Demokrat Zafer

Bilinmelidir ki; bu kadirşinas millet Atatürk’ü değil, unutturma gayretindeki nankörleri yüreğinden silip atacaktır!

İYİ’ler Yıldırım’ı salladı! İYİ Parti Yıldırım Belediye Meclis Üyesi ve Gurup Sözcüsü Mehmet Yılmaz mecliste söz alarak gündeme ilişkin yaptığı konuşmada Afgan göçünden imar planlarına kadar bir dizi soruna dair vurgu yaptığı cümleleriyle damga vurdu. Yılmaz; ” Yurt içi ve yurtdışındaki operasyonlarda şehit olan güvenlik güçlerimize Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum. Peygamber efendimizin Mekke’den Medine’ye hicret ettiği Muharrem ayı içerisindeyiz. Muharrem deyince hemen gönlümüzü bir hüzün kaplamaktadır. Haksızlığa karşı duruşun simgesi Hz. Hüseyin efendimiz, ailesi ve arkadaşlarının şehadeti… Bu hüzün kıyamete kadar gönlümüzden dinmeyecektir. Tutulan oruçların, yapılan ibadetlerin, sosyal dayanışma ve yakınlaşmamıza önemli katkı sağlayan dağıtığımız aşurelerin, hasılı bütün hayır ve hasenatın makbul olmasını temenni ediyorum.

Zafer ayı olan Ağustos aynı zamanda yakın tarihimizde acıları yaşadığımız ay olarak da hafızalarımızda yerini koruyor. 17 Ağustos depreminin 21. yılını geride bıraktık. Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, mağdurlara kolaylıklar diliyorum.

Peki ders aldık mı? Pek sanmıyorum. İktidarın öncelikleri farklı. Deprem gerçeğinin pek önemsendiği görünmüyor. Eğer önemsenmiş olsaydı öncelik verilir, gerekli dönüşümlerin zaman kaybetmeden yapılması sağlanırdı. Peki, ilçemizde durum farklı mı? Hayır, hiç zannetmiyorum.

Kuzey Anadolu fay hattının 2 kolunun Bursa, özellikle de Yıldırım’da geçtiği düşünüldüğünde, 69 mahallede 23’nün Kentsel Dönüşüm kapsamında olduğunu da göz önüne aldığımızda, bu konuda ne kadar istekli ve gayretli olduğumuzu sizlerin takdirine bırakıyorum.

Ağustos ayı, Tarihimizde en şanlı destanların yazıldığı, en büyük zaferlerin kazanıldığı aydır. Bu zaferlerin en önemlileri de Sultan Alpaslan komutasında 26 Ağustos 1071’de kazandığımız Malazgirt Meydan Savaşı, diğeri de Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasında 26’ağustosta başlayan Büyük Taarruzun 30 Ağustosta zaferle sonuçlanmasıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı 30 Ağustos’taki hutbede Atatürk’e yer vermiyor. Bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

30 Ağustos; 1071’de yurt yapılan Anadolu’nun, sonsuza kadar Türk yurdu olduğunun yeniden tescilidir.

30 Ağustos; Ezelden beri hür yaşamış bir milletin esir alınamayacağının, bayrağımızın gönderden indirilemeyeceğinin, minarelerimizden ezan sesinin dindirilemeyeceğinin dünyaya ispat edildiği gündür.

Alparslansız Malazgirt, Fatihsiz İstanbul, Sinan’sız Süleymaniye düşünülmüyor ve konuşulmuyorsa Atatürk’süz 30 Ağustos nasıl düşünülür?

Onun adını anmayarak, perdeleyerek unutturmaya çalışanlar, gönüllerde izini silme düşüncesindekiler bilmelidir ki bu kadirşinas millet Atatürk’ü değil, unutturma gayretindeki nankörleri yüreğinden silip atacaktır.

Malazgirt’te Alparslan, 30 Ağustos’ta Atatürk olmak üzere Türk İstiklaline hizmet öden bütün komutanlarımızı, şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve hürmetle anıyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Anıtkabirde 30 Ağustos günü resmi tören sırasında adı önceden yazılı olmayanlar içeri alınmıyor. İçeri alınanlar resmi tören sonunda Cumhurbaşkanını alkışlıyor. Her şey normal. Daha sonra aynı kişiler resmigeçit yapan askerleri alkışlayınca, “anıtkabir mezarlığındasınız, lütfen alkışlamayın” uyarısı geliyor. Bu insanlar az önce aynı yârde değiller miydi? Bu anlaşılır gibi değil…

Ötekileştirirsen aidiyet duygusunu zedelersin. Bu en büyük beka sorunudur. Çünkü hiç kimse sahiplenmediği şeyi savunmaz! Beni umursamıyor, ötekileştiriyorsan ben seni neden umursayayım!

11 Ağustos’ta Batı Karadeniz’deki sel felaketi ülkemizde en çok can kayıplarından birine neden oldu. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Selin meydana getirdiği felaket bir sebep değil sonuçtur. Yapılması gerekeni yapmayanlar, sebep oldukları felaketlerin faturalarını üstlenmek yerine doğal sebeplere havale etmeleri kendilerini sorumluluktan kurtaracak mıdır?

Kaymakamın istememesine rağmen, siyasi erkin baskısıyla dere yataklarına tomruk yığılmasına izin vereceksin. Bölgenin jeolojik yapısını dikkate almadan HES yapacaksın. 400 metre olan su yatağını 15 metreye düşürüp, dere yatağını ranta açarak konut yapılmasına izin vereceksin. Sonra da felaketin faturasını fazla yağışın sebep olduğu sele çıkaracaksın.

İktidarın yıllardır uyguladığı politikalar, son yıllarda yaşanan deprem, yangın, sel baskını, heyelan, müsilaj, kuraklık gibi her doğa olayının afete dönüşmesine sebep olmaktadır.

Her konuda olduğu gibi, doğal afetlere karşı da bu günkü anlayışla hareket edilerek başarı sağlanması mümkün değildir. Başarı sağlanması doğal yasalara uygun planlamalar yapılmasıyla mümkündür. Doğal yasalar ilahi yasalardır. İnatlaşmak yerine işin gereğini yapacaksın. İş birliğini önemseyen bir anlayışı önceleyeceksin.

Zirvedeki kuralsızlık ya da kılıfına uydurulan yaklaşım, zeminde katlanarak çoğalıyor. Denetimsizlik, kontrolsüzlük almış başını gidiyor. Her katmanda işin esasına uygun eylem yerine, türbine oynamayı, yani şiş yapmak yerine iş yapıyor gibi görünüyoruz.

Önümüzdeki hafta okullar açılacak. Okullar açılacak ama dertle açılacak. Hazırlıklar yeterli değil.

Sınırlarımız yolgeçen hanına dönmüş. Ülkemizde ne kadar kayıtlı, ne kadar kayıtsız sığınmacı olduğunu net olarak bilmiyoruz. Demografik yapımız hızla bozuluyor. Sınırlarımızı koruyamazsak ülkemizi nasıl koruyacağız?

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş seçim vaadinde “İki yıl içinde Bursa’nın trafik sorunu kalmayacak.” demişti. Bu gün Bursa’nın kangrene dönüşmüş bir trafik sorunu var. Paslanmaya, çürümeye terk edilmiş bir, T 2 tramvay hattı var.

Gittiğimiz her mahallede problemlerle karşılaşıyoruz. Pazarcılar Pazar yerlerinin yeteri kadar temizlenmediğinden dert yanmaktadır. Şikâyetçi. Özellikle Gökdere’de yer alan Cuma Pazarının aydınlatması olmadığı için Perşembe geceleri alkol alanlar sebebiyle kirletildiğinden şikâyetçiler.

Ulus Kentsel Dönüşüm parkında akşam yanan bir tek lamba görmedim. Park içerisindeki çimler susuzluktan kurumuş. Bir bölümü yanmış.

Çimen Caddesi üzerindeki asfalt kazınmış. Hasır tel serilmiş ve üzerine beton dökülmüş. Hasır yere sıfır, zemiz ile arasında boşluk yok. Yol ataç trafiğine kapalı olmasına rağmen geçen araçların lastik izleri teli açığa çıkarmış. Okullar açılmış olmasına rağmen bu alanda bir çalışma yok.  Görüştüğümüz mahalle sakinleri bu yolun parke taş kaplanacağını söylediler. Parke taşlar granit mi yoksa beton mu olacak? Beton olursa bunun ömrünün çok kısa olacağı, iki üç yıl içerisinde yıpranacağı açıkça ortada. Hal böyle iken sıcak asfalt yerine neden parke döşenir? Yolun eğiminin de %15 olduğu göz önüne alındığında, beton parkenin buraya uygun olmayacağı biline biline neden bu yol izlenir?

Sular vadisindeki belediyeye ait yerlere değin Sular vadisindeki Aile Sağlığı Merkezinde karşılaştığımız kadın Perihan Elmas “Aile Sağlığı Merkezine sağlıklı insanlar değil, hasta olanlar gelir” diyor. “Asansörler burada hiç çalışmadı. Merdivenleri çıkamıyoruz” diyor. Ben 75 yaşındayım merdivenleri çıkamıyorum kolunda tuttuğu genç. Şimdilik bu kadar. Beni sabırla dinlediğiniz için sizlere teşekkür ederim.” dedi.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ