİHİ BİR HATADIR”

Eğitim-İş-Sen Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy;  “Öğretmenlerin taleplerini içermeyen, gizli kapılar ardında hazırlanan bu kanunda, herhangi bir kazanım olmadığı gibi kanun maddeleri de açık değildir. Yönetmeliklerle düzenleneceği belirlenen kanun, öğretmenlere karşı siyasi iktidarın bir sopası olarak kullanılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kapsayıcı, çoğulcu, iyileştirici, ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte bir kanun olmaktan çok uzaktır ve tam anlamıyla bir garabettir. Liyakatsiz kadrolarla yıllarca eğitim alanına zarar veren siyasi iktidar, şimdi adına kanun dedikleri bir düzenlemeyle, öğretmenlerin adaylık sürecinden emekliliğe kadar demokratik haklarını ellerinde almış, öğretmenleri kamplaştıracak bölecek bir tarihi hataya imza atmıştır. Kanunun en önemli çelişkisi 3. maddede yer alan öğretmenlik mesleğini, özel bir ihtisas (uzmanlık) mesleği olarak tanımlarken kanun taslağı ile yeniden bir uzmanlık tanımlamasına gitmiş olmasıdır. Kanun, yine 1739 sayılı kanunda olduğu gibi üç kariyer basamağı tarif etmiştir. Kanun maddelerinin dışında uzman öğretmenlik için 180 saatlik, başöğretmenlik için de 240 saatlik “eğitim programını” tamamlamış olma zorunluluğu getirmiştir. Bahsi geçen eğitim programlarının ne olduğu, uzunluğuna bakılırsa ne zaman ve nerede tamamlanacağı tam bir belirsizliğe işaret etmektedir. Eğitim programları dışında uzmanlık ve başöğretmenlik kariyer basamaklarının sınava tabii tutulmuş olması ayrı bir garabeti ifade etmektedir. Yine hazırlanan yönetmeliklerle kariyer basamaklarının sınırlı mali kadrolara bağlanacağı görülmektedir” açıklamasında bulundu.

“Madde 6’da ‘uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik için öngörülen asgari çalışmalar’ ibaresinden kastedilenin ne olduğu anlaşılmamaktadır” diyen Başkan Toy açıklamasını şöyle sürdürdü; “Kanunun yürürlüğe girmesiyle kaldırılacak olan 1739 sayılı kanunun 43. maddesi çok daha ayrıntılı ifadeler içermektedir. Kanun bu ayrıntıları ortadan kaldırmış yerine ucu açık ifadeler koymuştur. Buradaki en büyük belirsizlik, aday öğretmenlerin “Adaylık Değerlendirme Komisyonu”nun nasıl oluşacağıyla ilgilidir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu‘nda komisyonun oluşumu çok net ifade edilirken yeni kanunda komisyonun nasıl oluşacağına hiç değinilmemiştir. Süreç yönetmeliğe havale edilmiştir. Bilindiği gibi yönetmelik kanuna uygun olarak çıkartılmak zorundadır. Kanunda belirtilmeyen bir sürecin yönetmelikle belirlenmesi keyfiyete açık bir durum oluşturmaktadır. Örneğin uzman öğretmenlik için 10 yıl ve yine başöğretmenlik için de uzman öğretmenlikte 10 yılı doldurma koşulu aranmaktadır. Kariyer basamakları adı altında ifade edilen bu zaman planlamasının neye göre belirlendiği anlaşılamamaktadır. Örneğin neden 8 ya da 12 yıl değil de 10 yıl hedef alınmaktadır? Bu ve benzeri hiçbir sorunun yanıtı kanunda açık değildir. Kanunda maalesef, bugün 100 bini aşkın ücretli öğretmen, 700 bini aşkın ‘ataması yapılmayan öğretmenleri‘ dolaylı olarak ilgilendiren maddeler de bulunmamaktadır. Bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda mutlaka bulunması gereken ifade ‘kadrolu öğretmen bulunabilen görevlere sözleşmeli ve vekil personel atanamaz‘ ibaresinin konmasıdır.  Ayrıca “sözleşmeli olarak atanan öğretmenler” derhal kadroya geçirilmeli ve mesleğe başladıkları andan itibaren kadrolu öğretmenlerin yararlandığı özlük hakları kendilerine teslim edilmelidir. Yine kanunda, özellikle eğitim yöneticilerinin öğretmenlik mesleğinden olmalarına yönelik bir madde de bulunmamaktadır. Bu son derece önemlidir; liberalleşme rüzgârlarının etkisi altındaki iktidar, eğitimi kâr odaklı bir ticarethaneye dönüştürme amacıyla eğitim yöneticilerini, eğitimcilerin dışında bir meslek grubundan seçmek için açık kapı bırakmış görünmektedir.”

“TÜM HAKLARI KULLANARAK MÜCADELE EDECEĞİZ”

“Kanunda, zor ve güç koşullarda öğretmenlik yapanların haklarına yönelik bir düzenleme de bulunmamaktadır” diyen Toy şöyle devam etti; “Örneğin birleştirilmiş sınıflarda öğretmenlik yapanların, engelli öğrencilerin eğitiminden sorumlu olanların ders ücretlerinin oransal olarak artırılması kanunla düzenlenmelidir. Bunun yanında yine kanunla düzenlenebilecek diğer bir konu da kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapanlarla ilgili olmalıdır. Örneğin okul öncesi öğretmenlerin sınıf mevcudu 20’yi geçenlerin, mevcudu 25’i geçen sınıf öğretmenlerinin, sınıfından birden fazla kaynaştırma öğrencisi olan sınıf ve branş öğretmenlerinin ders ücretleri belirli yüzdelik oranlarla artırılmalıdır. Yine kanunun, mesleğe yeni başlayan öğretmenlere ilk aylıklarıyla birlikte brüt aylıklarının en az üç katı tutarında “donatım” ödeneğinin verilmesi gerekmektedir. Böylelikle kendisine yaşamında yeni bir yol çizen öğretmenin ekonomik koşullara uyumu kolaylaştırılmış olacaktır. Taşınma, ev kurma, eğitim-öğretim için gerekli araç-gereci edinmede bu donatım ücreti son derece yaşamsal bir rol oynayacaktır. Eğitim-öğretim ödeneğinin de her eğitim-öğretim yılı başında en az bir maaş düzeyinde ödenmesi kanunda yer alması gereken bir başka ihtiyaçtır. Eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenler, kendi çocukları için uygun eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır. Bunun için öncelikle öğretmenlerin, kendi çocuklarının eğitim hizmetlerini daha nitelikli alabilmesi için özellikle okul öncesi eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması kanunda açıkça yer alabilmelidir. Öğretmenlerin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikle konut ihtiyacının karşılanması olanaksız bölgelerde lojmanlar yapılması ve tahsis edilmesi gerekmektedir. Kanun yine “yıpranma” gerçeğini görmezlikten gelmiş ve bununla ilgili her hangi bir ifadeyi içermemiştir. Özellikle köylerde ve olağanüstü hal bölgelerinde riskli koşullarda görev yapan öğretmenler için yıpranma bedeli adı altında ödemeler gerçekleştirilmelidir. Bu durum hem emeklilik yaşlarına ve hem de emeklilik maaşlarına yansıtılmalıdır. Öğretmenlerin ulaşım giderleri ve olanakları da kanun taslağında hiç yer edinmeyen ihtiyaçlardan bir diğeridir. Öğretmenler için, özellikle ulaşımı güç olan bölgelere servis olanağı sağlanması gerekmektedir. Kanunda nöbet ücretlerinin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir ifade yer almamaktadır. Nöbet ücreti en başından itibaren savunduğumuz gibi haftada 6 ders saati ve “haftada iki gün nöbet tutan” öğretmenlere de nöbet ücreti 12 ders saati üzerinden ödenmelidir. 3600 ek göstergenin 2023 yılına bırakılmış olması verilen sözlerin yalandan ve eğitim emekçilerini oyalamaktan ibaret olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ekonomik sıkıntılar içinde tükenen öğretmenlerin siyasi iktidardan bu yalanların hesabını soracağı günlerin yakın olduğu unutulmamalıdır. Kanunda eksik olan diğer bir konu ise 3600 ek göstergenin başöğretmenlik kariyer basamağına bağlanmasıdır. Ek gösterge rakamlarının uzman ve başöğretmen kariyer basamaklarına bağlanmış olması 3600 ek göstergenin her eğitim emekçisine verilmeyeceği gerçeği büyük bir haksızlıktır. Kısaca kanun bu haliyle çok yetersiz olmasından da öte beklenti içine sokulan öğretmenler açısından da tam bir hayal kırıklığıdır. Eğitim-İş olarak buradan siyasi iktidara sesleniyoruz: Öğretmenlik mesleğine ve haklarımıza zarar verecek, taleplerimizi görmezden gelecek düzenlemelerin karşısında olacağız. Yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğiz.”

Türk Eğitim Sendikası 2 Nolu Şube Başkanı Fatih Gümüş; “BEKLENTİLERİ KARŞILAMAKTAN ÇOK UZAK OLAN ÖGRETMENLİK MESLEK KANUNU YARGIYA TAŞIYACAĞIZ ! Kanun ile 10 yılını doldurmuş öğretmenler 180 saatlik bir kursa tabi tutulacak, kursun ardından sınav yapılacak, 70 ve üzerinde puan alanlar uzman öğretmen olacak. 10 yıllık uzman öğretmenler 240 saatlik kursa tabi tutulacak, sınav yapılacak ve başarılı olanlar başöğretmen yapılacak. Burada karşı çıktığımız husus, sınavdır. Çünkü öğretmenlerin kariyer planlaması sınavla yapılamaz. Sınav, sadece bilgiyi ölçer. Oysa öğretmenlik sadece bilme değil, bildiğini aktarma mesleğidir. Dolayısıyla burada tek ölçüt deneyim olmalıdır. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; hizmet yılının esas alınması ve 10 yılını dolduran her öğretmenin uzman, 20 yılını dolduran her öğretmenin başöğretmen olmasıdır. Herkes bilmelidir ki; eğer ki Sınav şartı genel kurulda düzeltilmedi bu uygulamayı yargıya götüreceğiz. Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler arasındaki ayrıma son vermenin tek yolu sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, 20. Milli Eğitim Şurası’nın açış konuşmasında ‘Bu kanunla birlikte kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler arasındaki ayrıma son vereceğiz’ demişti. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu açıklaması öğretmenlerimizi son derece memnun etmiş ve ümitlendirmişti.Bunu sağlamanın tek yolu ise sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir. Oysaki kanun bırakın kadro vermeyi, sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan tayin hakkı dahi verilmedi. Kanunda sadece sözleşmeli öğretmenlere can güvenliği ve sağlık nedeniyle tayin hakkı verildiğini görüyoruz. Bu hak zaten kısmen tanınıyordu. Şu anki düzenlemede 3600 ek gösterge çıksa bile öğretmenler bu haktan 15 Ocak 2023 tarihinden sonra faydalanacak. Kanunda 1. derecede olan öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması yer alıyor. Çok güzel ancak kanun teklifine geçici bir madde eklenerek, ‘Bu husus 15 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe girecek’ deniliyor. Yani kanun çıksa bile öğretmenler bu haktan 15 Ocak 2023 tarihinden sonra faydalanacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı şu an ek gösterge düzenlemesi yapıyor ve düzenleme büyük ihtimalle mayıs ayında TBMM’ye getirilecek. Dolayısıyla öğretmenler ile birlikte diğer kamu çalışanlarının ek göstergelerini düzenleyen asıl düzenleme Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yaptığı bu çalışma olacak. Bu nedenle 3600 ek gösterge Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilmiş olmayacak. Öğretmenler eğitim fakültesi okuyor, mezun oluyor, stajlarını başarıyla bitiriyor, yüz binlerce adayla yarışıp KPSS’yi kazanıyor, öğretmen olarak atanıyor, bir yıl adaylık değerlendirme sürecine tabi tutuluyor ama yetmiyor! Tüm bu süreçler yok sayıp, bir kez daha sınava tabi tutuluyorlar. Bu, doğru değildi. Üstelik hem ekonomik hem de zaman açısından çok gereksiz bir uygulamadır. Öğretmenlik Meslek Kanunu Cumhuriyet tarihinde ilk kez çıkarılıyor. Bu kadar iddialı çıkışın içinin doldurulması lazımdı. Aynı işi yapan öğretmenler farklı statülerde istihdam edilemez! Öncelikle kanunda ‘Tüm öğretmenler kadrolu atanacak’ denilmeliydi. Öğretmenler odasında kadrolu öğretmen var, sözleşmeli öğretmen var, ücretli öğretmen var. Bu doğru bir uygulama değildir. Her zaman söylüyoruz: Aynı işi yapan öğretmenler farklı statülerde istihdam edilemez! Mülakat uygulaması eğitimin tüm alanlarından çıkarılmalıdır. Mülakat süreçleri çok tartışılıyor. MEB’i neden zan altında bırakalım ki? Bakın Sağlık Bakanlığı memur alımı yapıyor, mülakat yapmıyor, KPSS ile atama yapıyor. Bu hakkı neden öğretmenlerden esirgiyoruz? Mülakat uygulaması eğitimin tüm alanlarından çıkarılmalıdır. İlk atamalarda, görevde yükselmelerde, yönetici atamalarında mülakat kaldırılmalı, sınav başarısı rencide edilmemelidir. Öğretmen atamaları sadece KPSS sonuçlarına göre gerçekleştirilmelidir.” dedi.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ